Sosyal Medya

Avrupa papazları eskiden kendisi öldürtür, faturasını Türklere çıkartırdı

Papazların canlarına kıyılması hadisesi bizde pek yeni bir iş değildir. Özellikle son iki asırdan buyana Türkiye’yi sıkıntıya sokmak yahut Avrupa karşısında zor duruma düşürmek ve Batı’nın müdahalesini sağlamak isteyen çevreler, zaman zaman papazları katledip ortalığı gayet güzel karıştırmayı becermişlerdir.



MURAT BARDAKÇI - HÜRRÄ°YET ARŞİV

Ä°ÅŸte, geçmiÅŸte yaÅŸadığımız bu ÅŸekildeki bazı tatsızlıklardan birkaç örnek: Yunanistan’a karşı zafer kazanan ordumuzun bir papazın öldürülmesi bahanesiyle geri çekilmeye zorlanmasının ve kendi rızalarıyla Müslüman olan papazlar yüzünden başımıza gelenlerin kısa öyküsü...

Papazların canlarına kıyılması hadisesi bizde pek yeni bir iÅŸ deÄŸildi. Özellikle son iki asırdan buyana Türkiye’yi sıkıntıya sokmak yahut Avrupa karşısında zor duruma düÅŸürmek ve Batı’nın müdahalesini saÄŸlamak isteyen çevreler, zaman zaman papazları katledip ortalığı gayet güzel karıştırmayı becermiÅŸlerdi.

Bu çevrelerin iÅŸi geçmiÅŸte papazların canını almaktan medet ummaya kadar vardırmalarının sebebi, batılı güçlerin o devirde din konusunda oynadıkları roller, siyasi maksatlarla dinden medet ummaları ve dini ortalığı karıştırma vasıtası olarak kullanmalarıydı. Özellikle Fransa’nın Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’ndaki Katolikler’in, Rusya’nın da Ortodokslar’ın "hámisi" rolüne soyunmaları üzerine ayrılıkçı unsurlar bu ülkelerin dikkatini çekip müdahalelerini saÄŸlayabilmek için denedikleri türlü türlü yolun yanısıra papazların canına da kasdetmiÅŸler, suçu daha sonra Türk yönetiminin üzerine atmışlar, defalarca iÅŸlenen böyle cinayetlerle ortalık birbirine girmiÅŸ ve neticede suçlu taraf hep biz olmuÅŸtuk.

Ortalığın bazen cinayet gibisinden acı bir hadiseyle deÄŸil, papazların Müslümanlığı kabul etmeleri üzerine karıştığı da olmuÅŸ, bu defa "dindar Hristiyanlar’ı yoldan çıkarmakla" suçlanmıştık ve üstelik bu olaylardan sonra komik geliÅŸmeler yaÅŸanmış ama sonuç hiç deÄŸiÅŸmemiÅŸ, fatura yine bize çıkartılmıştı.

Yandaki kutuda, geçmiÅŸte yaÅŸadığımız bu ÅŸekildeki bazı tatsızlıklardan birkaç örnek yeralıyor.

Her papaz krizinden zararla çıkmıştık

PAPAZ ÖLDÜRÜLDÜ, ORDUMUZ GERÄ° ÇEKÄ°LDÄ°:

Yunanistan’la 1897’de giriÅŸtiÄŸimiz savaşı kazandık ama Atina’ya girmek üzere olan ordumuz Avrupa devletlerinin müdahalesiyle durduruldu ve küçük bir tazminat karşılığında geri çekilmeyi kabul ettik.

Trakya’da ve Balkanlar’da büyük bir gerilim hüküm sürerken, Teselya’daki Yunan ordusunun ikmal merkezi olan Galos’ta Katolik bir Rum papaz, 1898 Mart’ında bir gece vurularak öldürüldü. Yunanlılar, papazın Türk askerleri tarafından vurulduÄŸunu iddia ettiler, iddiaya Fransız konsolosu da destek verince ortalık daha da karıştı.

