Sosyal Medya

23 Haziran öncesi Öcalan'ın mektubunu okuyan Özcan: Beni İmralı’ya götüren irade bu açıklamayı yapmamı istedi

23 Haziran'da yenilenen İstanbul belediye başkanlığı seçimleri öncesinde PKK'lı Abdullah Öcalan'a ait mektubu okuyarak gündemi gelen Akademisyen Ali Kemal Özcan, olaydan sonra ilk ayrıntılı açıklamasını yaptı. Özcan, "Bu mektubu devletsiz nasıl açıklardım?" diyerek, "Beni İmralı’ya götüren irade bu açıklamayı yapmamı istedi. Ben de buna uydum. Bir ahlaksızlık yapmadım. Buna uydum çünkü bu işin devletsiz çözülemeyeceğine inananlardanım" dedi.



"Neticede CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın bilgisi dahilinde gitmiÅŸim" ifadesini kullanan Özcan, istihbaratçı iddialarını yalanladı. 
 
CHP'li Ekrem Ä°mamoÄŸlu’nun 23 Haziran’da yenilenen Ä°stanbul belediye baÅŸkanlığı seçiminde kazandığı seçimde Kürt oyları kritik bir rol oynamıştı. Kürt çevreleri dışında pek tanınmayan bir akademisyenin seçime günler kala düzenlediÄŸi basın toplantısı ciddi tartışmalara neden olmuÅŸtu.
 
Özcan, Al - Monitor'dan Amberin Zaman'a konuÅŸtu. Zaman'ın sorularına Özcan'ın verdiÄŸi yanıtlar ÅŸöyle:
 
Al-Monitor: Abdullah Öcalan ile görüÅŸmeniz nasıl gerçekleÅŸti ?
 
 Özcan: Nasılından ziyade neden görüÅŸtüÄŸüm önemli. Ama madem sordunuz izah edeyim. Öcalan ile iki kez haziran ayında Ä°mralı’da görüÅŸtüm. Arka planı ise ÅŸöyle: Yıllardır Abdullah Öcalan ile görüÅŸmek için yoÄŸun bir çaba içerisindeydim. Yani görüÅŸme talebi benden geldi. Çünkü Abdullah Öcalan dışında bu meseleyi [Kürt sorununu kastediyor] çözecek birini görmemekteyim.
 
 2012 ve 2013 yıllarında çözüm süreci hâlâ devam ederken devlet yetkilileriyle, bakanlarla, baÅŸbakan yardımcılarıyla da 30 ilâ 40 arasında görüÅŸmem oldu. Ama görüÅŸmelerimin çoÄŸu o zaman Öcalan ile devlet adına görüÅŸmeleri fiilen yürüttüÄŸü anlaşılan MÄ°T MüsteÅŸarı Hakan Fidan’ın o dönem yardımcısı olan Muhammed DerviÅŸoÄŸlu’yla oldu. Kendisiyle, biri çözüm süreci çöktükten sonra olmak üzere altı kez görüÅŸtüm.
 
Yetkilerle görüÅŸmelerimde dedim ki “Türkiye’nin elinde bir ÅŸans var. Abdullah Öcalan Amerika’nın veya baÅŸka uluslararası güçlerin elinde deÄŸil, Türkiye Cumhuriyeti devletinin elindedir.” Yani meselenin ancak Öcalan üzerinden çözülebileceÄŸini sürekli vurguladım.
 
Aynı zamanda Sayın ErdoÄŸan ile de görüÅŸme talebim vardı. Çünkü Sayın ErdoÄŸan’ın da ciddi ÅŸekilde ÅŸiddeti ve terörü siyasetin dışına taşıyarak Kürt sorununu kökten çözmek istediÄŸine inanıyorum. Öcalan 1993 yılında “Bir muhatap arıyorum” demiÅŸti ve tam 20 yıl sonra karşısına ErdoÄŸan çıktı.
 
13 Haziran’da ilk görüÅŸmem sayın ErdoÄŸan ile kendi talebim üzerine Ankara’da BeÅŸtepe’de gerçekleÅŸti. GörüÅŸmemizde Milli Ä°stihbarat TeÅŸkilatı BaÅŸkanı Hakan Fidan da yer aldı. Öcalan ile neden görüÅŸmem gerektiÄŸini etraflıca anlattım. GörüÅŸme bir saate yakın sürdü.
 
