Özel / Analiz Haber
Gazeteci darbe yapar mı? Yapar: Çırağan Vakası
Follow @dusuncemektebi2
Aklî dengesinin bozulması yüzünden tahta çıktıktan üç ay sonra hal‘ edilerek (31 Ağustos 1876) Çırağan Sarayı’nda oturmasına izin verilen V. Murad çeşitli zamanlarda buradan kaçırılmak istenmiştir. Bunlardan kanlı olarak bastırılanı Ali Suâvi’nin giriştiği Çırağan Vak‘ası’dır (20 Mayıs 1878).
V. Murad’ın annesi Åževkefzâ Kadınefendi, oÄŸlunun sıhhatinin iyi olduÄŸu ve II. Abdülhamid’in haksız yere tahtı ele geçirdiÄŸi propagandasını yayıyordu. II. Abdülhamid bu dedikoduları etkisiz hale getirmek üzere yerli ve yabancı doktorlara V. Murad’ı tekrar muayene ettirerek gerçekten hasta ve tedavisinin de imkânsız olduÄŸuna dair bir rapor aldığı halde üç ay sonra V. Murad’ı kaçırmak üzere kurulmuÅŸ gizli bir cemiyetin varlığı ortaya çıkarıldı (Kasım 1876). Ä°ngiliz elçiliÄŸi eski hizmetlilerinden Rum asıllı Ä°stavridis ile Lehistan göçmenlerinden Jüli’nin de dahil olduÄŸu gizli cemiyetin elebaşıları kadın kıyafetinde saraya girerlerken yakalandı. Yapılan muhakeme sonucunda her biri ömür boyu sürgün cezasına çarptırıldıysa da II. Abdülhamid tarafından affedildiler (27 Nisan 1877).
TeÅŸkilâtlarına mensup olması dolayısıyla Sultan Murad’ın saÄŸlığı ve âkıbetiyle yakından ilgilenen masonların güvenini kazanmış olan Ä°brâhim Edhem PaÅŸa’nın sadrazamlıktan azlinden sonra (11 Ocak 1878) Ä°stanbul’daki mason teÅŸkilâtı tarafından V. Murad’la ilgili olarak gizli bir cemiyet kuruldu. Komitenin kurucusu Prodos mason locasının üstâd-ı âzamı olan Cleanti Scalieri idi. Rum asıllı bir tüccar olan Cleanti V. Murad’ı daha veliaht iken on sekizinci dereceden mason locasına kaydederek onunla sıkı bir dostluk kurmuÅŸtu. Sultan Murad’ın câriyelerinden NakÅŸibend Kalfa, Åžûrâ-yı Devlet Tanzimat Dairesi muavinlerinden Ali Åžefkati Bey ile Evkaf Nezâreti Senedat Odası Mukabelecisi Aziz Bey gizli cemiyetin belli baÅŸlı üyeleriydiler. Aziz Bey’in faaliyetleri ve cemiyetin ikinci baÅŸkanı gibi telakki edilmesinden dolayı bu cemiyete “Cleanti Scalieri-Aziz Bey Komitesi” denilmiÅŸtir.
Cleanti Scalieri su yolunu kullanarak sık sık ÇıraÄŸan’a giriyor, Sultan Murad ve Vâlide Sultan’la görüÅŸüyordu. Paris’ten özel olarak getirttiÄŸi bir doktoru da aynı yoldan ÇıraÄŸan’a sokmuÅŸ ve bir hafta süreyle V. Murad’ı tedavi ettirmiÅŸti. Scalieri, V. Murad’ı tekrar tahta çıkarmak için büyük devlet adamlarını elde etmek üzere NakÅŸibend Kalfa vasıtasıyla giriÅŸtiÄŸi teÅŸebbüs baÅŸarısız kalınca Ä°ngiliz elçiliÄŸine baÅŸvurdu. Ä°ngiliz elçiliÄŸinden beklediÄŸi desteÄŸi alamayan Cleanti-Aziz Bey Komitesi II. Abdülhamid’i bir suikastta öldürerek V. Murad’ı tekrar tahta geçirmeye karar verdi. Cemiyet üyelerinden Hacı Hüsnü Bey durumu baÄŸlı olduÄŸu KâÅŸgar elçisi Yâkub Han vasıtasıyla padiÅŸaha bildirdi. II. Abdülhamid de Hacı Hüsnü Bey’i cemiyet hakkında bilgi toplamak üzere görevlendirdi. Cemiyet Åžubat 1878’den itibaren suikast planını uygulamak için birkaç defa harekete geçtiyse de hükümet daha önce tedbir aldığı için baÅŸarıya ulaÅŸamadı. Bu sırada patlak veren “Ali Suâvi Vak‘ası” komitenin harekete geçmesini geciktirdiÄŸi gibi Hacı Hüsnü Bey’in de tutuklanmasına sebep oldu. “ÇıraÄŸan Vak‘ası” olarak bilinen bu olayın Scalieri-Aziz Bey Komitesi’yle iliÅŸkisinin olup olmadığı tesbit edilememekle birlikte bu konuda çeÅŸitli spekülasyonlar yapılmıştır.
