Sosyal Medya

Nureddin Yıldız: Dinine hizmet eden bir mü’min, hizmetten oluşan sıkıntılarını evine taşımamaya gayret etmelidir

Allah’ın dini için hizmet etmek, İslam’ı tebliğ etmek, bir insan kurtarmak büyük hedefler ve büyük amellerdir elbette. Bunlar, peygamberlerin güttüğü davalardır; gerekliliği ve herkesin en tabii imanî görevlerinden olduğu tartışılamaz. Fakat Allah Teâlâ’nın mü’minlere emrettiği en önemli görevlerden birinin de ‘ailemizi ateşten korumak’ olduğunu unutamayız. Ailemizin korunması ile diğer insanlara ulaşacak bir din hizmeti arasında, dinimizi yaşamamız açısından bakıldığında elle tutulur bir fark olmadığı pek açıktır. Müezzinin ezanla insanları namaza çağırmasıyla kendi çocuğunu namaza alıştırması, onu namaz ehli yapmaya çalışması, birbirlerini tamamlayan iki görev olmalıdır. Menhiyattan birini gidermek için bir eylem yapan ve yaptığını cihad gören bir Müslüman, evinde Allah’ın haramlarından bir haram işlenmeden bunu yapmalıdır. İnsanlara Allah’a isyanın vahametini anlatırken, evinin vahim durumda olması onun için düşündürücüdür.



Nuh aleyhisselamın bile ailesine etki edemediÄŸi, nice evliyanın çocuklarına söz geçiremediÄŸi, ashabın istedikleri gibi nesil yetiÅŸtiremedikleri gibi iddialar doÄŸru olmasına doÄŸrudur. UygunluÄŸu tartışılabilecek bölüm ise, Nuh aleyhisselamın gayret ve himmeti kadar himmet gösterip göstermediÄŸi belli olmayan birinin, kendi durumu için Nuh aleyhisselamı örnek görmesidir. Nuh aleyhisselamın çocuklarıyla iliÅŸkilerini kendimiz için teselli kaynağı olarak görürken haklı olmamız, onun hızında çalışıyor olmamıza baÄŸlıdır. Nuh aleyhisselam gibi çalışanlar, onun durumunu kendilerine örnek alabilirler.
 
Üzerimize düÅŸeni yaptıktan sonra, aile bireylerimizin durumu Allah ile onların arasındaki bir meseledir. Yeter ki biz, ‘iyi çalıştığımız’ hakkında kendimiz ölçüp, kendimiz biçmiÅŸ olmayalım. Åžüphesiz kalpler Allah’ın elindedir. Biz bütün fırsatları deÄŸerlendirdikten sonra, dua dahil her yola tevessül ettikten sonra kendimizi masum görebiliriz.
 
Hizmet çalışmalarından ötürü evi ve evdekileri tamamen ihmal etmek kesinlikle bir hatadır. Evin esiri olmakla, evi uçurmak sonuçları açısından benzer yanlışlardır. Ä°ÅŸ yoÄŸunluÄŸu, hizmet ihtiyacı, sılayı rahim gerekliliÄŸi ve mesuliyetini taşıdığımız aile fertlerimizin kanatlarımız altında olması, bizim oluÅŸturacağımız bir dengede kalmalıdır. Ä°ÅŸ yoÄŸunluÄŸumuza raÄŸmen camiyi ve cemaati ihmal etmemek ne ise, her ÅŸeye raÄŸmen aile fertlerinin ilgimiz ve kontrolümüz dahilinde kalması da o derece önemlidir.
 
Hizmet ehlini bekleyen en önemli tehlikelerin başında, eÅŸi baÅŸta olmak üzere, çocuklarının ve diÄŸer aile fertlerinin onu anlamaması, hatta yaptıklarını anlamsız bulmalarıdır. Bu, kesinlikle bir imtihan çeÅŸididir. Allah’ın dinine hizmet etmeye aday bir mü’min buna hazır olmalıdır. Hizmet erbabına düÅŸen, bu anlayışsızlığı savaÅŸa dönüÅŸtürmeden, zamana yayarak ıslah yolunu kullanmasıdır. Sabretmekten ve yumuÅŸak olmaktan baÅŸka bir çaresi yoktur. Allah’a tevekkül etmeli ve ona yalvararak, ehlini ıslah etmesini dilemelidir.
 
