Sosyal Medya

Güncel

Mehmet AktaÅŸ: Gizli Bir AÅŸk Hikayesi...

Sahrada kaybolmuş yaralı bir ceylan gibi duruyordu karşımda. Ne ben onu tanıyordum ne de o beni. İlk defa Dini Yayınlar Fuarı’nda görmüştüm onu. Adı İsabe.



Sıcak bir yaz günüydü. Susuzluktan dilim damağıma yapışmış iftar öncesi kitap fuarını dolaşıyorum. Ä°z Yayıncılık standının önüne geldiÄŸimde üst üste dizilmiÅŸ karton kapaklı beÅŸ ciltlik eser takılıyor gözüme. Kitaptan ziyade üzerine konan rakam ÅŸaşırtıyor beni. Her biri altı yediyüz sayfalık takım toplam ellibeÅŸ lira. Çok üzücü. Belli ki taliplisi olmadığı için koymuÅŸlar bu fiyatı.
 
Kitabın müellifi, Sahihi Buhari’nin dipnotlarından hatırladığım Ä°bn Hacer. Taşın OÄŸlu, Askâlanlı. Ä°lk yıllarda baÅŸarısız olduÄŸu için medreseden ayrılıp memleketine dönerken bir maÄŸaranın tavanından düÅŸen damlaların alttaki taÅŸta açtığı oyuÄŸu görünce "Benim kafam bu taÅŸtan daha sert ve kalın olamaz" deyip geri dönen akıllı delikanlı.
 
Azmin elinden hiçbir ÅŸeyin kurtulamayacağını öÄŸreniyoruz ondan. Hayatının dönüm noktası olan maÄŸarada gördüÄŸü o taÅŸa atfen daha sonra Ä°bn Hacer imzasını kullanıyor eserlerinde.
 
Kitapların serüvenini / ne zorluklarla ortaya çıktığını bildiÄŸimden, yayıncıya katkı amacıyla bir takım da ben alıp öyle dönüyorum eve. Åžu an salondaki yemek masasının üstünde. Adı: El Ä°sâbe Fî Temyizi's Sahâbe. Ben ona bakıyorum, o da bana.
 
Biraz karıştırdıktan sonra kim okur bu kitabı deyip masaya geri bırakıyorum. Eline alıp baÅŸtan sona okuyacak kaç kiÅŸi çıkar acaba. Bu tür kitapların akıbeti belli; tozlu raflarda bir müddet bekledikten sonra ya sevabına camiye bırakılır ya da hurda kağıtlarla birlikte poÅŸete doldurulup geri dönüÅŸüm kutusuna atılır.
 
Olmaz diyorum; kırk yıllık emeÄŸin karşılığı bu olmamalı. Teberrüken de olsa bu kitap okunmalı.
 
Ä°lk parmağı ben kaldırdım; o görev benim olsun. Afrikalı Leo dışında yarım bıraktığım kitap olmadı. Amin Maalouf'un müstehcen sahnelerinden ikrah ettiÄŸim için bırakmıştım onu da. Hatta bırakmakla kalmamış yırtıp çöpe atmıştım kitabı.
 
Birinci cildi akÅŸamdan çantama koyup hemen ertesi sabah otobüste baÅŸlıyorum okumaya. Fakat kitap deÄŸil sanki ansiklopedi okuyorum. Sıkıcı mı sıkıcı. Birkaç hafta sonra Buhârî düÅŸüyor yadıma, fakat olmaz diyorum; bu kitap bitmeden olmaz.
 
BilmediÄŸinin düÅŸmanıdır insan. Ä°bn Hacer bir sahabiyi tespit için rivayetin baÅŸ tarafını veriyor, ardından gerisini zaten siz bilirsiniz anlamında parantez içinde (...ekli) yazıp konuyu kapatıyor. Tabi ya, bilmez olur muyuz hiç. Fragman izler gibi okuyorum kitabı.
 
"O ilk iman edenlerdendir. O'nun HabeÅŸistan'da Umeyr isminde bir oÄŸlu oldu, sanırım bu O'dur. Birinci Akabe Biatı'na katılan altı kiÅŸiden biridir. Ä°lk muhacirlerdendi. Peygamber onu ensardan Sa'd bin Heyseme ile kardeÅŸ ilan etti. Bedir ve sonraki savaÅŸlarda bulunmuÅŸ, Yemame'de ÅŸehid olmuÅŸtur. Kadisiye'de Sa'd bin Ebi Vakkas'ın ordu komutanlarındandı. Biliyorsunuz daha önce birkaç defa geçmiÅŸti, onlar sahabi olmayanları ordu komutanı yapmazlardı."
 
