Muhammed bin Selman Suud hanedanlığının son kralı olabilir
Follow @dusuncemektebi2
Filistinli politik aktivist Azzam Tamimi 'Muhammed bin Selman Suud hanedanlığının son kralı olabilir' dedi.
Krallığa eriÅŸebilse dahi, Muhammed bin Selman tahta çıkacak son kiÅŸi olabilir.
Riyad yönetimi Abu Dabi’nin adeta bir kuklası haline geldi. Nereye gittiÄŸini bilmeden çatışmaların içine atlar oldu.
Etrafı kendi yarattığı yaman düÅŸmanlarla sarılan ve son damlasına kadar ülkenin kanını emmeye azmetmiÅŸ fırsatçı müttefiklerinin gaza getirdiÄŸi Suudi Arabistan tarihinde daha önce karşı karşıya kalmadığı bir ÅŸekilde çıkmaz sokaÄŸa girdi.
Ülkenin sahip olduÄŸu muazzam ekonomik varlık daha önce hiç bu derece iÅŸe yaramaz bir faktör olmamıştı. Åžimdi de, bir süper gücün liderinden daha çok müteahhit gibi davranan ABD BaÅŸkanı Donald Trump –daha önce birçok defa yaptığı gibi– Suudi arkadaÅŸlarına ve müttefiklerine onları savunması için kendisine yüklü miktarda ödeme yapılmasını gerektiÄŸini söylüyor.
Son açıklamalarından da anlaşılacağı üzere Donald Trump Ä°ran ile savaÅŸmaktan kaçınmak istiyor zira ABD BaÅŸkanı uzun süredir Ä°ran’ın eninde sonunda pazarlık masasına oturacağına inanıyor.
Tamir edilmesi imkansız imaj
Bugün baktığımızda, Veliaht Prens Muhammed bin Selman tahta çıksa dahi, kendisinin Suud hanedanlığının son halkası olması ihtimali hiç bu kadar kuvvetli olmamıştı.
Peki bu duruma en çok sevinen kim?
Aklımıza ilk gelenler deÄŸil tabi ki, hemen peÅŸinen hüküm vermeyelim: Bu duruma en çok sevinenler ne Ä°ranlılar ne de Katarlılar aksine ülkenin bölgedeki en yakın müttefiÄŸi olarak görünen BirleÅŸik Arap Emirlikleri. Biraz daha kiÅŸi bazında konuÅŸmamız gerekirse, Abu Dabi’nin velihat prensi olan ve ÅŸu anda ülkenin aktif yöneticisi durumundaki Muhammed bin Zayid, Suudi Arabistan’ın çöküÅŸünü izlemekten en çok zevk alan kiÅŸidir.
Belirli bir dönem Müslüman bir dünya liderliÄŸi gözüyle bakılan BAE yönetimi, Orta DoÄŸu ve Kuzey Afrika’daki Arap halklarının özgürlük ve demokrasi hayallerine karşı açık bir ÅŸekilde en ön safta savaÅŸan ve sürekli dengesiz Muhammed bin Selman’ın kulağına beni dinlersen kesin kral olursun diye fısıldayan Muhammed bin Zayid’in yaptıkları yüzünden günümüzde tamiri mümkün olmayan bir ÅŸekilde saygınlığını kaybetti.
Suudi Arabistan ne zaman Abu Dabi prensini dinlediyse felakete sürüklendi. Yemen’deki çatışmalar Suudi Arabistan için bir yıpratma savaşına dönüÅŸürken BAE için ise tarihi bir fırsat doÄŸurdu.
Suudi Arabistan ağır ÅŸekilde kaynak kaybetmeye devam ederken, BAE durumdan istifade ederek, daha önce yaptığı gibi Yemen’i en az ikiye bölmek ve ülkenin hem Kızıl Deniz’deki hem de okyanusa kıyısı olan yerlerdeki stratejik limanlarını kontrol altına almak için harekete geçti.
Yemen’e müdahale edilmesi fikrinin ilk olarak Muhammed bin Zayid tarafından gündeme getirildiÄŸi bilinen bir gerçektir. Plan, Saada bölgesine hapsolmuÅŸ Ä°ran yanlısı Husilerin eliyle Yemen’deki Müslüman KardeÅŸler kolu olan ve demokratik seçimlerin yapılması halinde iktidara gelmesi neredeyse kesin olan Islah Partisi’ni bitirmekti.
Bu plan fikir babalarının elinde patladı zira kendilerine kurulan tuzağı gören Islah Partisi, o zamanlar Yemen’in BaÅŸbakanı olan Ali Abdullah Salih ile aynı safta olan Husiler ile çatışmaya girmemeyi tercih etti. O vakte kadar uzun süredir ülkenin başında duran Salih en başından beri Suudiler BAE’liler ile iÅŸbirliÄŸi içindeydi.
Yemen’de kazanan olmadı
Husiler’in ülkenin neredeyse hepsini ele geçirmesi sürecine kimse müdahale etmedi. Hem Suudi hem de BAE’li liderle elbette ki Husilerin Ä°ran güdümünde olduÄŸunu biliyordu ancak kendilerini Ä°ranlılardan ve Yemenlilerden daha zeki olarak gördükleri için Husiler ile Islah Partisinin birbirini bitirip kendi müttefikleri Salih’in önünü açabileceklerini zannettiler.
