Prof. Dr. Adnan Demircan'ın Kaleminden: Hz. Ali’nin Hilafeti Döneminde Muhalefete Karşı Tutumu
Follow @dusuncemektebi2
Dördüncü halife Hz. Ali, İslâm dünyasının ciddi bir krizin eşiğine girdiği bir dönemde halife oldu. Eyalet merkezlerinden gelen bir grup Müslüman, Hz. Ali’den önceki halife Hz. Osman’ı bir süre evinde muhasara ettikten sonra öldürdü. Hz. Osman, hukukî bir yargılamaya tabi tutulup suçlanarak idama mahkûm edilmiş değildi. Selefinin öldürülmesinin akabinde halife olan Hz. Ali, ciddi bir muhalefetle karşılaştı.
Halifelik süresi içinde Hz. Osman’ın öldürülmesinin doÄŸurduÄŸu yeni geliÅŸmeler, yeni muhaliflerin ortaya çıkmasına sebep oldu. Hz. Ali’nin iktidar dönemi bu problemlerle uÄŸraÅŸmakla geçti. Hz. Ali, belirlemeye çalıştığı ilkeler çerçevesinde muhaliflerle mücadele etmeye çabaladı. Bu süreçte farklı muhalif gruplarla meydana gelen onlarca çatışmanın tarafı oldu.
Hz. Ali, halife olduktan sonra birçok problemle boÄŸuÅŸmak zorunda kaldı. KuÅŸkusuz bunlar arasında iç savaÅŸlar önemli bir yer tutar. Ä°ç savaÅŸların ilki Cemel olayıdır. Bu savaÅŸta Hz. Ali, Allah Resûlü’nün eÅŸi Hz. ÂiÅŸe, Zübeyr b. el-Avvâm ve Talha b. Ubeydullah’ın liderliÄŸini yaptığı grupla Basra yakınlarında savaÅŸtı. Bu savaÅŸta, baÅŸta Talha ve Zübeyr olmak üzere birçok kiÅŸi hayatını kaybetti.
Cemel’den sonra Hz. Ali için büyük sorun oluÅŸturan Muaviye liderliÄŸindeki Suriye’deki muhalif grupla uÄŸraÅŸmak zorunda kalan Hz. Ali, Irak ile Suriye sınırındaki Sıffin’de bu grupla savaÅŸa tutuÅŸtu. Bu savaÅŸ, tarafların tahkimi kabul etmesiyle son buldu.
Üçüncü önemli geliÅŸme, tahkim sebebiyle Hz. Ali’den ayrılan Hariciler ile Hz. Ali’nin ordusu arasında Nehrevan’da meydana geldi. Bu savaÅŸta Hz. Ali, bir kısmı savaÅŸ alanından ayrılan ve savaÅŸ alanında az sayıda kalan Haricilerle giriÅŸtiÄŸi savaÅŸta onları kesin bir ÅŸekilde maÄŸlup etti. Ancak gerek savaÅŸ alanından ayrılanlar, gerekse akrabası öldürülenler Hz. Ali’ye karşı yoÄŸun bir muhalefet sürdürdüler. Bu muhalefet, nihayet Hz. Ali’nin bir Haricinin suikastıyla öldürülmesiyle son buldu.
Hz. Ali’nin bu üç savaÅŸta da bazı ilkeler çerçevesinde muhaliflere karşı bir tutum takındı. Ancak Fiilen ayaklanan insanların dışında kalıp Hz. Ali’ye muhalefet edenler de vardı.
Hz. Ali’ye karşı muhalefet edenler yaklaşık olarak ÅŸu gruplardan meydana gelmektedir:
· Biat Etmemek Suretiyle Muhalefet Edenler (Tarafsızlar)
· Biat EtmediÄŸi Gibi Ona Karşı Olanlar
· Biat Etmeyip Kendisine Karşı SavaÅŸlarda Yer Alanlar
Hz. Ali’nin muhaliflerin ortaya koydukları siyasî iradeye baÄŸlı farklı yaklaÅŸtığını söylemek mümkündür. EÄŸer muhatabı kendisine yönelik muhalefetini siyasî tavrında, söz ve fiillerinde ortaya koyuyor, ancak bir isyana dönüÅŸtürmüyorsa Hz. Ali’nin bu muhaliflere kendilerini ifade hakkı tanıdığını, onların temel haklarını korumaya özen gösterdiÄŸini söyleyebiliriz. Bununla birlikte Hz. Ali’nin muhalifleriyle iliÅŸkilerini devam ettirmeye çalıştığını ve onları ikna etmeyi sürece bıraktığını da görüyoruz.
