Sosyal Medya

Haşim Kılıç: Sadece İslamcılar ya da solcular değil Türkiye'deki herkes haysiyet yarasıyla yaşıyor

Anayasa Mahkemesi'nin bir önceki başkanı Haşim Kılıç, "Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana birçok insanın onuru çok büyük yaralar aldı. Sadece İslamcılar ya da solcular değil. Türkiye'de yaşayan herkes haysiyet yarasıyla yaşıyor" dedi. Kılıç, Ali Babacan'ın kurmaya hazırlandığı partiye 'seve seve katkı sunacağını' söyledi.



HaÅŸim Kılıç, bir dönem Anayasa Mahkemesi’nin baÅŸkanı olarak yasama, yürütme ve yargı teslisinin en önemli üç isminden biriydi. Zaman zaman gündemi deÄŸiÅŸtiren çıkışlar gelmiÅŸti ondan. 
 
TBMM’de CumhurbaÅŸkanı seçimi için 367 çoÄŸunluÄŸunun oluÅŸmasını saÄŸlayan AYM kararına ÅŸerh koymuÅŸ ve ÅŸunları yazmıştı:
 
"Üçte birlik bir azınlığın seçim sürecini bu yolla engellemesi azınlığın çoÄŸunluÄŸa tahakküm etmesine neden olacaktır. Demokrasi sınırsız bir çoÄŸunluk rejimi deÄŸildir, ancak, azınlığın çoÄŸunluÄŸa dayattığı bir rejim de hiç deÄŸildir. Bu yol, azınlığın çoÄŸunluÄŸu etkisiz hale getirmesi, baÅŸka bir anlatımla, çoÄŸunluÄŸun devre dışı bırakılması gibi hiçbir demokratik ülkede olmayan bir garâbeti doÄŸurur. Önceden kestirilmesi mümkün olamayan yorumlarla yeni usül kuralları üretilmesi hukuk güvenliÄŸini yok eden yaklaşımlardır. Mahkemenin kendi istekleri doÄŸrultusunda karar vermemesi halinde ülkenin bir iç çatışmaya sürükleneceÄŸi biçimindeki ifadeler, yargıcın vicdani kanaatinin oluÅŸmasını doÄŸrudan hedef alan bir eylem biçimidir.”
 
2012 yılına gelindiÄŸinde “Siyasetin yargıyı kuÅŸatmasına izin vermeyeceÄŸiz” de demiÅŸti. Bu durum, iktidarla arasındaki soÄŸuk rüzgarların daha da sert esmesine neden oldu. Bunda, 11. CumhurbaÅŸkanı Abdullah Gül’e yakın olmasının etkisi olduÄŸu da çokça iddia edildi. 2015 yılında emekli oldu.
 
Independent Türkçe'den Cihat Arpacık'ın sorularını yanıtlayan eski AYM BaÅŸkanı HaÅŸim Kılıç, gündeme iliÅŸkin açıklamalarda bulundu.
 
Sadullah Ergin daha önce AK Parti’ye birkaç kez kapatma tehdidi geldiÄŸini söyledi. Siz böyle ÅŸeylere ÅŸahit oldunuz mu?
 
AK Parti ile ilgili böyle bir potansiyel tehlike her zaman vardı. Ama biz ancak somut olarak dosya önümüze geldiÄŸinde görebiliriz. Dava açılınca bu iÅŸin ciddiyeti anlaşıldı. Yüzde 47 oy almış bir parti hakkında kapatma davasının açılabileceÄŸini görmüÅŸ olduk. O süreçte evet, bir takım kulis bilgileri geliyordu. 
 
"Kapatma davasından önce kulis bilgileri geliyordu"
 
BahsettiÄŸiniz “kulis bilgileri” nereden geliyordu?
 
Anayasa Mahkemesi, siyaset kurumlarının çalışmalarını yargılayan bir kurum. Onlarla ayrı olmamız mümkün deÄŸil. Mutlaka siyasilerle iliÅŸkimiz oluyor. Dava açıyorlar, geliyorlar, misafir ediyorsunuz, konuÅŸuyorsunuz. Sonra devletin bir takım kurumları var. O kurumlardan da bu tip bilgiler geliyordu. O zaman durumun sıkıntılı olduÄŸunu görüyorsunuz. 
 
