Sosyal Medya

1990'lı yılların karanlık siyasi hatları ve Kürtçü siyasi hareket

Türkiye’de 1990'lı yıllar, bir yandan PKK şiddetine bir yandan da Kürt hareketinin siyasallaşmasına sahne oldu. HEP ile başlayan süreç, DEP ve HADEP ile devam etti. Üç parti de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı



Türkiye’de 1990’ların özellikle ilk yıllarında, Kürt Sorunu'nun ÅŸiddet boyutu tırmanışa geçti. 1992 ve 1993 yılları Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) en çok kayıp verdiÄŸi, PKK’nın ise Türkiye’nin doÄŸu ve güneydoÄŸusunda karakol ve jandarma baskınları ile yol kesme eylemlerini arttırdığı yıllar oldu.
 
Türkiye’de Kürt Sorunu'nun yükseliÅŸe geçmesi; SoÄŸuk SavaÅŸ'ın ve buna baÄŸlı olarak son 45 yıla hakim olmuÅŸ uluslararası sistemin deÄŸiÅŸmeye baÅŸladığı ve yine Sovyetler BirliÄŸi’nin yıkılmasıyla birlikte milliyetçiliÄŸe baÄŸlı kimlik olgusunun öne çıktığı döneme rastlar.
 
1991 yılında sona eren Körfez Savaşı'nın ardından Irak ordusunun büyük ölçüde Kuzey Irak'tan çekilmesiyle PKK’nın silah kapasitesi arttı.
 
Örgüt, aynı yıllarda GüneydoÄŸu Anadolu'da ÅŸehirlerdeki etkisini de artırmaya baÅŸladı. Örgütün bu desteÄŸinin siyasete yansıması da 1990’lı yılların başına rastlar.
 
DYP-SHP koalisyonu
 
20 Ekim 1991’de DYP-SHP koalisyonunun iktidara gelmesi GüneydoÄŸu halkında büyük bir beklentiye yol açtı.
Erdal Ä°nönü liderliÄŸindeki SHP, seçimler öncesinde GüneydoÄŸu Anadolu’da özgürlükleri ve bölge halkının taleplerini öne çıkaran açıklamalar yaptı. Parti, 1990’da bir Kürt raporu hazırladı. Raporda, dönem için radikal sayılan bazı adımların atılması gerektiÄŸinin altı çizildi.
 
Aynı raporda SHP, OlaÄŸanüstü Hal'in (OHAL) ve koruculuk sisteminin kaldırılması, genel af ilan edilmesi, Kürtçe eÄŸitimin önünün açılması, radyo ve televizyonda Kürtçe yayınlara izin verilmesi gibi önerilerde bulundu.
 
HEP’in kurulması
 
Ancak DYP-SHP koalisyonu beklentileri karşılayamadı. SHP’nin özgürlükçü tutumuna raÄŸmen, parti içindeki Kürt milletvekillerinin Paris’te düzenlenen "Kürtler: Ä°nsan Hakları ve Kültürel Kimlik" adlı konferansa katılması parti içinde sorun yarattı. Ahmet Türk, Mahmut Alınak, Adnan Ekmen, Mehmet Ali Eren, Salih Sümer, Ä°smail Hakkı Önal ve Kenan Sönmez, Kasım 1989’da partiden ihraç edildi.
 
SHP’den ayrılan milletvekilleri Haziran 1990’da Halkın Emek Partisi’ni (HEP) kurdu. Parti, 1991 Genel Seçimleri'ne SHP ile birlikte katıldı ve 20 HEP’li SHP listelerinden Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girmeyi baÅŸardı.
 
Kürt siyasetçilerin bu baÅŸarısı, 'siyasetin silahı geri planda bırakabileceÄŸi' umudunu getirse de, 90'lı yılların ilk dönemlerinde yaÅŸananlar hiç de umut edilen gibi olmadı. 
 
