Sosyal Medya

Ali Babacan halası Hatice Babacan'ın başörtüsü mücadelesi

Türkiye gibi demokrasi geleneği zayıf olan, devletin kutsallaştırıldığı otokratik gelenekten beslenen toplumlarda özgürlükler her zaman sorun olmuştur. Çünkü gerek fikirlerin ifade edilmesi, gerekse geleneksel toplum düzenini ifsat etme potansiyeli taşıyan farklı görünürlükler rejime bir tehdit olarak algılanmıştır.



Mehmet Ocaktan - Karar
 
Cumhuriyet tarihinin hemen bütün aÅŸamalarında sistemin formatladığı dünya görüÅŸüyle örtüÅŸmeyen farklı fikirler ve yine sistem tarafından olması planlanan sosyolojik kurguyu tehdit eden kıyafetler rejimi yıkmaya dönük bir eylem olarak görülmüÅŸtür. Oysa normal demokratik toplumlarda farklı fikirler, kıyafetler ya da sosyolojik deÄŸiÅŸim ve dönüÅŸümler tehlike deÄŸil, tam aksine bir zenginliktir.
 
Ancak Türkiye gibi demokrasi hafızası saÄŸlıklı oluÅŸmamış, rasyonel aklın iÅŸlemediÄŸi toplumlarda rejimin kurgusuyla örtüÅŸmeyen her ÅŸey tehlikelidir.
 
GeçtiÄŸimiz günlerde 81 yaşında vefat eden Åžule Yüksel Åženler’e rahmet dilerken, Türkiye’nin haklar ve özgürlükler konusunda yaÅŸadığı mücadele tarihi bir film ÅŸeridi gibi geçti gözlerimin önünden...
 
Åžule Yüksel Åženler’in hikayesini biliyoruz, o 1960’lı yılların sonlarına doÄŸru Türkiye’de baÅŸörtülü ÅŸehirli kadının ilk simge isimlerinden birisi... Ve yine Türkiye’nin ilk baÅŸörtülü kadın köÅŸe yazarı. Dönemin Bugün gazetesinde köÅŸe yazısı yazmaya baÅŸlaması olay olmuÅŸ ve özellikle Kemalist paradigmaya iman etmiÅŸ çaÄŸdaÅŸ kadınlarda alarm zilleri çaldırmıştı. O günlerde Türk Kadınlar BirliÄŸi bir bildiri ile gazeteyi kınamış ve Åžule Yüksel Åženler hakkında irtica propagandası yapmaktan suç duyurusunda bile bulunmuÅŸtu. Aslında yazılarında rejim açısından tehlike arzeden bir durum söz konusu deÄŸildi. Esas tehlike Åžule Yüksel’in modern kıyafet tarzıyla kadınlar üzerinden bütün Türkiye’de sosyolojik deÄŸiÅŸim rüzgarlarının esmesiydi.
 
Çünkü Åžüle Yüksel Åženler memleketin her tarafından konferans davetler alıyor, konferanslarla bütün Türkiye’yi dolaşıyordu. Ve özellikle ÅŸehirli dindar kadınlar için, o güne kadar kimsenin denemediÄŸi yeni bir baÅŸörtüsü modeli ortaya çıkmıştı.
 
O dönemin geleneksel hafızasında sadece kapıcı ve köylü kadınlara has olarak kabul edilen baÅŸörtüsünün, Åžule Yüksel’in modernize ettiÄŸi ÅŸekliyle bir anda ÅŸehirli kadınların gündemine girmesi laik kadınları ayaklandırmıştı. Memlekette bir ÅŸeyler oluyordu ve sanki sosyoloji deÄŸiÅŸiyordu.
 
1967 yılında Dil Tarih CoÄŸrafya Fakültesi’nde verdiÄŸi konferans, Türkiye’nin yıllarca çözüm arayacağı baÅŸörtüsü sorunu için tarihi bir dönüm noktasıydı. Çünkü o gün konferansa katılan Ankara Ä°lahiyat Fakültesi öÄŸrencisi Hatice Babacan (Ali Babacan’ın halası) Åžule Yüksel’in teÅŸvikiyle okula baÅŸörtüsüyle girmeye baÅŸlayınca kıyamet kopmuÅŸtu. Fakültede Neda Armaner ve Bahriye Üçok gibi deÄŸiÅŸime ve özgürlüklere yabancı öÄŸretim üyeleri, Hatice Babacan’a baskı uygulamışlar, o da onlara direnmiÅŸti. O günlerde gazeteler bu olayı manÅŸetlere taşıyınca öÄŸretim üyeleri okul kapısına bir ambülans getirterek Hatice Babacan’ı hastaneye götürüp deli raporu aldırmaya çalışmak gibi utanç verici bir tezgah planlama cüretinde bile bulunmuÅŸlardı. Åžimdi o günleri hatırlamak bile utanç verici, ama Türkiye bunlar yaÅŸadı...
 
Türkiye özgürlükler konusunda böylesine zor günlerin yaÅŸandığı dönemlerden geliyor. Bu açıdan bakıldığında, günümüzde özgürlüklerin kıymetini en çok dindar kesimlerin bilmesi gerekir diye düÅŸünüyorum. Bugün itibariyle dindar kesimler gerçekten insan hakları ve özgürlükler konusunda acaba yeterince hassas davranıyorlar mı? Mesela bizim gibi düÅŸünmeyen, bizimle aynı mahalle deÄŸerlerini paylaÅŸmayan, hatta düÅŸünsel planda bize karşı mücadele eden insanların da haklarını savunabilecek bir hoÅŸgörüye sahip miyiz?
 
Açıkçası ben Åžule Yüksel ve Hatice Babacan’ın hikayesinin biraz da bu açıdan okunması gerektiÄŸinin elzem olduÄŸu kanaatindeyim. Bu önemli, çünkü günümüzün dindarları da giderek rejim sopasıyla Åžule Yüksel ve Hatice Babacan’ı hizaya getirmeye çalışanlara benzemeye baÅŸladılar. Artık dindarlar da rejimin tarifi dışına çıkan özgürlüklerden hoÅŸlanmıyorlar. Allah’ın yarattığı her insanın kendileri kadar hakka ve özgürlüÄŸe sahip olması gerektiÄŸine yeterince inanmıyorlar.
 
En son yaÅŸanan CHP Ä°stanbul il baÅŸkanı Canan KaftancıoÄŸlu örneÄŸi, bu halin en dramatik göstergesidir. DüÅŸünün ki günümüzün bazı dindarları, geçmiÅŸte devletin karıştığı karanlık iÅŸler konusunda KaftancıoÄŸlu’nun devleti hedef alan tweetleri yüzünden mahkum olmasından dolayı neredeyse mutluluk duyacaklar... Ne zamandan beri ‘derin devlet’ kutsal hale geldi Allah aÅŸkına...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.