Kapatma davası sürecinde sizin kiÅŸisel giriÅŸimleriniz de oldu mu?
 
Biz bir davayı ancak görüÅŸmeye baÅŸladığımız zaman fotoÄŸrafı net bir ÅŸekilde görebiliriz. Dava önünüze geldiÄŸi ve delilleri ortaya döktüÄŸünüz zaman tam olarak anlayabilirsiniz.
 
Bu davada da 480 civarında delil getirdiler. Biz bu delilleri 4 gün boyunca taradık ve kabul edilebilir mi edilemez mi diye ciddi bir çaba ortaya koyduk. Bu elemenin sonunda yaklaşık 30 delil kaldı. Ben o zaman delillerin ciddi olmadığını anladım. Bu delillerin 450’ye yakını gazete kupürleriydi. Böyle bir ortamda böyle bir oy oranı ile iktidar olan bir partiyi kapatmak vicdanlara sığmazdı. Siyasi saikle düÅŸünürseniz kapatabilirsiniz. O ayrı konu.
 
Kapatma davası sürecinde zaman zaman mahkeme üyesi arkadaÅŸlarımızla bir araya gelip konuÅŸtuk. Hem oturumlarda hem de oturum dışında görüÅŸüyorduk. Hiçbir ÅŸey olmamış gibi davranamazdım.
 
Benim tek amacım teröre bulaÅŸmamış, yüzde 47 oy oranına sahip bir parti asla kapatılmasındı. Bu düÅŸüncem gayet açıktı zaten. Bir parti baskı, cebir, ÅŸiddet uygulamadığı surette istediÄŸi ÅŸeyi konuÅŸabilir. Bu komünist bir parti de olabilir bir ırkçı parti de olabilir. Yüzde 47 deÄŸil yüzde 1 oy almış olsa bile benim bu ölçüm deÄŸiÅŸmezdi.
 
"AYM, parti kapatma konusunda süreç içinde farklı bir düÅŸünceye evrildi"
 
Refah Partisi 1999’da, Fazilet Partisi 2001’de kapatıldı. Onların da ÅŸiddet eÄŸilimleri yoktu ama kapatıldılar. Siz de karşı oy vermiÅŸtiniz. Kısa bir süre sonra aynı gerekçelerle AK Parti kapatılmak istendi ama mahkeme partiyi kapatmadı. 7 yılda deÄŸiÅŸen neydi?
 
2000 yılından sonra AYM de kendi içinde deÄŸiÅŸmeye baÅŸladı. Bu deÄŸiÅŸim özellikle siyasi partilere bakış konusunda yaÅŸandı. O yıllardan sonra sadece bir parti kapatıldı. O da terörle ciddi baÄŸlantıları olduÄŸu gerekçesiyleydi.
 
Ä°spanya’da Batasuna diye bir parti kapatıldı. Batasuna’nın haksız kapatıldığı gerekçesiyle Avrupa Ä°nsan Hakları Mahkemesi’ne baÅŸvuru yapıldı. Ama AÄ°HM davayı reddetti. Mahkemenin gerekçesi de Batasuna’nın Ä°spanya’daki terörü kınamamasıydı.
 
Terör faaliyetine bulaÅŸmış olmasını bırakın kınamadığından dolayı böyle bir karar verdi. O yıllardan sonra AYM’de ciddi bir deÄŸiÅŸim baÅŸladı. AYM artık “AÄ°HM’de olduÄŸu gibi terörle baÄŸlantısı olmadığı sürece ben parti kapatmam” düÅŸüncesine evrildi. 
 
Kapatma giriÅŸimi “baÅŸarısızlıkla” sonuçlandı ve Türkiye o günden sonra Anayasa deÄŸiÅŸiklikleriyle farklı bir yola girdi. 2010 Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸinde sürecinde HSYK seçimleriyle ilgili “tek oy” sisteminin AYM tarafından iptalinin FETÖ’nün yargıyı ele geçirme sürecini hızlandırdığı iddiaları var. O günlerle ilgili neler söylemek istersiniz?
 
