Bütün yönleriyle son günlerin popüler konusu: Avrasyacılık ideolojisi
Follow @dusuncemektebi2
1. Klasik Avrasyacılık
20. yüzyılın 10-30'lu yıllarda Avrasyacılık hareketinin kısa tarihi.
Avrasyacılık, ilk Rus mülteci dalgasının (1917 Rus Sosyalist devriminden sonraki göçmenler) ideolojik ve toplumsal politik hareketidir. Bu hareket, Rus kültürünün Avrupalı bir kültür olmadığını kabul eder. Rus kültürünün, dünya kültürleri arasında Batı ve DoÄŸu kültürleri özelliklerinin eÅŸsiz bir karışımı olduÄŸunu, bu yüzden aynı zamanda, hem Batıya hem de DoÄŸuya ait olmakla beraber, gerçekte, ne Batı, ne de DoÄŸu kültürü olduÄŸunu iddia eder.
Bu hareketin temsilcileri, Rus ve dünya kültürü ve tarihinin en derin, metafizik problemlerine büyük ilgi göstermelerine raÄŸmen, soyut düÅŸünürler deÄŸildiler. Sadece felsefi (kültürel ve tarihsel) deÄŸil, somut insani bilimlere de meyilliydiler. Meselâ, Avrasyacılığın kurucuları olan filolog ve dilbilimci prens N.S.Trubetskoy (1890 — 1938), R.O.Yakobson ile beraber aynı zamanda Prag dilbilgisi topluluÄŸunun da kurucusuydu. P.N.Savitskiy (1895 — 1965), coÄŸrafyacı ve ekonomist; P.P.Suvuçinskiy (1892-1985), müzik ve edebiyat eleÅŸtirmeni; G.V. Florovskiy (1893 — 1979), kültür tarihçisi, ilahiyatçı ve patroloji uzmanı; G.V.Vernadskiy (1877-1973), tarihçi ve jeopolitikçi; N.N.Alekseyev, hukukçu ve politoloji uzmanı, toplum tarihçisi; V.N.Ä°lyin, kültür tarihçisi, edebiyat uzmanı ve ilahiyatçı idiler. BaÅŸlangıçta kültür tarihçisi, filolog, edebiyat tarihçisi Bitsilli de, Avrasyacılığa yakındı. Prens D.Sviatopolk-Mirskiy, sosyo-politik konuları iÅŸleyen yazar; Erenjen Hara-Davan, tarihçiydi. Adı geçen “klasik” Avrasyacılığın (1921-1929) temsilcilerinin her biri, kendi kültürel-tarihsel bilgi ve tecrübelerine (kültürel-tarihsel, coÄŸrafi, politik-hukuki, filolojik, etnoÄŸrafik, sanatbilimi v.b.) dayanarak, bunlara göndermeler yapıp, analiz ve genellemeler yaparak, Rusya ve dünya tarih ve kültüründeki Batı ve DoÄŸu diyalektiÄŸiyle ilgili tarih ve kültür felsefesi meselelerini ele alıyordu.
“Avrasya” terimi, alman dilbilimci Aleksander von Humboldt tarafından uydurulmuÅŸtur. Bu terim ile Humboldt Avrupa ile Asya tüm alanını tanımlamıştır. Rusyada bu terim ilk defa coÄŸrafyacı V.Ä°.Lamanskiy (1833-1914) tarafından kullanılmıştır. Avrasyacılar, insanları “umumi avrupalılaÅŸma kabusu” ile savaÅŸmaya çağırıyor, "Avrupa boyunduruÄŸunu kaldırmayı” talep ediyorlardı. "Kendi kültürüyle birlikte Roman-Alman dünyası en kötü düÅŸmanımızdır fikrine alışmamız gerekiyor" diye Nikolay Trubetskoy, 1920 yılında Sofya’da basılan “Avrupa ve Ä°nsanlık” program kitabında o kadar açık ve yanlış anlaşılmaya meydan bırakmayacak ÅŸekilde yazıyordu.
20'li yılların ortasında Avrasyacıların önderlerinden biri olan Petr Savitskiy, Avrasyacılık ideolojisi esasında Sovyet Rusyası'nda gizlice çalışmayı hedefleyen bir siyasi örgüt kurmayı denemeye giriÅŸiyor. Savitskiy, GPU (Sovyet gizli siyasi polisi ve istihbaratı) tarafından organize edilmiÅŸ ve siyasi porovokasyon amaçlı "Trest Operasyonu"na çekilmiÅŸ oldu. Sovyet istihbaratı, SSCB’de Avrasyacılık ilkeleri esasında kurulan geliÅŸmiÅŸ gizli anti-bolÅŸevik kurumu görüntüsünü yaratıyordu ve böylece bazı mülteci anti-bolÅŸevik örgütleriyle temas kuruyordu. Savitskiy birkaç kere gizlice Rusya’ya geldi. "Trest"in çöküÅŸü (provokasyon amaçlarının belli olması) uzun süre için Avrasyacılık esasında bir sisyasi örgüt kuruluÅŸunun fikrine ciddi bir darbe vermiÅŸtir.
1926’da Paris’te "Avrasya" gazetesi çıkmaya baÅŸlıyor. Onun içinde hareketin açık olan bolÅŸevik yanlısı yönelimi gösteriliyor. Aynı zamanda Savitskiy, Alekseyev v.b. hareketin kurucularını birleÅŸtiren Prag kurumu, daha muhafazakar pozisyonlarına geçiyor.
Avrasyacılığın ana deÄŸeri, hem orijinal, hem içten Rus tarihsel ve devlet ananelerine yakın fikirler idi. Avrasyacılık, Rus kültürü Avrupa kültürünün kısmı deÄŸil, fakat tam olarak özel, hem Batının, hem DoÄŸunun tecrübesini toplayan bir medeniyet olduÄŸunu sayıyordu. Bu açıdan Rus halkı, ne Avrupalı, ne Asyalı, ama tam olarak özel Avrasyalı bir etnik toplumudur. Rus kültürünün ve devlet tarihinin orijinalliÄŸi (aynı zamanda Avrupalı ve Asyalı elemanların olması), Rusya’nın özel tarihsel geliÅŸme yolunu ortaya çıkararak, onun Batı Avrupa’nın ananelerine benzeri olmayan milli ve devlet programını oluÅŸturuyor. Bu arada Asya kaynakları Rusya için Batılı kaynaklardan daha önemlidir. Avrasyacılar, Rusya’nın DoÄŸulu geliÅŸme yönünü jeopolitik etkenlerle izah ediyorlardı. Din açısından ise Ruslar, P.N.Savitskiy yazdığı gibi, “son derece Ortodoks insanları kalıyorlardı”, onlar için “Ortodoks kilise aydınlık veren kandildir”.
Avrasyacılık, içinden bölünerek 30'lu yıllarda kayboluyor. Solcu Avrasyacılar, hareketin orijinalliÄŸini terk ederek Moskova’ya tabi oluyorlar, saÄŸcılar ise daha dar konularla (tarih, jeopolitik, ekonomi v.s.) uÄŸraşıyorlardı ve gerçek siyasetten uzaklaÅŸtılar.
Klasik Avrasyacılığının esas fikirleri
Medeniyet yaklaşımı
- Batı (Avrupa) İnsaniyete karşıdır
Roman-Alman medeniyeti, kendine özgü prensipler ve deÄŸerler sistemini geliÅŸtirip, bu sistemi üniversel bir sistem olarak kabul etmiÅŸtir. Bu Roman-Alman sistemi, baÅŸka milletlere ve kültürlere zorla veya hilekârlıklarla kabul ettiriliyordu. Batının bütün insaniyeti ruhi ve maddi olarak sömürgeleÅŸtirmesi olumsuz bir olaydır. Ama her milletin ve her kültürün kendi mantığına göre geliÅŸmeye hakkı vardır. Rusya — özel bir medeniyettir. Onun görevi, sadece kendi yolunu savunarak Batıya mukavemet etmek deÄŸil, fakat dünyanın baÅŸka milletlerinin kendi medenî bağımsızlığını savunmasında önderlik etmektir.
- Roman-Alman medeniyetinin tenkidi.
Roman-Alman medeniyeti, Batılı Hırıstiyanlığın (Katoliklik, Protestanlık) laikleÅŸtirilmesi temelinde özel bir hırıstiyanlık sonraki (post-christian) sistemini kurdu. Bu sisteme göre en önemli bireycilik, bencillik, rekabet, maddecilik, teknik geliÅŸme, tüketicilik (konsumerism) deÄŸerleri, güçlüler tartafından zayıfların ekonomik istismarı. Bu medeniyet, “geri kalmış” kültürler olarak hem DoÄŸu ve “Üçüncü dünya” kültürlerini, hem de Ortodoksluk dahil olmak üzere batılı olmıyan Hırıstiyanlık dallarını deÄŸerledirmiÅŸtir. Roman-Alman medeniyeti dünya egemenliÄŸi için hakkını manevi azametiyle deÄŸil, kaba maddi kuvvetle kanıtlamaktadır. “Aklın” üstünlüÄŸü (rasiyonellik) anlayışına dayanarak bu medeniyet, baÅŸka halkların ruhaniyetilerine yalnızca bu açıdan deÄŸer vermektedir. “Aydınlatma” çağından itibaren Roman-Alman medeniyeti tam olarak Allah’a karşı savaÅŸ yoluna girmiÅŸtir. Ananeler ve Allah’a ibadet yerine Ä°nsan kibiri gelmiÅŸtir. Bu medeniyet ciddi olarak hastadır, içinde kriz var. Onun maddi baÅŸarıları manevi yozlaÅŸmayı ve çökmeyi gizliyor. Etkisinin diÄŸer dünya kısımlarına yayılması bulaşıcı manevi hastalığını andırıyor. Roman-Alman medeniyetinin sömürgeci-emperyalist ifadesi (baÅŸka ifadeleri ise tarih bilmiyor) insanlık için tehlikedir ve baÅŸka medeniyet modellerine aykırıdır, çünkü onların varoluÅŸ hakklarını kabul etmemektedir.