Muhammed bin Ziyad dışında bugün gelinen noktada Yemen’de bir kazanan olmadı. Ülke yerle bir edildi, bölündü ve tam manasıyla taÅŸ devrine geri döndürüldü. Yemen bataklığından kaçmak imkansız hale gelirken, Suudi jetleri tüm Yemen illerinde gece gündüz demeden biçare sivilleri bombalamaya devam etmektedir.
Bütün bunlar olurken bir yandan da Yemen’deki Ä°ran etkisi her geçen saat biraz daha derinleÅŸti. HamiliÄŸini yaptığı Husileri korumak ve onlara destek vermek Ä°ran’a bazı külfetler getirmiÅŸ olabilir ancak Ä°ranlılar böyle bir fırsatı gökte ararken yerde buldular zira uzun süredir yayılmacı politikaları gereÄŸi bölgeye girmek için fırsat kolluyorlardı.
Uzun süre önce eÄŸer önlem alınmazsa Ä°ran’ın Arap memleketlerine sirayet edeceÄŸi hususunda uyarılarda bulunan kesimlerin dedikleri doÄŸru çıktı. Bugün Yemen, Irak, Suriye ve Lübnan olmak üzere dört Arap ülkesi Ä°ran iÅŸgali altındadır. Bütün bunların bir numaralı müsebbibi ise Suudilerin vizyonsuzluÄŸu ve akılsızlığıdır.
Bir yandan Ä°ran ve vekillerine karşı savaşıyormuÅŸ gibi yapan Suudi Arabistan ve müttefiÄŸi BAE aslına bakıldığında asıl savaşı Arap dünyasındaki en popüler Sünni gruplara karşı verdi. Mesela bu gruplardan bir tanesi olan Müslüman KardeÅŸler ve temasta olduÄŸu dÄŸer oluÅŸumlar – Hamas dahil- ile kucaklanmış olsaydı Ä°ran’ın bölgedeki etkisinin önüne pekala geçilebilirdi.
Katar Ambargosu
Bölgede göreceli olarak baÅŸarılı yegane Arap ÅŸemsiyesi olan Körfez Ä°ÅŸbirliÄŸi Konseyi’nin kurucu üyelerinden Katar’a cephe alınması meselesi de Muhammed bin Zayid’in kiÅŸisel önerisi neticesinde vuku buldu. 2017’nin Haziran ayında bu plan çerçevesinde Katar havadan, denizden ve karadan abluka altına alındı.
Ambargo planının bir B planı olduÄŸu, ABD’nin baskıları ve o dönemde Türkiye’nin ve Ä°ran’ın Katar’a açıktan destek vermesi sebebiyle doÄŸalgaz zengini Katar’ın bilfiil iÅŸgal edilmesi ve hükümetinin devrilmesi planından vazgeçildiÄŸi ise daha sonradan ortaya çıktı.
Katar’la düÅŸman olunmasının baÅŸ sebebi olarak gösterilen ülkenin Ä°ran ile iliÅŸkileri, baÅŸlatılan abluka neticesinde hem güçlendi hem de baÅŸka alanlara yayıldı.
Suudiler ve BAE tarafından kara listeye alınan birçok büyük Sünni organizasyon gibi Katarlılar da Ä°ran ile saÄŸlıklı iliÅŸkiler kurmak zorunda bırakıldı. Hemen sonrasında da bu gruplara Suudileri aptal, mantıksız ve dengesiz olarak gösteren suçlamalar ve talepler yöneltildi.
Suudilerin girdiÄŸi çıkmaz sokak her geçen saat daha da karanlık hale gelirken son olarak Irak ta oyun sahasına girdi.
MEE tarafından elde edilen bilgilere göre Suudilerin petrol tesislerine gerçekleÅŸtirilen saldırılar, AÄŸustos ayında Suudilerin finanse edip koordinasyonunu saÄŸladığı ve Ä°srail SÄ°HA’ları tarafından HaÅŸdi Åžabi üslerinin ve konvoylarının hedef alındığı saldırılara misilleme olarak Irak’ın güneyindeki HaÅŸdi Åžabi üslerinden kalkan Ä°ran SÄ°HA’ları ile icra edildi.
Vizyonsuzluk
MEE’ye konuÅŸan Iraklı bir istihbarat yetkilisi; “son saldırının iki sebebi vardı: Ä°lki, ABD ve müttefiklerine Ä°ran’ın kendisine yönelik kuÅŸatma devam ettiÄŸi müddetçe bölgede kimsenin istikrarlı olamayacağına dair bir mesaj daha vermek istemesiydi.”
“Ancak ikinci neden daha direkti. Ä°ran, Suriye’de SDG’nin kontrolü altındaki bölgelerden Ä°ran yanlısı HaÅŸdi Åžabi üslerinin Ä°srail’e ait SÄ°HA’lar ile vurulmasının intikamını almak istedi.”
Suudilerin, Irak bir yana herhangi bir Arap ülkesi sınırları içinde Ä°srail’in bir saldırı düzenlenmesi finanse ve koordine etmesinin nasıl bir sebebi olabilir? Bu Ä°srail BaÅŸbakanı Netenyahu’nun kalbi ile ABD BaÅŸkanı Trump’ın aklını kazanmak için yapılmış bir giriÅŸim miydi? EÄŸer öyleyse kesinlikle iÅŸe yaramadı.
Peki vizyonsuzluk? Devlet aklı eksikliÄŸi? Nereye gittiÄŸini görememek? Bütün bunlar ve hatta daha fazlası mı asıl nedenlerdi? Emin olun ki evet.
Kaynak: www.mepanews.com
Henüz yorum yapılmamış.