Sosyal Medya

Kemal Sayar: İnsanı zorluk karşısında yılmaksızın, gerilemeksizin direnmeye iten kuvvet nedir?

‘Yağmurlardan sonra büyürmüş başak/ Meyveler sabırla olgunlaşırmış/ Bir gün gözlerimin ta içine bak/ Anlarsın ölüler niçin yaşarmış’. Sezai Karakoç’un her sevdalı insanın içine işleyen dizeleri, bilmem yaşadığımız günleri anlamamızda bize rehberlik eder mi?



Aylardır, çok ÅŸükür ki baÅŸarısız olmuÅŸ bir iÅŸgal ve darbe giriÅŸiminin insan ruhunda yarattığı yankıları dinliyorum insanlarımızdan. KötülüÄŸün bu arsız tecavüzü karşısında toplumsal bir hayal kırıklığı ve travma yaşıyoruz. Vatana, kutsala ve insana kasteden bu kahpeliÄŸin yarattığı toz bulutu dağıldığında, başımıza gelmiÅŸ olan kötülüÄŸü daha berrak görüyor ve ‘dağılmış pazar yerlerine benzeyen’ memleketimize bakarak iç geçiriyoruz. Bir düÄŸün eviyiz, kötülüÄŸü sokaktaki insanın, namus ve ahlâka sıkı sıkıya baÄŸlı derin bilinciyle savuÅŸturmayı bildik. Bir yas eviyiz aynı zamanda, geleceÄŸe dair düÅŸlerimiz ve bir insan olarak bu ülkenin ruhuna kattığımız irade gasp edilmek istendi. Bir millet olmaklığımızın biricik sermayesi olan güven duygusu, kalleÅŸçe dinamitlendi. Ruhlarımız örselendi.
 
Hepimiz başımızı yastığa koyarken sabah yerlerinde duracağından emin olduÄŸumuz mitlerle yaÅŸarız. Gündelik hayatın mutlaklarıdır bunlar, gerçeklik tarafından sıklıkla arada sınansalar da biz onlara yapışarak hayatta kalırız. Güzel günlerin ileride olduÄŸunu düÅŸünür ve eÅŸimizin, iÅŸimizin, aşımızın, yurdumuzun berdevam olacağını, hayata sevdiklerimizle birlikte saÄŸlıklı ve mutlu bir biçimde devam edeceÄŸimizi ümit ederiz. ‘GörüÅŸmek üzere’ deriz ayrılırken dostlarımıza, ‘sabah konuÅŸuruz’ deriz bir uykunun serin sularına kendisini bırakan evladımıza. Sanki bir buluÅŸma veya konuÅŸma her zaman mutlak bir kesinlik taşıyormuÅŸçasına söyleriz bunu, dünyayı istikrarlı ve öngörülebilir bir yer olarak görmek isteriz. Oysa duygusal travma bizi tam da bu mutlakiyetçilikten vurur, yerle bir eder bildiÄŸimiz dünyayı, onu bize güvenli bir sığınak olmaktan çıkarır. Masumiyeti paramparça ederek dünyada olmaklık duygumuzu örseler. Masumiyetin titrek ışığı, felaketin yaydığı o koyu kasvet karşısında sönmüÅŸtür artık. Ruhsal açıdan örselenmiÅŸ insanlar kendi yaÅŸantılarıyla baÅŸka insanların ortak gerçekliÄŸi arasında büyük bir yarık hissederler. O kadar biriciktir ki yaÅŸadıkları, o kadar tekildir ki diÄŸer insanların kendilerini asla anlayamayacaklarını düÅŸünürler. Onu travmatik kılan da zaten bu dile dökülemezlik halidir. Anlatılamaz, ifade edilemez bir deneyim kiÅŸiyi insanların dünyasından çok uzaklara, yabancılaÅŸma ve yalnızlığın alaca karanlığına savurur. Travma bizi beklenmeyenin yumruÄŸuyla tanıştırır. Bizi güçsüzlük ve çaresizliÄŸimizle tanıştırır, hayatı bağımsız ve mutlak bir biçimde yaÅŸayamıyoruz ve varlığımız kedere gömülü. Biz acıya ve kedere gömülü yaÅŸayan varlıklarız. Varlığın ıstıraba dayanılmaz iliÅŸiÄŸi. Her hayat dönemecinde, her sokak başında sevinç kadar gözyaşı da var.
 