Uzaysal etken.
- Gelişim yatağı teorisi.
CoÄŸrafik uzay, önemli derecede, zaman zaman da kesin olarak milletlerin kültürlerine ve milli tarihlerine etkileyor. Her millet, belli bir coÄŸrafik ortamda geliÅŸirken özel milli, ahlaki, hukuki, dilsel, ayinsel, ekonomik ve politik ÅŸekillerini geliÅŸtiriyor. Milletin veya devletin “geliÅŸim yeri”, büyük ölçüde bu geliÅŸimin yörüngesini ve manasını önceden belirtiyor. Sonuçta onlar birbirinden ayrılmaz olur. Tarih, uzaysal koÅŸullarından ayrılmazdır, medeniyetin tahlili yalnızca zamansal aksına göre (“önce”, “sonra”, “geliÅŸmiÅŸ” ve “geliÅŸmemiÅŸ” milletler v.s.) yapılmaz. Uzaysal aksının hesaba alınması da ÅŸarttır (“DoÄŸu”, “Batı”, “çöller”, “daÄŸlar” v.s.). Evrensel geliÅŸme modeli yoktur. Dünyanın manzaralarının çokçeÅŸitliliÄŸi kültürlerin çokçeÅŸitliliÄŸini doÄŸuruyor. Her kültürün kendi devreleri, kendi iç ölçütleri, kendi mantığı vardır. Her hangi geliÅŸim yatağı baÅŸkalar için ayar olamaz. Her milletin kendi geliÅŸim modeli, kendi “zamanı”, kendi “rasyonelliÄŸi” vardır. Ona sadece iç ölçütlerine göre deÄŸer verilebilir.
- CoÄŸrafik determinizm.
Avrupa iklimi, onun uzayının minyatürlüÄŸü, doÄŸal ÅŸartlarının etkileri spesifik Avrupa medeniyetini doÄŸurmuÅŸlar. Ona ormanların (Kuzey Avrupa) ve deniz sahillerinin (Ak deniz) etkileri ağır basıyor. BaÅŸka arazi tipleri baÅŸka medeniyet tiplerini doÄŸurmuÅŸlar. GeniÅŸ istep alanları - göçmen imparatorluklarını (Ä°skitlerden Türklere kadar), çöl - Arap (Ä°slam) medeniyetini, lös toprakları - Çin medeniyetini, ada daÄŸları - Japon medeniyetini, ormanlık isteplik birleÅŸmesi ise - Rusya-Avrasya medeniyetini doÄŸurmuÅŸlar. Arazi tipinin izleri her medeniyetin tarihinde vardır. Bu izler silinmez, aşılamaz, giderilemez.
Devlet ve millet
- Yeni İslavcılık
19. yüzyılda ilk Rus Ä°slavcılar (Homyakov, Aksakov, Kireyevskiy), Rus (Ä°slav, Ortodoks) medeniyeti eÅŸsiz ve özgün olduÄŸunu iddia ediyorlardı. Rus medeniyetinin Batı’dan gelen liberal modernizmden korunması lazım olduÄŸunu yazıyorlardı. Ä°slavcılar ananelerin deÄŸerliÄŸini, eskiçağın azametini savunarak Rus tarihine saygıyı yayıyorlardı ve aynı zamanda progresin “kara taraflarını”, maddeciliÄŸin ve nihilizmin çıkmazlığını, Batı modelinin çok yönlerinin Rusya için yabancı olduÄŸunu gösteriyor. Son dönemin Ä°slavcıları (Danilevskiy, Leontiyev, "Avrasya" kavramını icat eden V.Ä°. Lamanskiy), Rusya sadece kendisinin özgünlüÄŸünü savunmamalı, Batı etkisi için tamamen kapalı olmalıdır diye sayıyorlardı. Çünkü Rusya’ya Batı’nın etkisinin bilançosu tamamen olumsuz olarak deÄŸerlendiriyorlardı (ilk Ä°slavcılar bu deÄŸerlenedirmelerde daha ihtiyatlıydılar). Avrasyacılar, bu felsefe ekolünden son dönem Ä°slavcıların pozisyonlarının mirasçı olunca, DoÄŸu’nun tesirlerinin olumlu deÄŸerlendirme tezini geliÅŸtirdiler. Avrasyacıların fikrince (Savitskiy) Rus özgünlüÄŸü için sadece korunması ve infirat edilmesi yeterki deÄŸildir. Rus medeniyeti etkin olarak Roman-Alman medeniyetine karşı konmalı ve bütün insanlığın kurtuluÅŸ hareketinin kalesi olmalıdır. Böylece Rusya’nın misyonu evrenselleÅŸtiriliyor.
- Turan etkeni
Rusya, özgün medeniyet olarak Ä°slav ve Turanlı kaynaklarının birleÅŸtirme sonucunda oluÅŸmuÅŸtur. MoÄŸol-Tatar asrının mirası, Rusya tarihinde en önemli bir elemanı idi. Onun sayes’nde merkezi olmayan birkaç bölük pörçük prenslik, dünya emparatorluÄŸunun temeli oldular. 13. yüzyılda Avrupa’nın nüfuz sahasına gelen Kiyev Rusyası’nın parçaları, yavaÅŸ yavaÅŸ onun içinde erilip politik ve kültür özgünlüÄŸini kaybettiler. Altin Ordu içinde kalan parçalar ‘se kıtasal imparatorluÄŸunun çekirdeÄŸi olmuÅŸtur. Tatarlar, Eski Rusya’nın manevi özgünlüÄŸünü korumuÅŸlardır. Bu özgünlük Moskova çarlığında canlandırılmıştır ve Cengiz Han imparatorluÄŸunun varisi olmuÅŸtur (“Cengiz Han mirası”, N.S.Trubetskoy kitabının ismidir). Avrasyacılar Rus felsefeci ve tarihçiler arasında ilk olarak Turan etkenini olumlu olarak deÄŸerlendirip, Rus-Tatar iliÅŸkilerinin diyalektiÄŸinde Avrasya devlet yapısının canlı kaynağını bulmuÅŸlar.
- Milli tarihinin diyalektiÄŸi
Rusya’nın milli tarihi diyalektiktir. Kiyev Rusyası’nda gelecek mesihliÄŸinin ilk sezgilerini buluyoruz (metropolit Ä°llarion). Ama bu, Bizansin kuzey sinirinda bulunan tipik DoÄŸu Avrupa zayıf devletiydi. MoÄŸollar tarafindan Rusya’nın iÅŸgali refahlı Rusya’yı harap etmiyor, ama daima iç çatışmalar içinde bulunan bölük pörçük DoÄŸu Ä°slav bölgelerde kontrol kuruyor. Kiyev Rusyası ile ilgili efsaneler “altın çaÄŸ” nostaljisi olarak MoÄŸol asrında yaratılır. Bu efsanelerin, gelecek devlet canlandırılması için "proje", "seferberlik" özelliÄŸi vardı. Moskova çarlığı, Rus devletinin geliÅŸmesinde üst noktasıdır. Milli Fikir yeni statüsünü kazanıyor. Moskova’nın, Florence Ä°ttifakının (1439 tarihli Katolik ve Ortodoks kiliselerinin birleÅŸtirme anlaÅŸması) kabul edilmemesinden ve bunu kabul ettirmeÄŸe çalışan Metropolit Ä°sidor’un önce hapsedilmesinden ve sonra da Rusya’dan kovalanmasından sonra kısa bir zaman içinde ruslar tarafından Tsargrad (yani Çar-Åžehir) denilen Konstantinopol feth ediliyor, Rusya ise Ortodoks çarlığının rolünü benimseyor. Moskova Üçüncü (ve son) Roma oluyor. Aynı zamanda Altın Ordu’ya baÄŸlılık kalkıyor. Moskova, 15. yüzyıl ikinci yarısında siyasi bağımısızlığı ve yeniden formüle edilmiÅŸ dini misyonunu kazanıyor. Moskova çarlığının 200 yılı — Kutsal Rusya’nın parlak devridir. 17. yüzyılın dinsel parçalanması (raskol) bu dönemin sonunu gösteriyor. Bu dini parçalanmanın (raskol) önemi, yalnızca kiliseye ait deÄŸil, onun jeopolitik ve toplumsal önemi de vardır. Rusya Avrupa’ya dönüyor, nobilite hızlıca halk yığınlarından yabancılaşıyor. Batıcı (yarı-katolik veya yarı-protestan) nobilite bir kutupta, eski dine ve millî tarikatlara meyil göstern arkaik halk yığınları öbür kutupta oldular. Avrasyacılar Sankt-Petersburg dönemine “Roman-Alman boyundurluÄŸu” diyorlardı. Rusları Altın Ordu kurtardığı olaylar, Romanov hanedanı zamanında gerçekleÅŸir. Romanov sistemi 200 yıl içinde durduktan sonra yıkılmıştır. Dipten yüzeye halk elemanı çıktı. Avrasyacılar, BolÅŸevizmi “Roman-Alman” Sankt-Petersburg’undan intikam alan “Moskova”, “raskol-önceki”, içten “Avrasya” Rusyası’nın ifadesi olarak tanımışlar. Marksizmin ayrıksın ideolojik cephesi arkasında Avrasyacılar, Rus bolÅŸeviklerinde millî ve imparatorluk fikrini gördüler. Yalnız Avrasyacıların görüÅŸüne göre gelecekte BolÅŸevizm Rusya’da yavaÅŸ yavaÅŸ gidecektir ve onun yerine gerçek Avrasya devletinin kurma ana yoluna çıkılacaktır. Yeni Avrasya devleti hem Ortodoks, hem millî, ama Petersburg çağından içten farklı ve tabii ki herhangi Avrupalı liberal-demokratik formlarından uzak olacaktı.
