Murat Bardakçı: Tarihimiz deprem destanlarıyla doludur
Follow @dusuncemektebi2
Gözyaşı ve acılar içerisinde, eskilerin ‘‘küçük kıyamet’’ dediği depremlerden birini daha yaşadık. O zamanlarda kopan küçük kıyametlerde de herkes bugünkü gibi tek bir vücut olur ve depremin arkasından destanlar yazılırdı. İşte o destanlardan bazıları: Aradan yüzlerce sene geçmiş olmasına rağmen zaman, mekán ve şahıslar aynı bugünkü gibi...
Marmara eskilerin ‘‘kıyamet-i sugrá’’ yani ‘‘küçük kıyamet’’ dediÄŸi depremi yeniden yaÅŸadı ve son küçük kıyamet binlerce cana maloldu.
Deprem Marmara'ya, özellikle de Ä°stanbul'a Bizans'tan, hatta Bizans öncesinden kalmış bir mirastı. Åžehir Osmanlı zamanında da defalarca sarsılmış, baÅŸtan baÅŸa harab olmuÅŸ ama acılar dindirilmiÅŸ, herÅŸey yeni baÅŸtan inÅŸa edilmiÅŸ, sonra bir daha yıkılmış, yeniden yapılmış, yıkılmalarla onarmalar asırlar boyunca devam edip gitmiÅŸ, geriye tarih kitaplarına giren ve destanlaÅŸan acı hatıralar kalmıştı.
Ä°stanbul, son beÅŸ asırda iki büyük deprem yaÅŸadı: 1509'un 22 AÄŸustos'unda ve 1766 Mayıs'ının 22'sinde. Ä°lkinde Topkapı Sarayı bile çöktü, zamanın hükümdarı Ä°kinci Bayezid günlerce çadırda yaÅŸadı; ikincisinde Ä°stanbul Fatih Camii'ne varıncaya kadar yerle bir oldu. Åžimdilerde bir benzerinin yaÅŸanmasından korkulan 10 Temmuz 1894 depremi ise ÅŸiddet bakımından öncekilerin yanında hemen hiç kalırdı.
Yandaki kutularda, Ä°stanbul'un geçen yüzyıllarda yaÅŸadığı iki deprem, 1766 ve 1894 sarsıntıları üzerine yazılmış iki ayrı destan yeralıyor: Destan metinlerini yayınlarken dillerini bugünün Türkçesine uyarladım ve veznin bozuk olduÄŸu bazı mısraları düzgün hale getirmeye çalıştım.
Destanlarda konu hep aynıydı... Çürük binalar yine unufak oluyor, her yerde yangınlar çıkıyor, deprem sonrasında yabancı devletlerden yardım üstüne yardım yağıyor, halk elbirliÄŸiyle enkaz altında hayat arıyor, canlı kurtarılanlar herkese sevinç ve neÅŸ'e veriyor ve en önemlisi feláketin yaralarını sarabilmek için memleket tek vücut oluyordu. Güzelim camilerin yıkılan minareleri sadece Türkler'e deÄŸil, Ermeni vatandaÅŸların bile gönlünü daÄŸlamadaydı.
Ä°ÅŸte eski zamanlardan kalma iki ayrı deprem destanı...Aradan yüzlerce sene geçmiÅŸ olmasına raÄŸmen zaman, mekán ve ÅŸahıslar sanki bugünmüÅŸ gibi...
1894 destanı: Herkes dökülmüÅŸtü baÄŸa bostana
Hálid Efendi, 1890'lı senelerde Fatih'teki askerî ortaokulda öÄŸrenciydi. Tam kimliÄŸinı ve sonraları nerede ve nasıl yaÅŸadığına dair elimizde hiçbir kayıt yok. Askerî ortaokul öÄŸrenciliÄŸinin dışında hakkında bildiÄŸimiz tek ÅŸey, 1894 depremini anlatan bir destan yazmış olması.