Al-Monitor: Ama 23 Haziran’da tekrarlanan Ä°stanbul seçimi öncesi Öcalan’ın uzun yıllardan sonra avukatlarıyla görüÅŸmesine izin verilmesi çeÅŸitli spekülasyonlara yol açtı. Öcalan’ın HDP ve seçmenlerine AKP lehinde tavır alması yönünde telkinde bulunması için izin verildiÄŸi iddia edildi. Öcalan’ın sizin aracılığınızla açıklanan mektubu bu yöndeki spekülasyonlara tuz biber ekti. Sizinle seçim konusu gündeme gelmedi m?
 
Özcan: GörüÅŸme esnasında en fazla ben konuÅŸtum. ErdoÄŸan ile Ä°stanbul seçimlerini çok az konuÅŸtum. Onları da belli bir çerçeve içerisinde konuÅŸtum. Ä°stanbul seçimlerinin, genel anlamda bu meselenin [Kürt sorununun] çözümlenmemesi için, ErdoÄŸan’ı, Türkiye’yi tökezletme yönünde sıçrama tahtası yapılmak istediÄŸini düÅŸünüyorum. Onu ifade ettim.
 
Al-Monitor: ErdoÄŸan’ın herhangi bir adımı hesapsız attığı pek görülmemiÅŸtir. Sizin Ä°mralı’ya gitmenize razı olurken sizden mutlaka bir beklentisi vardı sanırım.
 
Özcan: Temel beklentisi sorunun [Kürt sorunu] çözümü yönünde bir adım atılmasıydı. Ha, aklının arkasında Ä°stanbul seçimleri var mıydı bilemem ama benimle Ä°stanbul seçimleri ile ilgili konuÅŸmadı.
 
Atılması gereken adım da ortada. Türkiye’deki silahlı PKK unsurları ellerinde tek bir mantar tabancası kalmayacak düzeyde, sessiz sedasız Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışına çıkmalıdır. EÄŸer Kandil kendisini siyasette tutmaya devam etmek istiyorsa, en azından Öcalan ile birlikte, Öcalan’a baÄŸlı unsurlar, Öcalan’ın siyasette kalmasını isteyen unsurlar bunu sessiz sedasız ÅŸekilde yapmalıdır. Yapabilirler. Siyaset rahatlar. Türkiye’de barış odaklı yeni bir tarihsel dönemin baÅŸlangıcı olur, olmalıdır. Bu olmadan hiçbir ÅŸey olmaz. Türkiye’de Kürt nüfusu 15-20 milyon civarında deniyor. Ama geriye kalan en az 50 milyon insan var. Türk milliyetçi dinamiÄŸini, Türk halkının hassasiyetlerini ciddiye almadan, hesaba katmadan söylenen her söz ya kötü niyetlidir ya da ahmakçadır.
 
Ve Türkiye’de, hatta Orta DoÄŸu’da Öcalan kadar Türk-Kürt iliÅŸkilerinin sosyolojisini ve felsefesini çalışan baÅŸka kimse yoktur. Öcalan 20 yıldır bu konuları çok kapsamlı çalışan biri. Ben de kendisinin bu çalışmaları üzerinde çalışıyorum. Ve ben de bunu Hakan Fidan’a çok heyecanlanarak söyledim. O da “Çok tarihi iÅŸler yapıyorsunuz hocam” dedi. Bunu Ä°stanbul seçimi için demedi. Hakan Fidan da bu meseleyi bizim kadar olmasa da çalışan biri. Sadece MÄ°T müsteÅŸarı olarak deÄŸil, akademik olarak da çalışmış biri.
 
Al-Monitor: Yani diyorsunuz ki CumhurbaÅŸkanı’yla sadece barış sürecini görüÅŸtük, seçimleri deÄŸil?
 
Özcan: GörüÅŸmenin yüzde 90’ı meselenin ÅŸiddetle siyaset boyutu ve Suriye üzerinde yoÄŸunlaÅŸtı. ErdoÄŸan’a Suriye meselesinin güvenli bölge, doÄŸu Fırat operasyonuyla çözülemeyeceÄŸini söyledim. Öcalan ile Türkiye’deki milliyetçi dinamiÄŸi rahatsız etmeden çözmenin mümkün olabileceÄŸini anlattım. “Öcalan’la diyalogla her ÅŸeyi çözersiniz” dedim ErdoÄŸan’a. O da sessizce dinledi ve onaylamış olmalı ki Öcalan ile görüÅŸmeme engel olmadı. Ancak görüÅŸmemizin başında geçmiÅŸte Öcalan ile yürütülen çözüm sürecindeki temel yanlışları da dile getirdim.
 