Politik platform
- Ä°deokrasi
Devlet, toplum, halk, her insan yüksek manevi amacına hizmet etmeli. Dünyevi hayatın maddî ÅŸartlarının temin edilmesi amaç olamaz. Zenginlik ve refah, güçlü devlet ve etkili ekonomi, kuvvetli ordu ve geliÅŸmiÅŸ sanayi en yüksek ülkülere ulaÅŸmak için araçlardır. Devlete ve millete manayı veren tek bir ÅŸey “Hakim Fikir”dir. “Hakim Fikir”i en büyük deÄŸeri olarak kabul eden siyasi düzene Avrasyacılar “ideokrasi” ismini verdiler (rumca "idea" — "fikir", "kratos" — "hakimiyet"). Rusya her zaman Kutsal Rusya olarak, özel tarihsel misyonunu yerine getiren bir ülke olarak düÅŸünülürdu. Avrasyacılık, gelecekte Rusya için milli fikir, yani“Hakim Fikir” olacaktı. Siyasetin, iktisadın, toplum yapısının, sanayi geliÅŸmesinin bütün tarafları iÅŸbu Hakim Fikire uygun olacaktır.
- Avrasyacı seçim
Rusya-Avrasya, kıta çapındaki istep-ormanlık imparatorluÄŸun ifadesi olarak özel bir “seçim” esasındaki yönetimin özel modeline muhtaçtır. Bu "Avrasyacı seçim", arazi tipi ÅŸartlarına uygun özel bir etik esasında yapılır. Bu ortak sorumluluÄŸu, çıkar gözetmezliÄŸi, yardımlaÅŸma, riyazet, irade, dayanıklılık, yöneticilere itirazsız tabiiyet etiÄŸidir. Yalnızca böyle nitelikler sayesinde Avrasya’nın istep-ormanlık geniÅŸ ve az nüfusu olan enginliklerde kontrol saÄŸlanabilir. Avrasya’nın yönetici sınıfı, kollektifçilik, riyazet, askeri fazilet, sert hiyerarÅŸi esaslarında oluÅŸuyordu. Bu ilkeler, Cengiz Han’ın kanunnamesinde (Yasa’da) özetlenmiÅŸtir. Daha sonra "Avrasyacı seçimi”nin ana motifleri, Moskova Rusyası’nın düzeninde gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir. Ä°deolojik cepheler ne olursa olsun, Rusya-Avrasya’nın gerçek yönetim mekanizması tabii olarak "Avrasyacı seçimi”nin mantığına meyil olacaktır.
- Demosi
Batılı demokrasi, Atik Atina ve birçok yüzyıl sonra Ä°ngliterra adalarının koÅŸullarında oluÅŸmuÅŸtur. Bu tür demokrasi, Avrupa’nın belirli bir “geliÅŸme yatağının” özelliklerini taşıyor. Bu "demokrasi" evrensel ölçüdü olamaz. DiÄŸer “geliÅŸme yatakları” milletlerin siyasi yönetimine baÅŸka ÅŸekillerde katılmasını öngörüyorlar. Onlar, gerek ÅŸekil olarak, gerekse de içerik olarak Avrupa modelinden farklıdır. Rusya-Avrasya için Avrupalı “liberal demokrasi” normlarının kopyalanması manasız, imkansız ve zararlıdır. Rusya’da halkın siyasal yönetime katılma ÅŸekli için baÅŸka bir terim denmeli kullanılacaktır: “demosi” (rumca “demos” – halk). Bu katılma ÅŸekli, hiyerarÅŸiye aykırı deÄŸil, parti-parlamento yapılarında da biçimlendirilmemelidir. "Demosi" yapısında yerel ÅŸuralar, bölgesel ve milli (küçük milletler halinde) meclisler bulunur. "Demosi" toplumsal özyönetim, köylülerin cemaati esasında geliÅŸiyor. "Demosi" örneÄŸi olarak, Moskova Rusya’sında Kilise imamının cemaatla seçilmesi gösterilebilir. Demokrasi formal olarak otokrasinin karşıtlığı olduÄŸu halde, "Avrasya demotisi" tam olarak “Avrasya otoriterizmi” ile uyuÅŸabilir.
2. Avrasyacılık fikrinin geliÅŸmesi açısından Lev N. Gumilöv eserleri.
Lev Nikolayeviç Gumilöv (1912 — 1992), ünlü Rus ÅŸair Nikolay Gumilöv’ün ve ÅŸaire Anna Ahmatova’nın oÄŸludur, etnografyacı, tarihçi ve felsefecidir. Asya’ya birkaç bilimsel seferlerin mensubudur. Birkaç defa tutuklandı. 2. Dünya savaşında savaÅŸtı. 1965’te “Tarihsel coÄŸrafi konusu” adlı bir eser yayılmıştır. Bu eserde ilk defa “etnos” teorisi açıklanmıştır. 1976'da “Etnogenez ve Dünya biosferi” kitabını bitirmiÅŸtir. 1989’da “Eski Rusya ve Ulu Ä°step” kitabı basıldı. 1992’de vefat etti.
Kalmuk-Avrasyacı E. Hara-Davan’ın “Cengiz Han serdar olarak” adlı kitabı ve P.S. Savitskiy’nin kitapları Gumilöv’e çok etkilemiÅŸtir. L. Gumilev eserlerinde Avrasyacılığın ana tezleri geliÅŸtirilir. YaÅŸamının sonunda kendisine “son Avrasyacı” adını vermiÅŸtir.
Gumilöv teorisinin ana fikirleri:
— Avrasyacılık idealizminin geliÅŸmesi olan “pasiyonarlık” teorisi; Gumilöv, Avrasyacıların ana tarihsel ve metodolojik fikirlerle mutabıktı. Fakat onların içinde kendisi için en önemli suale cevabı bulamıyordu: etnoslar (milletler) arasında olumlu veya olumsuz komplimenterliÄŸin sebebi nedir? (komplimenterlik, Gumilöv ile icat edilen terim; bir milletin düÄŸer millete ve kültürüne karşı doÄŸal olarak gösterdiÄŸi sempati veya antipatidir). Onun fikrine göre etnoslar, doÄŸal teÅŸekkül oldukları için uzaydan gelen “enerjik itkilerine” maruz kalıyorlar. Bu itkiler “pasyonarlık efektinin”, yani yüksek etkinliÄŸin, aşırı gerilmenin sebebi oluyor. Bu durumlarda etnosların “jenetik mütasyonları” oluyor ve sonucunda özel mizaçlı ve üstün istidatlı insanlar, “pasyonariler” doÄŸuyorlar. Onlar da yeni etnosların, kültürlerin ve devletlerin kurucuları oluyorlar.
— DoÄŸu göçmen imparatorlukların eski tarihine önem verilmesi ve Eskiçağın en büyük kültürlerle eÅŸit olan, fakat haksız olarak unutulmuÅŸ Eski Avrasya milletlerinin (Hunlar, Türkler, MoÄŸollar v.b.) muazzam kültürel mirasının keÅŸfedilmesi;
— ”etnik komplimentrliÄŸi” teorisinde Türksever yaklaşımının geliÅŸtirmesi.
Etnos zaten, tarihsel kaderi esasındaki insanların her hangi topluluÄŸu, kollektiftir: millet, halk, ulus, kabile, soylar birliÄŸi. Her etnosun baÅŸlangıcı ve sonu vardır. O doÄŸar, büyür, yaÅŸlanır ve ölür. Aynı zamanda her hangi etnos, her hangi millet “tek başına yaÅŸamaz”. Etnoslar arasında çeÅŸitli etnik iliÅŸkiler oluÅŸyor. Bu iliÅŸkilerin karakteri, komplimenterliÄŸin olup olmamasına, sempatiye veya antipatiye baÄŸlıdır. Mesela, bir tarafta Ruslar ve diÄŸer tarafta Türkler ile MoÄŸollar arasında komplimenterlik kolayca meydana geliyordu, Avrupalılarla ve özellikle Katoliklerle ise, bu iÅŸ çok zordu. Gumilöv, "Bizim ecdatlarımız Büyük Ruslar (“Velikorossı”; Küçük Ruslar, “Malorossı” – ÅŸimdiki Ukraynalılar, Beyaz Ruslar – Beyaz Rusyalılar) 15., 16., 17. yüzyıllarında kolayca ve hızlıca Ä°dil, Don ve Ob nehirlerinin bölgelerinde yaÅŸayan Tatarlarla ve Buryatlarla karışıyorlardı, onlar da Rus kültürünü benimseyordu. Büyük Ruslar kendileri, kolayca Yakutlar arasında eriliyordu, yakutlaşıyordu, ve her zaman dostça Kazak ve Kalmuklarla temasa geçerlerdi. Ruslar, evlenip sorunsuz olarak Orta Asya’da MoÄŸollarla beraber yaşıyorlardı. MoÄŸollar ve Türkler de 14.-16. yüzyıllarında Merkezi Rusya’da Ruslarla birlikte yaşıyorlardı", diye yazıyor. Dolayısıyla Moskova Rusya’sının tarihi Rus-Tatar etnik iliÅŸkilerden ayrı, Avrasya kıtasının tarihinden ayrı olarak incelenmez.
3.Yeni Avrasyacılığın çıkması: tarihsel ve toplumsal koÅŸulları
Sovyet paradigmasının krizi
XX yüzyılın 80 yılları ortasında Sovyet toplumu rabıtalı ve eÅŸdeÄŸerli bilinci kaybetmeye baÅŸladı. Sovyet bilincinin modelleri yıkılıyordu. Toplum yön tayinini kaybediyordu. Herkes deÄŸiÅŸimin gereÄŸini duyuyordu, fakat bu duygu karışıktı, hiç kimse ne gibi deÄŸiÅŸiklikler olmalı anlamıyordu. O dönemde az anlaşılır ayrım çizgisi peyda oldu: "progres kuvvetleri" ve "irtica kuvvetleri", "reformcular" ve "gericiler". Mesele ÅŸu ÅŸekilde formüle edilmiÅŸtir: bir taraf “Sovyet sisteminde kriz vardır” ısrar ediyordu, diÄŸer taraf “her hangi kriz yoktur” diye cevap veriyordu. Herkes gayet sahte olan bir problem etrafında döndüÄŸü için “reformların içeriÄŸi”, onların hareket yönü hakkında kimse fazla düÅŸünmüyordu. Reformların baÅŸka tarihsel aÅŸamalarla iliÅŸkisiyle ilgili hiç kimse düÅŸünmüyordu. Çok manidardır ki, “irtica” ve “reform-karşı” güçleri eskiden marksizm ve sovyetizm esasındaki rabıtalı ideolojik sistemini kaybedip gerçekte “reformlara” karşı inanmış olarak deÄŸil, süredurumlu olarak çıkıyordu.
