Sosyal Medya

80 Darbesinin Türk Basınındaki Kalıcı Etkisi

12 Eylül 1980 tarihinde yaşanan askeri müdahale Türkiye’deki tüm kurumları olduğu gibi basını da doğrudan etkilemiştir. Medyaya uygulanan baskı ve sansür, medya profesyonellerini, kurumlarını ayakta tutabilmek için, farklı yollar aramaya itmişti. 12 Eylül Darbesi ile birlikte medyada köklü değişiklikler meydana gelmişti.



''1980 darbesi ve Türkiye’deki basın'' konusunu incelemek için darbe dönemindeki basın literatürünü taradığımızda, karşımıza çıkan tablo; darbenin nasıl da basın üzerinde yıkıcı bir etkisinin olduÄŸunu, en ÅŸedit biçimde gözlerimizin önüne serildiÄŸi gerçeÄŸidir. Haberimizin içeriÄŸinde konu edindiÄŸimiz 2 temel baÅŸlık olan; basının darbeye karşı tutumu ve askeri yönetimin basın üzerindeki  etkisi temalarının ortaya çıkardığı makus bir sonuç olarak önümüze gelmesinden söz edebiliriz.
 
1980 Darbesinin Türk Basınına Etkisi
 
Medyanın gündem belirleme gücü olduÄŸu kadar, imaj yaratma gücü olduÄŸu da unutulmamalıdır. Lider imajı halka en iyi medya ürünlerinde gösterilmektedir. Bu baÄŸlamda gazete sayfalarına yansıyan tek kare fotoÄŸrafın dahi önemi büyüktür. Karizmatik, sevecen, iyi aile babası, dürüst, hayvan sever, entelektüel olmak gibi özellikler çoÄŸu kez okuyucuya tek kare fotoÄŸrafla anlatılabilir.
 
Kenan Evren, 12 Eylül darbesini tıbbi bir müdahaleye benzetmektedir. Parlamenter sistemin felce uÄŸradığını, demokrasinin ise saÄŸlıklı iÅŸlemediÄŸini söylemiÅŸtir.
 
Darbeden sonra gerek darbeyi meÅŸrulaÅŸtırması gerekse lider özelliklerini pekiÅŸtirmesi açısından gazetelerin yayınladıkları Kenan Evren fotoÄŸrafları büyük önem taşımaktadır. Kenan Evren 10 Eylül 1982 yılında yayımlanan Hürriyet gazetesinin son sayfasındaki haberde “bilge adam” görüntüsü çizmektedir. Evren’in “Her aileye iki çocuk yeter” sözü baÅŸlığa çekilmiÅŸ, atılan üst baÅŸlıkta ise Karaçatak’ta köy halkının dertlerini dinlediÄŸi vurgulanmıştır. Kullanılan fotoÄŸrafta halkla sohbet ederken ve gülümserken verdiÄŸi görüntü tercih edilmiÅŸtir. Bu fotoÄŸrafla liderin halka yakın, sempatik ve karizmatik özellikleri gösterilmiÅŸtir.
 
 
1980 öncesi dönemde gazete sahiplerinin tek iÅŸi gazetecilik yapmaktı. Ancak 80 sonrası dönemde basın dünyasında iÅŸletmecilik kuralları hâkim olmaya baÅŸlamıştır. Bunun sonucunda tiraj alma kaygısı mesleki alışkanlıkları da deÄŸiÅŸtidi.
 
Basının Darbeye Yönelik Tutumu
 
 Darbenin basına yönelik tutumunda daha çok baskı ve sansür gibi uygulamalar yer alırken basının darbeye yönelik tutumu da dikkat çekicidir. Gazetecilerin, rutin iÅŸleri olan haberciliÄŸi yapmaya çalışırken çok dikkatli olmaları gerekmekteydi. Haber yaparken, yazı yazarken, sıkıyönetim yasaklarına da uymaları gerekiyordu. Askerler, basın kuruluÅŸlarına bizzat gidip darbenin gerekliliÄŸini ve önemini anlatıyorlardı. Fakat bu karşılıklı görüÅŸ alış veriÅŸi ÅŸeklinde deÄŸil, askerin basına tebligat vermesi ÅŸeklinde gerçekleÅŸmekteydi.
 
