İsrafil Balcı: Hz. Peygamber'in Cenazesini 17 Kişinin Kıldığı İddiası
Follow @dusuncemektebi2
Resulüllah’ın vefat ettiÄŸi gün sahabenin baÅŸkanlık/halifelik seçimi için toplandığı, bu nedenle cenazesinin ortada kalıp üç gün bekletildiÄŸi, üçüncü günde ise sadece 16 kiÅŸinin cenazeye katıldığı, Hz. Ali’nin imamlık yaptığı ve böylece 17 kiÅŸiyle namazının kılındığı gibi iddialar dillendirilmektedir. Ayıca bekletme nedeniyle cesedinde bazı bozulmalar olduÄŸu ve adeta yalnızlığa terk edildiÄŸi gibi bir algı oluÅŸturulmaktadır.
Ä°ddia hakikaten dikkat çekici ve vahim bir durumu ima etmekte.
Evet, Resulüllah’ın vefat ettiÄŸi gün ashabın baÅŸkanlık tartışması yaptığı doÄŸrudur, ancak bu tartışmalara bütün sahabe katılıp cenazesini ortada bırakmış deÄŸildir. Ä°bn Ä°shâk, Vâkıdî, Ä°bn Sa’d ve Belâzurî gibi erken döneme ait kaynaklar incelenirse görülecektir ki, tartışmaya katılanlar son derece sınırlıdır. Zaten baÅŸlatanlar da ensârın ileri gelenlerinden bir guruptur. Ardından kendi aralarında anlaÅŸamayınca, muhâcirlere de haber verilmiÅŸ ve üç kiÅŸi daha katılmıştır. Ayrıca tartışmanın yapıldığı Benû Saide GölgeliÄŸi (Sakîfetu Benû Sâide), cenaze evinden çok uzak deÄŸildir. Tıpkı herhangi bir cenazede toplanan bir gurubun kendi aralarında bir konuyu konuÅŸmaları gibi ensârın ileri gelenlerinden bir gurup da o sırada kendi aralarında bu meseleyi müzakere etmiÅŸtir.
Her ne olursa olsun Resulüllah vefat eder etmez ashabın bir gurubunun baÅŸkanlık tartışmasına girmiÅŸ olmasını, bu günün deÄŸer yargılarıyla izah etmek gerçekten çok zordur. Ancak Arap örfü ve dönemin ruhu açısından bakılırsa ensârın aceleciliÄŸinin anlaşılabilir sebeplerinden bahsedilebilir.
Öncelikli olarak belirtelim ki, idare veya idarecinin kim olacağı meselesi henüz Resulüllah’ın hastalığı sırasında gündeme gelmiÅŸtir. Nitekim Resulüllah’ın amcası Abbâs, birilerinin ortaya çıkmaması için Hz. Ali üzerinden iktidarın HâÅŸimîler’de kalmasını saÄŸlamaya çalışmış ve Resulüllah’a gidip bu meseleyi açmayı önermiÅŸ, ancak Hz. Ali “Ya bize vermezse, bir daha kimse bize bu konuda hak tanımaz” mealinde bir açıklama yaparak öneriyi reddetmiÅŸtir.
Aynı ÅŸekilde ensâr da kendi aralarında bu iÅŸi konuÅŸmuÅŸtur. Onların kaygısı, baÅŸkanlığı muhâcirlerin alması durumunda bir daha kendilerine bu konuda hak tanımayacak olmalarıydı. Bu yüzden vefat günü muhâcirlere haber vermeden kendi aralarında toplanmışlar, ancak anlaÅŸamayınca muhâcirlere de haber vermiÅŸlerdir. Daha sonraki geliÅŸmelere bakılırsa, ensârın kaygılanmakta ve aceleci davranmakta haklı olduÄŸunu görüyoruz. Nitekim ensâr ilk denemeden sonra bir daha baÅŸkanlık için ortaya çıkamamış ve böylece yönetim tasarrufu tamamen KureyÅŸ tekeline geçmiÅŸtir. Ardından uydurulan bir rivayetle de Hilâfetin KureyÅŸ’e ait olduÄŸu tezi adeta tescillenmiÅŸtir. Dolayısıyla onlar açısından aceleciliÄŸin anlaşılabilir nedenleri vardır.
Peki, cenaze gerçekten ortada mı bırakıldı?
Kesinlikle hayır. Az önce belirttiÄŸim gibi toplantıya sadece ensârın ileri gelenlerinden bir gurup ile muhâcirlerden Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh katılmıştır. Oysa Medine halkı olduÄŸu gibi cenaze evinde veya mescidin yanında toplanmıştır.
