Köprülü bu çalışmasında, Avrupalı tanınmış tarihçi, bizantinist ve ÅŸarkiyatçıların kesin hüküm gibi kabul görmüÅŸ bulunan Osmanlılarınsosyal, hukuki, idari, askeri, mali müesseselerini Ä°stanbul'un fethinden sonra Bizans'tan esinlenerek ve ilham alarak, Bizans'ı taklit ederek kurdukları yönündeki görüÅŸlerine eleÅŸtiri getirir. Hiçbir müspet delile dayanmadan ortaya atılmış fanteziler olarak deÄŸerlendirir onların bu iddialarını. Batılı tarihçileri, Türk tarihine ait birçok meselede olduÄŸu gibi, bu konuda da yanlış hükümlere götüren anlayışlarının varlığına iÅŸaret eder. Bunların en başında Türkler hakkında peÅŸin hüküm sahibi olmaları gelir. Türkler tarihte yalnızca askeri ve tahripkâr bir mahiyette rol oynamışlar, medeni hayatta hiçbir müspet tesir icra etmemiÅŸlerdir bu tarihçilere göre. Köprülü, 14. yüzyıl Osmanlı tarihine ait bilinmeyenlerin çok fazla olmasını ve Osmanlı’yı Anadolu’nun batı ucunda konumlanmış küçük bir aÅŸiret olarak görmeyi de konunun açıklığa kavuÅŸmasını engelleyen diÄŸer sebep olarak görür.
Müesseselerin menÅŸeini nerede ve nasıl aramalıyız?
Eserin ana gayesini, Osmanlı müesseselerinin Bizans taklidi olmayıp kendi tarihi seyri ve geleneÄŸi içinde kurulup geliÅŸtiÄŸini ortaya koymak ÅŸeklinde ifade edebiliriz. Bu da saÄŸlam bir tarih metoduyla gerçekleÅŸtiriliyor. Bu metodun esasını, Türk tarihinin bir silsile olarak ele alınması oluÅŸturuyor. Tarihte yıkılan Türk devletlerinin yerine kurulan devletler, kendinden öncekilerin bir devamı olarak görülmeli, Hun’lardan baÅŸlayarak Osmanlı’ya kadar Türk tarihinin geçirdiÄŸi uzun yüzyıllar, geniÅŸ coÄŸrafya göz önüne alınmalıdır.
Türklerin Ä°slam dairesine girmesinden sonra müesseselerin oluÅŸumunda ve geliÅŸiminde Büyük Selçuklu Ä°mparatorluÄŸu’nun mühim bir rol oynadığını görüyoruz eserde. Bu imparatorluk zamanında kendinden önceki Türk-Ä°slam devletlerinin ve OÄŸuz geleneÄŸinin tesiri olmakla birlikte, Ä°slam’ın o zamana kadar yerleÅŸmiÅŸ ve olgunlaÅŸmış müesseseleri alınıp tatbik edilmeye baÅŸlanmış. Kendilerini Ä°slam’ın koruyucusu olarak gören Büyük Selçuklu’nun ilk sultanları, devlet teÅŸkilatını çok saÄŸlam bir ÅŸekilde kurmuÅŸlar. Bu devlet yıkıldıktan sonra yerine geçen HarzemÅŸahlar, Ä°ran, Irak, Anadolu Selçukluları, Eyyübiler, Memlükler, Atabeyler bu Türk menÅŸeinden gelen müesseseleri devam ettirmiÅŸler. Anadolu Selçukluları ve DaniÅŸmendliler’in de Büyük Selçuklu’nun parçalarından olduÄŸunun kabul edilmesi gerektiÄŸini ifade eden Köprülü, böyle düÅŸünüldüÄŸünde dünya tarihi noktasından ve Türk hukuku tarihi açısından bu devrin çok büyük önem taşıdığının anlaşılacağına dikkat çeker. Osmanlı tarihini Anadolu Beylikleriyle beraber Anadolu Selçuklu tarihinin bir devamı olarak anlamak ve Anadolu Selçuklu tarihini de Büyük Selçuklu tarihinin devamı olarak görmek, böylece Türk tarihinin en eski devirlerine kadar inmek, ÅŸimdiye kadar karanlıkta kalan birçok noktayı ve müesseselerin menÅŸei meselesini aydınlığa kavuÅŸturacaktır yazara göre.
Müesseselerin menÅŸei bazen çok uzak geçmiÅŸtedir
Müesselerin menÅŸeinin bazen çok uzak geçmiÅŸte aranabileceÄŸine de örnekler verir yazar. Selçuklu hükümdarlarının istiklal alameti olarak Osman Gazi’ye davul ve bayrak göndermesi geleneÄŸinin, diÄŸer Ä°slam devletlerinde bulunmakla beraber, Ä°slamiyetten evvel Gök-Türkler’de ve diÄŸer bazı Türk devletlerinde de geçerli bir usul olduÄŸunu, Fatih Sultan Mehmet devrinde konulan sultanların divan müzakerelerini kafes arkasından dinlemesi adetinin HarzemÅŸahlar’da da mevcut bulunduÄŸunu hatırlatır.
Türk hukuk tarihinde MoÄŸol tesiri
MoÄŸollar devrinin de Türk hukuk tarihinin ikinci önemli safhasını oluÅŸturduÄŸuna temas eden yazar, MoÄŸolların kurdukları devlet müesseselerinde Uygur Türkleri ve Kara Hıtaylar’dan tesir almakla beraber Türk hukuk tarihinin geliÅŸiminde MoÄŸolların önemli ve devamlı bir tesirlerinin olduÄŸunu açıklar. Ä°lhanlılar’ın Ä°slamiyeti kabul etmesinden sonra MoÄŸol müesseselerinin özellikle Ä°ran’da Ä°slam tesiriyle birlikte ehemmiyetini devam ettirdiÄŸini belirtir. En çok Orta Asya’da, Altın-Ordu’da, Kırım’da ve hatta Ruslar üzerinde bile MoÄŸol müesseselerinin yüzyıllarca kuvvetli bir ÅŸekilde tesirinin olduÄŸu vurgulanan eserde, Anadolu’da bile MoÄŸol tesirinin ÅŸimdiye kadar sanılandan fazla olduÄŸu zikredilir. Timur saltanatında görülen Ä°slam tesirine raÄŸmen birçok hususta MoÄŸol tesirinin Timurlular’da da devam ettiÄŸi, daha sonraları Kara ve Akkoyunlular’da, Hind MoÄŸolları’nda ve hatta Safeviler’de de bu tesirin görüldüÄŸü ifade edilir.
Eserin devam eden bölümlerinde yazar, Avrupalı tarihçi ve ilim adamlarının Bizans’tan Osmanlı’ya geçtiÄŸini iddia ettikleri müesseselerin saray teÅŸkilatlarının, teÅŸrifatların ve eÄŸlencelerin menÅŸeinin Türk geleneÄŸinden geldiÄŸini izah ve ispat eder.
Elimdeki kitap, Ötüken Yayınları tarafından 1986 yılında yayınlanan ikinci baskıdır. Eserin yeni baskıları Kaynak Yayınları arasından çıkmaktadır.
Batılı tarihçilere eleÅŸtiri ve cevap niteliÄŸini taşıyan bu incelemede, teÅŸkilat tarihimiz açısından da önemli bilgiler veriliyor.
Müellif: Metin Uygun (dünyabizim.com)
Henüz yorum yapılmamış.