Al-Monitor: Hangi yanlışları? Bu konuyu açar mısınız lütfen?
 
Özcan: Bakın Öcalan bir ÅŸey söylüyor, pratikte baÅŸka ÅŸeyler oluyor. Ben 2010 yılından beri görüÅŸtüÄŸüm devlet yetkililerine ÅŸunu söylüyordum, aynısını Sayın CumhurbaÅŸkanı’na tekrarladım. GörüÅŸmelerde baÅŸkalarını araya koymayın, dedim. Yok Ä°mralı’dan Kandil’e mesaj götür, sonra Kandil’den mektup getir. Aradaki mesajlar götürülüp getirilirken deformasyona uÄŸruyor ve ortaya bambaÅŸka bir ÅŸey çıkıyor.
 
Al-Monitor: Bunun bilinçli mi yapıldığını söylüyorsunuz?
 
Özcan: Tarihsel olarak karizmatik liderlerin en yakınları tarafından sırtlarından hançerlendiÄŸi çokça olmuÅŸtur. Bunun içine Öcalan da dahildir, ErdoÄŸan da.
 
Al-Monitor: Bunlar ciddi iddialar. Öcalan’ın verdiÄŸi bir talimatın nasıl çarpıtıldığına dair somut bir örnek sunabilir misiniz?
 
Özcan: Somut örnek vermekten kaçınıyorum çünkü dediÄŸim gibi sözlerimiz çarpıtılıyor. Siz “Fadime” diyorsunuz, Yılmaz ErdoÄŸan’ın skecinde olduÄŸu gibi “Fadime” karşınıza “Trabzon” olarak çıkıyor.
 
Öcalan 99 yılından beri, “Ä°mralı dönemi” diye adlandırdığım ve üzerinde yoÄŸun olarak çalıştığım, üzerinde bilimsel kitaplar yayınladığım evre baÅŸladığından beri, örgütüne diyor ki “Beni Türk halkına anlatın. BaÅŸka bir ÅŸey istemiyorum.”
 
Adam Ä°mralı savunmalarında diyor ki “Siz 30-40 bin diyorsunuz ama ben 50 bin kiÅŸinin ölümünden sorumluyum. DoÄŸru, isyan ettim. Ama ÅŸimdi ölüp öldürme deÄŸil yaÅŸayıp yaÅŸatmak istiyorum ve Türkiye’yi büyütmek istiyorum” diyor. Öcalan “Türklerle Kürtleri ayırmak, et ve tırnağı deÄŸil bir insanı gövdesini ortadan yarmak gibi bir ÅŸey” diyor. “EÄŸer Türkiye’den ayrılmaya kalkan çıkarsa ilk baÅŸta ben onları reddederim” diyor. Bunu Türk halkına anlatan var mı? Bu ova hareketinin [HDP’yi kastediyor] Öcalan’a “sayın” ve “baÅŸkan” demekten baÅŸka, “Sizin heykelinizi dikeceÄŸiz” türü ifadeler dışında Abdullah Öcalan’ın ne kadar Türkiye’nin bütünlüÄŸü kaygısı taşıdığı anlatılıyor mu?
 
Al-Monitor: Tam olarak kimi kastediyorsunuz?
 
Özcan: Ä°sim vermeyi doÄŸru bulmuyorum. Ancak barış geldiÄŸi zaman ekmeÄŸi kalmayacak olan, hem Öcalan’ı hem Kandil’i aldatan bir anlayıştan, bir takım figürlerden söz ediyorum. Bunlar Kandil’i de çaresiz bırakan figürler... Elimde bu yönde bilgiler var ama paylaÅŸmayı uygun görmüyorum.
 
