Sosyal Medya

Güncel

Yıldıray Oğur: Belki de onu hadsizlikle suçlayanların aksine savaşın ne demek olduğunu bizzat bildiği için o açıklamayı yaptı

Dün İngiliz gazetelerinde doğum günü yüzünden hakkında yeni hatıralar yayınlanan Margaret Thatcher’in siyasi hayatının kırılma anı 1982’deki Falkland Savaşı’ydı.



1979’da BaÅŸbakan olan Thatcher, üç yıl sonra 1982 yılında ekonomik sorunlarla boÄŸuÅŸan, iÅŸsizliÄŸin, yoksulluÄŸun zirve yaptığı, grevlerle sarsılan ülke tarihinin en düÅŸük desteÄŸe sahip BaÅŸbakanı’ydı. 
 
Tam bu sırada Arjantin’le patlak veren bir krizi adım adım derinleÅŸtirip 2 Nisan 1982 günü Ä°ngiliz ordusunu binlerce kilometre ötedeki Falkland Adası’na çıkardı ve 10 hafta sürecek, 300’ü aÅŸkın Ä°ngiliz, 600’ü aÅŸkın Arjantinli askerin öldüÄŸü savaşı baÅŸlattı.
 
Ä°kinci Dünya Savaşı’nda bu yana zafer görmemiÅŸ, bütün sömürgeleri tek tek bağımsızlığını kazanıp elinden çıkmış Ä°ngilizlerin, emperyal hevesleri tekrar tahrik olmuÅŸ, “demir leydi” Thatcher halkın gönlünü geri kazanmıştı. 
 
Bir yıl sonraki seçimi de bu sayede kazandı. 
 
Ama bunu yaparken karşısına hiç beklemediÄŸi bir engel çıkmıştı: BBC.
 
Kamu kaynaklarıyla yayın yapan ama editöryal olarak bağımsız
 
BBC, Falkland Savaşı yayınlarında geleneksel nötr çizgisinden taviz vermemiÅŸ hatta “Askerlerimiz” ya da “Evlatlarımız” yerine “Ä°ngiliz askerleri/birlikleri” demekte ısrar edince,  
 
saÄŸcı medyanın ve muhafazakar siyasetçilerin hakaretlerine, hainlik ithamlarıyla karşılaÅŸmıştı. 
 
Çalışanlarına dağıttıkları bir hizmet içi eÄŸitim kitapçığında neden “Askerlerimiz” demediklerini “Biz Ä°ngiltere deÄŸiliz, biz BBC’yiz” diyerek açıklamışlardı. 
 
Askeri operasyonun baÅŸlamasından önce, böyle bir operasyonun yapılabileceÄŸiyle ilgili savunma bakanlığı kaynaklarına dayandırarak yaptıkları bir haber yüzünden “düÅŸmana yardım etmekle” suçlanmışlar, savaşın baÅŸlamasından sonra da meÅŸhur haber programı Panaroma’nın yaptığı “SavaÅŸtan kaçınmak mümkün müydü” baÅŸlıklı programda konuÅŸan kıdemli askerler ve diplomatlar diplomatik çözümün mümkün olduÄŸunu ortaya koyunca Thatcher’in konuÅŸmalarında da hedef oldular. 
 
Daha sonra ortaya çıkan özel notlarında ve günlüklerinde o günlerde Thatcher’in BBC’ye çok öfkelendiÄŸi ve kanala el koymanın yollarını aradığı ortaya çıkmıştı. 
 
BBC’nin bu savaÅŸ yayınları, sadece hükümetten deÄŸil, muhafazakar çevrelerden ve gazetelerden de çok sert eleÅŸtiriler aldı. Hatta The Sun gazetesi Thatcher’a çaÄŸrı yaparak BBC ve askeri operasyona karşı eleÅŸtirel yayınlar yapan diÄŸer liberal ve sol gazeteler için “Çekinme hain de; Ä°çimizdeki vatan hainleri” manÅŸetiyle çıkmıştı. 
 
