Özel / Analiz Haber
Prof. Dr. Musa Bilgiz: İslam’da Kadınlık Onuruna Dair
İslam, bir insan olarak erkeğe tanınan temel insan haklarını kadına da tanımıştır. Buna göre hayat hakkı, mülkiyet ve tasarruf hakkı, kanun önünde eşitlik ve adaletle muamele görme hakkı, mesken dokunulmazlığı, şeref ve onurunun korunması, inanç ve düşünce hürriyeti, evlenme ve aile kurma hakkı, özel hayatın gizliliği ve dokunulmazlığı gibi temel haklar bakımından kadınla erkek arasında fark yoktur
Ä°slam öncesi hemen hemen bütün toplumlarda ve dünyanın her yerinde kadın, aÅŸağılanmış ve horlanmıştır. (GeniÅŸ bilgi için bkz. Musa Bilgiz, Kur’an’da Ä°nsanlık Onuru, s. 55-59; 71-84.) Ä°slam'dan önceki Araplarda bazı soylu aile kızları, birtakım imtiyazlara sahip olsalar da genelde kadının durumu çok kötüydü. Cahiliye Arab’ında kadın, savaÅŸ sonunda herhangi bir eÅŸya gibi, kendisinden çeÅŸitli yollarla yararlanılan bir ganimet kabul edilirdi. Kadınlığın iffeti unutulmuÅŸ ve insanların gözünde hiçbir deÄŸeri kalmamıştı.
Aslında kadın, erkeklerin zevk ve eÄŸlencelerinde bir oyuncak ve bir nesne olarak niteleniyordu. Hatta bazıları ÅŸeref ve itibarlarını düÅŸüreceÄŸi inancıyla kız çocuklarını öldürüyorlardı. Kadınlık ÅŸerefini zedeleyici bu ve benzeri davranışlar, bütün insan neslini yıkıma uÄŸratıyor, evlilik kurumunun deÄŸerini azaltıyor ve tam bir zulme dönüÅŸtürüyordu. Bu durumda, kız çocuklarının ileride fahiÅŸeliÄŸe düÅŸürüleceÄŸinden kaygı duyan bazı müÅŸrik Araplar, yeni bir kız çocuÄŸunun doÄŸumunu utanç verici bir olay sayarlardı. Hatta bunu önlemek için kız çocuklarını diri diri topraÄŸa gömdükleri olurdu. Kız çocuklarını öldürmeyi, geçim zorluÄŸu yüzünden yapanlar da vardı. (Zuhruf, 43/17-18; Nahl, 16/57-59; Tekvir, 81/8-9.)
Ä°slam âleminde, Hz. Peygamber devrinde yani miladi VII. asırda hazırlanan Medine Anayasası, ilk insan hak ve hürriyetleri bildirisi diyebileceÄŸimiz Veda Hutbesi ve Kur'an ile sünnetin beyanları, günümüzdeki anlamıyla insan hak ve hürriyetlerini tespit ve tayin etmiÅŸtir. Ä°slam'da kadın, erkek, çocuk, genç, yetiÅŸkin ve yaÅŸlı kim olursa olsun, hiçbir cins, renk, yaÅŸ ve statü farkı gözetilmeksizin hepsi aynı öneme sahiptir. Ä°slam’ın, insanlığa, özellikle de kadınlara yönelik nimetleri, yalnızca cahiliye âdet ve inançlarından kaynaklanan iÄŸrenç suç ve uygulamaları yasaklamak olmamıştır.