Vedat Aydın cinayeti
 
Dönemin HEP Diyarbakır Ä°l BaÅŸkanı Vedat Aydın, Ekim 1990'da Ankara'da yapılan Ä°nsan Hakları DerneÄŸi Genel Kurulu'nda konuÅŸmasını Kürtçe gerçekleÅŸtirdi. O dönemde resmi dilolan Tükçe'nin dışındaki diller ile ifadeyi suç sayan 2932 sayılı kanunun 2. maddesi uyarınca konuÅŸmasından sonra gözaltına alındı.
 
Sorgulanma ve yargılanma sürecinde de savunmasını Kürtçe yapmak isteyen Aydın'ın, "anlaşılmayan bir dildeki" savunması kabul edilmedi ve bir süre sonra beraat etti. 25 Ocak 1991'de, 2932 sayılı kanun kaldırıldı.
 
Temmuz 1991'de Aydın, Diyarbakır'daki evinden gözaltına alındı. Ä°ki gün sonra iÅŸkenceye uÄŸramış cesedi bulundu. Diyarbakır'daki ilk sivil kitlesel eylemlerden birisi olan cenazesine katılan on binlerce kiÅŸinin üzerine otomatik silahlarla ateÅŸ açıldı. Resmen üç, resmi olmayan kaynaklara göre yirmiden fazla kiÅŸi hayatını kaybetti.
 
Vedat Aydın cinayeti aynı zamanda bölgede yıllar boyunca devam edecek faili meçhul cinayetlerin de baÅŸlangıcı oldu.
 
Mecliste yemin krizi
 
HEP milletvekilleri Leyla Zana ve Hatip Dicle, 6 Kasım 1991’de yapılan yemin töreni sırasında ana dillerinde konuÅŸma yapmak istedi. Leyla Zana’nın sarı, yeÅŸil ve kırmızı renklerde bir saç bandıyla kürsüye çıkması ve Kürtçe olarak "Bu yemini Kürt ve Türk halklarının kardeÅŸliÄŸi için ettim" cümlesini kurması yemin töreninin krize dönüÅŸmesine neden oldu.
 
HEP’in 15 Aralık 1991’de yaptığı ilk olaÄŸan kongresinde de Türkiye kamuoyunda büyük tepki uyandıran görüntüler yaÅŸandı. PKK lideri Abdullah Öcalan’ın annesinin kongrenin onur konuÄŸu olması, Kürt bayrakları açılması, PKK sloganları atılması ve Ä°stiklal Marşı’nın okunmaması tepkiye yol açtı.
 
Olayların ardından HEP milletvekilleri SHP grubundan koptu ve Anayasa mahkemesi HEP’in kapatılmasına karar verdi. Gerekçe "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüÄŸünü bozma amacını taşımak ve bu yolda faaliyette bulunmak" olarak kayıtlara geçti.
 
SHP bu sırada Süleyman Demirel'in merkez saÄŸdaki DoÄŸru Yol Partisi (DYP) ile koalisyon anlaÅŸması yapmıştı.
 
DEP’in kurulması
 
Demokrasi Partisi (DEP), HEP’in kapatılması ihtimaline karşı Haziran 1991'de kuruldu. 
 
Aynı dönemde ortaya çıkan ve yine HEP'in kapatılma ihtimaline karşı Ekim 1992'de kurulan Özgürlük ve Demokrasi Partisi de (ÖZDEP) açılan dava sonucu Kasım 1993'te kapatıldı.
 
HEP, etnik bölünmelerin ötesine hitap etmeye çalışan bir parti olmuÅŸ, bu nedenle sembolik olarak Kürt olmayan Fehmi Işıklar’ı lider seçmiÅŸti.
 
DEP ise bunun tersine 1993’te PKK giriÅŸimiyle yapılan ateÅŸkesin ardından daha cüretkardı.  HEP'in Meclis'teki temsilcileri DEP'e geçmeye baÅŸladı. Bu dönemde DEP, BaÅŸbakan Tansu Çiller için de önemli bir hedef haline geldi.
 
DEP’in kapatılması
 
DEP'e yönelik kapatma davası Aralık 1993'te açıldı. Davaya gerekçe olarak Genel BaÅŸkan YaÅŸar Kaya'nın konuÅŸmaları ve bazı parti bildirileri gösterildi. Parti, "Devletin ülkesi milletiyle bölünmez bütünlüÄŸü aleyhinde faaliyetlerde bulunmak"la suçlandı. 
 