Ä°nsanı zorluk karşısında yılmaksızın, gerilemeksizin direnmeye iten kuvvet nedir? DüÅŸtüÄŸü yerden daha kuvvetli bir biçimde doÄŸrulabilen insan ve toplumlar için bazı koruyucu etkenler tanımlanmış. Evvela, dayanışma. Omuz omuza durmak, dostlarımızla bir ruh yakınlığında durmak bize güç ve yeniden baÅŸlama cesareti verir. Sonra özgüven, yapabileceÄŸine inanıyorsan ve bunun için gerekli içsel kaynak ve kuvvetlere sahipsen yapabilme ihtimalin daha fazladır. Üç, olayları farklı bir biçimde okuyabilmek. Dört, iyimserlik. GeçmiÅŸ için piÅŸmanlık duymak yerine gelecekte neyi yapabileceÄŸine odaklanmak. BeÅŸ, özdenetim. Ä°radeyi kuvvetlendirerek arzularını denetim altına alabilmek. Büyümek, iyilik ve kötülüÄŸün, kevn ve fesadın, sevgi ve nefretin, ümit ve korkunun tahterevalllisinde saÄŸladığımız bir dengeden ibarettir, bu ikiliklerin eÅŸit derecede parçamız olduÄŸunu kabullenmekle ahlâki olgunluÄŸa adım atarız. Hayat biteviye maceradır, sahip olmadıklarımıza sahip olmak, bilmediÄŸimizi anlamak, daha önce hissetmediÄŸimizi duymak isteriz. Daha çok sevmek, daha çok bilmek, ruhumuzu yeni imkânların rüzgarına açmak isteriz. Yeniliriz ama o yenilgilerden bir zafer büyütmek isteriz. Ruhsal mukavemet uyum saÄŸlamaktan ibaret deÄŸil. Eski hayatımıza dönerek ÅŸen ÅŸakrak bir biçimde hayatımıza devam edebilmek hiç deÄŸil. Bir zorluktan savaÅŸarak arta kalan insan, aynı kalmaz. Bir çöl rüzgarı saçlarına deÄŸmiÅŸtir. Ruhunda bir fırtına bir ÅŸeylerin yerlerini deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir. Hayatın esrarı, gaybın bilinemezliÄŸi onu çoktan bir hikmet yolculuÄŸuna çıkarmış ve bulunduÄŸu duraktan daha ileride bir yerlere taşımıştır. Artık o daha güçlüdür, hem kendi kuvvetlerinin daha bir farkındadır hem de zorlukla baÅŸ etmek için yeni melekeler geliÅŸtirmiÅŸtir.
 
Acı ruhumuzu yalan olan her ÅŸeyden soyar. Acı kalbimizi diÄŸer insanlara açar, bize neyin kayda deÄŸer ve önemli olduÄŸunu öÄŸretir. Hüzün duyabilen bir ruh iyiliÄŸe de muktedirdir. Çoklarımız esareti emniyetle karıştırıyor. Gettolarımızın etrafına büyük duvarlar örüyor ve oradan karşı mahalleye verip veriÅŸtiriyoruz. Halbuki kendi mahallemizin beÄŸeni ve iddialarının esiri olmuÅŸuzdur ve ruhumuz ezberlenmiÅŸ sözleri tekrar etmekten bitap düÅŸmüÅŸtür. Ruh ancak özgürlükle yeÅŸerir, meyveye durur. Ä°lerleyelim hanımefendiler, beyefendiler. Esaret baÄŸlarını kıralım. Hakikatten baÅŸka kimseye bir borcumuz yok. Travma veya ruhsal örselenme hikayemizin sonu deÄŸil, belki de baÅŸlangıcı. Belki de bir simyacı gibi, ancak eskiyi yok ederek yeniyi var edebileceÄŸiz.
 
Büyük bir aÅŸkla güzel sözler söylemek istiyorum ülkem için. GeleceÄŸe inanalım kardeÅŸlerim, umudu diri, imanı kavi tutalım. Ümidini yitirerek yarı yolda dönmek isteyenleri, gözlerimizin ışığı vazgeçirsin. SaÄŸlam bir ahlâka yaslanarak konuÅŸalım birbirimizle, ruhunun kökü bu topraklara deÄŸen her insan bizim öÄŸretmenimiz olsun. Ruhlarımızı bu ülkenin irfanına, türkülerine, acılarına, sevinçlerine açalım, iyiliÄŸin bizi yontmasına, bizi adam etmesine izin verelim. Bir mesuliyet ahlâkıyla onaralım yurdumuzu, birbirimize su taşıyarak, birbirimizin yaralarına ÅŸifa olarak.
 
Ustasına sokularak, ‘ben özgürleÅŸmek istiyorum’ demiÅŸ talebe. ‘Git ve seni neyin esir ettiÄŸini bul’ demiÅŸ usta. Bir hafta sonra döndüÄŸünde talebe, demiÅŸ ki ‘beni esir eden bir ÅŸey yok’. ‘O halde’ demiÅŸ usta, ‘neden özgürleÅŸesin ki?’ ÖÄŸrencinin zihni o an aydınlanmış. YaÅŸadığımız ruhsal örselenmelerin bizi yaÅŸayan ölülere çevirmesine izin vermeyelim. Gözlerimizin içine bakan var olma irademizi görsün. YaÄŸmurlardan sonra büyürmüÅŸ baÅŸak.
 
GERÇEK HAYAT DERGÄ°SÄ°

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.