Sosyal Medya

A. Dilipak: Kul Hakkını En Çok Siyaset ve Bürokrasi İstismar Ediyor

Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü 'Azap bizi yakalamadan' başlıklı yazısında yazısında "Kul hakkının en fazla istismar edildiği yer siyaset ve bürokrasi alanıdır. Daha doğrusu temsili, vekâleten yürütülen bütün alanlarda durum böyledir" ifadelerini kullandı.



“Günah ve zulüm deprem sebebi mi olurmuÅŸ” diyorlar. Biz Kur’an-ı Kerim’e iman ettik. Dileyen iman eder, dileyen inkâr. Onların inkarı onlara, bizim imanımız bize!. Orada günah ile tabii afetler arasındaki bağı açıklayan ayetlerden bir kısmını size özet olarak sunmak istiyorum.
 
Allah (cc)’ın gazabı bizi yakalayıp, azabı tatmadan aklımızı başımıza toplayalım.
 
Suriye konusu ya da aile meselesi. Bunların hepsinin cahillikle, fuhuÅŸla, adaletle, torpille, rüÅŸvetle, riba ile iliÅŸkisi var. EÄŸer fısk ve fücura dalarsak, yer de depreÅŸir, Allah o yardım edip ya da zulümleri karşısında sessiz kaldığımız zalimleri başımıza musallat eder.
 
“Ne kadar memleket varsa hepsini kıyamet gününden önce ya helak edeceÄŸiz, ya da ÅŸiddetli bir azapla cezalandıracağız. Ä°ÅŸte bu, Kitap’ta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış bulunuyor.” (Ä°sra, 17/58) demedi mi Allah. O bizleri, peygamberlerin baÅŸlarında olduÄŸu kavimleri de, malları, canları, sevdikleri ile  kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan etmedi mi?
 
“Her milletin belli bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler” (Araf, 7/34). Milletler de insanlar gibi. Ä°yisi de, kötüsü de bu ÅŸekilde imtihan olacak. Ebedi olan yalnız Allah’tır. Evet, ÅŸu hüküm tekraren hatırlatılır: “Helâk ettiÄŸimiz her memleketin mutlaka bilinen bir yazısı (belli vakti) vardır. Hiçbir toplum ecelini geçemez ve ondan geri de kalamaz.” (Hicr, 15/4-5).
 
“…Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, (önce) üzerlerine her ÅŸeyin kapılarını açtık. Sonra kendilerine verilenle sevinip şımardıkları sırada onları ansızın yakaladık da bir anda tüm ümitlerini kaybedip yıkıldılar” (Enam 6/44 ).
 
“Onlardan (Mekke halkından) önce nice nesilleri helak ettiÄŸimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediÄŸimiz imkân ve iktidarı onlara vermiÅŸtik. Onlara bol bol yaÄŸmur yaÄŸdırmıştık. Topraklarından nehirler akıttık. Sonra da günahları sebebiyle onları helak ettik ve arkalarından baÅŸka bir nesil var ettik” (Enam, 6/6).
 
“Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, biz onları bilemeyecekleri bir yerden yavaÅŸ yavaÅŸ felakete götüreceÄŸiz” (Araf, 7/182). Her ÅŸeyi gören, duyan, bilen, kadere, rızga, ecele hükmeden kadir-i mutlak bir Allah var. Bu acelecilik, korkaklık ve meskenet niye!
 
Ya, iÅŸte böyle: “Andolsun, sizden önceki nice nesilleri peygamberleri, kendilerine apaçık deliller getirdikleri halde (yalanlayıp) zulmettikleri vakit helâk ettik. Onlar zaten inanacak deÄŸillerdi. Ä°ÅŸte biz suçlu toplumu böyle cezalandırırız (Yunus, 10/13). Lut AS’a denmedi mi, ama sonra hanımı da yolda kalanlardan oldu. “Elçiler ona, ‘korkma, üzülme, biz seni ve aileni kurtaracağız. Ancak karın baÅŸka. O geride kalıp helak edilenlerden olacaktır.’ Åžüphesiz biz, bu memleket halkı üzerine, fasıklık ettiklerinden dolayı gökten bir azap indireceÄŸiz (Ankebut, 29/33, 34).
 
“Semûd kavmi, azgınlığı sebebiyle yalanladı (…) Rableri, suçlarından dolayı onları” helak etti ve kendilerini yerle bir etti.” (Åžems, 91/13-14). “Kavmi, onu yalanladı. Bunun üzerine kendilerini o malum sarsıntı yakaladı da yurtlarında  dizüstü çökekaldılar. Ad ve Semûd kavimlerini de helak ettik. Bu, onların (harap olmuÅŸ) yurtlarından size besbelli olmuÅŸtur. Åžeytan onlara iÅŸlerini süslemiÅŸ ve onları doÄŸru yoldan  alıkoymuÅŸtur. Hâlbuki onlar gözü açık kimselerdi” (Ankebut, 29/37-38).
 
