John Grisham'in, ABD'de iki yüksek yargıcın öldürülmesi üzerine hükümete uzanan sırların ortaya çıkarılmasını ele alan ve beyaz perdeye de aktarılan kitabına atıfla, Mayıs 2016'da Wordpress'te açılan bir blogdan adını alan "Pelikan Dosyası" uzun süredir gündemdeki yerini koruyor.
Davutoğlu'nu iktidardan indiren bildiri olarak anılan, AKP içindeki bazı isimlere yönelik operasyonel içerik üretip bunu sosyal medyadan yayan oluşum olarak da bilinen "Pelikan"a dair değerlendirmede bulunan Taşgetiren, "Yeni PDY ve türbülans" başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümünde şunları kaydetti:
Paralel Devlet Yapılanması bir gün, Emniyet – Yargı işbirliği ile bumerang gibi onların oralarda örgütlenmelerine imkan veren siyasi iradeyi yutmaya kalkmış, bildiğimiz acılı günlere gelinmişti.
O PDY ile mücadele sürüyor. Adı FETÖ oldu. Yani terör örgütü. O mücadelenin de iktidara ödettiği bir bedel var. Çünkü herkes biliyor ki mücadelede at izi it izine karıştı, sapla saman karıştı, ibadetle ihanetin sınırları çizilemedi vs…
Ve Ak Parti düşüş trendini gördü.
Şimdi “Pelikan” ile ikinci PDY olayı yaşanıyor. Eminim ki herkes benim bildiğimden çok fazlasını biliyor. Aman Allahım, ne kulisler dönüyor, her gün kimin gidip kimin kalacağına, Pelikancıların bugün kimin kuyusunu kazdığına, bu işten Reis’in haberinin olup olmadığına, Pelikancıların Reis adına ve onun haberi olmadan kumpaslar kurduğuna, Reis’ten sonrası için hazırlık yapılırken bu gidişle bir gün Reis’in ayağına basmanın kaçınılmaz olduğuna dair ne kulisler ne kulisler…
Türbülans halinde uçağın içini kontrol etmek kolay değildir. Kimin neye yapışarak kurtulmaya çalışacağı öngörülemez.
Şu anda Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün hedefe konduğu bir gündem söz konusu. İşin içinde “Pelikanla iltisaklı – irtibatlı” bir medya grubu var. Artı onun hınk deyicileri çıkıyor peyderpey meydana. Bakan da kalktı “FETÖ’cülerle aynı maklubeye kaşık sallayanlar”ın operasyonuna dikkat çekti.
Belli ki bu bir bakan yeme operasyonu. Gözlerine kestirdiler Adalet Bakanı Gül’ü. Ancak bu gidişle Reis’e toslamak da ihtimal dahilinde. Rivayet o ki, Yargı’da yapılan her şeyden, tıpkı daha önce olduğu gibi Reis’in haberi var. Yine rivayet o ki, “FETÖ’cü” diye suçlanan kişinin Yargıtay’a seçilmesinde Cumhur İttifakı’nın “müttefiki”nin ricası söz konusu. Şu şerhi de düşeyim: Böyle zamanlarda her haberi ihtiyatla karşılamak gerekiyor.
Ama karmakarışık bir sürecin işlediği muhakkak. Meselenin en karmaşık yanının da Yargı alanında gerçekleştiği bir gerçek. “Fettah Tamince olayı”na bakanlar, Üstad Necip Fazıl’ın “Bizde kanunlar eşek arılarının delip geçtiği bal arılarının yakalandığı ağlara benzer” sözünü hatırlamadan edemiyorlar. Kim kurtuluyor kim yıllarca içerde ömür tüketiyor?
Bereket ki Yargıtay’ın 16 Ceza Dairesi “Adalet” adına ümit verici farklılıklara imza atıyor. Bana göre Cumhuriyet’le ilgili son kararın gerekçesine göre hareket edilse, içerde FETÖ ile iltisaklı-irtibatlı diye 9-10 yıl ceza verilenlerin büyük kısmı beraat eder. “Terör örgütü olduğunu bilerek ve isteyerek destek verme”yi ana gerekçe olarak nitelediğinizde insanları bu çerçeve içine sokmak kolay değildir. Ancak “mensubiyet”i örgüt üyeliği gibi tanımladığınızda piknikte futbol oynamak bile örgüt faaliyetine dönüşebilir. Bu bizde bir çok örgüt davasında devreye giren uygulamadır. Maalesef sürüyor. 16. Daire bir pencere açmaya çalışıyor, bakalım “FETÖ suçlamaları”na maruz kalmadan ne kadar açabilecek?
Henüz yorum yapılmamış.