Ä°slam, çocuÄŸun kız olmasının utanılacak bir olay olmadığı inancını da zihinlere yerleÅŸtirmiÅŸtir. Bununla birlikte Ä°slam, kız çocuÄŸuna daha iyi davranmayı, iyi bir eÄŸitim vermeyi büyük bir fazilet, takva ve ibadet olarak kabul etmiÅŸtir. Ä°slam, toplumun bu konuyla ilgili yanlış görüÅŸlerini bütünüyle deÄŸiÅŸtirmiÅŸ ve kadınlık onurunu, adalet ve merhamet ilkelerine dayalı olarak belirlemiÅŸtir. Ä°slam'da, insanlık ve Allah'a kulluk bakımından kadınla erkek arasında bir fark yoktur. Temel hak ve sorumluluklar açısından da kadının durumu erkekten farklı deÄŸildir. Kadınlar hakkında ibadetlere iliÅŸkin bazı özel düzenlemelerin bulunması, onların ikinci derecede kabul edilmesi anlamında deÄŸildir. Bunlar kadının fıtri özelliklerine yönelik olarak konmuÅŸ hükümlerdir. Ä°slam, bir insan olarak erkeÄŸe tanınan temel insan haklarını kadına da tanımıştır. Buna göre hayat hakkı, mülkiyet ve tasarruf hakkı, kanun önünde eÅŸitlik ve adaletle muamele görme hakkı, mesken dokunulmazlığı, ÅŸeref ve onurunun korunması, inanç ve düÅŸünce hürriyeti, evlenme ve aile kurma hakkı, özel hayatın gizliliÄŸi ve dokunulmazlığı gibi temel haklar bakımından kadınla erkek arasında fark yoktur.
Bir baÅŸka ifadeyle kadının maddi ve manevi kiÅŸiliÄŸi, malı, canı ve ırzı erkeÄŸinki gibi deÄŸerlidir; her türlü hakaret, saldırı ve iftiradan korunmalıdır. Kadın, yaratılış itibarıyla erkeÄŸe göre ikinci derecede bir deÄŸere sahip deÄŸildir. Çünkü insanın kendi cinsiyetini belirleme hakkı yoktur. Bu Allah’ın iradesine baÄŸlıdır. (Åžura, 42/49-50.) Ä°lke olarak insanların en deÄŸerlisi, takvada yani Allah’ın emir ve yasaklarına saygılı davranma konusunda en üstün olanıdır. (Hucurat, 49/13.) Kur'an-ı Kerim'de, farklı fizyolojik ve psikolojik yapıya sahip olan kadın ve erkekten her biri diÄŸerinin tamamlayıcısı olarak kabul edilmiÅŸtir. (Bakara, 2/187.) Erkek ve kadının kendi dünyalarında yaptıkları hizmetler, eÅŸit olarak faydalı, deÄŸerli ve elzemdir. Ne salt erkeklik muteberdir, ne de kadınlık yüz kızartıcı bir ÅŸeydir. Ä°slam dini, kız çocuklarının hor görülmesini kesinlikle yasaklamış, kız evlat ile erkek evlat arasında hiçbir deÄŸer farkının bulunmadığını belirtmiÅŸtir. (En'am, 6/151; Ä°sra, 17/31; Nahl, 16/56-59.)
Kadının fizyolojik bakımdan erkeÄŸe göre zayıf olduÄŸu gerçeÄŸi kabul edilmekle birlikte (Nisa, 4/34.), bu onun için aÅŸağılanma sebebi sayılmamaktadır. Aksine, kadını himaye etme, sevgi ve ÅŸefkat gösterme, ihtiyaçlarını karşılama, hizmet etme gibi görevler erkeÄŸe yüklenmiÅŸtir. (Nisa, 4/34.) Kur’an, kadına anne olması itibarıyla, hiçbir medeniyette benzeri görülmeyen bir yücelik ve deÄŸer vermiÅŸtir. (Ä°sra, 17/23-25.) Peygamberimiz de, “Cennet annelerin ayakları altındadır.” (Nesai, Cihad, 6.) buyurarak annelik ve kadınlık onuruna verdiÄŸi deÄŸeri göstermiÅŸtir. Yahudi ve Hristiyanlara göre, Âdem'i "asli günah" iÅŸlemeye eÅŸi Havva kışkırtmıştır. Yani kadın, daha baÅŸlangıçta suçlu olarak görülmektedir. Nitekim Tevrat'ta "yasak meyveyi”, yılanın kadına, kadının da Âdem'e yedirdiÄŸi belirtilmektedir. (Kitab-ı Mukaddes, Tekvin, bab: 3.) Böylesi bir inanç ve anlayış, Kur'an-ı Kerim'deki bilgilerle baÄŸdaÅŸmaz. Kur'an'da, "Åžeytan ikisinin de ayağını kaydırdı." (Bakara, 2/36.) buyurularak her ikisini de ÅŸeytanın aldattığı belirtilmektedir. BaÅŸka bir ayette, Havva'dan hiç söz edilmeyip, ÅŸeytanın doÄŸrudan doÄŸruya Âdem'e seslendiÄŸi ve "Ey Âdem! Sana sonsuz hayat aÄŸacını ve dolayısıyla, ebediyen yok olmayacak bir hükümranlığın yolunu göstereyim mi?" dediÄŸi ifade edilir. (Taha, 20/120.)
