Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

İbrahim Tenekeci: Bir Orta Yol Kaldı Mı?

Geçtiğimiz cumartesi günü eleştiri konulu bir yazı kaleme aldım. Ortaya garip bir durum çıktı. Bir kısım okuyucu yazıda Sayın Davutoğlu’nu savunduğumu iddia etti. Başka bir grup yine aynı insana haksızca yüklendiğimi dile getirdi. Üçüncü tarafın tavrı ise ne yazarsak yazalım daima sabit: Havuz, saray, yandaş vesaire.



Bütün bunları görünce, kendime sormadan edemedim: Bir orta yol kaldı mı? Åžu saatten sonra makul olanda buluÅŸmak mümkün mü? Aynı kelimeyi ayrı okuyan bunca insanın arasında söz söylemek ne anlama gelir?
 
Bir diÄŸer sıkıntı: Sosyal medya sayesinde, her isteyen, ilgisinin olmadığı, bilgisinin bulunmadığı, hatta uzmanlık gerektiren konularda bile kendini gösterebiliyor. Bir meseleye müdahil olmamız, muhatap alınacağımız anlamına gelmez.
 
DurduÄŸumuz yer: Kendi düÅŸüncemizi yahut niyetimizi tartışmasız doÄŸru kabul edip herkesi buna katılmaya zorlayamayız. Ä°nsanların fikriyatını ipotek altına alamayız. Karşılıklı olarak iÅŸte böyle zorlu bir iklime gidiyoruz.
 
Yeni dönemin olumsuz yönlerinden biri de yalanın ve kötülüÄŸün eskiye nazaran daha hızlı yayılmasıdır. DoÄŸru yüzlerce ‘beÄŸeni’ alırken, yanlış binlerce olabiliyor. Sonra uÄŸraÅŸ dur.
 
Gazetecilik mesleÄŸinin, köÅŸe yazarlığı iÅŸinin hayli yıpratıcı bir hale dönüÅŸmesi, sadece yaÅŸanılan keskin ayrışmalardan ve sosyal medyanın yıkıcı etkisinden kaynaklanmıyor.
 
Geçen gün bir tartışma programı izledim. Halk Partili iki eski vekilin karşısında AK Parti’yi savunan iki gazeteci arkadaşımız vardı. Ä°ktidar partisine mensup eski ve yeni vekiller nerede? Olması gereken, Halk Partili vekillerin karşısına AK Partili vekillerin çıkmasıdır. DoÄŸrusu yapılmayınca, yani gazeteciler siyasetçilerin yerine geçince, birtakım olumsuzlukların da önü açılmış oluyor. Böylece yandaÅŸlık bahsine, inandırıcılık sorununa ilk adımımızı atıyoruz. Bir hatırlatma: Yanlış anlama ve anlaşılma kapısı bir kere açılınca, bir daha kolay kapanmıyor.
 
Biz yine yazımızın giriÅŸine dönelim.
 
Sohbet dille, muhabbet kalple olur. Ülkemiz dilini, camiamız kalbini kaybediyor. Bunun sonucu olarak karşılıklı konuÅŸamıyor, anlaÅŸamıyoruz. Sadece birbirimizi suçlayıp duruyoruz. Kendi içimizde ise itimat ve dayanışma duygusu her geçen gün geriye çekiliyor.
 
Siyasetin, maddiyatın ve koyu düÅŸmanlığın neredeyse tek belirleyici olduÄŸu bir ortamda, fikirler yerini slogana ve önyargıya bırakır. Tehdit algısı farklılaşır. Adil Düzen esaslı bir fikirdi mesela. Åžimdi aylık bazda yükselen, yıllık bazda düÅŸen enflasyon gibi boÅŸluktayız.
 
Takip mesafesini korumak şartıyla hatalara değinebilir, faydalı işleri takdir edebiliriz. Bu bizi muhalif yahut yandaş değil, hakkaniyetli bir insan yapar. Zaten adalet de bunu gerektirir.
 
Ayrıca belirtmek isterim: Åžu veya bu nedenden dolayı bir insanın bütün hayatını karalamaya, emeÄŸini yok saymaya, fedakârlığının üstünü örtmeye kimsenin hakkı yoktur. Bu salâhiyeti kendinde gören, neyin kapısından içeri girmiÅŸ olur?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.