Ama BBC, bu tarafsız yayınları sayesinde Falkland SavaÅŸları’nda herkesin referans kaynağı haline gelmiÅŸ, hatta Arjantin devleti bu yüzden Ä°spanyolca yayın yapan BBC radyosunu engellemiÅŸti.
 
BBC bu çizgisini hep korudu. Libya’ya yönelik Amerikan bombardımanı sırasında sivillerin öldürüldüÄŸünü haber yaptığı için Kaddafi’nin propagandasını yapmakla suçlandı, 90’larda IRA ve Sinn Fein’e konan zorunlu medya ambargosu sırasında  ambargoyu, Sinn Fein lideri Garry Adams’ın açıklamalarını bir oyuncuya okutarak aÅŸmaya çalıştı. Ä°ngiltere Irak iÅŸgaline katılırken de muhalif sesleri, sivil ölümlerini Ä°ngilizler kendi vergileriyle finanse edilen BBC’den duydular. 
 
Ä°srailliler de Ä°srail ordusunun Gazze’ye, Lübnan’a yönelik operasyonlarda olan biteni, öldürülen sivilleri Haaretz’den okur. Bu yüzden gazete her seferinde, ihanetle, terör destekçiliÄŸiyle suçlanır ama Hamas’a dayandırarak Ä°srail ordusunun saldırısında sivillerin öldüÄŸünü haber veren Haaretz’in internet sorumlusunu, operasyona karşı tweet atan Ä°srailleri sabahın köründe gözaltına alındığı vaki deÄŸildir.
 
Türkiye’de de BBC’nin Ä°ngiltere devletinin suçlarını teÅŸhir eden haberleri, Haaretz’in Ä°srail operasyonlarında ölen Filistinli sivillerle ilgili haberleri, New York Times’in ABD’nin Afganistan’da Irak’ta savaÅŸ sırasında dronelarla yaptığı sivil katliam haberleri memnuniyetle karşılanır, hemen çevrilip haber yapılır, bu haberler üzerinden katil Batılı ülkeler eleÅŸtirilir. 
 
Irak iÅŸgaline karşı Londra’da, Washington’da yapılan yüzbinlik protesto yürüyüÅŸleri övülür, kendi ülkesi ABD’ye terörist diyen Chomsky konferanslara çağırılır, kitapları çevrilip basılır.  Fransa’nın Cezayir’deki iÅŸgaline karşı çıkmış Sartre, Fanon muhakkak arada bir anılır, bu entelektüel cesaretleri herkese örnek gösterilir.
 
Muhammed Ali’nin, türlü ambargoyu, baskıyı göze alarak Vietnam Savaşı’na gitmeyi reddetmesi onun büyüklüÄŸünün ve güçlü imanının ÅŸanından görülür 
 
Ama bütün bunlar sadece sınırlarımız dışında yaÅŸandığında iyi ve erdemli hareketlerdir.
 
Ama söz konusu olan Türkiye olunca iÅŸler deÄŸiÅŸiverir. O argüman devreye girer: Aynı ÅŸey mi? 
 
Evet hepsi birbirinden farklı, kıyaslanamaz, terörle mücadele etmek de meÅŸru ama ifade hürriyetinin kullanımı açısından evet aynı ÅŸey.
 
Haklı ya da haksız Türkiye Cumhuriyeti vatandaÅŸlarının da Türkiye devletinin askeri operasyonlarını, içinde girdiÄŸi savaÅŸları eleÅŸtirmek hakkı var.  Bu operasyonlarda yapılan hataların haber yapılması da ordunun moralini bozmak deÄŸil, ülkenin genel moral seviyesini yüksekte tutmak demektir. Günün sonunda zararı deÄŸil, yararı olur, hataları azaltır.
 
Ama son günlerde bırakın bir askeri operasyona karşı çıkmayı,  haklı haksız operasyonu eleÅŸtiren haber yapmak bile gözaltına alınma nedeni olabiliyor, bir konferansta savaÅŸa hayır demek, muhbir bir vatandaşın ihbarıyla emniyetin gelip ifadenizi almasıyla sonuçlanabiliyor, sadece karşı çıkmak deÄŸil sessiz kalmak hatta yeterince destek vermemek bile sanatçı, gazeteci, yazarlar için linç edilme gerekçesine dönüÅŸebiliyor.
 