Batılı modellere düÅŸkünlük
Bu durumda “reformlar” terimi kendiliÄŸinden “liberal demokrasi” ile eÅŸanlamlı oldu. Sovyet sisteminin krizi olayından çok aceleci (gerçekte de hiç muhakkak olmıyan) bir sonuç çıkarıldı: Batı modeli kesinlikle üstünmüÅŸ, ona taklit etmek gerekiyormuÅŸ. Teorik olarak bu durum o kadar açık deÄŸildi, çünkü “ideolojilerin haritasında” çok çeÅŸitlili seçimler var, sosyalizm-kapitalizm, VarÅŸava paktı - NATO gibi ilkel ikiciliÄŸi yok. Fakat tam olarak ilkel ikili mantık galip çıktı. “Reformcular” kayıtsız ÅŸartsız olarak Batı savuncuları oldular ve onun mantığını ve yapısını hızlıca öÄŸreniyolardı. “Reformların muhalifleri” ise son dönem tipi Sovyet yaÅŸama tarzının savuncuları oldular, fakat bu yaÅŸama tarzının mantığı ve yapısı kendilerinden de gittikçe kaçıyordu. Böyle dengesiz durumda Batıcı reformcuların tarafında enerji potansiyeli, yenilenme ruhu, deÄŸiÅŸikliklerin beklemesi, yaratıcı itkisi, perspektif vardı. “Ä°rtica” için ise süredurum, görenekçilik, alışılmış ve tanınmışın taraftarlığı kalmıştır. Asıl bunun gibi psikolojik ve estetik ortamda Batılı liberal demokrasi Rusya’da 90 yıllarında galip çıkmıştı. Gerçi açık ve bilinçli seçim yapmak imkanı hiç kimseye verilmemiÅŸtir. 80’ler sonunda batıcılık ve liberal demokrasi Rusya’da kimseye sezdirmeden, çok umumi ve belli olmıyan “reformlar” sloganıyla oturtulmuÅŸtur (ne gibi reformlar olacak ta açıklanması yoktu). “Reformcuların” bir kısmı için o bilinçli hilekârlıktı, insanların çoÄŸunluÄŸu ise dalavere olmuÅŸtu.
Devletin dağıtılması
“Reformların” neticesinde Sovyet devletinin parçalanmıştır ve SSCB artığı olan Rusya da parçalanmaÄŸa baÅŸlamıştır. Sovyet sistemi ve “Sovyet zihniyeti” harap oldukça yeni milli ve tarihsel ÅŸartlarına adapte edilen yeni bir sistem ve yeni bir zihniyet kurulmuyordu. YavaÅŸ yavaÅŸ olarak Rusya’ya ve Rus millî tarihine spesifik bir yaklaşım oluÅŸmuÅŸtur: Rusya’nın geçmiÅŸi, bugünü ve geleceÄŸi Batı açısından deÄŸerlendirilmeleri kabul ediliyordu. Rusya dışsal, yabancı bir ÅŸey gibi olmuÅŸ (“bizim ülke” yerinde “bu ülke” – “reformcuların” tipik bir deyimidir). Bu Rusya’dan Batıya deÄŸil, Batı’dan Rusya’ya bakış idi. Bu durumda tabii ki, “reformcuların” teorisinde bile Batılı mekanizmalar, devletin millî yapısının yaratılması ve kuvvetlendirilmesi için deÄŸil, fakat ne kaldıysa, onun da yıkılması için kullanılmıştır. Devletin yokedilmesi, “reformların” tesadüfi bir neticesi deÄŸildi, fiilen stratelik amaçlarından biriydi.
Sovyet sonraki şartlarda Batı karşıtı (antiliberal) muhalefetin doğuşu
“Reformlar” geliÅŸince ve derinleÅŸince (1989-90) “milli-yurtsever muhalefeti” oluÅŸmaya baÅŸladı. Onun kapsamında “Sovyet muhafazakarları”, “reformların” hayal kırıklığına uÄŸramış veya onların “devlet yıkıcı yönünü anlamış olan” bazı “reformcular”, daha “perestroyka” (Gorbaçov reformları) zamanında meydana gelen ve komünist olmıyan biçimde devletçilik duygularını teÅŸkil etmeye çalışlan yürtsever hareketinin bazı temsilcileri (Ortodoks, monarÅŸist, milliyetçi v.b.) vardı. Ciddi olarak gecikerek, her hangi dış stratejik, entelektüel ve maddi desteÄŸi olmadan karmakarışık ve kaotik olarak Sovyet sonraki yurtseverlik anafikir modeli oluÅŸmaya baÅŸladı.
Yeni Avrasyacılık
Yeni Avrasyacılık ideolojik ve politik olayı olarak bu ÅŸartlarda meydana çıktı ve yavaÅŸ yavaÅŸ süredurumlu sovyetizm (Rusya Federasyonunun Komünist Partisi - KPRF, Rusya Komünist Ä°ÅŸçi Partisi - RKRP, “Çalışan Rusya” hareketi), marjinal monarÅŸizm ve belirsiz milliyetçilik (Rusya Liberal Demokratik Partisi - LDPR) ile beraber Sovyet-sonraki yurtsever fikrinin ana akımlarından biri oldu.
4. Yeni Avrasyacılığın ideolojisinin gelişim aşamaları ve yan akımları
1. aÅŸama (1985-90) “SaÄŸcı Yeni Avrasyacılık”milliyetçi-muhafazakarlık hareketi içinde.
Bu aÅŸamada, komünist olmıyan yurtsever çevrelerinde “saÄŸcı Yeni Avrasyacılık” oluÅŸmaya baÅŸladı. O asrın polemiÄŸi içinde bu akım liberal reformcular tarafından ÅŸiddetle eliÅŸtirildi, komünist yöneticiler tarafından da desteklenmemiÅŸtir. Bu gruplara karşı iktidarın ve medyanın davranması aşırı negatifti, onun için onların imajı çok tahrif edillmiÅŸti. Aynı zamanda bu grupların bazı projeleri, ilken “aşırıcı” gözüküp, en yakın zamanda da tam olarak “politik-correct” daireler tarafından yerine getirilmiÅŸti. 80. yılların sonunda, Moskova’da 1930’larında komünistler tarafından patlatılmış olan Masih Kurtarıcı kilisesinin yeniden kurulması, her tarafta eski kiliselerin açılması, Çar 2. Nikolay ailesinin azizleÅŸtirmesi, inkilâp önceki dini ve monarÅŸist kültürünün canlandırılması, okullarda Rusya tarihinin Sovyet marksist-maddecilik görüÅŸünden dışında öÄŸretimi, orduda “alay papazlarının” pozisyonunun konması ile ilgili v.s., milliyetçi yurtseverlerin teklifleri protesto kasırgasıyla karşılaşıyordu. Böyle “muhafazakar” eÄŸilimleri hem reformcular, hem Sovyet gericiler tarafından mutabakat halinde “faÅŸizm” olarak damgalanıyordu. Böyle olmakla beraber bütün bunlar herkesçe kabul edilip çok kısa zamandan sonra gerçekleÅŸti. Fakat bu teklifleri veren gruplara yaklaşım süredurumlu olarak ÅŸu ana kadar deÄŸiÅŸmemiÅŸtır. Bu ortamda “milliyetçi-muhafazakar” hareketi kapsamında “Yeni Avrasyacılık” grupları oluÅŸmaya baÅŸladı.
1989’da “Sovetskaya Literatura” dergisinde ilk yeni avrasyacı yazıları çıkmaya baÅŸladı (Aleksander Dugin "Proleter asrının sonu"). “Rusya Kıtası” (1989) edebiyat yıllığı basılıyor, A.Dugin’in “Rusya Kıtası”, “Avrasya bilinçaltısı” v.b. makaleleri çıkıyor. Ä°talya’da A.Dughin "Continente Russia" (1989) ve Ä°spanyol’da A.Dughin "Rusia: Misterio de Eurasia" (1990) kitapları basılıyor.
Aynı zamanda Rusya’da ananeciliÄŸin (tradisyonalizm’in) klasiklerinin ilk kitapları basılıyor. 1990’da A.Dugin’in ayrıntılı komenterlerle Rene Guenon “Modern Dünya Krizi”nin 1. baskısı ve ananecilik felsefesinin esaslarını anlatan A.Dugin’in “Mutlak yolları” kitabı çıkıyor.
Bu dönemde Yeni Avrasyacılığın “saÄŸcı-muhafazakar” özelliÄŸi var, onun Ortodoks-monarÅŸist, “yürtsever-milli” elemanları önemlidir. “Sol” ideolojisi Avrasyacılar tarafından sert olarak tenkit ediliyor. Bu aÅŸamada Dugin’le birlikte Geydar Cemal da “Avrasyacı” oluyor. Daha sonra Geydar Cemal “Ä°slamizm” için “Avrasyacılığı” terk etmiÅŸtir. Lev Gumilöv ve takipöileriyle bu yıllarda direk olarak temas kurulmamıştır. ”Yeni Avrasyacılık” geliÅŸmesinin bu döneminde daha çok metafizik, felsefi, dini araÅŸtırmalar, konferanslar, yayınlar yapılıyor. Ana vurgusu ananeciliktedir.