Al-Monitor: ErdoÄŸan’ın hâlâ Kürt sorununu samimi olarak çözmek istediÄŸini savunuyorsunuz. Ancak Türkiye’deki manzara tam tersi bir görüntü sunuyor. “Askeri çözüm” politikası yeniden devreye sokuldu. ErdoÄŸan MHP ile ittifak halinde. BaÅŸta Selahattin DemirtaÅŸ olmak üzere yüzlerce Kürt siyasetçi cezaevine konuldu. Halkın seçtiÄŸi HDP’li belediye baÅŸkanları sudan sebeplerle azledildi. Belediyelere yeniden kayyum atandı. Liste uzayıp gidiyor.
 
Özcan: Öcalan çözüm sürecini ErdoÄŸan’la, bu hükümetle götürdü ama sivil alandakiler [HDP’yi kastediyor] tümüyle ona karşı cephede yer alıyor deÄŸil mi? ErdoÄŸan barış sürecinden vazgeçmedi. Aradaki mesajları getirip götürenler meseleyi çıkmaza sürdü. En son çözüm sürecinde, Dolmabahçe sürecinde, konuÅŸulanları biliyoruz. Akabinde, mecliste Selahattin Bey [DemirtaÅŸ] ErdoÄŸan’a “Seni baÅŸkan yaptırmayacağız” diyor. Sanırım ErdoÄŸan da bu noktada “Bunlarla gitmez, sürdürmeye deÄŸmez, Öcalan da bunları durduramıyor” diyerek süreci tümüyle bitirdi.
 
Al-Monitor: Sizce DemirtaÅŸ’ın “Seni baÅŸkan yaptırmayacağız” cümlesi hata mıydı?
 
Özcan: Tarihi bir hataydı. Bin yıllık Türk-Kürt iliÅŸkilerinin en büyük kazalarından biriydi.
 
Al-Monitor: Öcalan ile görüÅŸmenizden söz etmek istiyorum. Onunla neler görüÅŸtünüz? Sayın DemirtaÅŸ’ın sözlerine deÄŸindi mi?
 
Özcan: Ben deÄŸindim, o da dinledi. O konuda herhangi bir ÅŸey ifade etmedi. Ama muhakkak ki deÄŸerlendirmesi vardır. SorulduÄŸunda da yapar. O yüzden ben hâlâ Ä°mralı’ya tekrar gitmekte ısrarlıyım.
 
Al-Monitor: Ä°mralı’ya kaç kez ve ne zaman gittiniz?
 
Özcan: Öcalan ile Ä°mralı’da iki kez görüÅŸtüm. Birinci görüÅŸme Sayın ErdoÄŸan ile 13 Haziran’da yaptığım görüÅŸmemden birkaç gün sonra gerçekleÅŸti. Ä°kinci görüÅŸmem de 20 Haziran’da gerçekleÅŸti, mektubu açıkladığım gün.
 
Kendisine ilk görüÅŸmemin baÅŸlangıcında dedim ki, “Buraya sizin dostunuz olarak geldim ama bunu sizin yanlışınızı söyleyerek kanıtlamak isterim. EÄŸer yanlışınızı söyleyemeyeceksem tatlımı yerim, çayımı kahvemi içerim. Giderim ve bir daha gelmem.” Kendisi de “Yanlışımı söyle, hemen ÅŸimdi söyle” dedi.
 
Al-Monitor: Neydi o yanlış?
 
Özcan: Yanlışının ne olduÄŸunu ÅŸimdi söylemeyeyim. Uzun hikaye. Ä°mralı’ya geliÅŸiyle ilgili.
 
Al-Monitor: Peki, sonra neler konuÅŸtunuz?
 
Özcan: Bilirsiniz belki... Öcalan der ki “Beni buraya yetersiz yoldaÅŸlık getirdi.” Ben de kendisine görüÅŸmede hazır bulunan devlet yetkilisinin yanında bir ÅŸey söyledim birinci görüÅŸmemizde. Biraz da heyecanla dedim ki, “Sizin buraya getirenlerden 20 yıllık intikamınızı — felsefi anlamda elbette, fiziksel ÅŸiddet anlamında deÄŸil — sizi buraya getiren uluslararası komplo güçlerinden ve örgüt içindeki anti-Apoculardan alacağım.” Tabii devlet yetkilisi ÅŸaşırdı. Öcalan da ÅŸaşırdı. Ä°kinci görüÅŸmemizde ise Öcalan bana haykırarak ÅŸunu söyledi: “Seni buraya Allah gönderdi.”
 
