Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Osmanlı, Taliban'ı niçin destekledi?

Bugün dünya basının da sık sık gündeme getirdiği Pakistan'ın Svat bölgesi tarihi öneme sahip bölgelerden biridir. Milad'dan önceden tâ bugüne kadar hep özerkliğini korumuş ender bir yerdir. Bölge insanı geçmişten bugüne tarihçiler tarafından hiddetli, şiddetli, şeci, cesur ve mutaassıp olarak tasvir edilmiştir. Yani dün ne idiyseler bugün de öyleler. Hatta Hindu tarihçileri, bölge halkının İslam dinini benimsemeden önce Budist iken de aynı celalli yapıya sahip olduklarını kaydeder.



Svat bölgesi, BaÅŸkent Ä°slamabad'a 120 km uzaklıkta Pakistan'ın en önemli turistik yerlerindedir. Himalaya uzanan HindukuÅŸ daÄŸları silsilesi bu engin coÄŸrafyada yol almaktadır. DaÄŸları, yeÅŸillikleri, çam ormanları, nehirleri ve ovaları ile meÅŸhur bir bölgedir. Pakistanlılar coÄŸrafi yapısı itibariyle burayı Ä°sveç'e benzetirler. Bölge kadim dönemden bugüne özerk yapısını hep korumuÅŸtur. Pakistan 1948 yılında kurulduÄŸunda dahi buranın özerk yapısına asla dokunulmamıştır. 1970'de Svat eyaleti yine PeÅŸtunların yoÄŸunlukta olduÄŸu Pakistan'ın Serhat eyaletine dâhil edilmiÅŸtir. Kabilelerin hâkim olduÄŸu Svat vadisi, özerk yapısı itibariyle bugüne dek bölgede ÅŸer'i kanunları uygulaya gelmiÅŸtir.
 
Dört bölgeden oluÅŸan Svat vadisi genelinde 525 medrese bulunmaktadır. Bu medreselerde 700 bin kız ve erkek talebe okumaktadır. ABD saldırıları sonrası bu medreselerden 200'ü kapanmıştır. Pakistanlı uzmanlar, ÅŸimdiye dek bölgede Taliban tarafından hiçbir kız medresesinin yakılmadığını ikrar ediyorlar. Ancak 2001 yılından sonra ne zamanki Amerikalılar bölgeye saldırı düzenlemeye baÅŸladı gizli bir el, kız medreselerini yakmaya baÅŸlamış. Pakistanlı ve Afganistanlı yetkililer biz bunların kim olduÄŸunu biliyoruz ama söylemeyiz diye kekeliyorlar. Yani bu yetkililer bize konuÅŸmadığımız zamanlar, zeki olun bizi anlamaya çalışın demeye getiriyorlar? Biz de anlamış gibi yapıp kafa sallayalım!..
 
Svat vadisinin en önemli özelliklerinden birisi bölgeye ÅŸimdiye dek hiçbir yabancı gücün giriÅŸine izin verilmemesidir. Ä°ngiliz ve Rus orduları bölgeye birçok kez yıkıcı saldırılar düzenlemesine raÄŸmen girememiÅŸlerdir. Huyundan mıdır, yoksa suyundan mıdır bölge insanı yabancıları hele arazilerine destursuz silahla girmeye çalışanları hiç affetmiyor. Ä°ngilizler 18. ve 19. yüzyılda bölgeye birkaç girmeye çalışmışsalar da hep baÅŸarısız olmuÅŸlardır.
 
1895-1897 yılları arasında Hindistan'ın kuzeybatı Serhat Eyaleti'nde yaÅŸayan kabileler Ä°ngilizler'e karşı ayaklanmış. Bölgede yapılan idarî deÄŸiÅŸikliklere tepki olarak ortaya çıkan bu ayaklanma, Ä°ngilizleri oldukça zor durumda bırakmış ve bastırmak için onbinlerce askerin katıldığı bir seri büyük harekâtlar düzenlenmiÅŸler. Dönemin en ağır silahlarını kullanan Ä°ngilizler, yaptıkları büyük tahribata raÄŸmen yine de bölgeye girememiÅŸlerdir.
 
OSMANLI'NIN BÖLGEYE GÖNDERDİĞİ GÄ°ZLÄ° ÅžEHBENDERLER
 
Ä°ngilizler, bugün Pakistan ve Afganistan arasındaki kabile bölgesi olarak adlandırılan yerde geçmiÅŸte meydana gelen hemen hemen her karışıklıktan  Osmanlıları sorumlu tutmuÅŸlardır. Hatta bundan dolayı Osmanlı devletinin bölgedeki ÅŸehbenderlerle (konsoloslorlar) yapacağı tüm haberleÅŸmeleri Londra yoluyla yapmasını istemiÅŸlerdir. Osmanlı gazetelerinden Sabah ve Malûmat'ın bölgeye giriÅŸi yasaklanmıştır. Osmanlı ÅŸehbenderleri hakkındaki rahatsızlık resmen Bâbıâli'ye bildirilmiÅŸ ve bazılarının bir daha bölgeye geliÅŸine izin verilmeyeceÄŸi söylenmiÅŸtir.
 
