Sosyal Medya

Güncel

Ilıcak'tan Erdoğan'a mektup: Size haksızlık ettim özür dilerim; yargıda bulamadığım adaleti sizde arıyorum, beni bu kuyudan çıkarabilir misiniz?

Nazlı Ilıcak'ın yaklaşık bir yıl önce yazdığı mektup ortaya çıktı



Üç yıldan uzun süredir Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan gazeteci Nazlı Ilıcak'ın yaklaşık bir yıl önce CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’dan özür dilediÄŸi mektup ortaya çıktı.
 
Anayasal düzeni bozmaya teÅŸebbüs suçundan çarptırıldığı ağırlaÅŸtırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan gazeteci Nazlı Ilıcak, ErdoÄŸan’a yazdığı mektupta FETÖ ile bir bağı bulunmadığını belirterek “Size karşı ne tuzaklar kuruldu! Bir tuzağı da FETÖ kurdu. Ve maalesef ben de bu tuzağın içine düÅŸtüm. Ama ben suç iÅŸlemedim. Size haksızlık yaptımsa –ki yaptım- bu Yargının konusu olmamalı. Sizinle benim halletmem gereken bir mesele” sözlerini kaydetti.
 
“Sizi Belediye BaÅŸkanlığınızdan beri tanıyorum. Siz de beni tanırsınız. Kasten kimseye kötülük etmem; memleketime bilerek isteyerek zarar vermem. Ama bazı duyarlı noktalara dokununca, çabuk inanırım. Meselâ muhafazakar insanlar hakkındaki hassasiyetim, maalesef yanılmamı kolaylaÅŸtırdı. Bu arada size de çok haksızlık ettim. Özür dilerim” ifadesini kullanan Ilıcak “Adeta bir mezara diri diri gömülmüÅŸ gibiyim. Yargıda bulamadığım adaleti sizde arıyorum. Acaba elimden tutup, hak ve hukuk adına, beni bu kuyudan çıkarabilir misiniz?” diye sordu.
 
Nazlı Ilıcak’ın CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’a yazdığı ve Ä°nternet Haber’de yayımlanan mektubunun tamamı ÅŸöyle:
 
Sayın Cumhurbaşkanım,
 
Belki bu mektubu alınca ÅŸaşıracaksınız. Belki de okuyup “Daha önce düÅŸünseydin” diye bir kenara atacaksınız. Atmayın! Ben eski bir dostluÄŸa dayanarak bu satırları kaleme alıyorum. O günlerden, içinizde bana karşı ufak da olsa bir yakınlık kaldı mı? Acaba aramızda 2.5 yıldır cezaevinde çektiÄŸim çileyi, yalnızlığı hissedebilecek bir duygusallık hâlâ mevcut mu? Köprülerin altından çok sular aktı ama, inanıyorum ki o köprüler yıkılmadı. Hiç deÄŸilse onarmanın mümkün olduÄŸunu düÅŸünüyorum.
 
Defalarca “Bağımsız” ve “Tarafsız” yargı vurgusu yaptınız. “Hâkimlerin kendi vicdanlarına göre karar vermesi gerektiÄŸini” hatırlattınız. Hatta, insanlar ellerini semaya açıp Allah’tan adalet diliyorsa, Yargıda yürümeyen bir ÅŸeyler var bile dediniz. O zaman, size raÄŸmen –aynı FETÖ döneminde olduÄŸu gibi- Yargıyı kendi emelleri için etkilemeye çalışanlar var mı diye sorgulamaya baÅŸladım. Ben ne darbeciyim, ne de FETÖ’cü.
 
Yıllarca, AK Parti’yi desteklememin sebebi, zaten askerin siyasete müdahalesinden duyduÄŸum rahatsızlık. Sizin önünüz, 312 ile kesilmeye çalışıldığında, AK Parti hakkında kapatma davası açıldığında, ya da Ä°mam Hatiplilere ve baÅŸörtülülere karşı yürütülen kampanyalarda, demokrasi ve hukuk neyi gerektiriyorsa, o noktada durdum. Bu mücadeleyi el ele vermedik mi? Tabii yükün ağırını siz taşıdınız.  Fazilet Partisi’nden milletvekili olduÄŸum dönemde, Meclis’te hep askeri vesayete karşı çıktım. 28 Åžubat’ın en baskılı döneminde, Meclis kürsüsünde mücadele verdim. Ama 4 yıldızlı iradeye teslim olanlar rahat, ben ise, hak etmediÄŸim bir suçlamayla, hâlâ cezaevindeyim. Meclis’i bombalayan askerlerle aynı kefeye konulmak çok acı. Üstelik, 40 yıllık gazetecilik hayatımda, demokrasi adına sürekli bedel ödemiÅŸken, böyle incitici bir iddiayla karşı karşıya kalmak!
 