II. Abdülhamid’in tahta çıkmasından sonra onun izniyle Ä°stanbul’a dönen (Ekim 1876) ve 16 Aralık 1877’de bütün resmî görevlerine son verilen Ali Suâvi’nin bu tarihten ölümüne kadar geçen yaklaşık beÅŸ aylık sürede ne yaptığı kesin olarak bilinmemektedir. Bazı araÅŸtırmacılar onun bu sırada Üsküdar Komitesi adıyla gizli bir cemiyet kurduÄŸunu ileri sürerken bazıları da Ä°ngiliz ve Ruslar’la sıkı münasebette bulunduÄŸunu iddia etmektedirler. Fakat Doksanüç Harbi’ni yenilgiyle sona erdiren Edirne Mütarekesi (31 Ocak 1878) ve Ayastefanos AntlaÅŸması’nın (3 Mart 1878) ağır hükümlerinin Ali Suâvi’yi çok etkilediÄŸi muhakkaktır.
Ali Suâvi, taraftarlarına cami ve medrese gibi yerlerde yoÄŸun bir propaganda baÅŸlattı. Özellikle bu sırada Ä°stanbul’da toplanmış bulunan Rumeli muhacirleri arasına giren propagandacılar II. Abdülhamid aleyhine ve V. Murad lehine sözler söylüyorlardı. V. Murad’ın tahta çıkması halinde Ruslar’la yapılan antlaÅŸma ÅŸartlarının bozulacağını ve Ruslar’ın Ä°stanbul önünde yenilgiye uÄŸratılacağını ileri sürüyorlardı. Bu gibi propagandacılardan bazıları olaydan dört gün önce yakalanarak hapsedilmiÅŸti. ÇıraÄŸan Sarayı ile de haberleÅŸen Ali Suâvi, Sofya’da ve Filibe’de görev yaptığı için gayet iyi tanındığı Filibeli muhacirler arasından epeyce taraftar topladı. Onlara Bulgarlar’a karşı bir direniÅŸ teÅŸkilâtı kurduÄŸunu, padiÅŸah tarafından kendilerine silâh ve ihsanlar dağıtılacağını söyleyerek ÇıraÄŸan Sarayı önünde toplanmalarını istedi. 19 Mayıs 1878 günü Basîret gazetesinde bir mektup yayımlayan Ali Suâvi, “MüÅŸkilât-ı hâzıra pek büyüktür, lâkin çaresi pek kolaydır. Yarınki nüshamızda cümlenin müsaadesiyle bu çareyi kısacık ÅŸerh ve beyan edeceÄŸim. Bugün ÅŸu mektubum yarınki neÅŸre enzâr-ı umûmiyyeyi celb içindir efendim” diyerek ihtilâl yapacağını âdeta ilân etti. Ertesi gün Rumeli muhacirleri sabahın erken saatlerinden itibaren ÇıraÄŸan civarındaki Mecidiye Camii’nde toplanmaya baÅŸladılar. Ali Suâvi de Üsküdar’daki evinden Kuzguncuk’a geldi ve orada toplananlarla birlikte mavnalarla ÇıraÄŸan yakınlarına geçti. Karadan ve denizden sarılan sarayın muhafızları etkisiz hale getirildikten sonra Ali Suâvi yanına birkaç kiÅŸi alarak ikinci kattaki Sultan Murad’ın dairesine çıktı. Daha önceden haberli olduÄŸu için giyinmiÅŸ vaziyette bekleyen V. Murad’ın bir koluna kendisi, diÄŸer koluna da NiÅŸli Sâlih girerek onu saraydan çıkarmaya çalışırlarken BeÅŸiktaÅŸ Karakolu muhafızı Hasan AÄŸa (Yedisekiz Hasan PaÅŸa) bir grup askerle sarayı kuÅŸattı. Hasan AÄŸa kapılara nöbetçi diktikten sonra yanında birkaç adamıyla birlikte sarayın üst katına çıktı. Sultan Murad’ın iki kiÅŸinin kolunda aÅŸağıya indirildiÄŸini görünce daha önce tanımadığı, fakat elebaşı olduÄŸunu anladığı Ali Suâvi’nin başına sopa ile vurarak onu öldürdü. Sultan Murad bu olay karşısında heyacana kapılarak kendisini hazine dairesine attı ve kapıyı da arkasından kilitledi. Çıkan çatışmada NiÅŸli Sâlih, Arnavut Sâlih, Hacı Ahmed ve Molla Mustafa gibi elebaşılarla birlikte yirmi üç kiÅŸi öldü, otuzu yaralı olmak üzere pek çok kiÅŸi yakalandı.