Yaratılışın amacı, Allah’a doÄŸru kemal sürecini sürdürmektir. Kadınsız Âdem yarımdır. Âdem’in kemali Havva iledir. Ä°ki erkekten bir ÅŸey çıkmaz. Kadın olmayınca ne Âdem olur, ne cennet, ne de aile. Bütün insanlığın hayatı, hanımların rahimlerinde ve ellerinde baÅŸlar. Kadınlar, anneler, emeklerini, kocalarının ve evlatlarının hayatları uÄŸrunda harcamaktadırlar. Anneler, çocuklarını dokuz ay rahimlerinde, iki-üç yıl kucaklarında, on-on beÅŸ yıl ellerinde, ölünceye kadar da kalplerinde terbiye ederler. Yani bütün hayatlarını eÅŸ ve çocuklarına vakfederler. (Carullah, Musa, Hatun, s. 47, 48, 103.) Anne rahmine rahim veya rahm denmesinin sebebi, annelerin karınlarının, çocuklarını büyüttükleri mekânın merhamet kaynağı olmasındandır. Çünkü rahm ve merhamet aynı kökten gelmektedir. Rahm, merhamet yuvası demektir. Ä°slam dininde nikâh, mukaddes bir akittir. Bu akdi muhafaza etmek farz, keyfi olarak bozmak ise, haramdır, zulümdür. Ancak evlilik hiçbir ÅŸekilde çekilemez bir hâl almışsa, o takdirde boÅŸama, bir insanı özgürlüÄŸe kavuÅŸturmak kadar deÄŸerli bir nimet, bir saadet olur. Hanımlar için evlilik akdi konusunda sadakat ne kadar gerekli ise erkekler için de o derece gereklidir. Yani nikâhın kutsallığına sadık kalmak iki taraf için de zorunludur. Bir baÅŸka ifadeyle iffetli yani namuslu olmak, kadın için ne kadar gerekli ise, erkek için de o kadar hatta daha fazlasıyla gereklidir. Kadın, kocasını seçmekte tam bir serbestliÄŸe sahiptir. Hiç kimse onu isteÄŸi dışında evlendiremez. (Buhari, Nikâh, 41, 42.)
Kur’an-ı Kerim, eÅŸ, çocuk ve diÄŸer aile fertlerinin dünya ve ahirete yönelik haklarının korunmasını ister. (Tahrim, 66/6.) Karı-kocanın karşılıklı hakları vardır. Kur’an bu hususta ÅŸöyle demektedir: “Erkeklerin kadınlar üzerinde bulunan hakları gibi kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır.” (Bakara, 2/228.) Peygamberimiz Veda Haccı'nda karı-koca haklarına yer vermiÅŸ ve ÅŸöyle buyurmuÅŸtur: "Ey insanlar, kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı size tavsiye ederim. Siz kadınları Allah emaneti olarak aldınız. Onların iffet ve ismetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde haklarınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır." (Müslim, Hac, 19.) Peygamberimiz (s.a.s.) bir soru üzerine kadının kocası üzerindeki haklarını ÅŸöyle açıklamıştır: “YediÄŸin zaman ona yedirmek, giydiÄŸin zaman ona da giydirmek, yüzüne vurmamak, hakaret etmemek, küsüp evi terk etmemek.” (Ebu Davud, Nikâh, 41.)