Benim, 27 Mayıs’tan itibaren, Menderes ve arkadaÅŸlarına yapılan zulmün yakın bir gözlemcisi olmak sıfatıyla, darbelere nasıl tepkili olduÄŸumu bildiÄŸiniz gibi, FETÖ’cü olmadığımı da bilirsiniz. Olsa olsa, 15 Temmuz öncesi, onların gerçek yüzünü sezemedim. Bu da benim, muhafazakarlara duyduÄŸum ÅŸefkat ve ilgiden doÄŸan bir zaaf. Kendilerini saklamayı ve maÄŸdur gibi göstermeyi o kadar güzel baÅŸardılar ki! Ama siz uyardınız; maalesef o tarihte bu uyarılarınıza kulak vermedim. Bu benim en büyük hatam oldu.
 
“Size çok haksızlık ettim özür dilerim”
Sizi Belediye BaÅŸkanlığınızdan beri tanıyorum. Siz de beni tanırsınız. Kasten kimseye kötülük etmem; memleketime bilerek isteyerek zarar vermem. Ama bazı duyarlı noktalara dokununca, çabuk inanırım. Meselâ muhafazakar insanlar hakkındaki hassasiyetim, maalesef yanılmamı kolaylaÅŸtırdı. Bu arada size de çok haksızlık ettim. Özür dilerim.
 
Beni en çok ne üzüyor biliyor musunuz? Gazetecilerin pek çoÄŸu tahliye edilmiÅŸken, sanki özel bir husumetin hedefiymiÅŸim gibi içeride tutulmak. Zaman zaman çaresizliÄŸin verdiÄŸi karamsarlıkla bunalıyorum. Sonra, Allah’a sığınıp güç ve moral toplamaya çalışıyorum. Bir de sık sık, sizi ve Emine Hanım’ı düÅŸünüyorum. Sanki durumumu tam olarak bilseniz, bu haksızlığa müdahale ederdiniz gibi geliyor. Bu yüzden, yoÄŸun iÅŸleriniz arasında farkına varamadığınız maÄŸduriyetimi size yazmayı tek çare olarak gördüm. DaÄŸ başında bir kuzu kaybolsa, Hz. Ömer’den sorulurmuÅŸ. Bu devletin başı olduÄŸunuz için de size müracaat ediyorum. Herhalde, son nefesimi cezaevinde vermemi istemezsiniz. MaÄŸduriyetimi size anlatıyorum, zira, adaletin yitirdiÄŸi vicdanı, ancak siz yeniden tesis edebilirsiniz. Size karşı ne tuzaklar kuruldu! Bir tuzağı da FETÖ kurdu. Ve maalesef ben de bu tuzağın içine düÅŸtüm. Ama ben suç iÅŸlemedim. Size haksızlık yaptımsa –ki yaptım- bu Yargının konusu olmamalı. Sizinle benim halletmem gereken bir mesele. Ä°nançlı bir insansınız. Ben de öyle. Bu yüzden bir imtihandan geçtiÄŸimi biliyorum. Ama bu bakımsızlığa, strese daha ne kadar dayanabilirim? Maddi yetersizliklerin yanı sıra, bir de duygusal açıdan paramparçayım. Ben bir anneyim, babaanneyim, anneanneyim. Evlâtlarımdan ve torunlarımdan mahrum kalmak, onları doya doya kucaklayamamak cezaların en ağırı. Mehmet Ali’nin bir oÄŸlu daha oldu. Ali Kerim’in doÄŸumunda bulunamadım. BebeÄŸi, ancak 4 aylıkken, sadece 35 dakika gördüm. “Kim bu?” der gibi uzun uzun bana baktı. Bu duygular size de yabancı deÄŸil. Siz de bir babasınız, dedesiniz. Çocuklarla her buluÅŸmamın ardından, koÄŸuÅŸa döndüÄŸümde, yalnızlık ve kimsesizlik duygusu daha da derinleÅŸiyor. Benim tek beklentim, ömrümün son demlerini onlarla birlikte huzur içinde geçirmek. Gene anne, anneanne ve babaanne olmak. Mehmet Ali ve Aslı da bir cehennem hayatı yaşıyor. Onlara da ayrıca üzülüyorum. Türkiye’nin, gerginliklerin geride kaldığı huzurlu bir ortama çok ihtiyacı var. Bu huzurun inÅŸasında ben de yer almak isterim. Ä°nÅŸallah nasip olur. Hatta çıktığımda, sizinle bir araya gelebilirsek, bir vicdan muhasebesi yapmayı, helalleÅŸmeyi çok arzu ederim. Cezaevinde zeytin çekirdeÄŸinden yaptığım tesbihi de size takdim etmek isterim.
 
Türkiye çok ağır travmalarla sarsıldı. FETÖ elebaÅŸları kaçtı; Ben de kuyuya atıldım. Adeta bir mezara diri diri gömülmüÅŸ gibiyim. Yargıda bulamadığım adaleti sizde arıyorum. Acaba elimden tutup, hak ve hukuk adına, beni bu kuyudan çıkarabilir misiniz?
 
"Mektup bir yıl önce yazıldı"
Nazlı Ilıcak'ın oÄŸlu Mehmet Ali Ilıcak, Independent Türkçe'ye verdiÄŸi bilgide, mektubun yeni olmadığını ve yaklaşık 1 yıl önce yazıldığını söyledi.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.