Tansu Çiller, bu dönemde, DEP milletvekillerini meclisten uzaklaÅŸtırmak için kampanya yürütmeye baÅŸladı. Kürt milletvekilleri daha önce parti deÄŸiÅŸtirebiliyorlardı, ancak bu kez durum farklı oldu. Zira 3 Mart 1994’te dokunulmazlığı kaldırılan DEP milletvekilleri, polis zoruyla TBMM’den çıkarılarak gözaltına alındı ve 17 Mart’ta tutuklandılar. Bu süreçte bazı milletvekilleri yurtdışına kaçarak Sürgündeki Kürt Parlamentosu’nu oluÅŸturdu.
 
8 Aralık 1994’te Leyla Zana, Orhan DoÄŸan, Hatip Dicle ve Selim Sadak, örgüt üyesi olmaktan 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
 
Yargıtay, itiraz üzerine dosyayı yeniden görüÅŸtü ve infazın durdurulmasına karar verdi. Bu kiÅŸiler 10 yıl hapis yattıktan sonra 2004’te serbest kaldı.
 
Bu dava nedeniyle Avrupa Ä°nsan Hakları Mahkemesi (AÄ°HM) Türkiye’nin adil yargılama hakkını ihlal ettiÄŸi hükmüne vardı. Mahkeme, 17 Temmuz 2001 tarihinde Türkiye’yi 140 bin dolar manevi tazminat ödemeye mahkum etti. (AÄ°HM hükmünün orijinal Ä°ngilizce metni)
 
Bu dönemde 76 HEP ve DEP üyesi cinayete kurban gitti. Öldürülenler arasında HEP Parti Meclis Üyesi Habip Kılıç, DEP Mardin Milletvekili Mehmet Sincar ile Batman Ä°l Yöneticisi Metin Can gibi isimler de vardı.
 
Şubat 1994'te DEP Genel Merkezi ve sekiz parti binası bombalanarak kullanılmaz hale getirildi.
 
HADEP ve 1995 seçimleri
 
DEP’in kapanmasından hemen sonra Mayıs 1994’te Kürt siyasi hareketi yeni bir oluÅŸuma gitti, Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) kuruldu. HADEP, Kürt siyasi partileri içinde en uzun ömürlüsü oldu.
 
Parti, 1995 seçimlerinde yüzde 4,17 oy aldı. TBMM’ye girebilmek için gerekli yüzde 10 barajını aÅŸamayan parti, güneydoÄŸuda iyi sonuçlar aldı. Ancak Adana, Mersin, Ä°stanbul ve Ä°zmir gibi Kürt nüfusun yoÄŸun olduÄŸu büyük kentlerde ve Kürtlerin yoÄŸun olarak göç ettiÄŸi gecekondu mahallelerinde beklediÄŸi baÅŸarıyı gösteremedi.
 
DoÄŸu ve güneydoÄŸuda öne çıkan parti ise Refah Partisi (RP) oldu. RP'nin Kürtler tarafından sistem dışında görülen bir parti olması ve Ä°slami kimliÄŸi, bu baÅŸarısında önemli rol oynadı.
 
HADEP’in boykot ettiÄŸi 1994 Yerel Seçimleri ve 1995 Genel Seçimleri karşılaÅŸtırıldığında, RP doÄŸu ve güneydoÄŸu illerinde özellikle de Diyarbakır’da oy kaybetse de bölgenin en güçlü partisi konumundaydı.
 
RP, Ä°stanbul’da çok tanınan Kürt adaylar da çıkardı. HADEP ise o dönem için seçmeni RP’den uzaklaÅŸtıracak bir stratejiden yoksundu.
 
HADEP’e göre, oy desteÄŸinin beklenenden az olmasının bir nedeni de birçok destekçisinin sandığa gidip oy verememesi oldu. Parti, güneydoÄŸu kırsalında güvenlik güçlerinin seçmenin bir kısmının sandığa gitmesini baskı ve usandırma yoluyla engellediÄŸini söylüyordu.
 