O günlerde çok ÅŸeyler yaÅŸadık. Ben o sistemin çok doÄŸru ve Türkiye için önemli olduÄŸunu düÅŸünen biriyim. Anayasa paketinin iptali için açılan davanın ön incelemesinde muhalefet ÅŸerhlerim var. AYM’nin bu davayı hiçbir ÅŸekilde göremeyeceÄŸini vurgulamıştım. Ama AYM maalesef ‘Biz Anayasa deÄŸiÅŸikliklerini de görüÅŸürüz’ diye daha önceki içtihatlarına dayanarak görüÅŸmelere devam etti. Tek kiÅŸiye tek oy sistemi çok isabetliydi. HSYK’nın çoÄŸulculuÄŸunun oluÅŸmasında önemli bir eÅŸikti. Ama biz bunu bazı arkadaÅŸlara izah edemedik.
 
DoÄŸrusu Ä°brahim Okur (Eski HSYK 1. Daire BaÅŸkanı, 15 Temmuz darbe giriÅŸiminin ardından tutuklandı-C.A) bu konuda ısrarcı olan arkadaÅŸlarla gelip tek tek görüÅŸtü. Ben isim isim söyleyebilirim. HSYK’nın çoÄŸulcu bir yapıya kavuÅŸmasında bunun çok önemli olduÄŸunu, bu hükmün kesinlikle iptal edilmemesi gerektiÄŸini oradaki arkadaÅŸlarımıza anlattı. Buna ben de ÅŸahidim. Ama maalesef ya paketin tamamı iptal olacaktı ya da bazı bölümlerinin iptali gerekiyordu. Paket ayakta kalmalıydı. Bazı iptallerle paket ayakta kaldı. Aksi durumda tamamı gidiyordu.
 
"HSYK seçimleri için tek oy sistemi iptal edilmemeliydi"
 
Tek oy sisteminin iptal edilmesinin yargının ele geçirilmesinin önünü açtığı iddialarına katılır mısınız?
 
Ä°ddialara tabi katılıyorum. O hüküm iptal edilmemeliydi. EÄŸer iptal edilmeseydi biz bugün belki de baÅŸka ÅŸeyler konuÅŸuyor olacaktık. HSYK’nın çoÄŸunluÄŸu bu süreçten sonra malum cemaat tarafından ele geçirildi ve olaylar sonrasında yaÅŸandı.
 
Müsebbibi kimdir sizce?
 
Ä°ÅŸin bir hukuki bir de siyasi boyutu var. Seçimleri Adalet Bakanlığı organize etti. Dolayısıyla biz AYM olarak HSYK’ya kim girecek, kim girmeyecek bilemeyiz. Organize eden arkadaÅŸları da suçlamamak gerekiyor.
 
Bugünkü bilgilerimizle 2010’u yargılamaya kalkarsak yanlış bir yola gireriz. O günkü ÅŸartlarla bugünkü ÅŸartlar çok farklı. 2010’da o yapıya bakış böyle deÄŸildi. Sonradan bunların art niyetleri ortaya çıktı. 
 
Sonra deÄŸiÅŸim zincirleme bir halle devam etti. Yeni deÄŸiÅŸikliklerle parlamenter sistem sona erdi ve CumhurbaÅŸkanlığı hükümet sistemine geçildi. Åžu anki sistemi analiz etseniz neler söylersiniz?
 
Bu çok özel bir yapı. Dünya genelinde biz böyle bir yapı duymadık. Çok sipariÅŸ bir sistem oldu. Ne baÅŸkanlık sistemine oturuyor, ne yarı baÅŸkanlık sistemine oturuyor. Parlamenter sistem zaten deÄŸil. Hiçbir yere oturmayınca da deÄŸerlendirme dışı kalıyor. Kendine has, kendi ÅŸartlarına göre hazırlanmış bir sistem bu. 
 
"Güçler ayrılığında vahim bir tablo var"
 
Sıkıntılı bir yönü var mı?
 
En büyük özelliÄŸi kuvvetler ayrılığıyla ilgili ortaya koyduÄŸu vahim tablo. Türkiye’de bazı kurumlar ve kurullar var ve bunlar çok önemli. Biri Anayasa Mahkemesi biri de Hakimler ve Savcılar Kurulu. Ä°ki kurumun oluÅŸumuna baktığımız zaman olayın ne kadar arzu edilmeyen bir noktaya geldiÄŸini görebilirsiniz.
 
