Sosyal Medya

İnsan denilen muamma, en büyük meselemizdir!

Türkî Cumhuriyetler başta olmak üzere bütün kardeş millet ve topluluklardan gelen gençlere maddî ve mânevî destekte bulunarak yetişmelerinde yardımcı olan Osman Nuri Topbaş Efendi, tarih, edebiyat ve şiire merakı sebebiyle 1990’lı yıllardan sonra yazı hayatına başladı.



Osman Nuri TopbaÅŸ, 1942 yılında Ä°stanbul Erenköy’de doÄŸdu. Babası Musa TopbaÅŸ, annesi de H. Fahri Kiğılı’nın kızı Fatma Feride Hanım’dır. Ä°lk eÄŸitimini Erenköy Zihni PaÅŸa Ä°lkokulu’nda tamamlayan TopbaÅŸ, yine ilkokul yıllarında özel Kur’ân eÄŸitimi aldı. 1953 yılında Ä°stanbul Ä°mam-Hatip Okulu’na girdi.

O yıllarda bu okul, Osmanlı’nın ulu çınarlarının bakiyeleri sayılan M. Celâleddin Ökten, Mâhir Ä°z gibi üstadların, Nureddin Topçu gibi Batı’da eÄŸitim almış mütefekkirlerin hocalık yaptığı önemli bir kurumdu. Amcası Âbidin TopbaÅŸ ile bu okulu 1960 yılında tamamladı. Ä°mam-Hatipli yıllarda ismi zikredilen hocalardan baÅŸka M. Zekâi Konrapa, Yaman Dede (Abdülkadir KeçeoÄŸlu), Ahmet DavutoÄŸlu, Mahmud Bayram, Ali Rızâ SaÄŸman hocalardan da ders aldı.

Ä°mam-Hatip yıllarında Üstad Necip Fazıl’ı tanıdı. Onun yakın çevresinde bulundu, sohbetlerinin müdavimi, Büyük DoÄŸu dergisinin takipçisi, eserlerinin okuyucusu ve de fikirlerinin maddî-mânevî destekçisi oldu. Ä°mam-Hatip Lisesi’ni tamamladıktan sonra bir süre ticaret ve sanayi ile meÅŸgul oldu. 1962 yılında askerliÄŸini amcasıyla birlikte Siirt’te yedek subay öÄŸretmen olarak yaptı. Görevi sırasında gönlüne öÄŸretmenlik sevdası düÅŸtü ve insanları eÄŸitmekten ve gençlerle meÅŸgul olmaktan mutluluk duyar oldu.

Askerlik dönüÅŸü tekrar kendini sanayi ve ticaretin içinde buldu. Ancak o, ilim ve hayır hizmetlerinden hiç kopmadı. Ä°lim Yayma Cemiyeti’nde faal olarak çalıştı. Kendi iÅŸyeri âdeta bir hayır kurumu ve vakıf gibiydi; talebelere burs verir, fukaraya yardımcı ve destek olurdu. Ailenin hayır hizmetleri âdeta onun uhdesindeydi. Yazıhanesindeyerine getirdiÄŸi bu hizmetleri Hüdâyî Vakfı’nın kuruluÅŸundan sonra bu vakfa taşıdı. KuruluÅŸuna öncülük ettiÄŸi vakfın hizmet ufkunu önce ülkelere, sonra kıtalara açtı. Türkî Cumhuriyetler baÅŸta olmak üzere bütün kardeÅŸ millet ve topluluklardan gelen gençlere maddî ve mânevî destekte bulunarak yetiÅŸmelerinde yardımcı oldu. Tarih, edebiyat ve ÅŸiire merakı sebebiyle 1990’lı yıllardan sonra yazı hayatına baÅŸladı.

Ä°mandan Ä°hsâna Tasavvuf

Osman Nuri TopbaÅŸ

“Hiç ÅŸüphesiz ki tasavvuf, Ä°slâm’ın kalbî hayatı, özü ve rûhânî yönüdür.” diye baÅŸlıyor eser. Tasavvuf, Ä°slâm bağındaki yüce ilim ve irfan aÄŸacının meyve bakımından en semereli dallarından biridir. Toplumun her kesimine hitap eden tasavvuf, hem iktisâdî ve içtimâî rahatlık zamanlarındaki rehâvet ve gevÅŸeklikleri engelleyerek zindeliÄŸi devam ettirmiÅŸ hem de istilâ, iÅŸgal ve zulüm dolu zor dönemlerin kargaÅŸa ve bunalımları arasında daralmış gönüllere pencereler açarak nefes aldırmıştır. Yaralı gönüllere merhem, yorgun kalplere tesellî ve kurak ruhlara kevser olmuÅŸtur.