2. aşama (1991-1993) Yeni Avrasyacılık yurtsever muhalefetine yaklaşıyor.
Komünistler ve muhafazakarlar zor ideolojik durumda kalarak acilen alternatif bir ideolojiyi arıyorlardı. 1991’deki baÅŸarısız darbeden sonra komünistlerin lideri Gennadiy Züganov ile Dugin birbirine yakın oldular. “Den” gazetesinin baÅŸyazarı Aleksander Prohanov bazı avrasyacı fikirlerini Züganov’a iletiyor. YavaÅŸ yavaÅŸ “kızıl-beyaz” (kömünist-monarÅŸist) muhalefeti oluÅŸuyor (hakaretli olarak “kahverengi-kızıl“ deniyordu). BaÅŸlangıçta iÅŸbu ittifakın ideolojisi “Milli Savunma Cephesi”nin ideolojik platformu oluyor, sonra da KPRF programının tabanı oluyor. Ä°ÅŸbu garip ittifakkın gerçekleÅŸtirilmesi imkan saÄŸlayan esas asıl Avrasyacılık fikirleridir. Yeni Avrasyacıların dairelerinde ise bu dönemde ilk aÅŸamada yer alan “antikömünizm” izafi olarak yeniden gözden geçiriliyor, “Sovyet dönemi” de tarihsel “milliyetçi-bolÅŸeviklerin” (“smenovehovtsı”) ve “solcu Avrasyacıların” ruhu içinde deÄŸerlendiriliyor.
Bu dönemde yurtsever gazete ve dergilerinde (“Den”, “NaÅŸ Sovremennik”, “Sovetskaya Rossiya”) jeopolitik, kutsal coÄŸrafi, ananecilik, muhafazakar devrimiyle ilgili birçok makale ve kitap çıkıyor (A.Dugin “Büyük Kıtalar Savaşı”, 1992). Bu zamanda Yeni Avrasyacılık pek hızlı geliÅŸiyor, büyük sayıda ilgili yayınlamalar, seminerler, konferanslar, yuvarlak masalar, sempozyumlar, tartışmalar v.s. yer alıyor. Avrasyacılık akımı etrafında, görülmiyen bir aks etrafında gibi, ciddi siyasal projeler kuruluyor.
Moskova’ya bu yıllarda Avrupa’dan “yeni saÄŸcıların” teorikçileri geliyorlar (Allen de Benois, Robert Stoykers, Jean Tiriar, Klaudio Mutti, К. Terrachano, M. Battara v.b.). Bu modern Avrupa fikrinin muhafazakar akımı, Yeni Avrasyacıların araÅŸtırmalarıyla rezonans ediyor. Avrupalı “yeni saÄŸcılar” (Ä°ngiliz-Saksonların tersine) muhafazakar deÄŸerlerini toplumsal hareketlilikle, öncülükle birleÅŸtiriyor, solcu ekonomik modellerine sempati duyuyor, onlarda antikomünizm hiç yoktur, Rusya’ya da olumlu bakıyorlar. Yeni Avrasyacıların bu dairelerle gerçekleÅŸtirilen yoÄŸun diyalog, ciddi olarak onların fikir bagajını zenginleÅŸtiriyor. Avrupalı “yeni saÄŸcıları” laboratuvarlarında geliÅŸtirilen yeni jeopolitik, toplumsal, sosyolojik, politolojik, felsefi, dini, bilimsel, ekonomik teorileri inceleniyor. “Yeni saÄŸcılar” komünist dairelere de etkileyorlar (katıldıkları ortak seminerlere G.Züganov, Y.Ligaçov, V.Çikin ve baÅŸkalar katılıyorlar).
Aynı zamanda Geydar Cemal Avrasyacılıktan ayrılıyor, tam olarak islamcılık dini-siyasi hareketlerine katılıyor, Tacikistan’da kanlı iç savaşını açan “Ä°slam Uyanış Partisinin” aktivisti oluyor, Kafkasya’nın “salafi” (“vahabbi”) dairelerine giriyor.
Yeni Avrasyacılık yurtsever muhalefetinde ve aydın kesimde gittikçe yaygın oluyor. Çok manidardır ki, bu dönemde ilk kere Avrasyacılığı liberal demokratik ÅŸekline uydurma deneme yapıldı. Bazı ılımlı “demokratlar”, “demokratik avrasyacılık” projesini çıkarmaya çalışıyorlar (G.Popov, S.Stankeviç, L.Ponomarev). Bunun sebebi, terimlerin yanlış kullanılması oldu. Ünlü insan haklarının savuncusu A.Saharov da Avrasya hakkında konuÅŸuyordu, fakat felsefi, siyasi ve jeopolitik manasında deÄŸil, yalnızca coÄŸrafik anlamında Avrasya kelimesini kullanıyordu. Gerçek Avrasyacılıkla hiç alakası yoktu, Saharov kani bir “atlantist” idi. “Avrasya” kavramı Saharov tarafından pragmatik olarak antikömünist propagandasında kullanılıyordu. SSCB’nin tam yıkılması o zamanlarda inanılmaz bir ÅŸey görülüyordu. Onun için Saharov SSCB’nin yalnızca coÄŸrafik ve hukuki bir bütünlük olarak saklanılmasını, ama Sovyet ideolojinin kaldırılmasını talep ediyordu. 20. yüzyılın baÅŸlangıcındaki Avrasyacılık veya Yeni Avrasyacılıkla bunun hiç alakası yoktu. “Demokratik Avrasyacılar” aynı fikri kullanmaÄŸa çalışıyorlardı. Sovyet sisteminin çok hızlı bir ÅŸekilde yıkılması, eski Sovyet topraklarında aşırı milliyetçilik ve arkaik muhafazakarçılık ocaklarını doÄŸuracak diye endiÅŸe ediyorlardı. Bu yaklaşımın belli bir “sosyal demokratik” özelliÄŸi vardı. Aynı taraftan “demokratik avrasyacılığa” “Gorbaçov Vakfı”nın bazı aktivistleri katılıyordu (mesela, G.Åžahnazarov). Yalnız bu akımın ciddi teorik ve pratik geliÅŸmesi olmadı.
Çok önemlidir ki, 1993’te Moskova’da Parlamentonun ateÅŸe tutulmasından biraz önce Parlamento baÅŸkanı R.Hasbulatov ve Anayasa Mahkemesi baÅŸkanı V.Zorkin “Den” gazetesine verilen mülakatında dediler ki, onlar “Dugin-Prohanov-Züganov” anlamında “Avrasyacılık” taraftarlarıdır.
Kendi “Avrasyacılığı” hakkında o zaman O.Lobov, O.Soskovets, S.Baburin gibi politikacılar da bahsederlerdi.
1992-93’te “Elementı. Avrasyacılık yorumu” teoretik dergisinin ilk üç sayı yayınlanmıştır. Bu dergide Yeni Avrasyacılığın teoretik esasları açıklanıyor, jeopolitik, ananecilik ve “yeni saÄŸcıların” teorileri ile ilgili birçok yazılar ve tercümeler basılmıştır.
Aynı zamanda yüksek okullarında jeopolitik ve Avrasyacılık esaslarının öÄŸretimine baÅŸlanır.
3. aşama (1994-1998) Yeni Avrasyacılığının gelişmesi
1993 yılında milli-yürtsever muhalefetinin ciddi bir yenilgisinden sonra Yeni Avrasyacılık bağımsız siyasi bir akım olarak hareket etmeye baÅŸlıyor. Bir ciddi sonuç çıkartılıyor: Yeni Avrasyacılık fikirleri milli-yurtsever siyasetinin genel akımında çok pragmatik ve parça parça olarak kullanılıyor (KPRF, LDPR ve diÄŸerler). Bu durum muhakkak makbul deÄŸildi. Avrasya Projesinin tam ve saÄŸlam olarak yerine getirilmesi için bu kuvvetler muktedir deÄŸildir.
Bu durumda Yeni Avrasyacılar esas gayretlerini ana teorik yönlerinin (jeopolitik, tarih felsefesi, din araÅŸtırmaları) daha ayrıntılı geliÅŸtirmesinde topluyorlar. Bu senelerde A.G.Dugin’in ana çalışmaları yayınlanıyor: “Konspiroloji” (1994), “Muhafazakar inkilabı” (1994), “Avrasya misterileri” (1996), “Hayırlı Haberin MetafiziÄŸi” (1996), “Jeopolitik esasları. Rusya’nın jeopolitik geleceÄŸi” (1997), “Proleter Tampliyerleri” (1997). Ayrıca “Agraf” basım evinde A.G.Dugin komenterlerle birlikte N.S.Trubetskoy, G.V.Vernadskiy, N.N.Alekseyev, P.N.Savitskiy kitapları basılmıştır (1995-1998).
1996’dan itibaren Yeni Avrasyacılar Ä°nternet’te de faaliyetlere baÅŸlıyorlar. “Arctogaia” adında bir Avrasyacı felsefesel portal yapılıyor — www.arctogaia.com.
Bu dönemde doÄŸrudan doÄŸruya ve dolaylı olarak “Avrasyacılık” konuları KPRF, LDPR, NDR (“NaÅŸ Dom Rossiya” – yani sol, saÄŸ ve merkezci partilerin) programlarında çıkıyor. Avrasyacılık hakkında basında yazılarınsayısı zaten çoÄŸuluyor. Önemli bir detay: Avrasyacılık mirasına ancak tarihi deÄŸer verilir. Hiç kimse avrasyacılığı aktüel bir ideoloji, felsefe, politoloji ve tarihi yöntem olarak kullanmak niyetinde deÄŸildir.
Aynı zamanda milliyetçiler, Ortodoks “fundamentalistler” ve aşırı komünistler tarafından “Avrasyacılığın” tenkidi artıyor. Yurtsever hareketi içinde Avrasyacılık ile ilgili üç yaklaşım oluÅŸur: bu ideolojinin benimsemesi (Yeni Avrasyacılar kendileri), bazı fikirlerin alınması (KPRF, LDPR), Avrasyacılığın sert bir ÅŸekilde reddedilmesi (aşırı komünistler ve solcular, Ortodoks-monarÅŸist aşırı saÄŸcılar, “yurtsever-demokratlar” (S.E.Kurginian vb.).
