Özel / Analiz Haber
İstanbul'a adanmış berceste beyitler: Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul
Follow @dusuncemektebi2
Kimileri hayatlarını İstanbul'da geçirmiş, kimileri bu şehri hiç görmeden aşık olur gibi sevmiş İstanbul'u. Kimileri yazma ilhamını İstanbul'dan alırken, kimileri onu özleyerek yazmış dizelerini. Birçok şairimizin şiirlerine konu olmuş İstanbul. Hanlarıyla, boğazıyla, vapurlarıyla, köprüleriyle ve birçok nadide semtiyle şairlerimizin şiirlerine konu olan İstanbul hakkında yazılan en güzel şiirleri, İstanbul şiiirlerini, İstanbul sözlerini bir daha hatırlayalım.
1. Yahya Kemal Beyatlı / Başka Bir Tepeden
'Sana dün bir tepeden baktım aziz Ä°stanbul!
Görmedim gezmediÄŸim, sevmediÄŸim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre deÄŸer.
Nice revnaklı ÅŸehirler görülür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
YaÅŸamıştır derim, en hoÅŸ ve uzun rü'yada
Sende çok yıl yaÅŸayan, sende ölen, sende yatan.''
2. Orhan Veli Kanık / İstanbul'u Dinliyorum
'Ä°stanbul'u Dinliyorum
Ä°stanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar aÄŸaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda
Sucuların hiç durmayan çıngırakları;
Ä°stanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.
Ä°stanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı;
KuÅŸlar geçiyor derken
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık;
AÄŸlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
Ä°stanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
Ä°stanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı,
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular,
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
Ä°stanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
Ä°stanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Başında eski alemlerin sarhoşluğu,
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı
DinmiÅŸ lodosların uÄŸultusu içinde.
Ä°stanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.
Ä°stanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan.
Küfürler, ÅŸarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir ÅŸey düÅŸüyor elinden yere;
Bir gül olmalı.
Ä°stanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
Ä°stanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuÅŸ çırpınıyor eteklerinde.
Alnın sıcak mı, değil mi bilmiyorum;
Dudakların ıslak mı değil mi, bilmiyorum
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
Ä°stanbul'u dinliyorum.''
3. Nurullah Genç / Ä°stanbul ve Sen
'İstanbul bana hep seni hatırlatıyor.
Çünkü onun gözleri de en az senin ki karar yeÅŸil.
Hala, gülümseyen bir lale gibi
bana sürgününü gönderiyorsun
dört yanı çevrili bir kale gibi
ne sır umut, ne de sır veriyorsun
gemiler gidiyor, sen gidiyorsun
sulara yansıyor yeÅŸil gözlerin
hüzün dalga dalga, ıssız ve derin
beni Ä°stanbul’a terkediyorsun
sensiz ne şehrayin, ne deniz kalır
gidersin, harabe olur Ä°stanbul
martılar göç eder; sular alçalır
kendini çöllerde bulur Ä°stanbul''
güneÅŸi rengarenk ÅŸavkınla gökte
saçlarını tarar iken bulurum
beyazı, gecenin çizgilerinde
ellerini arar iken bulurum
sensiz çözülür mi gül ve mu/amma
yüreÄŸimden hala habersiz misin
adını göklere yazarım amma
mehtabı kaybolur düÅŸlerimin''
4. Necip Fazıl Kısakürek / Canım Ä°stanbul
''Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu Ä°stanbul diye topraÄŸa kondurmuÅŸlar.
Ä°çimde tüten bir ÅŸey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiÅŸ sevgilim.
ÇiçeÄŸi altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneÅŸ ezelden iki Ä°stanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuÅŸmuÅŸ rüyalar, onda, onda misale.
İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...
Ä°stanbul,
Ä°stanbul...
Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Åžahadet parmağıdır göÄŸe doÄŸru minare;
Her nakışta o mana: ÖleceÄŸiz ne çare? ..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
BeyoÄŸlu tepinirken aÄŸlar Karacaahmet...
O manayı bul da bul!
Ä°lle Ä°stanbul'da bul!
Ä°stanbul,
Ä°stanbul...
BoÄŸaz gümüÅŸ bir mangal, kaynatır serinliÄŸi;
Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliÄŸi.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her akÅŸam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahÅŸap konak, koca bir ÅŸehir kadar...
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir ' Katibim'i...
Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.
Ä°stanbul,
Ä°stanbul...
Yedi tepe üstünde zaman bir gergef iÅŸler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her ÅŸafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı Sarayından.
Ana gibi yar olmaz, Ä°stanbul gibi diyar;
Güleni ÅŸöyle dursun, aÄŸlayanı bahtiyar...
Gecesi sünbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,
Ä°stanbul,
Ä°stanbul...''
5. Bedri Rahmi EyüboÄŸlu / Ä°stanbul Destanı
'İstanbul deyince aklıma martı gelir
Yarısı gümüÅŸ, yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış, bir yokmuş
Ä°stanbul deyince aklıma Gülcemal gelir
Anadolu’da toprak damlı bir evde
Gülcemal üstüne türküler söylenir
Süt akar cümle musluklarından
Direklerinde güller tomurcuklanır
Anadolu’da toprak damlı bir evde çocukluÄŸum
Gülcemalle gider Ä°stanbul’a
Gülcemalle gelir
İstanbul deyince aklıma
Bir sepet kınalı yapıncak gelir.''
