Bölgenin akraba toplumları başkalarının hesabında tartılırken
Follow @dusuncemektebi2
Ahmet Taşgetiren, bugünkü köşe yazısında Barış Pınarı Harekatıyla Türkiye ve diğer devletlerin, operasyondan maksadının ne olduğunu, tarihi durumlarına da vurgu yaparak irdeleyen bir yazı kaleme aldı
YaÅŸadığımız süreçte en kritik olay hiç ÅŸüphesiz CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan ile ABD BaÅŸkanı Trump’ın görüÅŸmesi olmuÅŸtur.
Çünkü bu görüÅŸme Türkiye’nin Fırat’ın doÄŸusuna yönelik harekâtının önünü açmıştır.
Türkiye bölgeye gireceÄŸini açıklayıp duruyor, buna mukabil orada hem ABD askerleri hem de ABD’nin eÄŸitip donattığı bir yapı var. Türkiye tam da o yapıyı tehdit olarak deÄŸerlendiriyor ve yok etmek istiyor. Ä°stiyor ki ABD aradan çıksın, Türkiye bu tehdidi bertaraf etsin. Ä°ÅŸte Trump o görüÅŸmede “Hadi biz çekiliyoruz” mesajını vermiÅŸ gözüküyor ErdoÄŸan’a.
Tartışılan konu ÅŸu: Hepsi bundan mı ibaret ErdoÄŸan ile Trump’ın görüÅŸmesinin?
Ä°ki unsur daha ortaya çıktı Trump’ın görüÅŸme ardından gelen tweetlerinden:
- Ele geçirilmiÅŸ DEAÅž militanlarının denetimi.
- Limitlere dikkat.
***
“Limitler” konusu tam net deÄŸil. Ama Trump’ın ona baÄŸladığı tehdit çok net: “Limitlere uyulmazsa daha önce yaptığım gibi Türkiye ekonomisini mahvederim.”
Harekâtın önü açıldı, evet. Kimse, TSK’nın gücü ile terör örgütünün gücünü kıyaslamıyor. ABD ile karşı karşıya gelmek de söz konusu olmadığına göre iÅŸ tereyağından kıl çekercesine bir suhulet içinde ilerleyecek gibi görünüyor.
Ancak her askeri harekâtın bir siyasi hedefi olur. Bu harekâtta biz neyi hedefliyoruz, sorusunun cevabı, askeri harekât kadar suhulet içermiyor.
Örgütü etkisiz hale getirip dönmek mi, diye sorulsa cevabı “Evet” olmaz herhalde. Çünkü örgüt öyle çok kısa sürede etkisiz hale getirilecek bir yapı arz etmiyor. Türkiye, örgütün bizzat kendi topraklarındaki uzantılarıyla neredeyse 50 yıldır mücadele ediyor. Neden böyle? Çünkü örgütün bir siyasi hedefi var ve bu hedefte belli bir halk zeminiyle buluÅŸuyor. Örgüt, Fırat’ın doÄŸusunda göÄŸüs göÄŸüse çatışmak yerine uzun bir mücadeleyi seçerse bu, Suriye topraklarında çok uzun süre kalmak anlamına gelebilir.
Suriye topraklarında çok uzun süre kalmak… Belki “güvenli bölge” tasarımı bunu ifade ediyor. Kuzey Irak’ta bir süredir operasyonlar yapılan alan, Fırat’ın doÄŸusu ve Zeytin Dalı-Fırat Kalkanı ile kontrol edilen bölge… Irak’tan Hatay’a kadar Türkiye denetiminde bir alan… Misak-ı Milli’nin 2019 versiyonu. Bir tür ön savunma alanı.
Çok mu hayalci oldu? Buna Suriye ne der, Rusya, Ä°ran ne der, Amerika, Avrupa ne der, mi diyorsunuz? Trump’ın “limitler” dediÄŸi ÅŸeyin içine girmez mi bu hesap?
Ama güvenli bölge olmalı ki, Türkiye’nin seslendirdiÄŸi iki milyonluk “mülteci iskânı” gerçekleÅŸebilsin. Mülteci iskânı, Fırat’ın doÄŸusu hedeflerinde çok önemli bir baÅŸlık. Para bulunacak, evler yapılacak, orada yaÅŸama ÅŸartları oluÅŸturulacak, insanlar seçilecek, yani insanlar razı olacak, bölge insanları razı olacak vs.
Suriye topraklarında, diyeceğim ama, artık orası Suriye toprağı olacak mı, sormak gerekiyor.
Suriye toprağı olmayacaksa ne olacak, buna kim onay verecek-vermeyecek?
Türkiye bu süreçte hangi platformlarda nasıl tartışılacak? Åžu anda hemen bütün platformlarda en düÅŸük dozu “kuÅŸku” olan “Türkiye karşıtı” yaklaşımlar hangi boyutlara tırmanacak?
Dünyadaki “Türkiye tartışmaları”nın geri dönüÅŸü ne olacak?
***
Yaydan çıkan ok
Bir süredir Türkiye’nin bölgedeki politikaları bunu andırıyor.
Sadece Türkiye hareketlendirmiyor bölgeyi, bütün dünya güçlerinin bir hesabı var. Sanki baÅŸka odaklarda da yaydan çıkan ok türü bir hamle söz konusu.
Zaman içinde korku-endiÅŸe de yanlış olabilir, cesaret de…
Hesap, strateji, güç muhasebesi… Bunlar ülkelerin siyasi aklını anlatır.
Bir TV programında konuÅŸmacı (Ahmet Kasım Han) “Yaptığımız her ÅŸey Åžam yönetiminin iÅŸine yarıyor ama biz onunla konuÅŸmuyoruz” dedi. Åžam ile iliÅŸkiyi Rusya-Ä°ran üzerinden kuruyoruz. Bu bizim diplomatik kıvraklığımızın sonucu mu yoksa tıkanmaların esnekliÄŸin önüne geçmesinin mi?
Lozan ortamına benzer günler yaşıyoruz. Bölgemizde aslında bizim akrabamız olması gereken toplumlar, baÅŸkalarının hesap alanında tartılıyor. Bölge dizaynında o gün yapamadığımız “güç kullanımı”nı icraya yöneliyoruz. BaÅŸkaları da o gün yapamadıklarını yapmaya çalışıyorlar. BaÅŸarı özlemimiz Karlofça’dan beri devam ediyor. Bu özlemin kararları etkileme boyutuna dikkat etmek lazım.
Yazıyı dünkü gibi bitireyim: Hayırlısı olsun.
Henüz yorum yapılmamış.