Aynı zamanda пукюул Avrasyacılığında inkâr edilen, Aydınlıkçı elemanlarla karıştırılmış ve yumuÅŸatılmış “akademik” Yeni Avrasyacılık çıkıyor (prof. A.S.Panarin). Bu akım Batı karşıtı, antiliberal, antiglobalist pozisyonların istikametine geliÅŸiyor. A.S.Panarin’in esas eserleri bu zamanda basılıyor.
Bu dönemde rusofobinin çeÅŸitli renklerine boyalı Avrasyacılığın Türkçülük-Turancılık görüÅŸünün esas akımları oluÅŸuyor. Klasik Avrasyacılık mirasından yalnızca gerçekte orada mevcut Türkseverlik alınıyor, fakat onunla birlikte Panturanizm ve federal merkezinden azami serbestliÄŸe hevesi vardır. Manidardır ki, Tatarstan’da Avrasyacılığı eski TOS (Tatar Toplumsal Merkezi) ideologları geliÅŸtiriyor. TOS ise, anti-Rus milliyetçi bölücü bir örgütüydü.
Kazakistan’da “Avrasyacılığın” baÅŸka bir modeli oluÅŸuyor. Bu modelin taşıyıcısı olarak BaÅŸkan Nursultan Nazarbayev çıkıyor. Bir taraftan o Türk dünyasıyla yakınlaÅŸmak, diÄŸer tarafta da Moskova ile birleÅŸmek niyetlerini gösteriyor. Bununla ilgili olarak çok önemli bir olay oluyor: Kazakistan’ın yeni baÅŸkentinde Astana’da L.N.Gumilöv namına Üniversite açılıyor.
Bu senelerde bazı Yeni Avrasyacılar aşırı solcu gençlik siyasi bir proje ÅŸeklinde (“Smenovehovstvo” ve N.Ustrialov fikirlerinin ruhunda) NBP partisinin (Milli BolÅŸevik Partisi) kurulmasına, “Limonka” gazetesinin yapılmasına katılıyorlar. Amacı, Rus gençliÄŸine (kaybedilen nesline) Batılı olmıyan, yerel yaratıcılık özanlatının teklifidir. 1996-97’de NBP hızlıca yozlaşıyor. NBP, estetik-entelektüel bir akımdan “siyasi külhanbeylik” hareketine dönüyor. Yeni Avrasyacılar onlarla iliÅŸkilerini kopararak tam olarak bağımsız siyasal bir hareket oluyorlar.
4. aÅŸama (1998-2001) Yeni Avrasyacılık merkezi siyasi pozisyonuna geliyor, yan politik kültür ve parti akımlarından ayrılma süreci bitiyor, bağımsız bir akıma dönüyor. (“Arctogaia”, “Yeni Üniversite”, “Yevraziyskoye Vtorjeniye”).
Bu dönemde Yeni Avrasyacılar, somut siyasi ve uluslararası olaylar için jeopolitik yöntemlerin uygyulanması ile ilgili ayrıntılı olarak araÅŸtırmaları yapıyorlar. JeopolitiÄŸin bazı teoretik açılarının incelenmesiyle birlikte onun daha somut uygulama ÅŸemaları hazırlanıyor.
Dini alanda bu aÅŸamada Rus OrtodoksluÄŸu içinde “eski din” (Starıy Obriad) mirasının derin araÅŸtırmaları yapılıyor. Rus Starıy Obriad’ın bütün milli tarih mantığına temel öneminin taşınması için fikir oluÅŸuyor.
Siyasette bu aÅŸamada tam olarak merkezi pozisyonlarına geçiliyor. Y.Primakov’a destek veriliyor. 1998’de Yeni Avrasyacıların lideri A.G.Dugin, Duma (Rusya Parlamentosu) baÅŸkanı G.N.Seleznöv’un müÅŸaviri oluyor.
1998'de A.Dugin'in “Yolumuz” adlı broÅŸürü yayınlanıyor, ikinci baskısı “Avrasyacı Yol” olarak çıkıyor (2002). Hem esas konularla, hem de ayrı somut konularla ilgili olarak, “Zavtra” gazetesinin KPRF’li ve zaman zaman aşırıcı pozisyonu ile Yeni Avrasyacıların pozisyonu arasındaki mesafe arttığına raÄŸmen, “Yevraziyskoye Vtorjeniye” (Avrasyacı saldırı) “Zavtra” gazetesinin daimi eki olarak çıkıyor. 2001’de “Russkaya VeÅŸç” (“Rus bir ÅŸey”) iki ciltli A.DuÄŸin’in kitabı yayınlanıyor. Bu kitapta çok çeÅŸitli alanlarda Avrasyacı yaklaşım gösteriliyor: politoloji, ekonomi, din tarihi, edebiyat eleÅŸtirisi, plastik sanatlar bilimi, jeopolitik, sosyoloji v.b. Bir sürü yazı ve mülakat gazetelerde çıkıyor: “Nezavisimaya Gazeta”, “Moskovskiye Novosti”, “Literaturnaya Gazeta”. 1998’de Dugin “Radyo 101”de "Finis Mundi" adında müzik-felsefesel programların serisini yapıyor; 1998 – 1999’da “Svobodnaya Rossiya” radyosunda Yeni Avrasyacılıkla ilgili haftalık bir saatlik programı yapıyor.
2000’de A.G.Dugin Yeni Avrasyacılık paradigmasını yan politik projesine sokma son denemeyi yapıyor. “Rossiya” adında sol-merkez politik projesinin teoretik programının hazırlanmasına aktif olarak katılıyor (Hareket lideri G.Seleznöv), baÅŸlangıçta Hareketinin Merkez Kuruluna giriyor. G.N.Seleznöv Avrasyacılığa sempati duyduÄŸu halde bu giriÅŸimin ciddi siyasal sonuçları çıkmıyor. Bu andan itibaren “Rossiya” hareketinin kuruluÅŸ zamanında Yeni Avrasyacılık yapısı daha biçimli esasında organize edilip, bağımsız siyasal bir örgüt olarak hareket etmeye baÅŸlıyor.
Vladimir Putin BaÅŸbakan vekili olunca Yeni Avrasyacılar tam destek gösterdiler. Merkezcilik eÄŸilimi güçlendiriliyor. Çok senelik ve yoÄŸun muhalefetle iÅŸbirliÄŸi neticesinde ciddi bir sonuç çıkartılmıştır. Bugünkü muhalefetin tam olarak tarihsel perspektifi yoktur. Avrasyacılık rotası bugünkü koÅŸullarda yalnızca evrimsel olarak yerine getirilebilir, onun devrimci formatı yoktur, diye kanaate geliyorlar (önceki aÅŸamalarda Avrasyacılığın devrimcilik formatında uygulanması mümkün görünüyordu).
2001’de Putin’le ilgili Avrasyacıların beklentileri gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir: “Gümrük birliÄŸi” ülkelerinin baÅŸkanlaryla beraber Putin BiÅŸkek’te “Avrupa-Asya Ekonomik BirliÄŸini” kurdu. Ayrıca Bruney’de BaÅŸkan Putin ciddi bir açıklama veriyor: “Rusya — Avrasya ülkesidir".
2000’de Ä°slamist Vahhabi gruplar tarafından Avrasyacılık ideolojisinin ele geçirme ilk teÅŸebbüsler oluyor (Abdul Vahid Niyazov). 2001’de “Rusya Avrasyacılık Partisi” sahte bir partinin organizayonuyla ilgili beyan ediliyor. Aynı zamanda Geydar Cemal, aşırı islamizm açısından “Avrasyacılığı” tenkit ediyor.
5. aÅŸama (2001-2002) “Radikal Merkez” pozisyonlarında “Avrasya” Rusya Toplumsal Siyasal Hareketinin kurulması. Rusya Federasyonu Devlet BaÅŸkanı V.V.Putin’i destekleyen açıklama
2000 Ekiminde Yeni Avrasyacılar kesin olarak hareketlerine “Avrasya” Bütün Rusya Siyasal Toplumsal Hareketi (OPOD) olarak resmi hukuki durumunun kazandırılmasıyla ilgili karar alıyorlar. 2001 Ocağından itibaren bu karara göre organizasyon iÅŸlerine girildi.
21 Nisan 2001’de Moskova’da OPOD “Avrasya” kuruluÅŸ kongresi yer alıyor. Merkezi Müslümanlık Diyanet Kurulunun başı Åžeyh’ül-Ä°slâm Talgat Tacuddin “Avrasya”ya katılıyor. OPOD “Avrasya” merkezî yönelimi (Radikal Merkez) hakkında ve Rusya Federasyonu BaÅŸkanı V.V.Putine destek verilmesi hakkında beyan eder.
2001 Mayısta OPOD “Avrasya” resmi olarak Adalet bakanlığında kaydedildi. “Yevraziyskoye Obozreniye” gazetesi daimi olarak yayınlanmasına baÅŸlıyor.
2001 Haziranda Moskova’da (President-Hotel) OPOD “Avrasya” “Ä°slamın tehlikesi veya Ä°slama tehlike?” adında bir uluslararası konferansı organize ediyor. Bu konferansta ayrıntılı olarak ananeli Ä°slamın (Rusya’ya ve Avrasyacılığa uyumlu olan) ve fikri ve jeopolitik olarak terör kaynağı olan, Rusya karşı bölücülük yıkıcı politikasını uygulayan radikal Ä°slamizm arasında aykırılık gösterildi. Konferans süresinde “Al-Kayeda” örgütlerine, Bin Laden’e, “Taliban” hareketine özel dikkat çekiliyor, bu aşırı hareketin Rusya’da dalları ile ilgili bilgi açıklanıyor.