Bu dönemde Abdullah Öcalan PKK'ya yakın MED TV’den HADEP'in de içinde yer aldığı Emek, Barış ve Özgürlük BloÄŸu'na oy vermelerini istemiÅŸti.
 
HADEP için dönüm noktası, Haziran 1996’da Ankara Atatürk Kapalı Spor Salonu’nda yapılan parti ikinci olaÄŸan kongresi oldu. Kongre sırasında Türk bayrağının indirildiÄŸi iddiaları nedeniyle partinin genel baÅŸkanı Murat Bozlak ve 50 parti meclisi üyesi gözaltına alındı. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi HADEP Genel BaÅŸkanı Murat Bozlak ile HADEP Ä°stanbul Ä°l BaÅŸkanı Hikmet Fidan'ı "yasadışı bölücü terör örgütü üyelerine yardım ettikleri" gerekçesiyle altışar yıl hapis cezasına çarptırdı.
 
1998 yılından itibaren güvenlik güçleri HADEP’i daha yakın bir takibe aldı. Birçok kez parti merkezini basan polisin el koyduÄŸu parti takvimi, basın bültenleri gibi belgeler, savcılık tarafından suç delili olarak kabul edildi, partiye ve üyelerine yönelik çok sayıda dava açıldı.
 
12 Åžubat 1998’de HADEP genel merkezine giren polis, Genel BaÅŸkan Murat Bozlak ve Genel Sekreter Hamit Geylani’nin de aralarında olduÄŸu yedi yöneticiyi gözaltına aldı. Bu kiÅŸiler 16 Åžubat’ta Terörle Mücadele Yasası'ndan yargılanmak üzere tutuklandı.
 
Sanıklar hakkında "terör örgütünün siyasi kanadını oluÅŸturmak" suçundan dava açıldı. 29 Temmuz 1998’de dokuz tutukludan beÅŸi için tahliye kararı çıktı.
 
Kapatmaya giden süreç
 
19 Kasım 1998’de Murat Bozlak bu kez basın açıklaması nedeniyle tutuklandı. HADEP’e kapatma davasının açılmasıyla sonuçlanan süreç bu geliÅŸmeyle baÅŸladı.
 
Bozlak, 16 Kasım’da yaptığı açıklamada Ä°talya'da olan Abdullah Öcalan'ın iadesinin yeni acı ve üzüntülere neden olacağını söylemiÅŸti. Bozlak, Ä°talya'dan beklenenin barışa hizmet edecek bir karar alması olduÄŸunu söylemiÅŸti.
 
Bu dönemde HADEP genel merkezinde, Ankara’nın Roma’ya Öcalan’ın teslim edilmesi için baskı yapmaması amacıyla açlık grevi baÅŸlatılmıştı.
 
Kasım ve Aralık 1998’de HADEP il ve ilçe binalarına yapılan baskınla 3 bin 215 kiÅŸi gözaltına alındı.
 
Aralık ayı başında 'HADEP’e yönelik baskılar' karşısında yapılan açlık grevi boyunca da baskın ve tutuklamalar sürdü. Bu süreçte tutuklananlar arasında Parti Genel Sekreteri Ahmet Turan Demir, Genel BaÅŸkan Yardımcısı Bahattin Günel ve parti meclisi üyeleri Emine Mısır, Hüseyin Yılmaz ve Åžahabettin Özarslaner ile yedi il baÅŸkanı da vardı.
 
HADEP, art arda gelen tutuklamaları takip eden süreçte 18 Nisan 1999’da, yapılan yerel seçimlerde bir büyükÅŸehir ve altı il belediyesinin aralarında olduÄŸu (Diyarbakır, AÄŸrı, Batman, Bingöl, Hakkari, Siirt, Van) toplam 37 belediye kazandı. Aynı tarihte yapılan genel seçimde ise yüzde 10 barajı nedeniyle parti yine TBMM'ye giremedi. Ä°ki ay sonra Ankara 1. No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin parti üyelerine verilen cezaları onamasıyla HADEP Genel BaÅŸkanı Bozlak ve çok sayıda parti üyesi siyasetten men edildi.
 