“Ä°nsan, sıfât-ı ilâhiyyenin kâmil tecellîlerine ve ilâhî hitaba nâil olmuÅŸ, Rabbine halife olma istîdâdıyla yaratılmıştır. Bu bakımdan, zübde-i âlem olarak Rabbinden bir sır taşımaktadır. Dolayısıyla, iÅŸlediÄŸi günahlar, onun kıymetini ne derecede düÅŸürürse düÅŸürsün, özündeki deÄŸer bâkîdir…”

Tasavvuf, engin bir yapı ve muhtevâ ile ehl-i îmânın elinde vazgeçilmez bir Ä°slâmî tecellî, feyz ve olgunluk nimetidir. Bu bakımdan tasavvuf, hem müslümanların kemâle ermesi hem de gayr-i müslimlerin hidâyetine vesile olunabilmesi ve onlara Ä°slâm’ın doÄŸru bir ÅŸekilde yansıtılabilmesi için büyük önem arz etmektedir. Çünkü gerçek tasavvuf, Rasûlullâh’ın (s.a.v.) mübarek hayatının, kıyamete kadar gelecek asırlara ve nesillere in’ikâsını saÄŸlayacak bir gönül aynasından ibarettir.

Eserde, tasavvufun genel olarak muhtevâsı anlatıldıktan sonra ana konularını teÅŸkil eden mârifetullâh, muhabbetullâh, tezkiye-i nefs, tasfiye-i kalp, tasavvufî üslûp gibi hususlara dair açıklamalara yer verilmekte. Bunlarla birlikte baÅŸta Peygamber Efendimiz (s.a.v.) olmak üzere Ä°slâm büyüklerinin davranışlarından örnekler sunulmuÅŸ. Yer yer tasavvufun derinlik ve inceliklerine yönelik bilgilere yer verilmiÅŸ.

“Tasavvuf, özü itibariyle gönül âlemimizin selîm bir hâle gelip mârifetullah ve muhabbetullah’tan hisse alacak bir seviyeye ulaÅŸabilmesi ve bu sayede ilâhî vuslata medâr olabilecek bir kıvama gelebilmesidir. Bu kıvam, bizi kurtaracak olan ruh, Hira ve Sevr’den kalan mukaddes bir mirastır. Zira gerek bu hususî mekânlardan, gerek diÄŸer mekân ve zamanlardan Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e vahyi telâkkîde takip ettirilen bu mânevî eÄŸitim, kalp tasfiyesi ve nefs tezkiyesinin feyizli zeminini teÅŸkil etmektedir.”

Ä°nsan Denilen Muammâ

Osman Nuri TopbaÅŸ

Ä°nsanın iç dünyasında derin bir ÅŸekilde yaÅŸadığı tezatlar, toplum hayatında da kendini gösterir. Bir taraftan îmânın kemâl ve huzuru içinde yaÅŸayan gönül erleri, diÄŸer taraftan da küfrün girdaplarında kaybolanlar, aynı toplumda hayatiyetlerini devam ettirirler. Bu iki uç nokta arasında, her seviye ve mizaçta insanın yer aldığı toplum hayatı da âdeta en mûnisinden en vahÅŸîsine kadar her türlü hayvanın barındığı bir ormana benzemektedir. 

“Yine insan nefsinde hayvan hasletleri de vardır. Meselâ karganın hırsı, köpeÄŸin aşırı iÅŸtihâsı ve oburluÄŸu, tavusun kendini beÄŸenmiÅŸliÄŸi, mayıs böceÄŸinin necâsetle ülfeti, kelerin âsîliÄŸi, devenin kini, kaplanın sıçraması, aslanın cesareti, farenin fâsıklığı, yılanın zehir saçması, maymunun lüzumsuz ve lâubâlî hareketleri, karıncanın toplama ihtirâsı, tilkinin kurnazlığı, sırtlanın hileli uykusu…”

Osman Nuri TopbaÅŸ bu eserinde, kendini mânevî bir terbiye ile nefsinin esaretinden kurtaramamış insan, insan denilen muammâ, en büyük meselemizdir diyor. Buna istinâden hazırlanan eser, insanın kendi muammâsını çözmesi, fikir ve hissiyâtını Hakk’ın rızâsı ile te’lif ederek vuslat kapısını bulması konusunda bilgiler sunuyor. Kitap, daha önce yayınlanmış makalelerden oluÅŸuyor. Ayrıca kitabın muhtevasını tamamlayıcı ve ziynetlendirici mahiyette son kısmına da “Mevlânâ Hazretleri’nden Hikmet Damlaları” adıyla bir bölüm eklenmiÅŸ ve bu hikmet damlaları kısaca açıklanmaya çalışılmış.