Evveliyatında birkaç küçük gazete hariç Türk basını, 27 Mayıs'ı “hoÅŸ geldi”' diye karşılamıştı. Keza 12 Mart'ta basın tipik bir ÅŸaÅŸkınlık içinde olmuÅŸtur. Ünlü gazeteci Hasan Pulur’a göre “Sıkıyönetimle geldiÄŸinden kimse sesini fazla çıkaramadı. Asker varken bizde kimse kahramanlık yapamaz... 12 Eylül'ün ilk günlerinde çoÄŸunluk darbeyi “can pazarından kurtuluÅŸ” olarak gördü. Sesini çıkartmayanlar daha sonra esip kükrer oldular.” 
 
 
Hürriyet Gazetesi 12 Eylül günü darbeyi okurlarına yıldırım baskı yaparak duyurdu. Ana sayfa tamamen darbeye ayrılmış, iri puntolarla üst baÅŸlık ve baÅŸlık atılmıştır. Yıldırım baskıda darbe haberleri meÅŸrulaÅŸtırılmaya çalışılmış, bunun için de Atatürk kullanılmıştır. Sayfada ayrıca Kenan Evren’in fotoÄŸrafını koymak yerine gülümserken ve gayet sempatik göründüÄŸü illüstrasyonu tercih edilmiÅŸtir. Sayfanın etekleri ÅŸeklinde adlandırılan alt taraflarında ise kuvvet komutanlarının fotoÄŸrafları ve ilk bildirilerden “1” numara olanı devamı 7. sayfaya gönderilerek yayımlanmıştır. 
 
Darbenin birinci yılında Milliyet gazetesi “SaÄŸol Mehmetçik”, Tercüman Gazetesi “Huzur 1 Yaşında”, manÅŸetleriyle çıkmış, Hürriyet Gazetesinin manÅŸetinde ise “El ele, kol kola, koÅŸa koÅŸa mutlu günlere gidiyoruz… Dünü unutmadan, yarına ulaÅŸacağız… Kanlı nehirleri nasıl aÅŸtık, uçurum kenarlarında nasıl nefesimizi tuttuk ve… Ve evet düzlüÄŸe çıktık…” ifadelerine yer vermiÅŸtir.
 
 
Milliyet Gazetesinin o dönemdeki baÅŸyazarı Mehmet Barlas, 12 Eylülü destekler nitelikte, “12 Eylül öncesi bir kâbus gibi geride kalmıştır. Aradan bir yıl geçmiÅŸtir. Devlet kurtarılmıştır. Artık sıra, demokrasinin kurulmasındadır…” ÅŸeklinde bir baÅŸyazı kaleme almıştır. Tercüman gazetesi Kenan Evren’in annesiyle birlikte çekilmiÅŸ bir fotoÄŸrafıyla sayfasını süslerken, baÅŸyazısında “Geçen yılki içten dileÄŸimizi tekrarlıyoruz: Allah ordumuzun yardımcısı olsun.” temennisini dile getirmiÅŸtir. Cumhuriyet Gazetesi ise baÅŸyazısız çıkmayı tercih etmiÅŸtir.
 
 
Daha sonraki günlerde de hem haberlerde hem de köÅŸe yazılarında sık sık Atatürk’ten bahsedilmiÅŸ, Atatürk fotoÄŸrafları yayımlanmıştır. Bu fotoÄŸraflarda darbeden önce, Atatürk’ün gülmeyen, kızgın ve ciddi halleri tercih edilmiÅŸtir. Darbeden sonra ise Atatürk, çizimlerinde ve fotoÄŸraflarında gülmeye baÅŸlamıştır. Darbe basın tarafından Atatürk’ün görüntüleri kullanılarak meÅŸru kılınmaya çalışılmıştır. Ancak Atatürk fotoÄŸraflarının ve Atatürk ile ilgili ifadelerin kullanımı kısa sürmüÅŸ, dolayısıyla basın Atatürk’ü kısa bir süreliÄŸine hatırlamıştır. Aynı sayılarda kullanılan Kenan Evren portrelerinin ise gülümseyen ve sevimli çizimler olmasına dikkat edilmiÅŸtir.  
 