6. Cahit Sıtkı Tarancı / Bahar Sarhoşluğu
'Yuvası saçakta kalan kırlangıç,
Yavrusu dallara emanet serçe,
Derken camiler üstünde güvercin
Minareler katından geçiyorum
Gökyüzü mahallesi Ä°stanbul’un
Süt beyaz bir martıyım açıklarda
Gemilere ben yol gösteriyorum,
BuÄŸday ve ilaç yüklü gemilere
Bir kanat vuruşta bulutlardayım;
Bir süzülüÅŸte vatanım dalgalar!''
7. Ä°lhan Berk / Ä°stanbul'dan
'Ä°ÅŸte kurÅŸun kubbeler ÅŸehri Ä°stanbul’dasın
Havada kaçan bulutların hışırtısı
Karaköy çarşısından geçen tramvayların camlarına yaÄŸmur yağıyor
Yenicami, Süleymaniye arkalarını kirli bir göÄŸe vermiÅŸler
Hiç kımıldamıyorlar
Ayasofya elleriyle yüzünü kapamış bütün iÅŸtahıyla aÄŸlıyor
Ä°nsanlar sokak sokak, çarşı çarşı, ev ev
İnsanlar sırt sırta, omuz omuza verip durmuşlar
Boyunları bükük
Yorgun, asabi, kederli, kindar
Yığın yığın olmuÅŸlar hepsi köprünün açılmasını bekliyor
Bir anda ÅŸehrin dört bucağına akacaklar
Bir anda iki ayrı kıtadaki insanlar gibi
Fatihliyle Beşiktaşlı sarmaş dolaş olacaklar''
8. Turgut Uyar / Bir Gün Sabah Sabah
'Ver elini HaydarpaÅŸa demiÅŸiz,
Vapur rıhtımdadır pırıl pırıl,
Hava hafiften soÄŸuk,
Deniz katran ve balık kokulu
Köprüden kayıkla geçmiÅŸim karşıya,
Bir nefeste çıkmışım bizim yokuÅŸu…
Bir gün sabah sabah kapıyı vursam,
-Kim o? dersin uykulu sesinle içerden.
Saçların dağınıktır, mahmursundur.
Kim bilir ne güzel görünürsün sevgilim,
Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni,
Ki daha sisler kalkmamıştır Haliç’ten.
Fabrika düdükleri ötmededir.''
9. Ümit YaÅŸar OÄŸuzcan / Üstüme Varma Ä°stanbul
'Sana geldim, içim ümitlerle dolu
Beni sarhoÅŸ etme Ä°stanbul, ne olur
Bir gün ben de eririm caddelerinde
Çürür kemiklerim adım unutulur
Yine sen kalırsın dipdiri, sımsıcak
GöÄŸü, bulutların, denizlerin kalır
Oynama Ä°stanbul, benimle oynama
Bir gün öldürür beni bu dert, bu kahır
Ezilmiş ellerimin arasında başım
Bu yeryüzünde baÅŸka çarem kalmamış
İşte gelip kapılarına dayanmışım
Karşında yıkılmış bir duvar gibiyim
Beni sarhoÅŸ etme, başım dönüyor
Üstüme varma Ä°stanbul, kederliyim.''
10. Yahya Kemal Beyatlı / Siste SöyleniÅŸ
'Birden kapandı birbiri ardınca perdeler…
Kandilli, Göksu, Kanlıca, Ä°stinye nerdeler?
Som zümrüt ortasında, muzaffer, akıp giden
Firûze nehri nerde? Bugün saklıdır, neden?
Benzetmek olmasın sana dünyada bir yeri;
Eylül sonunda böyledir Ä°sviçre gölleri.
Bir devri lanetiyle boÄŸan ÅŸâirin “Sis”i.
Vicdan ve ruh elemlerinin en zehirlisi.
Hülyâma bir ezâ gibi aksetti bir daha;
-Örtün! müebbeden uyu! ey ÅŸehr! -O bedduâ…
Hayır bu hal uzun süremez, sen yakındasın;
Hâlâ dağılmayan bu sisin arkasındasın.''
11. Ziya Osman Saba / Ä°stanbul
Seni görüyorum yine Ä°stanbul
Gözlerimle kucaklar gibi uzaktan
Minare minare, ev ev,
Yol, meydan.
Geliyor BoÄŸaziçi’nden doÄŸru
Bir iskeleden kalkan vapurun sesi,
Mavi sular üstünde yine
Bembeyaz Kızkulesi.
Bir yanda, serin sabahlarla beraber,
Doğduğum kıyılar: Beşiktaşım.
Baktıkça hep, semt semt, yer yer,
Beş yaşım, on beş yaşım, ah yirmi yaşım!
DurmuÅŸ bir tepende okuduÄŸum mektep,
Askerlik ettiÄŸim kışladır ötesi.