Åžunu da not edin: Ben Öcalan ile ilk kez 1996 yılında kendisi hâlâ özgürken Suriye’de kampta buluÅŸtum. Örgüt ve Öcalan üzerine master ve doktora tezi yapan biri olarak akademik araÅŸtırma çerçevesinde buluÅŸtum. Öcalan’ın ne kadar felsefeyle alakalı olduÄŸunu o görüÅŸmemizde anladım. Kendisine sorduÄŸum “Kürt” ve “Kürdistan” kelimelerinin geçtiÄŸi soruların cevabında ısrarla bu kelimeleri kullanmaktan kaçındı. Bana, “O sözcükler anahtar sözcükler. Önemli olan o anahtarlarla açtığım kapıyı açıp içeriyi görmektir” dedi. O gün bugündür ısrarla Öcalan’ın ruhsal ve felsefi tarafına yoÄŸunlaÅŸtım. Çünkü silahla, terörle siyaset yapan, dünyanın “terör örgütü” dediÄŸi bir örgütün kurucusudur ama adamda baÅŸka bir ÅŸey buldum.
 
Al-Monitor: Ä°mralı’daki son görüÅŸmelerinizin içeriÄŸine dönecek olursak... Ä°stanbul seçimi gündeme geldi mi?
 
Özcan: Öcalan bu konudaki görüÅŸlerini zaten benim okuduÄŸum mektup üzerinden kamuoyuyla paylaÅŸtı. Ve ikinci görüÅŸmemizde mektubun avukatları tarafından kamuoyu ile paylaşılmadığını öÄŸrendiÄŸinde ÅŸaşırıp sinirlendi.
 
Ve bakınız, kamuoyunun özellikle ÅŸunu bilmesini istiyorum: Öcalan “Mektubu sakın avukatlar yanınızda olmadan açıklamayın” dedi. “Ya avukatlar gelmezse?” dedim. “Nasıl gelmezler? Avukatlar gelmezlerse ters teper, sizi de komplocu ilan ederler” dedi. Ve tam da dediÄŸi gibi oldu.
 
Al-Monitor: O hâlde avukatlar olmadan neden açıklamayı yeÄŸlediniz? Devlet mi bu yönde size talimat verdi?
 
Özcan: Bu mektubu devletsiz nasıl açıklardım? Beni Ä°mralı’ya götüren irade bu açıklamayı yapmamı istedi. Ben de buna uydum. Bir ahlaksızlık yapmadım. Buna uydum çünkü bu iÅŸin devletsiz çözülemeyeceÄŸine inananlardanım. Neticede CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın bilgisi dahilinde [Ä°mralı’ya] gitmiÅŸim. Yüz yıllık bir sorunu çözmek için gitmiÅŸim, bir vatandaÅŸ olarak, devlet adına deÄŸil. Bu iÅŸ üzerine yıllarca kafa yoran, yazıp çizen bir bilim insanı olarak gitmiÅŸim. Ä°stihbaratçı deÄŸilim.
 
Ama kamuoyu ÅŸunu da bilmeli: Ben de mektubu avukatlar olmadan açıklamaya karşıydım. Öcalan ile görüÅŸtükten sonra avukatlara ulaÅŸmaya çalıştım. Bir türlü ulaÅŸamadım. Avukatlara ulaÅŸamadığımı, WhatsApp mesajlarımı gördükleri halde bana geri dönmediklerini Öcalan’ın mektubunu okuduÄŸum basın toplantısında da açıkladım.
 
Basın toplantısından birkaç dakika önce endiÅŸelendiÄŸimi gören devlet yetkilisi bana korktuÄŸumu ima edince, ben de asla kendi hesabıma korkmadığımı ama mektubu avukatlar bulunmadan açıklamanın doÄŸuracağı muhtemel olumsuz sonuçlardan kaygı duyduÄŸumu söyledim.
 
Sonuçlar ortada. Ve o günden beri CumhurbaÅŸkanı’na, Hakan Fidan’a ulaÅŸmaya çalışıyorum. Öcalan ile tekrar görüÅŸüp bu yanlışı düzeltmemiz gerektiÄŸini söylüyorum. Her ikisine mektup yazdım. UlaÅŸtı mı onu da bilmiyorum. Ortalıkta çok tehlikeli yalanlar dolaşıyor.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.