 
Gazetecilerin Darbe Hakkındaki Değerlendirmeleri
 
Basın, yaÅŸanan terör olaylarının, içinde bulunulan karışık siyasal ve ekonomik düzenin de etkisiyle genel olarak 12 Eylül Darbesine destek vermiÅŸtir. Askeri darbe basın için sürpriz niteliÄŸi taşımamıştır. Mehmet Barlas, herkesin 12 Eylül’ü mutlulukla karşıladığını, hatta subaylara darbe yapmalarını öÄŸütleyen politikacılar olduÄŸunu belirtmiÅŸtir. Cumhuriyet gazetesi darbenin kolaylıkla gerçekleÅŸmesinden yola çıkarak, tüm halkın, tüm ülkenin darbeye destek verdiÄŸini iddia etmiÅŸti. Gazeteci UÄŸur Mumcu’ya göre ise darbe ‘kansız demokrasi’ kurmayı amaçlamıştır. Dönemin Milliyet Gazetesi yazarı Burhan Felek ise darbe yönetimini kadro kurarken aldıkları isabetli kararlar nedeniyle tebrik etmiÅŸtir. Mehmet Åževket Evgi ise teröre son verdiÄŸi için darbe yönetiminin alkışlandığını belirtmiÅŸtir 
 
Ancak basın, ülkedeki terör olayları bitirildiÄŸinde, 12 Eylül yönetiminin ikinci yüzüyle karşılaÅŸmıştır. Basın, söz konusu iktidarı eleÅŸtiren haberler yaptığında kapatma cezalarıyla yüz yüze gelmeye baÅŸlamıştır. Sıkıyönetim komutanlığınca getirilen sınırlamalar ve yasaklamalar sonucunda basın bildiÄŸinin çok azını kamuoyuyla paylaÅŸabilmiÅŸtir.
 
 
Darbenin Basına GetirdiÄŸi Düzenlemeler
 
 Darbeden sonra, ordu, basını ‘yola getirmek’ adına büyük bir sansür uygulamıştır. Öyle ki haberlerin, köÅŸe yazılarının dışında, askerin en ufak ‘imalara’ dahi tahammülü bulunmamıştır. Sıkıyönetim Mahkemeleri için uyarılar, yayın durdurmaktan gazete kapatmaya kadar gitmiÅŸtir. Gazeteciler ise bu cezalara çare olarak politika ve ekonomi haberlerinden uzak durmakta bulmuÅŸtur. Bu haberlerden boÅŸalan yerleri ise üçüncü sayfa haberleri diye de adlandırdığımız polis-adliye haberleri ile magazin haberleri doldurmuÅŸtur. Bu dönemde gazeteciler siyaset ve ekonomi gibi konularda az haber yapabilmiÅŸ, bunlar da genellikle ordu tarafından istenen ya da izin verilen haberler olmuÅŸtur. Dolayısıyla magazin da hacimsel büyüme ve basının magazinleÅŸmesi kaçınılmaz olmuÅŸtur.
 
80 darbesiyle birlikte yönetime gelen sıkıyönetim yetkilileri yayınladıkları bildirilerle yazılamayacak konuları gazetecilere bildirerek basına sansür uygulamışlardır. Sıkıyönetimin verdiÄŸi kararları ya da yasakları tartışmak da bu sansürün bir parçası olmuÅŸtur. Sansür uygulanmaları yeterli bulunmamış, bu yeni dönemin ilk gününde Demokrat, Aydınlık, Politika ve Hergün gazeteleri ise kapatılmıştır. Kapatma cezaları devam ederken gazetelere süreli yayın durdurma cezaları da verilmeye baÅŸlanmıştır. Yine bu dönemde pek çok gazeteci gözaltına alınmış ya da tutuklanmıştır.
 
 
14 Eylül 1980 tarihinde dönemin tek televizyonu olan TRT’nin haber dairesine gelen bir talimatla terör haberleri ve sıkıyönetim ile ilgili eleÅŸtirel haberlere kesin bir dille yasak konmuÅŸtur. Ayrıca 12 Eylül ile ilgili halkla röportaj yapılması istenmiÅŸ fakat röportajların sınırı orta yaÅŸlılarla yapılması yönünde çizilmiÅŸtir. ÇoÄŸunluÄŸu ilgilendirmeyen kaza, yangın gibi haberlere yer verilmesi yasaklanmış, Milli Güvenlik Konseyi bildirilerinin günde üç defa, sıkıyönetim bildirilerinin ise günde iki defa yayımlanması istenmiÅŸtir.
 
80 darbesiyle birlikte basın dünyası tüm gazeteler için tek tek karne tutan generallerle tanışmıştır. Gazeteler aldıkları notlar ölçüsünde kapatılma cezalarıyla karşı karşıya gelmiÅŸlerdir. Kapatılma cezaları verilirken basın kuruluÅŸlarına eÅŸit mesafede yaklaşılmıştır. Bu baÄŸlamda 80 darbesiyle birlikte kapatılmayan gazete kalmadığını söylemek de mümkündür.
 
