İbrahim Tenekeci: İktidarın değil, Allah’ın nimetlerine talip olmalıyız
Follow @dusuncemektebi2
Millî Gazete’de uzun yıllar köşe yazarlığı ve düşünce sayfası editörlüğü yaptım. O vakitler bizimle ilgili yaygın kanaat, Erbakan hocamızın yazılara karıştığı, haberlere müdahale ettiği yönündeydi. Yayınlanan yazıların üç muhatabı varsa, biri bendim. Yaklaşık sekiz yıl boyunca herhangi bir müdahaleye hiç şahit olmadım.
Ä°ki ayrışma yaÅŸadık. O dönemlerde bile üstümüzde hiçbir baskı hissetmedik. Okuyucuların ve bazı teÅŸkilat mensuplarının tepkilerini kastetmiyorum. O ayrı bir konudur.
Birkaç köÅŸe yazımda, aleni olarak Erbakan hocamız dâhil parti büyüklerini eleÅŸtirdiÄŸim olmuÅŸtur. Bu tür yazılardan sadece bir tanesi yayınlandıktan sonra sıkıntı oluÅŸturdu. Ayrıntıya gerek yok. YaÅŸadığım tek tatsızlık odur. Ä°sim deÄŸil de ipucu verebilirim ancak: O kiÅŸi bugün Halk Partisi’nde aktif siyaset yapmaktadır. Basın özgürlüÄŸünün en ateÅŸli savunucularından biri olarak görünmektedir. Tebessümetmekle yetiniyorum. Hayat böyledir.
Erbakan her ÅŸeye karışıyor söylemi, gazetenin ciddiyetini kundaklamak, fikriyatını hafifletmek, tesirini azaltmak için icat edilmiÅŸ gibiydi. Bunu sonradan daha iyi anladım.
Benzer algı çalışmasını ÅŸimdilerde de görüyoruz. Sanki yazarlara sipariÅŸ konu veriliyor, her yazdıklarına karışılıyor,kimse gönlünden geçeni yazamıyor. BaÅŸkalarını bilemem ama kendi hikâyemi anlatmak isterim.
Ä°brahim Karagül, Yeni Åžafak gazetesi için yazarlık teklifinde bulununca, onunla maddi konuları hiç konuÅŸmadım. Kendisi zaten hayattadır. Teklifini kabul etmeden önce ÅŸunları söyledim: “Ben Millî GörüÅŸ fikrini savunuyorum. Bugün seçim olsa Saadet Partisi’ne oy veririm. Ara sıra iktidar partisine ve liderine dokunan yazılar kaleme alabilirim. Bunları göze alıyorsanız baÅŸlayayım.” O görüÅŸmede bir de ÅŸahit vardı. Yeni Åžafak gazetesinde bu ÅŸartla yazmaya baÅŸladım. (15 AÄŸustos 2012) Hatta ilk zamanlar, sınırlarımı görebilmek adına, eleÅŸtiride biraz ileri gittiÄŸim de olmuÅŸtur.
Bugüne kadar kabaca üç yüz elli yazım bu köÅŸede yayınlandı. Muhtevadan dolayı zerre müdahale görmedim. Herhangi bir konuda imada bile bulunulmadı. Yayınlandıktan sonra gündem olan ve hayli sert diyebileceÄŸimiz eleÅŸtiri yazıları dahi ÅŸaşırtıcı bir sessizlikle karşılandı. Genel yayın yönetmenimiz Ä°brahim Karagül, yedi yıl boyunca sadece bir yazımın baÅŸlığına alternatif teklif sundu. Gerekçesi de tamamen insanî idi: “Yanlış anlaşılır, zarar görürsün.” Hepsi budur.
Tam burada üç meselenin altını çizmek isterim: Yeni Åžafak, AK Parti kurulmadan evvel de vardı. / YaÅŸanan her olumsuzluÄŸun genel yayın yönetmeninin hanesine yazılmasını doÄŸrusu adaletsiz buluyorum. Haksızlığa uÄŸramak herkesi üzer. / Nerede bulunduÄŸumuzu, neyi temsil ettiÄŸimizi unutmamak ve ona göre hassasiyet geliÅŸtirmek gerekiyor. Bu imkânlar bize iÅŸverenin deÄŸil, milletin ve ümmetin emanetidir. Evet, biraz hayalci olabilirim.
Devam edelim. Belli bir tarihten itibaren ülkemizdeki siyasi iklim hızla deÄŸiÅŸti. Keskin toplumsal ayrışmalar yaÅŸandı. Güzel ülkemiz sistemli operasyonlara maruz kaldı. Gezi olayları, çukur savaşı ve darbe teÅŸebbüsü oldu. Suriye iyice karıştı. Bütün bu millî meselelerde, vatandan yana tavır aldık. Hangi mecrada olursak olalım duruÅŸumuz deÄŸiÅŸmezdi.
Bu tavrımız nedeniyle kimi yandaÅŸ dedi, kimi tehditler savurdu. KöÅŸe yazarlarını yargıyla tehdit edenlerin ciddi bir kısmının terör örgütü taraftarı olması ise ayrı bir komedidir. (Tesadüfe bakın ki aynı yargı tehdidini Millî Gazete’de yazarken de görmüÅŸtük.)
Her fırsatta ‘kutuplaÅŸma’ deniliyor. Bunun tek müsebbibi olarak iktidar partisi gösteriliyor. Geçenlerde, sol çevrelerin
önemli bir genel yayın yönetmeniyle görüÅŸtüm. Bir gazetenin deÄŸil, derginin yönetmeni. “Bizdeki ideolojik ÅŸartlanmışlık sizin oradan daha fazla” dedi. “En yakın arkadaÅŸlarımıza bile laf anlatamıyoruz.”
Bugün, gazete ve haber siteleri dâhil, kendi medyamızı sıklıkla eleÅŸtiriyoruz. Hata ve eksikleri aramızda konuÅŸuyoruz. Genel üslubu sorunlu buluyoruz. Fakat bu hakikati unutmadan: 28 Åžubat sürecini içeriden yaÅŸamış insanlarız. O günlerde medyamız kuvvetli ve yeterli olsaydı, her ÅŸey baÅŸka olurdu. Cereyan eden son olaylarda algı olguya galip gelmemiÅŸse eÄŸer, bu yine mevcut medya sayesinedir. YandaÅŸ, havuz, saray, tetikçi vesaire denilerek itibarsız hale getirilmeye çalışılan, iÅŸte bu imkânlardır.
Yazımızın sonunda, çuvaldızı yine kendimize saklayalım: Ä°ktidarın deÄŸil, Allah’ın nimetlerine talip olmalıyız.
Henüz yorum yapılmamış.