Bir gün bir kızını benim eden
Evlendirme dairesi.
Benim de sayılmaz mı oralar?
Elimi tutar gibi iki yanımdan,
Babamın yattığı Küçüksu,
Anamın toprağı Eyüpsultan.
Önümde, açık kollarıyla BoÄŸaz,
Çengelköy’den aktarma Rumelihisarı.
Ä°stanbul, Ä°stanbul’um benim.''
12. Orhan Veli Kanık / Bir Garip Orhan Veli
'Ä°stanbul’da BoÄŸaziçi’nde
Bir garip Orhan Veli’yim
Veli’nin oÄŸluyum
Tarifsiz kederler içindeyim
Rumeli Hisarı’na oturmuÅŸum
OturmuÅŸ da bir türkü tutturmuÅŸum
Ä°stanbul’un mermer taÅŸları
Başıma da konuyor martı kuşları
Gözlerimden boÅŸanır hicran yaÅŸları
Edalım…
Senin yüzünden bu halim.
Ä°stanbul’un orta yeri sinema
Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama
El konuÅŸurmuÅŸ, görüÅŸürmüÅŸ bana ne
Sevdalım…
Boynuna vebalim
Ä°stanbul’da, BoÄŸaziçi’ndeyim
Bir garip Orhan Veli’yim.''
13. Atilla İlhan / İstanbul Ağrısı
'Kanatları parça parça bu aÄŸustos geceleri
yıldızlar kaynarken
ÅŸangır ÅŸungur ayaklarımın dibine dökülen
sen
eÄŸer yine Ä°stanbul'san
yine kan köpüklü cehennem sarmaşıkları büyüteceÄŸim
pancak pancak ÅŸiirler tüküreceÄŸim
demek yine ben
limandaki direkler ormanında bütün bandıralar ayaklanıyor
kapı önlerinde boyunlarını bükmüÅŸ tek tek kafiyeler
yahudi sokaklarını aydınlatan telaviv şarkıları
mavi asfaltlara çökmüÅŸ
diz bağlıyor
eÄŸer sen yine Ä°stanbul'san
kirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatan
sirkeci garı'nda tren çığlıklarıyla bıçaklanıp
intihar dumanlari içindeki haydarpaÅŸa'dan
anadolu üstlerine bakıp bakıp
aÄŸlayan
sen eÄŸer yine Ä°stanbul'san
aldanmıyorsam
yakaları karanfilli ibneler eğer beni aldatmıyorsa
kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
yine senin emrindeyim
utanmasam
gozlerimi damla damla kadehime damlatarak
kendimi yani ÅŸu bildigim attila ilhan'i
zehirleyebilirim
sonbahar karanlıkları tuttu tutacak
tarlabaşı pansiyonlarında bekarlar buğulanıyor
imtihan çığlıkları yükseliyor üniversite'den
tophane iskelesi'nde diesel kamyonları sarhoş
direksiyonlarının koynuna girmiÅŸ bıçkın ÅŸoförler
uykusuz dalgalanıyor
ulan Ä°stanbul sen misin
senin ellerin mi bu eller
ulan bu gemiler senin gemilerin mi
minarelerini kürdan gibi diÅŸlerinin arasında
liman liman götüren
ulan bu mazot tüküren bu dövmeli gemiler senin mi
akÅŸamlar yassıldıkça neden böyle devleÅŸiyorlar
neden durmaksızın imdat kıvılcımları fışkırıyor
antenlerinden
neden
peki Ä°stanbul ya ben
ya mısralarını dört renkli duvar afiÅŸleri gibi boy boy
gümrük duvarlarına yapıştıran yolcu abbas
ya benim kahrım
ya senin ağrın
ağır kabaralarınla uykularımı ezerek deliksiz yaşattığın
çaresiz zehirle kusan çılgın bir yılan gibi
burgu burgu içime boÅŸalttığın
o senin ağrın
o senin
eÄŸer sen yine Ä°stanbul'san
yanılmıyorsam
koltuÄŸumun altında eski bir kitap diye götürmek istediÄŸim
sicilyalı balıkçılara marsilyalı dok iÅŸçilerine
satır satır okumak istediğim
sen
eÄŸer yine Ä°stanbul'san
eğer senin ağrınsa iğneli beşik gibi her tarafımda hissettiğim
ulan yine sen kazandın İstanbul
sen kazandın ben yenildim
kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
yine emrindeyim
ölsem yalnız kalsam cüzdanım kaybolsa
parasız kalsam tenhalarda kalsam çarpılsam
hiç bir gün hiçbir postacı kapımı çalmasa
yanılmıyorsam
sen eÄŸer yine Ä°stanbul'san
senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar
gözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdan
bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir
ulan bunu sen de bilirsin Ä°stanbul
kaç kere yazdım kimbilir
kaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüÅŸ diken diken
1949 eylül'ünde birader mırc ve ben
sokaklarında mohikanlar gibi ateş yaktık
sana taptık ulan
unuttun mu
sana taptık.''
Henüz yorum yapılmamış.