Ben, ‘‘Hareket-i Arz Destanı’’ ismini taşıyan bu manzumeyi rahmetli Tahir Alangu'nun 1943'te yayınladığı ve ÅŸimdi çok az bulunan ‘‘Çalgılı Kahvelerde Külhanbeyi Edebiyatı ve Numuneleri’’ isimli kitabından aldım:
Dinleyin haberi baştan aşağı
İstanbul şehrinde olan kazayı
Karalar giyiyor aháli hálá
Nice babayiÄŸit gitti ziyána
Muharrem ayında bir salı günü
Saat hemen hemen geçmiÅŸti dördü
Ahali o anda bir zulüm gördü
Cihan bulanmıştı toza dumana
Fatih'te mektepte biz ders okurduk
Hareket başladı, hepimiz durduk
Åžiddeti arttırdı korktukça korktuk
Hep birden haykırdık ulu Allah'a
Kurtulduk binadan çok ÅŸükür ettik
Hálimiz kalmadı cümlemiz bittik
Anne babamızı görmeye gittik
Hazır olduk bütün emre, fermána
Zelzeleden sonra çıktı yangınlar
Yıkıldı duvarlar kapandı yollar
Kayboldu ve gitti bütün hep mallar
Herkesin bakışı daldı hicrána
Yıkıldı hep birden háneler hanlar
Kalmadı asla sağlam duvarlar
Ahálinin yaşı sel gibi akar
Çok dua ettiler yüce Allah'a
Ne çáre, bozulmaz takdir-i Hüdá
Varsın yardım etsin cümleye Mevlá
Yıkıldı caminin alemi orda
Müezzin çıkamaz oldu ezána
Edirnekapı'da çöktü minare
Harap olup bitti civarda kale
Kurtulmaya gayrı yoktu bir çáre
Herkes dökülmüÅŸtü baÄŸa bostana
Yıkıldı hep bütün kárgir binalar
Çatladı karakol, kışla, duvarlar
Harab oldu cümle hanlar hamamlar
Yazık değil miydi bunca insana
Zelzeleden Çarşı olmuÅŸtu haráb
DökülmüÅŸ her yerden taÅŸ ile türáb
Ezilenler için hiç yapma hesáb
Cesedler serildi bütün meydana
Bir kimse var idi hanın içinde
O da kalmıştı bu zulmün dibinde
Çıkardılar tozla toprak içinde
Servi gibi boyu dönmüÅŸ kemána
Onu kurtardılar toprak içinden
Tuttular çektiler iki kolundan
Veriverdi bir ses o derunundan
Çehresi benzerdi bir kahramana
Sonra her devletten iáne geldi
Takdir böyle imiÅŸ, yerini buldu
Nice can ve cánán gül gibi soldu
Kara haber gitti bunca cihána
Nasıl zelzele bu, tam bir zulümdür
Söz ve láf anlamaz, böyle zálimdir
Babalar, evládlar sarılır durur
Yeniden gelmiÅŸler sanki cihána
Sene tam 1312 (1894) tamam
Bütün olanları eyledim beyán
Söylesem pek çoktur hásıl-ı kelám
Gayret et sen HÁLÄ°D iÅŸbu destána
1766 destanı: Açılmış gül idi, soldu Ä°stanbul
Ermeni halk ÅŸairi Minas Ceranyan 1730'larda Harput'ta doÄŸdu, 1813'te Ä°stanbul'da öldü. Hem Ermenice hem Türkçe ÅŸiirlerle destanlar söyledi ve ÅŸarkılar yaptı. Ceranyan, 1766 depreminden sonra faciayı destanlaÅŸtırdı.
Mısralarda konuÅŸan sanki Ermeni bir ÅŸair deÄŸil dini bütün bir Müslümandı; Camilerden, müezzinlerden ve evliyalardan sözediyor, bugüne yakın bir Türkçe kullanıyor, meselá ‘‘zelzele’’ yerine ‘‘titreme’’ diyordu. Ä°stanbul'un böyle bir beláya uÄŸramasının sebebi Ceranyan'a göre ÅŸehirde iÅŸlenen günahlardı.
Minas Ceranyan'ın destanını Kevork Pamukçuyan'ın 1966'da yayınladığı ‘‘1766 Büyük Ä°stanbul Zelzelesi’’ baÅŸlıklı makaleden naklediyorum:
Hey aÄŸalar size tarif edeyim
Bir zalim titreme çekti Ä°stanbul
Ortalığı yıkıp berbád eyledi
Çalkalanıp durdu bir an Ä°stanbul
Günáhlar zeminden tá arÅŸa çıktı
Cenáb-ı Allah'ın gönlünü yıktı
Bir nazar eyledi, hışımla baktı
Dörtte biri viran oldu Ä°stanbul
Åžu güzel Ä°stanbul bahçeli baÄŸlı
DöÅŸemesi mermer, köÅŸklü saraylı
Güzel bedestenli, çarşı pazarlı
Açılmış gül idi, soldu Ä°stanbul
BeÅŸ vaktini kılan süslü camiler
Hakk'a ezan okunan minareler
Yıkıldı çok hanlar, hesapsız evler
Feryád u figanla doldu Ä°stanbul
Çarşılar kapandı, evler boÅŸandı
Meydanlar hep çadır ile döÅŸendi
Herkes nasıl suçu varmış düÅŸündü
Kem gözden kaygıya daldı Ä°stanbul
Zira álem küfre, zináya düÅŸtü
Helál haram birbirine katıştı
Yalan ile yanlış hep hadden aştı
Ondan bu kazayı buldu İstanbul
Çok binalar temelinden söküldü
Nice kimselerin beli büküldü
Herkesin gözünden kan yaÅŸ döküldü
Sonundan günahın bildi Ä°stanbul
Yetmiş iki millet yolundan şaştı
Ondan yer titredi, mizanı bozdu
Nice binaların temeli kaldı
Kimini yarıya böldü Ä°stanbul
Ä°stanbul dediÄŸin büyük hánedir
Evliyalar yatağı ve bir tanedir
Demeyin ki sakın sonu fenádır
Ä°nÅŸalah yine ÅŸen olur Ä°stanbul
CERYANOÄžLU sözün burada kalsın
Åžükür bu saate, Hünkár saÄŸ olsun
Mevlá kendisine ömürler versin
Açıldı Bedesten güldü Ä°stanbul
Hürrriyt ArÅŸiv
Henüz yorum yapılmamış.