Ä°ngilizler, kabile bölgelerinden Osmanlı ÅŸehbenderliÄŸinin açılmasına hiçbir zaman izin vermemiÅŸtir. Onun için Svat ve Veziristan'a yani bugün kabilelerin yoÄŸunlukta olduÄŸu Serhat eyaletine gönderilen ÅŸehbenderler genelde buraya gizli gitmiÅŸlerdir. Bölgeye AÄŸa Kubalı Muhammed, Hacı Habib, Ahmed Hamdi Efendi, Hüseyin Hasib Efendi, Hüseyin Kâmil Efendi ve Halil Halidi gibi önemli simalar gönderilmiÅŸtir. Osmanlı ilk kez bu kıtaya resmen 1849 yılında ÅŸehbender göndermiÅŸtir.
 
1896 yılında bölgeye giden Hüseyin Kâmil Efendi bölgeye yaptığı son derece gizli seyahatinin asıl gayesinin o sıralarda Ä°ngilizleri bir hayli sıkıntıya düÅŸüren Afganistan sınırındaki kabilelerin ayaklanmaları hakkında saÄŸlıklı bilgiler elde etmek ve Cuma namazlarında padiÅŸahın isminin zikredilmesinin yasaklandığı ÅŸeklindeki haberleri tahkik etmek olduÄŸunu yazar.
 
KABÄ°LELERÄ°, Ä°NGÄ°LÄ°ZLERE KARÅžI KÄ°MLER SÄ°LAHLANDIRDI
 
1914 yılında Türk-Alman ittifakı, Pan-Ä°slam hareketinin tahakkuku ve Hindistan'ın Ä°ngiliz emperyalizminden kurtarılması için Svat ve Veziristan'a TeÅŸkilat-ı Mahsusa adına ajanlar göndermiÅŸtir. Bu ajanlar bir taraftan gerilla ve sabotaj faaliyetlerinde bulunurken diÄŸer taraftan da propaganda çalışmalarını yürütmüÅŸlerdir. Ä°stanbul'da neÅŸrolunan Pan-Ä°slamist ?Cihân-ı Ä°slam? gazetesinde Enver PaÅŸa'nın, Hint milliyetçiliÄŸine ve her inançtan Hintlilere yönelik olan, Hindistan'ın kurtuluÅŸunu amaçlayan ve kendilerini Ä°ngilizlere karşı ayaklanmaya teÅŸvik eden davetinin metni ÅŸöyledir:
 
Hindistan'da gadr (isyan) ilanının zamanıdır. Ä°ngilizlerin dükkânları talan edilmeli, silahlarına el konulmalı ve onlar bu silahlarla öldürülmelidir. Hintlilerin sayısı 320 milyondur. Ä°ngilizler ise yalnızca 200.000'dir. Onlar katledilmelidirler. Orduları yoktur. SüveyÅŸ Kanalı bir süre sonra Türkler tarafından kapatılacaktır. Ülkesini ve doÄŸduÄŸu toprakları kurtarmak için ölen kiÅŸi sonsuza dek yaÅŸayacaktır. Hindular ve Müslümanlar, sizler hem ordunun askerlerisiniz ve hem de kardeÅŸsiniz ve bu aÅŸağılık Ä°ngilizler sizin düÅŸmanınızdır. Cihad ilan ederek gazi olmalısınız ve kardeÅŸlerinizle birleÅŸerek Ä°ngilizleri öldürmeli ve Hindistan'ı kurtarmalısınız.
 
Bu çaÄŸrılardan sonra bölgeye Urduca ve Farsça mektuplar ve mesajlar gönderilmiÅŸ ve Müslüman kabilelerin Hindularla birlikte Ä°ngilizlere karşı ayaklanması teÅŸvik edilmiÅŸtir. Ayrıca bu planın tahakkuku için Osmanlı-Alman heyeti ve sempatizanları ?Cundullah? (Allah'ın Ordusu) adında bir grup teÅŸkil etmiÅŸlerdir. Hedef ise yine bugünkü Pakistan ve Afganistan sınırındaki kabileleri Ä°ngilizlere karşı ayaklandırmaktır. Ordunun başına ise Mevlevi Ubeydullah getirilmiÅŸtir.
 
Ne ilginç deÄŸil mi? Bugünkü olaylar geçmiÅŸle nasıl benzerlikler arzediyor.
 
SVAT VADÄ°SÄ°'NDE BÄ°R OSMANLI ÅžEHBENDERÄ°
 
Sultan II. Abdülhamid tarafından kabile bölgesine Åžehbender (Konsolos) olarak gönderilen Åžirvanlı Ahmed Hamdi Efendi dönüÅŸ sonrası kaleme aldığı Hindistan, Svat ve Afganistan Seyâhatnâmesi adlı kitabı bölge hakkında önemli bilgiler ihtiva etmektedir. Ahmed Hamdi Efendi 1877 yılında gittiÄŸi PeÅŸâver bölgesinden kabile bölgelerine gitmiÅŸ orada Svat ahundu ve Müslüman kabile emirleri ile görüÅŸmüÅŸtür.
 