12 Eylül döneminde gazeteciler, genç, yaÅŸlı; yazar, muhabir demeden gözaltına alınmış, kapatma kararları arka arkaya gelmiÅŸtir. Normal dönemlerde gazetelerin sorumlu yazı iÅŸleri müdürleri sorumlu tutulup, davalar bu müdürlere açılırken, darbeler gibi olaÄŸanüstü durumlarda sorumlu olmak için gazeteci olmak yetmiÅŸtir.
 
Bu dönemin gazeteciler açısından ilginç olan bir baÅŸka yönü ise atlatma haber yazmak isteyen gazetecilerin rakip meslektaÅŸlarını ordu mensubu gibi arayarak ya da nöbetçi sıkıyönetim savcısını “sakıncalı haber” hakkında bilgilendirerek sansüre katkı yapmış olmalarıdır.
 
12 Eylül 1980 darbesinden iki yıl sonra bile Sıkıyönetim Komutanlığından, gazetelere yasaklar gelmeye devam etmiÅŸtir. 25 Åžubat 1982 günü tüm gazetelere gönderilen, yeni yasakları anlatan metin ÅŸöyledir:
 
''Hükümetin icraatını etkileyecek düzeye çıkmış olan ve her gün yayımlanmakta olan, bakanlar hakkında ‘aksıyor’, ‘yoruldular’, ‘deÄŸiÅŸecek gibi’ yazı, fıkra, haber, makale, espri, ÅŸaka türü yazı ve karikatürlere son verilecek; 2. Bankerler konusunda ilgililer gerekli açıklamaları yaptıklarında panik ve tedirginlik yaratacak, bu konudaki her türlü yazı ve fotoÄŸraflara son verilecektir; 3. Ä°ntihar ve öldürme olaylarında kanlı olay fotoÄŸraflarını ve haberlerini yayımlamak yasaklanmıştır.”
SONUÇ
 
12 Eylül 1980 tahini Türkiye’de pek çok ÅŸeyin deÄŸiÅŸtiÄŸi bir tarihtir. Darbeden önce Türkiye’de yaÅŸanan istikrarsızlık, bitmeyen terörle birlikte ordu, yönetime el koymuÅŸtur. ‘AnarÅŸi’nin uygulanan sıkıyönetimle birlikte, ‘bıçakla kesilir gibi kesilmiÅŸ’ olması, kamuoyunda büyük rahatlık yaratmış, bundan dolayı da darbe ve darbeciler halktan büyük destek görmüÅŸlerdir. Darbeye sevinen, darbecilere alkış tutan yalnızca halk olmamıştır. Basın ve aydınlar da darbeye büyük destek vermiÅŸlerdir. Ancak kısa bir süre sonra, yaÅŸanan büyük baskılarla birlikte, darbe yönetiminden en çok etkilenen, en çok bunalan yine basın olmuÅŸtur.  Darbe ile birlikte gelen baskıcı dönem etkilerini en çok medya üzerinde göstermiÅŸtir. Bu dönemde gazeteler birbiri ardına süreli ya da süresiz kapatılmış, gazeteciler gözaltına alınmış, tutuklanmıştır. 80 Darbesiyle birlikte Sıkıyönetim Komutanlığının neredeyse kapatmadığı gazete kalmamıştır. Bu kapatılmalar basın kuruluÅŸlarını ekonomik anlamda zora sokmuÅŸtur. Sıkıyönetim Komutanlığı çok sert bir tutumla basına büyük baskı uygulamıştır.  
 
Sansür dönemin gazetecileri için nefes almak kadar doÄŸallaÅŸmış, her gün yeni yasaklar bekler olmuÅŸlardı. Sıkıyönetim Komutanlığının ne gün neyi yasaklayacağı bilinmemekte, siyasi yasaklı liderlere bırakın destek vermeyi, askerin izni olmadan, onlarla ilgili herhangi bir haber yapmak dahi mümkün olmamıştır. Bu dönemde yalnızca açık ifadelerle haber yapmak deÄŸil aynı zamanda en ufak ima içeren her yazı, her karikatür, her fotoÄŸraf büyük tehlike teÅŸkil etmiÅŸtir.
 
 
Not: Ä°çerik OluÅŸturulurken, Åžerife Özgün Çıtak'ın Yüksek Lisans Tezi'nden yararlanılmıştır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.