Kocanın hakları ve kadının vazifeleri olarak da kocanın istemediÄŸi kimseyi eve almamak, meÅŸru isteklerini yerine getirmektir. Ayrıca karşılıklı kusur ve aksaklıklarda sabır, tahammül ve iyi niyet esastır. Kur’an, “…Hanımlarınıza güzel davranın. Onlardan hoÅŸlanmayacak olsanız bile, sizin hoÅŸlanmadığınız bir ÅŸeyi, Allah pek çok hayra sebep kılmış olabilir.” (Nisa, 4/19.) demektedir. Erkekler, açık bir hayâsızlık yapmadıkça kadınlara sevgi ve merhametle yaklaÅŸmalı, tatlı dilli, güler yüzlü ve insaflı olmalıdır. Onlardan hoÅŸlanılmadığı takdirde bile, sırf bu yüzden yuvalarının yıkılmasına çalışmamalıdır. Peygamberimiz, horlanan, aÅŸağılanan hatta zaman zaman dövülen kadınları âdeta yetimler gibi telakki etmiÅŸ ve ÅŸöyle buyurmuÅŸtur: “Allahım! Ä°ki zayıf kimsenin, yetimle kadının hakkını zayi etmekten herkesi ÅŸiddetle sakındırıyorum.” (Ä°bn Mace, Edeb, 6.) Peygamberimiz, erkeklere ÅŸu tavsiyede bulunmaktadır: “Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, ahlakı en iyi olanıdır. Sizin en hayırlınız, kadınlarına karşı hayırlı olanlardır.” (Tirmizi, Rada, 11.) “KiÅŸi zevcesinin yüzüne sevgi ve merhametle baktığı vakit zevcesi de onun yüzüne aynı duygularla bakarsa Allah her ikisine de rahmet nazarıyla bakar. Keza erkek hanımının ellerini avucuna alınca, o da zevcinin ellerini tutarsa parmaklarının arasından günahları dökülür.” (Feyzü'l-Kadir, 2/333.)
Efendimiz, Ä°slam ahlakını özümsemiÅŸ, nitelikli bir hanımın erkekler için bulunmaz bir nimet olduÄŸunu bildirmiÅŸtir: “Dünya geçici bir faydadan ibarettir. Onun fayda saÄŸlayan en hayırlı varlığı ise saliha kadındır.” (Müslim, Rada, 64.) Hatta Peygamberimiz, kocalar ile uyum içerisinde olan kadınları müjdelemiÅŸ ve ÅŸöyle buyurmuÅŸtur: "Kadın beÅŸ vakit namazını kılar, ramazan orucunu tutar, iffetini korur ve kocasına saygı gösterirse kendisine, hangi kapısından istersen cennete gir." denilir. (et-Tergîb ve't-Terhîb, c. III, s. 52.) Ä°slam, kadının statüsünü yükselterek onun ÅŸerefini, saygınlığını ve erkeÄŸin sahip olduÄŸu hak ve imtiyazları vermiÅŸtir. Kur’an-ı Kerim, hiçbir ayırım yapmaksızın kadın ve erkeÄŸe aynı ÅŸekilde muamele eder: "...Ben, sizden, erkek-kadın hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceÄŸim." (Al-i Ä°mran, 3/195.)
Bu da göstermektedir ki, Allah katında bütün insanlar, kul olma yönünden eÅŸittir. Çünkü erkek olsun, kadın olsun hepsi için aynı adalet ve hüküm ölçüsü uygulanmaktadır. "Erkek veya kadından her kim inanarak iyi iÅŸlerden bir iÅŸ yaparsa, iÅŸte öyle kimseler cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uÄŸratılmazlar." (Nisa, 4/124.) Bir baÅŸka ayette ise: "Erkek ve kadından her kim inanmış olarak iyi bir iÅŸ yaparsa, onu (dünyada) hoÅŸ bir hayatla yaÅŸatırız (daima huzur içinde bulunur, hâlinden memnun olur. Ahirette ise) onların ücretini yaptıklarının en güzeliyle veririz." (Nahl, 16/97.) buyrulmaktadır.
Diyanet Dergisi ArÅŸivi
Henüz yorum yapılmamış.