Barolar BaÅŸkanı’nın aklına ilk “devletin kalkan olarak kullanılan sivilleri korumaya mecbur olmadığı”nı açıklamak geliyor. Cübbeli hoca askerler için dua etmeyi az bulup “Ermeni tohumlarından girip, karı kılıklı teröristten” çıkıyor.
 
Halbuki olaÄŸanüstü ÅŸartlarda, heyecanların, öfkenin yükseldiÄŸi anlarda olmayan deÄŸerler, olmayan hukuk, özgürlükler, olmayan medya normal zamanlarda da varmış sayılmaz.
 
SavaÅŸ meydanında yüzüne tüküren düÅŸmanı nefsi için öldürmüÅŸ olmamak için bırakan Hz. Ali kıssalarıyla, merdivenden inerken önüne serilmiÅŸ düÅŸman bayraklarını kaldıran Atatürk hatıralarıyla yetiÅŸtirilmiÅŸ bir toplum, bir kriz anında soÄŸukkanlılığını bu kadar kaybetmemeli.  Haydi bir BBC’imiz olmadı, olmayacak ama kamuflaj giyip düÅŸmana “gelin, gelin” diye dayılanan spikerleri de hak etmiyoruz. 
 
Ä°ki dünya savaşı sırasında savaşın yıkımlarını yaÅŸamış Batılı ülkelerde büyük savaÅŸ karşıtı hareketler ortaya çıkmıştı. Hatta ABD bu savaÅŸ karşıtları yüzünden uzun yıllar 2. Dünya Savaşı’na girmek istememiÅŸti. 
 
Ä°ki dünya savaşından da bu kadar büyük travmalarla çıkmamış Türkiye’de ise hiçbir zaman böyle etkili savaÅŸ karşıtı, pasifist hareketler olmadı. Mevcut savaÅŸ karşıtlıkları da genelde, o savaşı sevmediÄŸi için bir savaÅŸ karşıtlığı oldu, yoksa ilkesel olarak savaÅŸ ya da ÅŸiddete karşıtlık olmadı. O yüzden bugün hala PKK medyasında çalışıp, savaÅŸa hayır yazmak gibi saçmalıklar yaÅŸanabiliyor. 
 
Ama herhalde bunun esas sebebi Türkiye’de toplumun her zaman devletten zayıf olmasıydı.
 
Bazı tarihçilere göre bizdeki ulus-devlet deÄŸil, devlet-ulustur. Bir ordu bir devlet kurmuÅŸ, toplum, o ordu ve devlet etrafında toparlanmıştır. 
 
O yüzden devlet bir karar verdiyse sorgulamak tehlikedir. Hele de bu karar bir savaÅŸ kararıysa. 
 
Yakın tarihimizde de bunun az örneÄŸi var. 
 
O nadide örneklerden biri 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’na Aydınlıkçılar’ın “gerici, emperyalist bir iÅŸgal hareketi” diyerek karşı çıkmalarıydı. 
 
Dün KKTC CumhurbaÅŸkanı Mustafa Akıncı’nın Türkiye’nin askeri operasyonuyla ilgili yaptığı açıklamaya onların partisinden, gazetelerinden gelen sert eleÅŸtirileri görünce insan bunu hatırlıyor.
 
Halbuki onlar, haklı ve meÅŸru olan 1974 harekatına karşı çıkarken, ODTÜ mezunu 27 yaşında genç bir mimar olan Mustafa Akıncı LefkoÅŸe Dereboyu’nda mukavemet teÅŸkilatı içinde Türk askerleriyle birlikte çarpışmalara katılıyordu.
 
Belki de onu hadsizlikle suçlayanların aksine savaşın ne demek olduÄŸunu bizzat bildiÄŸi için o açıklamayı yaptı. 
 
Yavruvatan’da fazla BBC izlemek, temiz hava solumak ve Anavatan’dan birkaç yüz mil uzakta yaÅŸamanın zararları herhalde...
 
 
KARAR

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.