"Rasulullah'ın mevlasıdır. Bera' bin Azib, künyesi Ebu Ammâre'dir. Yerfa' Ömer'in mabeyincisiydi. Karısı Hale ona Hâris'i doÄŸurdu. Bekkâînler'dendi. KardeÅŸiyle birlikte Cisri Ebu Ubeyd savaşında ÅŸehid oldu. DaÄŸatır'ın biyografisinde onun hakkında bilgi verilecektir. Cahiliye devrinde Beni Temim'in baÅŸkanlarındandı. Ebu Nuaym bunu, ed-Delâil isimli kitabında andı. Ona Vehban da denilir. Sıffîn'de Ali ile beraberdi. Ezdî deÄŸil Kindî'dir. Tabiînin birinci tabakasındandır, mürsel hadisler rivayet eder."
 
Sayfaları çevirdikçe daha önce adını sanını duymadığım çoÄŸu tabiîn ve tebe-i tabiîn tabakasından yüzlerce isim çıkıyor karşıma.
 
Ebu Musa, Ä°bn Abdilber, Ahmed, Kisâî, Ä°bn Mende, Ä°bn Seken, Ebu Hatim, Ä°bn Düreyd, Ä°bn Fethun, Dârekutnî, Iclî, Ä°bn Esîr, BeÄŸavî, Ä°bn Kelbî, Bâverdî, Ä°bn Asâkir, Belâzûrî, Ä°bn Åžahin, Ömer bin Åžebbe, Ä°bn Ä°shak, Abdan, Ä°bn Åžihâb, Vesîme, Zübeyr bin Bekkâr, Ebu el Ferec, Ä°bn Kanî, MoÄŸultay, Ebu Nuaym, Zehebî, Askerî, Medâinî, Vakıdî, Ä°bn Yunus, Ebu Ömer eÅŸ Åžeybânî, Ä°bn Hibbân, Merzübânî...
 
Akademik çalışmanın ilk örneklerini veren insanlar bunlar. Deve üstünde geçmiÅŸ ömürleri. Ä°slam’ın gelecek nesillere, doÄŸru aktarılabilmesi için uÄŸraÅŸ vermiÅŸler. Hayatta kalan sahabilerden aldıkları bilgilerle oluÅŸturmuÅŸlar kitaplarını. Kimi deri üzerine yazmış eserini, kimi papirüse.
 
Mekke, Halep, Humus, Basra, Mısır, Horasan ve diÄŸer Ä°slam beldeleriyle ilgili ayrı ayrı kitap yazmış bu insanlar. O ÅŸehirlerde yaÅŸayan sahabilerin Peygamber'le geçen hatıralarını kaydetmiÅŸler kitaplarına. Sayfalar ilerledikçe anlıyorsunuz yüklendikleri iÅŸin ehemmiyet ve ağırlığını.
 
Asr-ı Saadet'te yaÅŸanan Ä°slam'ı yazılı metinlerle aktarmışlar bizlere. Onlar sayesinde öÄŸrenmiÅŸiz Ömer'in, Ammar'ın, Yasir'in isimlerini. Seyf El Fütûh'u yazmış, Merzübânî Mu'cemü'ÅŸ Åžuarâ’yı. Lebîd, Ka'b bin Züheyr, NâbiÄŸâ gibi muhadram ÅŸairler Peygamber'e sundukları kasidelerle, nesep ilminin duayeni Kelbî ise Tefsîr’le çıkıyor karşınıza. Ebu Musa ve Ä°bn Ä°shak'ı gördüÄŸünüzde Bedir ve Uhud geliyor aklınıza.
 
Ä°simlere olan aÅŸinalığım her çevirdiÄŸim sayfayla biraz daha artıyor, anlatımdan zevk almaya baÅŸlıyorum. Yeni yeni anlıyorum ilmin mutfağında dolaÅŸtığımı. Huzurla karışık garip bir sevinç kaplıyor içimi. Son cildin son sayfalarında karşıma çıkıyor hüzün; bu kitap biterse ne yaparım diye telaÅŸlanıyorum. Cevap hazır: Yeniden okursun.
 
KiÅŸi sevdiÄŸinin kapısını çalar; ilk okuyuÅŸtan sonra Buhârî ile dönüÅŸümlü olarak iki kere daha okuyorum Ä°sabe'yi. Birinci okuyuÅŸta aklımda kalanlarla yetinmek için hiç kalem almamıştım elime. Ä°kinci okuyuÅŸta önemli bazı yerlerin altını çizmiÅŸim. Son okuyuÅŸta ise kitap adeta karalama defterine dönmüÅŸtü.
 
Biliyorum; hafızamda kalan bilgiler yaz yaÄŸmurunun toprakta bıraktığı ıslaklık gibi bir müddet sonra silinip gidecek. Karanlıkta bazen görünüp bazen kaybolan titrek ışıklı cılız bir mum olmanın ötesine geçemediÄŸimin ben de farkındayım. YüreÄŸimde soluklanan muhabbetle avutuyorum kendimi.
 
Gülüyorum bazen, aÄŸladığım oluyor geceleri. Geçer diyorum. Hayat bu, bazen ağıt bazen sükutla geçer. Gönüllere ÅŸenlik olan muhabbet kalır baki. Bir gün gelir musallaya, helalleÅŸir o da geçer.
 
Mehmet AktaÅŸ

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.