Üstelik Sakîfe’deki toplantı günlerce sürmemiÅŸtir. Hatta muhâcirler geldiÄŸi zaman toplantı bitmiÅŸti. Hz. Ebû Bekir durumu öÄŸrenince bir konuÅŸma yaparak baÅŸkanlığın kendi hakları olduÄŸunu gerekçeleriyle açıklamış ve orada bulunanları ikna ederek bazı itirazlara raÄŸmen baÅŸkanlık meselesi muhâcirlere bırakılmış, böylece o toplantıda bulunanların bir kısmı Hz. Ebû Bekir’e biat edip toplantı son bulmuÅŸtur. Müteakiben cenaze evine dönülmüÅŸ ve cenazenin nereye defnedileceÄŸi meselesi konuÅŸulmuÅŸtur. Daha sonra defin gerçekleÅŸince umumi biat yapılmıştır. Sadece bu geliÅŸmeler bile cenazenin ortada kalmadığının belgesidir. Zira aÅŸağıda da iÅŸaret edileceÄŸi üzere cenaze ertesi gün defnedilmiÅŸtir.
Resulüllah’ın vefat ettiÄŸi gün veya zaman dilimi ile ilgili rivayetler hayli muhtelifidir. ÖrneÄŸin Pazartesi günü kuÅŸluk vakti öldüÄŸünden bahsedildiÄŸi gibi, aynı günü öÄŸlenden önce, öÄŸlenden sonra, güneÅŸ batmak üzereyken öldüÄŸünden de bahsedilmiÅŸtir. Keza Pazartesi günü gece defnedildiÄŸi de iddia edilmiÅŸtir. Ayrıca yine Pazartesi günü ölüp Salı günü defnedildiÄŸi, ya da Pazartesi günü ölüp ÇarÅŸamba günü defnedildiÄŸine dair de rivayetler vardır. Hatta Salı günü vefat edip ÇarÅŸamba günü defnedildiÄŸinden de bahsedilir. Pazartesi günü vefat edip ÇarÅŸamba günü defnedildiÄŸini ileri sürenler cenazenin üç gün bekletildiÄŸini iddia etmektedir. Ancak geliÅŸmelerin akışına bakılırsa Pazartesi günü vefat edip Salı günü defnedilmiÅŸ olduÄŸuna dair haberler daha ikna edicidir.
Sonuçta Resulüllah üç gün bekletilmemiÅŸtir. Aksine vefatın ertesi günü defnedilmiÅŸtir. Ne ki, cenazenin bekletilmesiyle ilgili haberler, mesnetsiz bir ÅŸekilde baÅŸkanlık tartışmalarıyla iliÅŸkilendirilmiÅŸtir. Oysa tüm Medine halkı toplantıda deÄŸil, cenaze evi etrafındadır ve Sakîfe’deki tartışma da birinci gün bitmiÅŸtir. Vefat günü adeta ÅŸehirde hayat durmuÅŸ ve halk cenaze evine akın etmiÅŸtir. Her ÅŸeyden önce kabilesi HâÅŸimîler cenaze evini terk etmemiÅŸtir. DiÄŸer yandan hastalığı sırasında Resulüllah’ın göndermeyi planladığı Üsâme b. Zeyd komutasındaki ordu da, vefat haberi üzerine karargâh merkezi olan el-Curf’dan ayrılıp ÅŸehre dönmüÅŸtür. Bu ordu mensupları da yine cenazenin yanındadır.
Arap örfüne göre cenazeyi en yakınları teçhiz-tekfine hazırlar ve defneder. Ayrıca cenazeler bekletilmez. Ancak Resulüllah’ın defni sırasında bu prosedür dışına çıkılarak civardaki müminlerin de katılımını saÄŸlamak için cenaze bir gün bekletilmiÅŸtir.
DiÄŸer yandan cenazenin geciktirilmesinin bir baÅŸka nedeni ise nereye defnedileceÄŸi sorusuydu. Kimisi Mekke’ye götürmeyi, kimisi Bakî’ mezarlığına, kimisi de mescidin içine gömülmesini önermiÅŸti. Net bir sonuca varılamaması üzerine Hz. Ebû Bekir’in önerisi ile Resulüllah’ın vefat ettiÄŸi odaya defnedilmesine karar verilmiÅŸtir. Dikkat edilirse nihai kararda onun adı geçmektedir. Bu detay bile Sakîfe’de uzun uzadıya müzakere yapılmadığına karinedir. Dolayısıyla defnin gecikmesinin ana nedeni bu iki hadisedir. Kaldı ki, civardaki kabilelerin katılımını saÄŸlamak için defnin üçüncü güne sarkıtılmasında da bir beis yoktur.
Kimi rivayetlerde vefattan sonra Resulüllah’ın küçük parmağının büküldüÄŸü, karnının ÅŸiÅŸtiÄŸi ve cesedinde bozulmaların görüldüÄŸü söylenir ki, bu durum bütün cenazeler için geçerlidir. Sıcak hava nedeniyle bir günlük bekletmeden kaynaklı olarak bu tür emarelerin görülmesi, cenazesinin ortada bırakıldığı anlamına gelmez. DiÄŸer yandan Resulüllah’ın mezarı gece kazılmıştır. Hatta kazma ve kürek seslerinin yan odadan duyulduÄŸundan da bahsedilir.
Cenazesini 17 kişi mi kıldı?