2002’de “Agraf” basıneviyle birlikte Avrasyacılık klasiÄŸinin yayınlanması devam ediliyor. E.Hara-Davan (“MoÄŸol Rusyası”) ve Y.Bromberg (“Yahudiler ve Avrasya”) kitapları A.Dugin’in ve baÅŸka Avrasyacıların (mesela, Ä°srail’li Yeni Avrasyacı A.Eskin’in) komenterleriyle basılıyor. 2001 Aralığında OPOD “Avrasyanın” politik partisi olarak yeniden düzenlenmesiyle ilgili karar alındı. Bu karar resmi olarak 1 Mart 2002’de Moskova’da “President Hotel”de OPOD “Avrasya”nın Politik Kurulunun geniÅŸletilmiÅŸ toplantısında alınıyor.
Bu dönemde “Avrasyanın” teoretik kitapları yayınlanıyor — “Avrasyacılık: teoriden prakiÄŸe”, “Avrasyacı görüÅŸü”, “Terör jeopolitiÄŸi”, “6. Dünya Rus Milli Sobor’un (Camia’sının) yazıları”, “Avrasya Yolu” v.b.
Hareketin bölgesel bölümlerinin ve üyelerinin sayısı artıyor. Bölgesel bölümlerinin bazılarında kendi Ä°nternet siteleri ve gazeteleri var, hem teorik, hem pratik siyasi faaliyetleri gerçekleÅŸtiriyorlar.
6. aÅŸama (2002) “Avrasya” siyasal partisinin kurulması
30 Mayıs 2002’de Moskova’da, Sviato-Danilov manastırında “Avrasya” Siyasi Partisinin KuruluÅŸ kongresi yapıldı. “Program” ve “Tüzük” kabul edildi, parti lideri (A.G.Dugin) ve Politik kurulu üyeleri seçildi.
5. Yeni Avrasyacılığın esas felsefe kavramları
Yeni Avrasyacılık, teorik olarak bu hareketin klasik prensiplerinin nitelikçe yeni bir tarihsel dönemde candırılması ve bu prensiplerin ideolojik ve politik programın temeline dönüÅŸtürülmesidir. Avrasyacılık klasiÄŸinin mirası, Sovyet-sonraki dönemde fikri (siyasi) mücadele için silah olarak, “kızıl-beyaz” bölünmesi ötesinde “entegrasyon yurtseverliÄŸi” için manevi ve siyasi temel olarak kabul edili. Bu ideolojik, fikri ve siyasi güncelleÅŸmesi, Yeni Avrasyacılığı, geçmiÅŸ dönem Avrasyacılığın toplumsal ve tarihsel özelliklerini araÅŸtıran tarihçi iÅŸinden prensip olarak fark ettiriyor. Avrasyacılığın “arkeolojisi” ve biblioÄŸrafyası ile, bir de tarih bilimi çerçevesinde Lev Gumilöv teorisinin geliÅŸtirmesiyle çeÅŸitli gruplar uÄŸraşıyordu (Kojinov, Novikova, Sizamskaya, ÅžiÅŸkin, Klüçnikov, BalaÅŸov). Fakat Avrasyacılıkla etkin olarak silahlandırılanlar tek tük kimseler vardı. Onlara kelime tam anlamıyla Yeni Avrasyacılar diyebiliriz.
Yeni Avrasyacılar, geliÅŸtirme ve pratik uygulama için klasik Avrasyacılığın esas kavramlarını temel, baÅŸlangıç noktası, teorik esas olarak aldılar.
Teorik alanda Yeni Avrasyacılar, klasik Avrasyacılığın ana prensiplerini, 20. yüzyıl felsefi, kültürel ve siyasi fikirlerin göze alınmasıyla durumuna göre ciddi olarak geliÅŸtirdiler.
Avrasya klasiÄŸinin ana fikirlerinden her biri (“Klasik Avrasyacılığın esas fikirleri” bkz.) konseptuel olarak geliÅŸtirilmiÅŸtir.
Medeniyet yaklaşımı
“Batı (Avrupa) insaniyete karşıdır” Prens N.S.Trubetskoy’un tezi, Alman siyasi felsefe ile (O.Spengler, V.Zombart, K.Schmidt, A.Müller van den Bruk, L.Frobenius, E.Junger, F.Junger, F.Hilscher, E.Nikisch v.b.), Avrupa ananeciliÄŸiyle (R.Guenon, J.Evola, T.Burkhardt, F.Suon , G.da Georgio v.b.), Batı kapitalizmim “yeni solcu” tenkidiyle (J.Batait, J.-P.Sartr, G.Debore, M.Fucaut, J.Delese), “burjuvazi sistemin” Marksist tenkidiyle (A.Gramchi, D.Lukach v.b.), Avrupa “yeni saÄŸcılarla” (A.de Benois, R.Stoykers v.b.) tamamlanıyor. “Solcu” (sosyal) pozisyonlardan Batılı burjuvazi toplumunun tenkidi, aynı toplumun “saÄŸcı” (medeniyet) pozisyonlarından yapılan tenkidiyle birleÅŸtiriliyor. “Batıyı reddeden” Avrasyacılık fikri, Batının tarihsel yolunun mantığıyla (en azından son birkaç geçen yüzyıl içinde) mutabık olmıyan Batı kendisinin temsilcilerinden gelen “Batı tenkidi” ile kuvvetlendiriliyor. “Normal” medeniyet olarak düÅŸünülen Batı medeniyetini reddeden çok çeÅŸitli, zaman zaman da siyasi olarak ters olan fikirlerin bütünleÅŸmesiyle ilgili fikir Avrasyacılarda yavaÅŸ yavaÅŸ 80 yılların sonudan 90 yılların ortasına kadar uzanan dönem içinde olgunlaşıyor.
”Roman-Alman medeniyetinin tenkidine” önemli bir vurgu veriliyor: tenkit özellikle Ä°ngiliz-Sakson dünyasına ve ABD’ye yöneliyor. Alman “muhafazakar devrimi” ve Avrupa “yeni saÄŸcılık” ruhunda “Batı dünyası”, bir tarafta atlantik ABD + Ä°ngilterra, diÄŸer tarafta da kıtasal (öz anlamıyla Roman-Alman) Avrupa’ya bölünüyor. Bu arada kıtasal Avrupa tarafsız ve olumlu iÅŸbirliÄŸi yapılabilen bir olay olarak kabul ediliyor. “Roman-Alman” terimi Yeni Avrasyacılıkta kullanılmıyor (klasik Avrasyacılıktan farklı olarak), daha çok “atlantizm”, “Ä°ngiliz-Sakson dünyası”, “mondializm” (“globalizm”), “yeni dünya düzeni”, “evrensel liberalizm” hakkında bahs ediliyor.
Uzaysal etken
“GeliÅŸme yatağı” ve “coÄŸrafik determinizm” tezleri temel önemini kazanıp “uzaysal düÅŸünme” ve “sinkronizm” ile birleÅŸiyor, “dünya tarihi” fikri ve genelde tarihçilik ise terk ediliyor. Yeni Avrasyacılık “uzay” açısından tarih felsefesini tam olarak revize eder. Bu arada tarihin çeÅŸitli devirli modelleri (Ä°.Danilevskiy’den O.Spengler’e, A.Toinby’ye ve L.Gumilöv’e kadar) genelleÅŸtiriliyor. Bu prensibin tam ifadesi, “evrim” ve “ilerleme” fikirlerini reddeden ananecilik felsefesi içinde bulunuyor. Bununla ilgili olarak “uzay devirleri”, “varlığın müteaddit vaziyetleri”, “kutsal coÄŸrafi" gibi fikirler geliÅŸiyor. Devirler teorisinin ana prensipleri Rene Guenon ve onun takipçilerinin (G.Georgeill, T.Burkhardt, M.Eliade, A.Korbain) eserlerinde geliÅŸtirildi. “Tarihi” hiç bilmeyen veya “ebedi iade” ayinleriyle ve mitleriyle “tarihi” gideren “geleneksel toplum” kavram tam olarak rehabilite edilmiÅŸtir. Rusya, yalnızca geliÅŸme kaynaklarının biri olarak deÄŸil, “vakitsel sistemlere” (yani “Batı”ya) karşı koyuan “uzaysal sistemlerin” (yani “DoÄŸu”nun) öncülük eden bir sistem olarak kabul ediliyor.
Devlet ve millet
“Yeni Ä°slavcılık” tezi, DoÄŸu milletlerinin Batı milletlerine karşı koymasıyla düzeltiliyor. Özel olumlu vurgu, Batı Islavlara karşı koyulan Ruslara yapılıyor. Bu tez Avrasyacılık klasiklerine aykırı deÄŸil, onların sezgilerini geliÅŸtirir ve netleÅŸtirir (artık Gumilöv’de bu durum bellidir). Batı milletleri “profanik” (yani kutsallıktan mahrum) ilkelerinin taşıyıcıları olarak DoÄŸu ve genelde Üçüncü dünyasının milletleri “kutsal” yapısına sahip olanlar olarak nitelendirilir. Ä°lk Ä°slavcıların öÄŸretisine göre Ä°slavlar için, daha doÄŸrusu Rusya-Avrasya kökenli milletleri için baÅŸka Avrupa milletlerin istedikliri “eÅŸitlik” yeterli deÄŸildir, fakat “Batı küreselleÅŸmesine” karşı çıkan bütün Dünya milletlerinin öncülüÄŸünde merkezi bir yerin alınması gerekir. Yeni Sovyet-sonraki terimlerde bu, milli mesihliÄŸinin son derecede yüksek ifadesidir. Öz anlamıyla “Ä°slavcılıktan” Yeni Avrasyacılıkta Rus halkının kökenlerine sevgi, eski dine büyük ilgi, 1. Petro reformlarının tenkidi kalıyor. Aynı zamanda Ä°slavların soy yakınlığının fikri reddediliyor, çünkü kültür, din, jeopolitik ve medeniyet açılarından Ä°slavlar birbirinden çok farklıdır. K.Leontyev ile hemfikir olarak Yeni Avrasyacılar: “Ä°slavlar var, Ä°slavcılık (birleÅŸme projesinin esası olabilecek ÅŸeklinde ırk bütünlüÄŸü anlamında) yoktur”, derler. Son zamanda bazı hallerde “Ä°slavcı” terimi “Avrasyacı”nın tersi olarak kullanılabilir. Bunun manası, etnik-ırkçı (ksenofobi-ÅŸovenist) meyilli yurtseverin, jeopolitik-medeni olarak düÅŸünen yurtsevere karşı koymasıdır.