Åžehbender Ahmed Hamdi Efendi, bugün Pakistan'da tartışmaların odak noktasını oluÅŸturan Svat bölgesi ve oradaki kabileler hakkında ÅŸunları not düÅŸmüÅŸtür: Svat meÅŸhûdât-ı tabîiye itibariyle görebileceÄŸiniz nadir misk râyihalı bir kıt'adır. Svat kıt'asını ihâta eden Hindi-kuÅŸ silsile-i cibâli ÅŸuabâtında yüksek daÄŸlarla çemen-zâr ve ezhâr-ı gûnâ-gûn ile mestûr olan sath-î mâillerinde âlâ inek ve keçi ve at ve mandaların yavruları ile berâber kemâl-i ÅŸevk ve ÅŸetâretle koÅŸuÅŸmalarını ve yatıp yuvarlanmalarını ve mecrâlarını dolaÅŸarak imtidâd-ı mecrâsı dâiresinde bulunan arâzîyi saky ü irvâ eyledikten sonra bakıyyesi âguÅŸ-u mâderî mesâbesinden olan mesâbları can atan ırmaklarının iniltilerini dinlemekten ibâret olacağından ÅŸüphe yoktur. Åžu husus da nazar-ı itibara alınmalıdır ki, sinîn-i vefîredenberi Svatlılar Ä°ngilizlerle dâimâ muhârib ve mücâhid bir sûrette bulunarak yek-diÄŸerinden âhere bir kuÅŸ bile uçurtmazlar.
 
Bölge halkının hiddetli, ÅŸiddetli, ÅŸeci, cesûr ve mutaassıp tavırları Osmanlı ÅŸehbenderinin dikkatini celbeder. Bölge insanının hep silahlı gezdiÄŸini kaydeden Åžehbender Hamdi Efendi berât gecesinin, tüfenk ve fiÅŸenklerle kutlandığını belirtir. Åžehbender Hamdi Efendi bölge halkını ÅŸöyle tasvir eder; Svat ehâlîsi bir gûnâ tekâlîf-i mîrîye ile mükellef olmayıp zirâatden mâadâ bir iÅŸleri yoktur. Zirâat iÅŸlerinden fâriÄŸ olduktan sonra da, köylerde rekz olunan sancakların etrâfında müsellâh ettiÄŸimiz âdemlerin üzerlerinde mâî bezden birer gömlek ile birer don olup, ayaklarına çorapsız yemeni veyâ nalın giymiÅŸ, fakat başına kocaman bir sarık sardığı gibi, bu sarığın ucunda sallanan taylasanı omuzları üzerine salıvermiÅŸ olarak gezerler. Bunların ayaklarındaki nalınlardan ba'zısı gayet süslü olup, tasma üzerine elvân ipekle nakış iÅŸlenmiÅŸlerinden Ä°ngilizler bile Londra'ya hediye olarak gönderirler. Havaânîn takımı, ayaklarına ince çorapla sivri burunlu yemeni giyerler. Bunların ale-l umûm libâsları hafif olup, elbiselerinin üzerine ba'zen ince beyâz maÅŸlah giyerler, fakat nerede bulunurlarsa bulunsunlar, silâhsız olmazlar. Her hanın maiyetinden yayan veya atlı haylice ve silâhlı âdemler bulunur.
 
Osmanlı bugün Taliban'ın çıktığı bölgedeki medreselere maddi ve manevi yardımların yanı sıra Ä°stanbul'daki kütüphanelerden birçok kitap göndermiÅŸtir. Pakistan'daki medreselerde bugün hâlâ Osmanlı döneminde gönderilen kitap tabedilerek okutulmaya devam ediyor.
 
1914 yılında Afgan Emiri Habibullah, Ä°ngilizlere Pathan ya da diÄŸer adlarıyla PeÅŸtun kabileler hakkında ÅŸu nasihatte bulunacaktır; ?Halkım savaÅŸçı ve mutaassıptır. Zor zap edilir. Sınır üzerindeki Afgan oymaklarıyla elden geldiÄŸi kadar iyi geçinin, gerekmediÄŸi sürece sınır boylarından yaÅŸayan kabileler üzerine herhangi bir askeri harekâtta bulunmayın ve en azından o bölgede sertlik taraftarı bir generali görevlendirmeyin.?
 
Hani aradan bir asır geçmesine raÄŸmen benzeri nasihati biz de Amerikalılara bulunuyoruz. Ne siz bölgeye girmeye çalışın ne de zavallı Pakistan ordusunu buna zorlayın ki Pakistan ordusu 2001 yılından beri kabile bölgelerine girmek istemediÄŸini ve bunun kendisine zarar vereceÄŸini onlarca kez zaten ibraz etti. Tarih ibret alınsın için vardır. Umarım ibret alan olur
 
Time Türk ArÅŸiv

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.