Bu iddia kesinlikle asılsızdır. Yaptığımız bütün taramalara raÄŸmen erken döneme ait olan hiçbir kaynak veya rivayette ne 16 ne de 17 kiÅŸinin namazını kıldığına dair bir bilgi bulunmaktadır. Üstelik sadece Sünnî kaynaklarda deÄŸil Åžîa’nın referans aldığı kaynaklarda bile böyle bir iddia yoktur. Dolayısıyla bu iddiayı ortaya atanlar kesinlikle mesnetsiz söylentileri bilgi diye sunmaktalar. Kaldı ki, böyle bir iddia kaynaklarda yer almış olsa bile, bu durum iddiayı doÄŸrulamaz. Zira rivayetin kim/kimler tarafından ortaya atıldığına bakmak gerekir.
Cenazeye 16 kiÅŸinin katılıp 17. kiÅŸi olarak Hz. Ali’nin imamlık yaptığı iddiası da kesinlikle yanlıştır. Bu iddia Hz. Ali’ye paye çıkarabilmek adına Åžîa tarafından uydurulmuÅŸtur. Namaz tarihi çalışmış birisi olarak ÅŸunu hatırlatayım ki, Resulüllah zamanında cenazelerin imam eÅŸliÄŸinde kılındığına dair bir tek örnek yoktur. Nitekim Resulüllah birçok sahabenin cenazesine katılmış, ancak hiçbir cenazeyi kıldırdığına dair bir iddia yoktur. Nitekim onun katıldığı cenazelerle ilgili haberlerden bahsedilirken, cenaze için dua ettiÄŸinden/namazını kıldığından söz edilir. DiÄŸer bir deyiÅŸle kıldırdığından bahsedilmez. Ayrıca cenazeler mescide/camiye getirilmez, evden alınıp doÄŸrudan mezarlığa götürülürdü.
Dolayısıyla Resulüllah’ın cenazesini kimse kıldırmamış veya imam olmamıştır. Buna mukabil herkes cenaze önünde dua etmiÅŸtir. Zaten salâtın bir anlamının dua olduÄŸunu da hatırlatalım. Üstelik sadece erkekler deÄŸil, kadın ve çocuklar dahil ashabın tamamı guruplar halinde gelip cenazenin bulunduÄŸu odaya girerek dua etmiÅŸtir. Kanaatimce 17 rakamına dair iddia, bu haberlerden mülhem olarak ortaya atılmış olabilir, ancak bu rakamı tevsik edecek bir bilgi de yoktur.
Hiçbir klasik kaynakta yer almayan mezkûr iddia, tahminimize göre olsa olsa Åžîa tarafından ortaya atılmış olabilir. Zira Åžîa Resulüllah’tan sonra Hz. Ali’nin baÅŸkan/imam olması gerektiÄŸi tezini savunmaktadır. Hatta bunu bir inanç doktrinine dönüÅŸtürdüÄŸü gibi, ilk üç halifeyi onun hakkını yemekle itham etmiÅŸlerdir. Dahası imamet konusunun nasla sabit olduÄŸunu ileri sürerek, Allah’ın emrine uymadıkları iddiasıyla ilk üç halifeyi küfürle itham etmektedirler.
Kanaatimizce Hz. Ali’nin cenazeye imamlık yaptığı ve namazını çok az sayıdaki kiÅŸini kıldığı iddiası, diÄŸer müminleri ilzam etmek adına ortaya atılmıştır. Deyim yerindeyse Hz. Ali’nin hakkını yeme ve halifeliÄŸi ele geçirme pahasına, sahabenin cenazeyi ortada bıraktığı gibi bir algı oluÅŸturulmuÅŸtur. Anlaşıldığı kadarıyla Ali’nin namazını kıldırdığı iddiası da, Resulüllah’ın hastalığı sırasında Hz. Ebû Bekir’in namaz kıldırmakla görevlendirildiÄŸine dair rivayetlere nazîre olarak ona paye çıkarmak adına ortaya atılmış olabilir.
Maalesef dinî konularda ahkâm kesmek harcı âlem bir meslek olduÄŸu için, iki kitap okuyan kendisini allame sanıp ahkâm kesebilmekte veya malumatfuruÅŸluk yapabilmektedir. Yazıya konu olan iddiada da benzer bir durum söz konusudur. Deyim yerindeyse “bir deli bir kuyuya taÅŸ atmış, kırk akıllı çıkaramamış” misali, beyhude tartışmalarla zihinler bulandırılmaktadır.
Sonuç itibarıyla kaynaklarda olmayan bir iddia üzerinden bu tür spekülasyonlar yapılmasının veya dillendirilmesinin kimseye bir faydasının olmadığını düÅŸünüyorum. KeÅŸke bu tür içi boÅŸ iddialarla enerjiler boÅŸa harcanacağına, Resulüllah’ın öÄŸretisinin kurucu ilkelerine dair hassasiyetler ön plana çıkarılsa veya öncelense…
Henüz yorum yapılmamış.