Dinine hizmet eden bir mü’min, hizmetten oluÅŸan sıkıntılarını evine taşımamaya gayret etmelidir. Aile için, yabancı insanlara ait dertlerin eve taşınması, hem hizmet adamını hem de hizmet ettiÄŸi davasını soÄŸuk hale getirebilir. Bu davranış da bir tür hizmet olarak görülmelidir. EÅŸin ve çocukların, ‘dünya iÅŸi, saf fitne’ olarak görülmesi hatadır. Böyle bir tutum onların dünyevileÅŸmesi, fitneye dönüÅŸmesi anlamına gelmektedir. Onların toplumdan tecrit edilmeleri ile sokaÄŸa salınmaları arasındaki ÅŸeritte tutulmaları cihadın bir nevi olarak bilinmelidir. Bir Nefeslik Bilgi, Dava Adamlığı Åžartları, Görkemli binalar, Dil bilen elemanlar, Büyük kütüphaneler, Ä°ri bütçeler, Kalabalık destekçileri
 
Bunlar veya benzerleri bizim için, hizmet etmenin ve hizmet adamlığının gereklerinden sayılabilir. Gereklilikleri doÄŸru da olabilir. Birinin diÄŸerinden daha önemli veya önemsiz olması ne deÄŸiÅŸtirir? Kur’an’ımızda en açık ayetlerden biri, Allah Teâlâ’nın dinini kime teslim edeceÄŸini anlatan ayetlerdir. Hiçbir tefsir kitabına gerek bırakmadan anlaşılacak kadar açık ayetler, din davasını yüklenebilecek nitelikleri vurgulamaktadır. (Hacc, 41)
 
“O kimseler ki, kendilerini yeryüzünde iktidara getirdiÄŸimizde namazı dosdoÄŸru kılarlar, zekâtı verirler, iyiliÄŸi emredip kötülükten sakındırırlar.” (Nur, 55)
 
“Sizden iman edip salih amel iÅŸleyenlere Allah ÅŸunu vaat etmiÅŸtir:
 
Kendilerinden öncekileri nasıl baÅŸkalarının yerine getirdiyse, onları da baÅŸkalarının yerine getirerek yeryüzünde egemen kılacak; onlara, kendileri için razı olduÄŸu dinlerini uygulama imkânı verecek; korkularını güvene çevirecektir. Zira onlar hiçbir ÅŸeyi ortak koÅŸmadan yalnız bana kulluk ederler.”
 
Ek bir bilgiye gerek bırakmadan ayetler, dava adamlığı şartlarını sıralamaktadır. Bu şartlar ayetlerden izlendiğinde şunlardır:
 
1-DosdoÄŸru bir namaz. 2- Zekât. 3- Ä°yiliÄŸi emir ve kötülükten alıkoyma. 4- Ä°man ve salih amel. 5- Ä°manda samimiyetin gereÄŸi olan ÅŸirkten uzak kalma.
 
Bu ÅŸartların her biri için ayrıntılara girilebilir. Namazın gerçek hali, zekâtın tatbiki, iyiliÄŸi emir ve kötülüÄŸü engelleme fonksiyonu konusunda uzun uzun konuÅŸulabilir. O ayrıntıya girmeden bile bakıldığında, Allah’tan dava adamı olduÄŸu için kimlerin yardım göreceÄŸine açık bir iÅŸaret izlenebilmektedir.
 
Bu ÅŸartlar Kur’an’daki diÄŸer iÅŸaretlerle beraber toplandığında, dava adına çalışan, dinine hizmet eden insanların en temel vasıfları ÅŸunlardır:
 
* Hizmet insanında Allah sevgisinin üstünde hiçbir sevgi yoktur.
 
* Zamanın gerektirdiÄŸi bütün çeÅŸitleriyle cihada hazırdır; cihadın edebiyatını deÄŸil tatbikatını yapar.
 
* Mü’minlere karşı mütevazı, kâfirlere karşı onurludur.
 
* Tam anlamıyla sabırlıdır. Akıbetin Allah’ın olduÄŸunu bilir ve O’nun rızası için yapılan iÅŸlerde aceleci olmaz. Nübüvvet Eczanesi’nden
 
“Zalim olsun mazlum olsun kardeÅŸine yardım et.” Zalime nasıl yardım edebiliriz ki? “Zulmeden elini alıkoyarak.” (Müslim, Birr, 16) Ä°nsan da Vakıf Olur
 
Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan rivayet edildiÄŸine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Allah Teâlâ ÅŸöyle buyurmuÅŸtur” dedi:
 
“Her kim bir dostuma düÅŸmanlık ederse, ben de ona karşı harp ilan ederim. 
 
Kulum kendisine farz kıldığım ÅŸeylerden, -benim katımda daha sevimli herhangi bir ÅŸeyle- bana yakınlık kazanamaz. (Farzlardan sonra) Kulum bana nafile ibadetlerle durmadan yaklaşır; nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de (âdeta) ben onun iÅŸiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden her ne dilerse, onu mutlaka veririm; bana sığınırsa onu korurum.” (Buhari, Rikak, 38)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.