An itibariyle AYM’nin 15 üyesi var. 12’sini Sayın CumhurbaÅŸkanı doÄŸrudan belirliyor. Kalan üç üyeyi de TBMM seçiyor. CumhurbaÅŸkanını partisi TBMM’de çoÄŸunluk. Orada da CumhurbaÅŸkanının iradesinin hakim olduÄŸunu görürüsünüz. Yani 15 üyenin tamamını CumhurbaÅŸkanı seçiyor. HSK’daki seçim sisteminde de CumhurbaÅŸkanı’nın tartışmasız hakimiyeti söz konusu. Bu iki kurum çok önemli kurumlar. HSK hem idari hem de adli yargıyı düzenleyen bir sistemin içinde. AYM de hem bireysel baÅŸvurularıyla hem iptal ve itiraz davalarıyla çok önemli ÅŸeylere bakan bir kurum.
 
‘Oraya seçilen arkadaÅŸlar bağımsız ve tarafsız deÄŸil’ demiyorum ama teorik olarak seçimlerin bir kiÅŸinin iradesine bırakılmış olmasının doÄŸru bir ÅŸey olmadığını söylemeye çalışıyorum. Bu sistemle bu ÅŸekilde bağımsız ve tarafsız bir yargıyı oluÅŸturamazsınız. Sonuç budur. Bundan önce ‘bağımsız ve tarafsız bir yargı var mıydı’ sorusu akıllara gelebilir. Evet o sistemde de çeÅŸitli sıkıntılar vardı. Ama iddia o ki yapılan bu Anayasa deÄŸiÅŸikliklerinin amacı tarafsız bir yargıyı oluÅŸturmaktı. Bunun böyle olmadığı hep birlikte görüldü. Tek kiÅŸinin bütün sisteme hakim olduÄŸu bir yerde siz güçler ayrılığı ilkesinden söz edemezsiniz. 
 
Beni en çok ilgilendiren unsur güçler ayrılığı ilkesidir. Bunlar yine deÄŸiÅŸecek. Bu böyle gitmez. Yargıyı böyle oluÅŸturamazsınız. Denetim sistemi tamamen yok edildi. Yok edildiÄŸi için milletvekilleriyle bakanlar arasında ciddi sorunlar yaÅŸanıyor. Ben bu sistemi deÄŸerlendirmek istemem. DemiÅŸler ya deveye ‘Boynun neden eÄŸri?’ diye. ‘Nerem doÄŸru?’ demiÅŸ. 
 
"Küçük partiler büyük partileri esir aldı"
 
Sistemin sürdürebilirliÄŸi yok mu?
 
Küçük partiler büyük partileri esir aldı. Ä°ktidar partisini biri, ana muhalefet partisini diÄŸeri esir aldı. Onlar olmadan sonuca gidemiyorlar. Yüzde 34 ile sonuca gitmek varken neden yüzde 50+1 noktasına getirirsiniz bunu anlamak mümkün deÄŸil. Burada istikrara vurgu yapılıyor. Ama istikrarı bir türlü yakalayamadık.
 
Eskiden koalisyonlar seçimden sonra yapılırken ÅŸimdi seçimden önce yapılmaya baÅŸlandı. Bunun adı ittifak adı altında koalisyondur. Koalisyonlarda küçük partiler büyük partileri esir alamıyordu. Ama ÅŸimdi büyük partiler küçük partilerin tabanındaki yüzde 3’lük, yüzde 5’lik her neyse iÅŸte o seçmene muhtaç olduÄŸu için kendisini bağımlı hissediyor. Ama seçimden sonraki koalisyonlarda böyle bir ÅŸey yoktu. Koalisyon partisinin milletvekili sayısı önemliydi. yüzde 50+1’i tutturmak için küçük partiyi küstürmemesi gerekiyor. Ona istediÄŸi ödünleri vermesi gerekiyor. 
 
 
"AYM, KHK'ları incelemeliydi..."
 
Savcılıkların dava açmaya gerek duymadığı, mahkemelerin beraat ettirdiÄŸi KHK’lılar ÅŸimdi iÅŸlerine geri dönmeyi bekliyorlar. Binlerce kiÅŸiden bahsediliyor. Bu sorun daha çok gündeme gelecek ama en baÅŸtan ne yapılması gerekiyordu sizce?
 