Bazı araÅŸtırmacılara göre 250, bazılarına göre 500 kiÅŸilik bir muhacir grubuyla ÇıraÄŸan Sarayı’nı basan Ali Suâvi’nin gerçek maksadı ve kendisini kimlerin desteklediÄŸi bugüne kadar ortaya çıkarılamamıştır. Fakat bu olay II. Abdülhamid’i büyük ölçüde etkilemiÅŸtir. Nitekim olayın bastırılmasından sonra yakalananları bizzat sorguya çeken padiÅŸah ilk tedbir olarak muhacirlerin Ä°stanbul dışına çıkarılmalarını isterken Sultan Murad ve ailesini de Yıldız Sarayı içinde bulunan Malta KöÅŸkü’nde göz hapsine aldırdı. Vükelâ heyeti padiÅŸahın isteÄŸi üzerine V. Murad’ın bundan sonraki durumunu görüÅŸerek aldığı kararları 21 Cemâziyelevvel 1295 (11 Mayıs 1294 r./23 Mayıs 1878) tarihli bir tezkire ile bildirdi. Kararda V. Murad’a ait elli sekiz kalem kıymetli silâh, tabanca vs. ile, Sultan Abdülaziz’e ait para ve doksan yedi parça mücevherin emaneten Mâbeyn-i Hümâyun’a konulması, Sultan Murad’ın Topkapı Sarayı’nda sıkı koruma altına alınması veya Kütahya, Isparta ve Sivas’ta oturtulması, annesi Åževkefzâ Kadınefendi’nin de Hicaz’a gönderilmesi tavsiye ediliyordu. Hükümetin bu tavsiye kararı üzerine eski padiÅŸahın elinde bulunan silâh, para ve mücevherler müsadere edildi. II. Abdülhamid olayın arkasında bulunması muhtemel kiÅŸileri öÄŸrenmek istiyordu. Bu sırada NiÅŸli Mahmud imzalı bir jurnalde bu olayın vükelâ tarafından tertiplendiÄŸinin bildirilmesi padiÅŸahın ÅŸüphelerini büsbütün arttırdı. Olayın gerçek faillerini ortaya çıkarmak üzere Mâbeyin BaÅŸkâtibi Said Bey’in (Küçük Said PaÅŸa) baÅŸkanlığında kurduÄŸu komisyon pek çok kiÅŸiyi sorguya çekti. Bu kiÅŸilerden çoÄŸu, Ali Suâvi’nin vükelânın kendilerini desteklediÄŸini ifade ettiÄŸini söylüyorlardı. Fakat esas elebaşılar öldürüldüÄŸü ve evlerinde yapılan araÅŸtırmalarda da herhangi bir belge bulunamadığı için olayda parmağı olan devlet adamlarının kimler olduÄŸu anlaşılamadı. Herkesten ÅŸüphe eden II. Abdülhamid, BaÅŸvekil Mehmed Sâdık PaÅŸa’nın, “Artık Sultan Murad’ın çaresine bakmalı” gibi sözler sarfetmesinden telâÅŸlanarak, olaydan yedi gün sonra, Sâdık PaÅŸa’yı azletti (28 Mayıs 1878). Yerine sadrazam unvanıyla tayin ettiÄŸi Mütercim RüÅŸdü PaÅŸa’dan da aynı ÅŸekilde ÅŸüphelenen ve birtakım jurnaller alan padiÅŸah bir hafta sonra onu da azletti (4 Haziran 1878). Daha pek çok devlet adamı aynı ÅŸüpheyle çeÅŸitli görevle Ä°stanbul dışına çıkarıldı.