HADEP’lilere yönelik davalar 2000 yılının ilk aylarında da devam etti. Åžubat 2000’de HADEP Diyarbakır BüyükÅŸehir Belediye BaÅŸkanı Feridun Çelik, Siirt Belediye BaÅŸkanı M. Selim Özalp, Bingöl Belediye BaÅŸkanı Feyzullah Karaaslan gözaltına alındı. Bu kiÅŸiler daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. HADEP AÄŸrı Belediye BaÅŸkanı Hüseyin Yılmaz, Ä°çiÅŸleri Bakanlığı tarafından görevinden alındı.
 
Aynı ay HADEP’in Genel BaÅŸkanı Ahmet Turan Demir, eski Genel BaÅŸkan Murat Bozlak ve 16 parti yöneticisine Türk Ceza Kanunu'nun 169. maddesinden üç yıl dokuz ay hapis cezası verildi.
 
Haziran 2000’de ise HADEP Genel BaÅŸkanı Ahmet Turan Demir, Barış Åžöleni'ndeki yaptığı konuÅŸmasından dolayı bir yıl hapis ve 800 milyon TL para cezasına çarptırıldı.
 
HADEP, 13 Mart 2003’te kapatıldı. Anayasa Mahkemesi oybirliÄŸiyle partinin terör odağı haline geldiÄŸi kararına vardı.
 
HEP, DEP ve HADEP’in farkları
 
1990’lar boyunca Kürt siyasi hareketini temsil eden üç parti, HEP, DEP ve HADEP’in sorunu ele alma biçimi, çözüm yöntemi ve bakış açısı birbirinden farklıydı. Bu partiler, Türkiye siyasi arenası ile kamuoyunda sürekli özdeÅŸleÅŸtirildikleri PKK ile iliÅŸkileri, PKK’yı algılayışları konusunda farklı duruÅŸ sergilediler.
 
Üç partinin de kendini PKK’dan uzaklaÅŸtırması kolay deÄŸildi, zira Türkiye’de o dönemde siyasileÅŸmiÅŸ Kürt kesimlerin de PKK’ya ciddi desteÄŸi söz konusuydu. 
 
Özellikle 1993'te PKK'nın hâlâ yükseliÅŸte olduÄŸu dönemde, Öcalan'ın bu partiler üzerinde doÄŸrudan ve/veya dolaylı olarak büyük etkisi vardı. Ancak HEP, DEP ve HADEP, hiçbir zaman Kuzey Ä°rlanda'daki silahlı IRA ve onun silahlı kolu olduÄŸunu açıkça kabul eden siyasi parti Sinn Fein gibi olmadı. 
 
Bu partiler içinde PKK’ya en yakın duruÅŸ sergileyeni DEP’ti. HADEP'in de önceliÄŸi Kürt azınlıktı, ancak parti kendinden önceki Kürt partilerin aksine sorunu yalnızca etnik boyutuyla görmedi. 1995 seçimlerinde solcu partilerle blok oluÅŸturan HADEP, PKK ile ordu arasında güneydoÄŸudaki çatışmaların barışçıl ÅŸekilde çözümlenmesini istiyordu.
 
HADEP’in öncelikli hedefleri arasında OHAL'in, köy koruculuÄŸunun ve özel timlerin kaldırılması Türkiye Cumhuriyeti tanımının Kürt etnik ve kültürel taleplerini karşılayacak ÅŸekilde yeniden düzenlenmesi vardı.
 
Ancak parti içinde talep edilen reformlarla ilgili uzlaşı yoktu. Parti tabanındaki aşırıcılar partinin Türk siyasetindeki mücadelesinin bir federasyonla sonuçlanması gerektiÄŸini düÅŸünürken diÄŸerleri kültürel özerklik, ekonomik yardım ve Kürt etnisitesinin ve kültürünün farklılığını resmen kabul ettirmenin yeterli olacağı görüÅŸündeydi.
 
Ancak tüm Kürt siyasi partileri ve parti içi gruplar, var olan anayasanın Kürtlerin Türkiye sınırları içinde baÅŸka bir etnik grubun varlığının tanınması taleplerine yanıt vermeye yetmediÄŸi görüÅŸündeydi.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.