Yapılan soruÅŸturma, cinayetten hemen önce papazın evine giden bir kiÅŸinin "Beni, Fransız konsolosu gönderdi" diyerek kapıyı açtırdığını ve papazı hemen oracıkta öldürdüÄŸünü gösterdi. Bu bilginin elde edilmesinden sonra, hadisenin kilit adamı haline gelen konsolos, Galos’tan apar topar ayrılarak Fransa’ya döndü ama çıkan karışıklık son bulmadı. Bábıáli, yani zamanın Türk hükümeti, Avrupa ülkelerinin Ä°stanbul’daki elçiliklerini durumdan belgelerle beraber haberdar etti ama elçilikleri olayın komplo olduÄŸu konusunda iknayı bir türlü baÅŸaramadı. Baskılar devam etti, karışıklıklar sona ermedi ve nihayet Osmanlı birlikleri Galos’tan çekilmek zorunda kaldılar. Papazın öldürülmesi, Teselya’nın bir bölümünün elimizden gitmesiyle neticelenmiÅŸti.

PAPAZI MÜSLÜMAN EDENLER SÜRÜLDÜ:

 

 Sultan Abdüláziz’in tahtta bulunduÄŸu 1869 yılında, Åžam’ın yerlilerinden olan Maruni bir papaz dinini deÄŸiÅŸtirip Müslüman oldu. Åžazeli tarikatine baÄŸlı olan 14 kiÅŸi, papazı Ä°slamiyet konusunda aydınlatmış ve Müslümanlığa geçmeye ikna etmiÅŸlerdi.

Böyle bir hadise daha önceki devirlerde yaÅŸansaydı, papazı Müslüman edenler ihyá olur, hattá saraydan ağırlıklarınca altın bile alabilirlerdi. Ama o yıllar Avrupa’nın Türkiye’ye hemen her konuda baskı yaptığı, sözünü dinletmek için her yola baÅŸvurduÄŸu bir dönemdi ve Ä°stanbul’daki batılı elçilikler, din deÄŸiÅŸtirme iÅŸinin baskı ve tehdit sonucu olduÄŸunu iddia edince papazın Müslüman olmasını saÄŸlayanlardan on ikisi Åžam’dan Fizan’a, yani Libya’nın iç taraflarına sürgün edildiler.

Sürgüne gönderilenler senelerce orada kaldılar ve hayatlarını son derece güç ÅŸartlar altında devam ettirdiler. Derken aradan seneler geçti, Åžam’da yaÅŸananlar unutuldu ve Fizan’a sürgün edilenleri de hatırlayan kimse kalmadı. Hatırlanmaları sürgünlerinden tam 15 sene sonra, 1884 yılında Trablusgarp Valisi’ne verdikleri ortak bir dilekçe sayesinde mümkün olabildi. Dilekçe önce ÅŸaÅŸkınlıkla karşılandı, zira bu kiÅŸilerin Fizan’a gönderilme sebeplerini bilen tek bir bilen bile kalmamıştı.

Olay, Trablusgarp Valisi Ahmed Rasim PaÅŸa’nın durumu Ä°stanbul’a duyurmasıyla baÅŸka ÅŸekle büründü, zira sürgünün sebebini Ä°stanbul’da da hatırlayan hiç kimse kalmamıştı. Ä°çiÅŸleri Bakanlığı konuyla ilgili olarak Åžam’dan bilgi istedi ve o tarihten 15 sene önce yaÅŸanan hadisenin ayrıntıları ancak o zaman hatırlandı. Konu, zamanın hükümdarı Ä°kinci Abdülhamid’e kadar uzandı ve Suriyeli papazın Müslüman olmasından sonra Fizan’a sürülen kader mahkûmları, hükümdarın emriyle serbest bırakıldılar.

PAPAZ HAMAMA GÄ°TTÄ°, DÄ°PLOMATÄ°K KRÄ°Z ÇIKTI:

Suriye’nin liman ÅŸehri Lazkiye’de yaÅŸayan bir Ortodoks papazı, 1844 yılında kendi rızası ile Müslüman oldu. O devrin ádetlerine göre, Müslümanlığı kabul edenlere hamamda abdest aldırılır, sonra da camide namaza götürülürlerdi.

Papaz, bir grubun refakatinde hamama doÄŸru yola çıkarıldı. Ama, kafile hamam yolunda ilerlerken kıyamet koptu, yerli Hristiyanlar patriÄŸi binbir türlü hakaretle taÅŸ yaÄŸmuruna tuttular. Atılan taÅŸlar bölgenin en önemli ÅŸeyhlerinden birinin oÄŸlunun burnunu kırdı.