Tahkikat komisyonu, Ali Suâvi’nin Üsküdar’daki yalısında onunla birlikte oturmuÅŸ olan Filibeli Ahmed PaÅŸa ile damadı Hâfız Nûri Bey, Uzuncaâbad Hasköylü Hacı Mehmed ve Hâfız Ali’nin ifadelerine dayanarak hazırladığı fezlekeyi 30 Mayıs 1878 günü Ä°dâre-i Örfiyye Dîvân-ı Harbi’ne verdi. Alyanak Mustafa PaÅŸa baÅŸkanlığında Dîvân-ı Harb’de yapılan muhakeme kısa sürede tamamlandı. 2 Haziran 1878 günü açıklanan mahkeme kararına göre olayla birinci derecede ilgili bulunan Hâfız Nûri ölüm cezasına, Filibeli Ahmed PaÅŸa, Hâfız Ali ve Hacı Mehmed olaya katılmamakla birlikte gizli cemiyete üye oldukları için ömür boyu sürgün cezasına çarptırıldılar. Nûri Bey (Üsküdarlı Kız Nûri diye meÅŸhur) ile Ä°zzet PaÅŸa’nın oÄŸlu Süleyman ve BaÄŸdatlı Gürcü Süleyman (Mahmud Åževket PaÅŸa’nın babası) beylere üçer yıl kürek cezası verildi. Basîret gazetesi sahibi Ali Efendi’ye, olaydan bir gün önce Ali Suâvi’nin mektubunu yayımladığı için 25 lira para cezası verildi ve gazetesi de kapatıldı. Filibeli Åževki ile Sâlih’e dörder, diÄŸerlerine üçer yıl mahkûmiyet cezası verildi. Ayrıca V. Murad’ın kilercibaşısı Çankırılı Ali, aÅŸçıbaşısı Bolulu Hasan, Åžehzade Selâhaddin’in lalası Ali Efendi ve Ahmed AÄŸa aileleriyle birlikte memleketlerine gönderildiler. ÇıraÄŸan Vak‘ası hakkında Türkçe gazetelere sansür konulduÄŸu için ne olduÄŸunu anlayamayan ve hadiseyi çeÅŸitli ÅŸekillerde yorumlayan Ä°stanbul halkı, esnaf ve muhacir temsilcileri gerçeÄŸi öÄŸrendikten sonra belediyeler aracılığıyla dilekçeler vererek olaydan duydukları üzüntüyü ve padiÅŸaha olan baÄŸlılıklarını dile getirdiler.
Ali Suâvi Vak‘ası ile ilgili tahkikatın sonuçlandığı sırada Cleanti Scalieri-Aziz Bey Komitesi’nin yeni bir teÅŸebbüsü baÅŸlamadan bastırıldı. Malta KöÅŸkü’nde sıkı bir koruma altında tutulan V. Murad Cleanti’ye bir mektup yazarak eÄŸer kurtarılmazsa Malta KöÅŸkü’nün kendisine mezar olacağını bildirdi. Mektubu okuyan Cleanti II. Abdülhamid’e hitaben bir bildiri kaleme aldı. Altına da “Komite” imzasını atarak Eastern Expres gazetesine gönderdi. Gazete müdürüne de yazı yayımlanmazsa öldürüleceÄŸi tehdidinde bulundu. Müdür Whitaker durumu Mâbeyin MüÅŸiri Said PaÅŸa’ya bildirerek ne yapması gerektiÄŸini sordu. O da bildiriyi yayımlayabileceÄŸini söyledi. Bildiri yayımlanır yayımlanmaz ilk nüshası Said PaÅŸa’ya gönderildiÄŸinden o da padiÅŸaha takdim etti. Büyük bir telâÅŸa kapılan II. Abdülhamid gazetenin müdürünü saraya çağırtarak sorguya çektikten sonra gazetesini kapattığı gibi kendisini de Ä°stanbul’dan kovdu. Said PaÅŸa’nın da olayın içinde olduÄŸundan ÅŸüphelenen padiÅŸah onu da Anadolu’ya sürdü. Bu hadiseden sonra Sultan Murad tekrar ÇıraÄŸan Sarayı’na nakledildi. Daha önce görevlendirdiÄŸi Hacı Hüsnü Bey’den epeyce bilgi toplayan II. Abdülhamid ikinci bir ÇıraÄŸan Vak‘ası patlamadan Scalieri-Aziz Bey Komitesi’nin yakalanmasına karar verdi. 