“Cenâb-ı Hak, imtihan maksadıyla yarattığı dünya hayatını zıtlar üzerine tesis etmiÅŸtir. Bu sebeple güzel de bulunacaktır, çirkin de; hayır da bulunacaktır, ÅŸer de… Bu dünyanın bir parçası olarak yaratılan ve bu tezatlar arasında kalan insanoÄŸlu da, kendi nefsine yerleÅŸtirilen takvâ ve fücur, hayır ve ÅŸer duyguları arasında her an imtihandan geçmektedir. Bu sayede kimileri gönül âlemini güzelleÅŸtirmekte ve hayra meyletmekte; kimileri de iç dünyasını çirkinleÅŸtirerek ÅŸerrin, yani kötülüÄŸün bendesi hâline gelmektedir.”

Ä°slâm Nazarında Akıl ve Felsefe

Osman Nuri TopbaÅŸ

“Ä°slâm’da felsefenin yeri nedir? Felsefenin hakikate ulaÅŸmada en mühim vasıta olarak gördüÄŸü akılla nereye kadar gidilebilir? Akıl terazisi bütün hakikatleri tartabilecek kudrette midir? Aklın tıkandığı noktadan sonra nasıl yol alınabilir?” gibi sorular, geçmiÅŸten günümüze akılları meÅŸgul etmektedir. Osman Nuri TopbaÅŸ’ın hazırlamış olduÄŸu bu kıymetli eserde, akılları meÅŸgul eden bu sorular geniÅŸ çerçevede cevaplandırılmaya çalışılmış. Akıl ve felsefeye dair Ä°slâmî bakış açısının ne olması gerektiÄŸiyle ilgili çeÅŸitli sorulara cevap niteliÄŸindeki bu eserde, pek çok hakikat derli toplu olarak okuyucuya sunulmuÅŸ.

“Evvelâ ÅŸunu ifade etmeliyiz ki felsefe akla dayanır. Ä°slâm ise hem tabiî hududu içinde akla hem de nakle istinâd eder. Sonsuz ilim sahibi Yaratıcımız’ın tebliÄŸ ettiÄŸi hakikatlere istinâd eden bir tefekkür sistemi ile beÅŸerî zaaflarla mâlûl ve gücü sınırlı bir akla dayanan felsefe arasında, mevzu ve gâye itibariyle benzerlik olsa da metot, vasıta, tefekkür ve tahayyül gücü bakımından büyük farklar mevcuttur.”

Mevlânâ Ä°kliminde Gençlerle 12 Soru-Cevap

Osman Nuri TopbaÅŸ

Osman Nuri TopbaÅŸ, asıl mevzumuz; Rasûlullah (s.a.) Efendimiz’in ashâbına ve onların ÅŸahsına bütün ümmetine “Ne öÄŸrettiÄŸi, nasıl öÄŸrettiÄŸi ve ne hâsıl ettiÄŸi…” meselesidir, diyor. Buna istinaden hazırlanan eserin amacı, gençlere bu konuda daha çok bilgi vermek. Gençlerle soru-cevap ÅŸeklinde gerçekleÅŸtirilen bir sohbetten hazırlanmış bu eser, tâlim ve terbiyeye dair temel bilgiler ihtiva ediyor. Eserde, programa katılmış olan gençlerin sorduÄŸu 12 soru ve cevabına yer veriliyor.

“Peygamber Efendimiz (s.a.) Nasıl ÖÄŸrendi?

Mekke’de bir ilim meclisi, bir kütüphane veya mektep yoktu. Herhangi bir din adamı da yoktu. Bir rahip de yoktu, hoca da yoktu. Yetim doÄŸan ve öksüz büyüyen Efendimiz’in anne-baba gibi bir istinâdı da olmadı hayatta. O’nun mürebbîsi Cenâb-ı Hak’tı. Cenâb-ı Hakk’ın terbiyesiyle ümmetini terbiye etti. Bu ÅŸekilde, yarı vahÅŸî insanlardan bir asr-ı saâdet medeniyeti inÅŸâ edildi.”

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.