Klasik Avrasyacılıkta Rusya devletinin oluÅŸumunda Turan etkeninin rolu olumlu olarak deÄŸerlendirildi. Yeni Avrasyacılıkta ise Turan etkeni daha geniÅŸ olarak, Avrupa ve Asya arasında bulunan Ruslara geleneksel ve kutsal DoÄŸu’nun etkisi olarak düÅŸünülüyor. Turan’ın fonksyonu, kutsal coÄŸrafya ve kutsal tarih terimlerinde kavranılıyor.
Milli tarihin diyalektiliÄŸi, “milli bolÅŸevizm” fikri (N.Ustrialov ve M.Agurskiy) dahil edilmesiyle nihai “förmülüne” geliyor. Bu model aÅŸağıdaki gibidir:
Kiyev dönemi (9-13 yüzyılları), gelecek milli misyonun alametidir.
MoÄŸol iÅŸgali, düzleyici Avrupa eÄŸilimlere karşı kalkandır. Ordu’nun jeopolitik ve idari ÅŸarjı Ruslara aktarılıyor. Ruslar, Batı ve DoÄŸu Ruslarına bölünüyor, kültür tipleri farklıdır. Ordu kontrolu altındaki DoÄŸu Rusların esasında Büyük Ruslar (Velikorossı) meydana geliyor (13.-15. yüzyılları); Moskova çarlığı Rusya’nın milli-dini misyonunun zirveesidir (Üçüncü Roma) (15. — 17. yüzyılın sonu);
Romanov’lar hanedanı çarlığı, Roman-Alman boyundurluÄŸu zamanıdır. Milli bütünlük yıkılıyor, millet Batıcı elitlere ve milli yığınlara bölünüyor (17. yüzyılın sonu — 20. yüzyılın başı);
Sonyet dönemi, halk yığınlarının intikamı, Moskova vektörünün ana özelliklerini yeniden kuran “Sovyet misyonculuk” dönemidir (20. yüzyıl);
Yeni Avrasyacılık hamlesiyle (21. yüzyılın başında) sonuçlandırılması gereken KargaÅŸalık dönemidir.
Siyasi platform
“Avrasya seçeneÄŸi” tezi, V.Pareto ekolünün metodolojiyle tamamlanıyor, “organik hiyerarÅŸi” mantığıyla geliÅŸtiriliyor, bazı Nitzsche havalarını alıyor, “iktidar ontolojisi” ile ilgili ve Ortodokslukta “katehon” iktidarının manasıyla ilgili öÄŸreti geliÅŸtiriliyor. “Elit” kavramı, atik toplulukların kast sistemini inceleyen Avrupa ananecilerinin fikirleriyle (R.Guenon, J.Evola, G.Dumesil, L.Dumonte) tamamlanıyor. “Pasyonarlıkla” ilgili L.Gumilöv teorisi, “yeni Avrasya eliti” anafikri temeline koyulur. “Demosi” tezi “organik demokrasi” siyasi teorileriyle tamamlanıyor (G.-G.Russeau’dan K.Schmidt, J.Freund, A.de Benois, A.Müller van den Bruk’a kadar). Yeni Avrasyacılıkta “Demokrasinin” (“demosinin”) tanımı, “halkın kendi kaderine katılması”dır.
”Ä°deokrasi” tezi “muhafazakar devrimi”, “üçüncü yol”, fikirleriyle temellendiriliyor, tam olarak “Sovyet”, Ä°srail, Ä°slamiyet, “FaÅŸist” ideokratilerinin tecrübesi inceleniyor ve onların tarihsel baÅŸarısızlıkların sebepleri analize ediliyor. 20. yüzyıl ideokratilerin kalite özellikleri tenkit ediliyor, Sovyet döneminin (yaklaşımının) tutarlı tenkidi geliÅŸtiriliyor.
Klasik Avrasyacıların teorisi aşağıdaki anafikirlerle geliştiriliyor:
— Ananecilik felsefesi (R.Guenon, J.Evola, T.Burkhardt, A.Korben), “modern dünyasının” kökten çöküÅŸünün fikri, Ananenin derin incelemeleri. Negatif kategori olan “Anane dünyası”nın antitezi olarak pozitif kategori olan “Modern dünya” global konseptinin kullanılması, Batı medeniyetinin tenkidine temel metafizik karakteri veriyor, Batıdan kaynaklanan entelektüel, teknolojik, siyasi, ekonomik süreçlerinin eskatolojik, kriz, mukadder içeriÄŸini netleÅŸtiriyor. Ä°slavcılardan klasik Avrasyacılara kadar Rus muhafazakarlarının sezgileri esaslı teorik baz ile tamamlanıyor (A.Dugin "Salt Anavatan", Moskova 1999, "Ahir zaman", Moskova, 1997, A.Dugin "Julius Evola et le consevatisme russe", Roma, 1997).
— Kutsal (Sacral) yapılarının incelenmeleri (M.Eliade, K.G.Jung, K.Levi-Stross): kültür esasında olan arkaik bilincinin paradigmatik manifestasyon kompleksi yatar. Ä°nsaniyet fikrinin ve kültür çeÅŸitliÄŸi, arkaik initiation (yani gizli bir gruba yenü üye kabul edilmesiyle ilgili ayinlerin sistemi), mitler, ilkel kutsal kompleksler bulunduÄŸu eski psikolojik tabakalarına getirilir. Modern rasiyonel kültürünün, rasyonellik önceki eski inançların sistemi vasıtasıyla yorumlanır (A.Dugin “Bilimin paradigmatik esaslarının evrimi”, Moskova 2002).
— Ritüeller, diller ve semboller esasındaki uzaysal-zamansal matriksinin sembolik paradigmasının araÅŸtırılması (G.Wirth, eski paleografi araÅŸtırmaları). Dil (“nostratika”, Svitıç-Ä°lliç), epigrafik (runoloji), mitolojik, folklorik, ayinsel ve baÅŸka kaynaklarının esasında Avrasya’nın tüm eski halkları için umumi olan ilkel “kutsal dünya görüÅŸünün” rekonstrüksyonu, umumi kökenlerin arayışı (A.Dugin “Hiperboreya teorisi” M., 1993 bkz.)
— Batıda jeopolitik fikirlerin geliÅŸmesinin göz önüne alınması (Mackinder, Haushofer, Lohausen, Speakman, Bjezinski, Tiriarh v.b.). Mackinder zamanından itibaren jeopolitik bilimi ciddi olarak geliÅŸti. 20. yüzyılın tarihinde jeopolitik kanunlarının rölü o kadar belli oldu ki, jeopolitik ayrı bir bilim olmuÅŸtu. Jeopolitik çerçevesinde “Avrasyacılık”, “Avrasya” kavramlarının yeni, öncekiden daha geniÅŸ bir manası meydana gelmiÅŸtir. Belirli bir andan itibaren jeopolitikte “Avrasyacılık” olarak, Rusya esasında kurulan kıtasal stratejik blokunun (mevcut veya potansiyel) konfigürasyonu kastedilmeÄŸe baÅŸladı. Onun karşısında“Atlantik” stratejik bloku vardır. 20. yüzyıl ortasından itibaren onun başına Ä°ngliterra yerine ABD gelmiÅŸtir. Jeopolitik araÅŸtırmaların geliÅŸmesi sayesinde (A.Dugin “Jeopolitik esasları”, M.,1997) Yeni Avrasyacılık geliÅŸmiÅŸ metodolojik sistemi oluyor. Kıta-Deniz çiftinin (Karl Schmidt’e göre) özel önemi vardır. Bu çiftin çok çeÅŸitli izdüÅŸümleri vardır: dinler tarihinden ekonomiÄŸe kadar.
— “Mondializm”in (“globalizm”in) genel alternatifin arayışı. Mondializm, en modern bir olaydır, Avrasyacılık (ve Yeni Avrasyacılık) tarafından negatif olarak deÄŸerlendirilen her ÅŸeyin özüdür. GeniÅŸ anlamında “Avrasyacılık”, “antiglobalizm”in veya “alternatif globalizm”in konseptuel platformu oluyor. Avrasyacılık, globalizme “objektif” ve “pozitif” manasının verilmesini reddeden bütün mevcut akımlarını sonuçlandırıp, antiglobalist sezintilere doktrin karakterini veriyor.
— SaÄŸcı-muhafazakar anlayışında “Yeni solcuların” sosyal tenkidinin kabul edilmesi (M.Fucaut, J.Delese, A.Artaut, G.Debore mirasının yeniden deÄŸerlendirilmesi). AnarÅŸizm, neomarksizm v.b. pozisyonlarından Batı burjuvazi düzeninin tenkidinin incelenmesi. Bu konsept sahası erken dönem Avrasyacılarında bulunan “solcu” (“milli-bolÅŸevik” – Suvçinskiy, Karsavin, Efron) akımlarının yeni etapta geliÅŸmesidir ve “antiglobalizm”in sol kolu ile anlaÅŸma metodolojisidir.
— “Üçüncü yol ekonomiÄŸi”, “büyük uzaylar otarkisi”. Rusya’nın Sovyet-sonraki vaziyetinde “heterodoksal” ekonomik modellerin uygulanması. F.List “gümrük birliÄŸi” teorisinin kullanılması. S.Gezell, F.Shumpeter, F.Lerou teorilerin yeniden kullanılması, Keins’in “Avrasyacı” anlayışı.
Henüz yorum yapılmamış.