8 Temmuz 1878 günü Zaptiye Nâzırı M. Ârif PaÅŸa’ya gerekli tâlimatı verdi. Ârif PaÅŸa ertesi günün gecesi bir ekiple Aziz Bey’in CerrahpaÅŸa’daki evini bastı. Toplantı halinde bulunan cemiyetin pek çok üyesi yakalandı. Fakat asıl elebaşılardan Cleanti, NakÅŸibend Kalfa ve Ali Åžefkati Bey gizli yoldan kaçmayı baÅŸardılar. Mason localarının yardımlarıyla Cleanti ile NakÅŸibend Kalfa Yunanistan’a, Ali Åžefkati Bey de Fransa’ya gittiler. Yakalananların sorgulamaları yapıldıktan sonra Serasker Kapısı’nda kurulmuÅŸ olan Alyanak Mustafa PaÅŸa baÅŸkanlığındaki Dîvân-ı Harb’e verildiler. Sorgulama ve yargılama 13 Ekim 1878 tarihine kadar üç aydan fazla sürdü. Mahkeme, bu olayın da Ali Suâvi Vak‘ası’yla baÄŸlantılı ve ona benzer olduÄŸu kanaatine vardı. Her iki olayda da iç güvenliÄŸin ihlâl edildiÄŸi noktasından hareketle cezalar verildi. Cleanti Scalieri, Aziz Bey, NakÅŸibend Kalfa, Ali Åžefkati Bey ve Dr. Âgâh Efendi birinci derecede suçlu bulunarak idama mahkûm edildiler. Fakat cezaları padiÅŸah tarafından on beÅŸer yıl kalebentlik cezasına çevrildi. Ä°kinci derecede suçlu bulunan on kiÅŸiye on ikiÅŸer, üçüncü derecede suçlu bulunan sekiz kiÅŸiye altışar, dördüncü derecede suçlu bulunan iki kiÅŸiye üçer yıl kalebentlik cezası verildi. Komite hakkında padiÅŸaha bilgi veren Hacı Hüsnü Bey hakkında özel bir karar verilerek 15 Åževval 1295’te (30 Eylül 1294 r./12 Ekim 1878) altı yıllık kalebentlik cezası altı yıl Antep’te sürgün cezasına çevrildi. Ali Suâvi Vak‘ası’ndan dolayı üç yıl kalebentlik cezasına çarptırılan Nûri Bey’in cezası da bu olaydan dolayı altı yıla çıkarıldı.
Ali Suâvi Vak‘ası’ndan hüküm giyenlerle Cleanti Scalieri-Aziz Bey Vak‘ası’ndan hüküm giyenler hep birlikte özel memurların gözetiminde 1 Kasım 1878 günü cezalarını çekecekleri yerlere sevkedildiler. Atina’daki evinde NakÅŸibend Kalfa ile birlikte yaÅŸayan Cleanti II. Abdülhamid’in hafiyeleri tarafından adım adım takip edildi. Cleanti hangi iÅŸe el attıysa padiÅŸah tarafından çeÅŸitli yollarla engellendi. II. Abdülhamid Cleanti’nin hayatından çok, giderken beraberinde götürdüÄŸü evrakla ilgileniyordu. Özellikle tahta çıkmadan önce Midhat PaÅŸa ve arkadaÅŸlarına verdiÄŸi “Maslak Mukavelesi” adlı belgenin Cleanti’de olduÄŸunu sanıyordu. V. Murad iyileÅŸtiÄŸi takdirde saltanatı tekrar ona devredeceÄŸini taahhüt ettiÄŸi bu belgeden baÅŸka komite ile iliÅŸkisi olan devlet adamlarının listesini de elde etmek istiyordu.