Söz konusu KHK’lar olaÄŸanüstü bir durumda çıkan KHK’lardı. Sıkıntı, olaÄŸanüstü hâl kararnamelerinin denetime tabi tutulmayışından kaynaklandı. AYM bunları ‘Benim görev alanıma girmiyor’ diyerek incelemiyor. Oysa AYM, 1990’lı yılların baÅŸlarında olaÄŸanüstü hâl kararnamelerini incelemeye tabi tuttu. Böyle bir içtihadı var. Daha sonra 15 Temmuz’a kadar olaÄŸanüstü hâl olmadığı için böyle bir ÅŸey gündeme gelmedi. AYM bu kez 1990’lı yıllardaki içtihadının aksine bu kararnameleri incelemedi. AYM keÅŸke bu konuya girseydi.
 
Anayasa’nın 15'inci maddesinde olaÄŸanüstü hâlle ilgili alınacak tedbirlere iliÅŸkin “durumun gerektirdiÄŸi ölçüde” denilir. Peki, “durumun gerektirdiÄŸi ölçü” nedir? Bunu kim tayin edecek? Bu kararnameyi çıkaran bunun kararını verecekse AYM’nin iÅŸlevi ortadan kalkıyor. OHAL sürecinde gözaltı süresi 30 güne çıkartılmıştı. Bence insaflı hareket ettiler. Bunu 6 ay da yapabilirlerdi. Bir engel var mıydı?
 
Burada “durumun gerektirdiÄŸi ölçünün” denetimini yapması AYM’nin görev alanına girerdi. EÄŸer olay bu ölçünün içinde kalıyorsa evet AYM buna bakamaz. Ama ölçünün dışına çıkıyorsa bu AYM’nin görev alanına girer. EÄŸer böyle bir denetim olsaydı bu sıkıntıların hiçbirini yaÅŸamayacaktık. 
 
AYM BaÅŸkanı Zühtü Arslan’ı mahkemeye sizin kazandırdığınızı biliyoruz ama ÅŸu anda aranızın açık olduÄŸu iddia ediliyor. Bu doÄŸru mu? 
 
Yok aramızın açık olduÄŸu iddiaları doÄŸru deÄŸil. Zühtü Bey’in Polis Akademisi’ndeki baÅŸkanlığı döneminde biz kendisini bir Anayasa hukukçusu olarak tanıdık. Daha özgürlükçü, Türkiye’nin muhtaç olduÄŸu Anayasa yargısındaki hedefini yakalaması için çalışabilecek biriydi.
 
Oraya kazandırılmasında hem kendisini ikna etme noktasında çalıştık hem de Sayın CumhurbaÅŸkanımıza ‘Bu arkadaşımız bu kuruma gelirse çok faydalı olur’ ÅŸeklindeki düÅŸüncelerimizi arz ettik. Netice de Sayın CumhurbaÅŸkanı da uygun gördü ve atadı. Sonra çok iyi çalışmaları da oldu.
 
Bizim bireysel iliÅŸkiler sebebiyle genel bir yapıyı deÄŸerlendirirken farklı ÅŸeyler söylemek doÄŸru olmaz tabii. Benim annem rahmetli olmuÅŸtu kendisi saÄŸ olsun taziyemize geldi. Bir ay önce onun babası rahmetli oldu ben ilçesine kadar gidip baÅŸsaÄŸlığı diledim. Kırgınlığımız, küskünlüÄŸümüz yok.
 
"Yeni partiye seve seve katkı veririm"
 
Ali Babacan’ın kurmaya hazırlandığı partide birlikte hareket ettiÄŸiniz bir süredir konuÅŸuluyor. Siyasete atılıyor musunuz artık?
 
O arkadaÅŸların çalışmalarıyla ilgili çok fazla müdahilliÄŸim yok. Ama arkadaÅŸlar çalışıyorlar. Parti kurma konusunda kararlı bir duruÅŸları var. Ama partinin kurucuları kimler olacak, tüzüÄŸü, programı nasıl olacak gibi konular henüz konuÅŸulmuyor. NetleÅŸmiÅŸ bir durum yok.
 
TüzüÄŸü ve programı HaÅŸim Kılıç’ın da içinde olduÄŸu bir ekip hazırlayacak deniliyor...
 