Beyrut’taki Fransız konsolosu meseleyi abartmakta gecikmedi ve Hristiyanlar’ın din deÄŸiÅŸtiren papazı deÄŸil, Müslümanlar’ın Hristiyanlar’ı ve Fransız binalarını taÅŸladıklarını iddia etti. Konsolos, karşılık olarak, papazla beraber hamama giden Müslümanlar’a Avrupalı diplomatların önünde meydan dayağı çekilmesini istiyor, talebi yerine getirilmediÄŸi takdirde Lazkiye’deki bütün Avrupalı diplomatların ÅŸehri terkedeceklerini söylüyordu.

Bábıáli’nin isteÄŸi reddetmesi üzerine konsoloslar ÅŸehirden ayrılıp Beyrut’a gittiler ve iÅŸe bu defa Beyrut’taki batılı elçilikler karıştı. Meselenin böylesine dallanıp budaklanması üzerine çaresiz kalan Ä°stanbul, papazla beraber hamama giden dokuz kiÅŸiyi tutuklamak zorunda kaldı ama Fransız konsolosu ikna olmamıştı ve meydan dayağı talebinde ısrar ediyordu.

Konu, Bábıáli’nin araya diÄŸer elçilikleri sokmasıyla güçlükle kapatılabildi ve papazla beraber hamama gidenler, Fransız konsolosun istediÄŸi meydan dayağı cezası yerine hapis cezalarına çarptırıldılar (Prof. Dr. Vahdettin Engin’in notlarından).

Türkiye’yi Batı MüziÄŸi ile tanıştıran üstada, Vatikan’dan sessiz tören

TÜRKÄ°YE’yi 19. asırda Batı MüziÄŸi ile tanıştıran ve ilk Türk bandosunu kuran Ä°talyan müzisyen Giuseppe Donizetti için, ölümünün 150. yıldönümü münasebetiyle Papalık’ın Ä°stanbul TemsilciliÄŸi tarafından kullanılan Saint-Esprit (Kutsal Ruh) Katedrali’ndeki mezarının başında bugün bir anma toplantısı düzenlenecek ve küçük bir áyin yapılacak.

Ä°stanbul’daki Ä°talyan Kültür Merkezi ile Vatikan’ın Ä°stanbul Temsilcisi Monsenyör George Marovitch’in beraberce hazırladıkları program uyarınca, aralarında Vatikan’ın Ankara’daki büyükelçisinin de bulunacağı bir heyet, toplantıdan sonra Donizetti’nin katedraldeki mezarına çelenk bırakacak.

Reformcu hükümdar Ä°kinci Mahmud tarafından 1828’de Ä°stanbul’a davet edilen, 28 yıl boyunca Osmanlı Devleti’nin hizmetinde çalışan ve hükümdarın kurduÄŸu modern ordunun bando teÅŸkilátını oluÅŸturan Donizetti, Ä°kinci Mahmud’un ölümünden sonra tahta çıkan oÄŸlu Sultan Abdülmecid’e de hizmet etmiÅŸ ve "PaÅŸa" unvanını almıştı. 28 yıl boyunca Ä°stanbul’da kalan müzisyen, hayattan 1856’nın 12 Åžubat günü ayrılmış, üç hafta kadar BeyoÄŸlu’ndaki Santa Maria Kilisesi’nde muhafaza edilen cenazesi 6 Mart 1856 günü Saint Esprit Katedrali’nde, Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun önde gelen bazı Katolik aile mensuplarının mezarlarının bulunduÄŸu mekána defnedilmiÅŸti.

Bugün, katedralin altındaki mezarının başında anılacak olan müzisyenin hayat hikáyesi, kısaca iÅŸte böyle. Gönül, böyle bir törende Birinci Ordu’ya ait bir bandonun da bulunmasını ve askerlerin ilk batı müziÄŸi hocalarıyla 150 yıllık bir aradan sonra yeniden buluÅŸmalarını arzu ederdi ama Birinci Ordu törene her ne sebeptendir bilinmez, bando göndermiyor!

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.