Cleanti Scalieri II. Abdülhamid’in takibatından kurtulmak için Osmanlı Devleti’nin Atina konsolosu Ali Nûri Bey aracılığıyla padiÅŸahtan af diledi ve ona bazı belgeler gönderdi. PadiÅŸah Cleanti’ye 25 ve Medine’de oturmak ÅŸartıyla NakÅŸibend Kalfa’ya da 7 altın maaÅŸ baÄŸladığını ve onları affettiÄŸini Atina elçisi Feridun Bey vasıtasıyla bildirdi (1886). Cleanti affedildiÄŸi için memnun olmakla birlikte NakÅŸibend Kalfa’nın Medine’de oturması ÅŸartına baÄŸlı olarak verilen maaşı kabul etmeyeceÄŸini bildirdi. Böylece ikisi de Atina’da oturmaya, padiÅŸah da baskı yapmaya devam etti. II. Abdülhamid’in hafiyeleri Cleanti’nin yeÄŸenini elde ederek onun vasıtasıyla evrakı ele geçirmeye çalıştılarsa da baÅŸaramadılar. Uzun süren takip sonunda Cleanti tekrar Ali Nûri Bey aracılığıyla Maslak Mukavelesi’nin kendisinde olmadığını, bunu Midhat PaÅŸa’nın Ä°ngiltere’ye giderken beraberinde götürdüÄŸünü bildirdi. Bunun üzerine padiÅŸah Cleanti’yi takip etmekten vazgeçti. NakÅŸibend Kalfa da Scalieri’nin ölümünden sonra Mısır’a gitti ve orada öldü. Ali Åžefkati Bey ise Avrupa’da çıkardığı Ä°stikbâl adlı gazetede Abdülhamid yönetimi aleyhine neÅŸriyattan dolayı 16 Haziran 1881’de gıyaben rütbe ve memuriyet haklarından mahrum edilerek ömür boyu sürgün cezasına çarptırıldı ve malları müsadere edildi. 1896’da Paris’te ölen Ali Åžefkati Bey PerleÅŸez’e defnedildi.
Ali Suâvi Vak‘ası ile Cleanti Scalieri-Aziz Bey Vak‘ası arasında bir hayli ortak noktanın bulunması dikkate ÅŸayandır. Her iki olayda da Sultan Murad’ın ÇıraÄŸan’dan kaçırılması hedef alınmış, her ikisi de ulemâ, ordu ve devlet erkânı iÅŸtiraki olmaksızın tertip edilmiÅŸtir. Gerek Ali Suâvi gerekse Cleanti Scalieri’nin Sultan Murad’ı hemen tahta çıkarmaktan çok Londra’ya kaçırmak istedikleri anlaşılmaktadır. Ali Suâvi Vak‘ası’nda bulunan üç kiÅŸinin aynı zamanda Cleanti Komitesi üyesi olmaları bir rastlantı olmasa gerektir. Bu ortak noktalar dikkate alındığında ayrı ayrı gibi görünen bu iki olayın büyük bir teÅŸkilâtın, yani milletlerarası mason localarının muvafakatiyle yapıldığı ihtimalini kuvvetlendirmektedir.
Belgeleri ele geçiremediÄŸi için olayların arkasına gizlenen esas suçluları ortaya çıkaramayan II. Abdülhamid’in bu iki olaydan sonra vehmi daha da arttı. Ayrıca bu iki olay masonlar hakkında birtakım kanaatler edinmesine de vesile oldu. PadiÅŸaha göre masonlar Ermeniler ve Rumlar’la birlikte hareket ediyorlardı. Özellikle Ä°ngiltere ile birlikte Osmanlı Devleti’ni yıkmak ve kendisini devirmek konusunda mutabık idiler. II. Abdülhamid, olaylara karışanların Genç Osmanlılar’la iliÅŸkileri konusunda açık kayıtlara rastlamamakla birlikte Cleanti ile Ali Åžefkati’nin Sultan Murad ile görüÅŸmeleri sırasında Midhat PaÅŸa ve Nâmık Kemal’den bahsetmeleri, Ali Suâvi’nin de eskiden Genç Osmanlılar Cemiyeti’ne mensup olması yüzünden olayın fikir yönünden Genç Osmanlılar’la irtibatlı olduÄŸuna inanmaktadır. Bundan dolayı padiÅŸahın Genç Osmanlılar’a karşı duyduÄŸu güvensizlik bu olaylardan sonra daha da artmıştır.
Henüz yorum yapılmamış.