Hz. Ali halife olduÄŸunda, onun seçilmesinden memnun olmayan, Hz. Osman’a karşı isyan eden bazı kimselerle Halife olduktan sonra iliÅŸki kurması ve bunların bir kısmını önemli görevlere getirmesi ya da kiÅŸisel beklentilerinin karşılanmaması düÅŸüncesiyle bazı kimselerin biat etmediklerini görüyoruz. Bunlar arasında SaÊ»d b. Ebû Vakkâs, Üsâme b. Zeyd gibi önemli isimler vardı. Hz. Ali, bunlara zorla biat ettirmek gibi bir giriÅŸimde bulunmadığı gibi onların haklarını vermeyi de ihmal etmedi.
Hz. Ali, kendisine karşı muhalefet edenlere karşı nasıl hareket edeceÄŸi konusunda daha çok kendisinin kuÅŸku duyulmayacak ÅŸekilde haklı olduÄŸunun tartışılmasına imkân vermeyecek bir tutum takındığı söylenebilir. Bu çerçevede Hz. Ali’nin örgütlü muhaliflerle savaÅŸ aÅŸamasına gelmeden önce kendisinin suçlanmasının önünü kapatmak amacıyla ilk saldırının onlardan gelmesini özellikle gözetlemiÅŸtir.
Kısaca Hz. Ali’nin ÅŸiddete bulaÅŸmayan, görüÅŸlerini fiilî isyana dönüÅŸtürmeyen kiÅŸilere karşı tutumunu ÅŸöyle özetlemek mümkündür:
· Biat etmemekle birlikte tarafsız kalmayı yeÄŸleyenlere herhangi bir müdahalede bulunmadı.
· Ä°taat etmemekle birlikte ona karşı organize olan grupları itaate davet etti. Ancak teklifini kabul etmedikleri durumlarda onların saldırmadan onlara saldırmamayı ilke edindi.
· Muhaliflerin sözlü muhalefetlerine müdahale etmedi.
· Atıyyelerini kesmedi ve atıyyeleri onlara karşı bir baskı unsuru olarak kullanmadı.
· Onları müslüman olarak kabul etti. Muhaliflerini tekfir ederek onları din dışı ilan etmedi. Öyle ki, bunu kendisini tekfir eden Haricilere karşı dahi yapmadı. Muhalifleri Ä°slam toplumunun dışında görmediÄŸi gibi haklarını vermeye özen gösterdi.
· Kendisine muhalefet edenlerin siyasî yaklaşımlarını eleÅŸtirmekle yetindi.
Muhaliflerle çatışma sürecine girdiÄŸi koÅŸullarda ise uygulamalarını ÅŸöyle özetlemek mümkündür:
· Ordusuna saldırıldıktan sonra savaşı meÅŸru görmüÅŸ; ancak muhaliflerin etkisiz hale getirilmesini ilke edinmiÅŸtir.
· SavaÅŸ alanından ayrılan, ya da kaçanların takip edilmemelerini istemiÅŸtir.
· SavaÅŸçılardan ele geçen malların sahipleri biliniyorsa sahiplerine iade edilmesini emretmiÅŸtir.
· SavaÅŸçılardan ele geçen silahlara ve savaÅŸ gereçlerine el koymuÅŸtur.
· Esirleri köleleÅŸtirmemiÅŸtir.
· Yaralıları ailelerine teslim etmiÅŸtir.
· Ä°nsanlar öldürmeyi ve ortadan kaldırmayı ilke haline getirmemiÅŸtir.
Hz. Ali’nin uygulamaları, Ä°slam medeniyetinde önemli bir yere sahip olup sonraki dönemlerde birçok âlim tarafından referans olarak kullanılmıştır. Bununla birlikte Müslümanların birbirleriyle siyasî iliÅŸkilerinde çoÄŸu zaman dışlayıcı bir tutum takındıkları da bir gerçektir.
Henüz yorum yapılmamış.