Tarihte tek örnek yok ki! Bunlar bugün de gerçekleÅŸiyor, gelecekte de gerçekleÅŸecek olanlar var. “Hataları (küfür ve isyanları) yüzünden suda boÄŸuldular ve cehenneme sokuldular da kendileri için Allah’tan baÅŸka yardımcılar bulamadılar” (Nuh, 71/25). “Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, (önce) üzerlerine her ÅŸeyin kapılarını açtık. Sonra kendilerine verilenle sevinip şımardıkları sırada onları ansızın yakaladık da bir anda tüm ümitlerini kaybedip yıkıldılar” (Enam 6/44 ). 
 
“Biz zulmetmekte olan nice memleket halkını kırıp geçirdik ve onlardan sonra baÅŸka toplumlar meydana getirdik.” (Enbiya, 21/11).
 
Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste denmiÅŸtir. Zulm ile abad olunmayacağını bilmemiz gerek. Hz. Yunus “Ä°nni küntü minezzalimiyn” demiÅŸti deÄŸil mi! Yönetenler, yönetenler, ilim sahipleri, avam da nefsine yenilen herkes zulme bulaÅŸabilir. Hatta insanoÄŸlu kendi nefsine de zulmedenler olur. Ä°nsanoÄŸlu kan dökücü, zalim, muhteris, kan dökücü, kıskançtır genel olarak. Cahildir de.
 
KeÅŸke azap bizi yakalamadan ÅŸeytandan yüz çevirsek, tövbe etsek, kul hakkından kurtulsak.
 
Kul hakkının en fazla istismar edildiÄŸi yer siyaset ve bürokrasi alanıdır. Daha doÄŸrusu temsili, vekâleten yürütülen bütün alanlarda durum böyledir. Bu aile içi hak ve hukuktan baÅŸlar, komÅŸuluk, akraba iliÅŸkileri ile geniÅŸler, vakıf, dernek, oda, sendika, siyaset bürokrasi gibi bütün alanları kapsar.
 
Kul hakkının en ağır olanı yetim malı sayılan kamu mülküdür. Torpil, rüÅŸvet, iltimas gibi bütün olumsuzluklar bu hakkın kapsamına girer.
 
Bile bile adaletin geciktirilmesi, saptırılması, iftira, yalan şahitlik, hepsi kul hakkı ile ilgilidir.
 
Hani derler ya, et kokarsa tuzlarsın, ya tuz kokarsa, adalet siyasetin tuzu-biberidir. Adalet kokarsa, o kokuyu temizleyecek bir ÅŸey yoktur. Hak namına haksızlık alçaklıktır. Millettin vekâletine hıyanet de öyle. Vekâlete hıyanet emanete ihanetle aynı ÅŸeydir. 
 
Nisa 107: “Kendilerine hâinlik edenleri savunma. Muhakkak Allah hâin günahkârları sevmez.”
 
Nisa 5/el-Mâide 64: Yahûdîler; “Allah’ın eli baÄŸlıdır” dediler. Hay kendi elleri baÄŸlanasılar! Hay dediklerinden dolayı mel’ûn olası adamlar! Hayır, hiç de öyle deÄŸil! Allah’ın iki eli de açıktır. DilediÄŸi ÅŸekilde infak eder. Rabbinden sana indirilen âyetler, mutlaka onlardan birçoÄŸunun azgınlığını ve gâvurluÄŸunu artıracaktır. Bununla beraber, Biz onların aralarına, kıyamete kadar sürüp gidecek bir kîn ve nefret bıraktık. Her ne zaman onlar savaÅŸ çıkarmak için bir yangın tutuÅŸturdularsa Allah onu söndürdü. Sırf fesat çıkarmak için dünyanın her tarafında koÅŸup dururlar. Allah müfsidleri (fesat çıkaranlar) sevmez.” 
 
el-Hac 38: “Åžüphesiz Allah inananları savunur. Çünkü Allah hâin ve nankörlerin hiçbirini sevmez.” 
 
el-Kasas 76-77: “Kârûn, Mûsâ’nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmiÅŸti. Biz ona öyle hazîneler vermiÅŸtik ki, anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona demiÅŸti ki: “Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez. Allah’ın sana verdiÄŸinden (O’nun yolunda harcayarak) âhiret yurdunu gözet, ama dünyadan da nasîbini unutma! Allah’ın sana ihsân ettiÄŸi gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuÄŸu arzulama. Åžüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.” 
 
Lokmân 18: “Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah hiçbir kibirleneni, övüneni sevmez.” 
 
eÅŸ-Åžûrâ 40: “Bir kötülüÄŸün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür (ona denk bir cezadır). Ama kim affeder ve arayı düzeltirse, onun mükâfatı Allah‘a aittir. Åžüphesiz O, zâlimleri sevmez.”
 
el-Hadîd 22-23: “Yeryüzünde vukû bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musîbet yoktur ki Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Åžüphesiz bu Allah’a göre kolaydır. Böylece elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiÄŸi nimetlerle şımarmayasınız. Çünkü Allah, kendini beÄŸenip böbürlenen kimseleri sevmez.”
 
Selam ve dua ile.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.