Ekimin sonuna doÄŸru böyle bir irade ortaya çıkarsa kurucu olacağına inanılan arkadaÅŸlar çaÄŸrılıp “Buyurun, tüzük ve programı netleÅŸtirelim” ÅŸeklinde bir öneri getirileceÄŸi belirtiliyor. Dolayısıyla ÅŸu anda netleÅŸmiÅŸ bir yol haritası yok.
 
Siz iÅŸin içinde misiniz deÄŸil misiniz? Ben bunu merak ediyorum.
 
Takvime baÄŸlı, geliÅŸmelere baÄŸlı. Bakıp göreceÄŸiz. Kurucu heyet, partinin tüzüÄŸü ve programı benim ilkelerimle paralellik arz ederse ve benden bir katkı beklenirse seve seve katkı veririm tabi.
 
Gelip “HaÅŸim Bey bir yola çıkıyoruz, beraber çıkalım” denmedi mi yani? Ben denildi diye biliyorum...
 
Böyle bir niyet var tabi. Ama netleÅŸmiÅŸ bir ÅŸey yok. ArkadaÅŸların çalışmaları, görüÅŸmeleri sürüyor.
 
"Yeni kurulacak mahallede haysiyet onaran bir yapı lazım"
 
Peki Türkiye’nin yeni siyasi hareketlere ihtiyacı var mı?
 
Türk siyasi hayatında çok önemli geliÅŸmeler oluyor. Ä°nsanlar yaÅŸadıkları mahallelerde mutlu deÄŸiller. Kimliklerin hüküm sürdüÄŸü mahallelerde oturanlar yeni mahallelere kaçmak istiyor. Her mahallede göç baÅŸladı. Bu yeni mahallenin kodları çok önemli. Bu yeni mahalle nasıl kurulmalı? Cevap bekleyen asıl soru budur.
 
Türkiye Cumhuriyeti kurulduÄŸundan beri birçok insanın onuru çok büyük yaralar aldı. Sadece Ä°slamcılar ya da solcular deÄŸil. Türkiye’de yaÅŸayan herkes haysiyet yarasıyla yaşıyor. Yeni kurulacak bu mahallede haysiyet onaran yapının olması lazım. Bu benim için çok önemli.
 
Evrensel ilkelerin hüküm sürdüÄŸü, demokratik, insan hakları ve özgürlüklere saygılı bir anlayışın ortaya çıkması gerekiyor. Belki o zaman geçmiÅŸ yaraları, geçmiÅŸ acıları da unutabiliriz. Bu ülkede ifade ve inanç özgürlüÄŸü konusunda çok yıkım oldu. Hâlâ da olmaya devam ediyor. Ne yargımız ne de yürütmemiz ifade özgürlüÄŸü ile terör suçu arasındaki ince çizginin varlığını fark edemedi. Bundan önce inançla ilgili sorunlar yaÅŸadık. Ä°nançla ilgili her ÅŸey ‘LaikliÄŸe aykırı unsur’ olarak nitelendirildi. Çok insan zarar gördü. Bunların artık bitmesi lazım. Türkiye’nin normalleÅŸmesi ve ülkemizi kimlik politikalarından kurtarmak lazım. 
 
Devlette bir liyakat esası vardır bir de dürüstlük. Ahlaklı bir insan olmak gerekiyor. Ahlakın kaynağını ben araÅŸtırmıyorum. Din de olabilir kültür de olabilir, bir baÅŸka ÅŸey de olabilir. Önemli olan insanın ahlaklı olduÄŸunu bilelim. Hem liyakata hem ahlaka dayalı bir sistemi kurabilirseniz, dinin, milliyetin, mezhebin devlette bir tercih sebebi ya da olumsuz bir engelleme sebebi olmaması gerekiyor. Bunu aÅŸtığımız zaman Türkiye’yi ayaÄŸa kaldırabiliriz. Mahalledeki mutsuzluÄŸun temeli buradan baÅŸlıyor.
 
Ben bu yeni mahallenin kurulacağı kanaatini taşıyorum. Türkiye bunu kurmak zorunda. EÄŸer kurabilirsek ayakta kalabiliriz.
 
Röportaj: Cihat Arpacık / © The Independentturkish

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.