Özel / Analiz Haber
Kitleleri Katilliğe Özendiren Medya ve Şöhret İşgali
Follow @dusuncemektebi2
Bizim çocukluğumuzun gözde meslekleri polislik, askerlik ve doktorluktu. Bu mesleklerin erkekler için gözde olmasının sebebi televizyonlar idi.
Çünkü televizyonda polis merkezli birçok dizi ve film seyrediyorduk ve polis rolündeki kahramanımız, kötülere karşı savaşıyor, sonunda hep kazanıyor, attığını vuruyordu. Zeki idi, ipuçlarını hemen bulup okuyordu. Çevik, atletik, yakışıklı…
Üstelik hiç ölmüyordu. Bazen yaralanıyordu ve fakat kısa zamanda iyileÅŸip kötülerin iÅŸini bitiriyordu.
DoktorluÄŸun raÄŸbet görmesindeki sebep ise hastaları tedavi ediÅŸi deÄŸildi. Çocuk zihnimizle ÅŸöyle düÅŸünüyorduk. Doktor olduÄŸuna göre hastalıkların seyrini önceden bilir, ona göre tedbir alır, kendisi asla hastalanmaz, ölümsüz olmasa bile saÄŸlıklı olarak çok uzun yaÅŸar.
Sonra büyü bozuldu. Büyüyü bozan; büyüyü yapan idi: Televizyon ve filmler.
Bir zaman sonra Amerikan filmleri baÅŸta olmak üzere, bazı diziler ve filmler, askerlere, polislere ateÅŸ açılabileceÄŸini, kaçırılabileceÄŸini, öldürülebileceÄŸini “öÄŸretti”.
Benim anladığım kadarıyla Deniz GezmiÅŸ ve arkadaÅŸlarının üzerinde böyle bir medya tesiri de vardır. Gazetelerin, radyonun, televizyonun, dolayısıyla halkın gündeminde olmak, konuÅŸuluyor olmak bir paye idi. Genel olarak eleÅŸtirilse, kötü görünse de onları alkışlayan, kahraman olarak ululayan kesimler de vardı. Devrimci, savaÅŸçı, militan olarak ululanan bu kiÅŸilerin köydeki, kasabadaki versiyonu kendi çapında “efe”lik idi.
Hatırlıyorum, köyümüzde silah taşıyan, bazı kiÅŸileri yaralayan, öldüren bir kiÅŸi vardı ve hapisten çıktıktan sonra köy meydanında “dayılanarak” yürürdü. Bazı kiÅŸiler “yaklaÅŸmayın bu belalılara” derken, yetiÅŸmekte olan bazıları da o “sahte kahraman”a özenirdi.
Ülke genelinde yayın yapan televizyonlardaki dizilere bakınız.
Kadınlara ve hatta çocuklara bile silah çekilen yüzlerce sahne göreceksiniz. Çünkü bu bataklık, kadından ve çocuktan bile terörist yetiÅŸtirdi. Kan davasında kadın öldürülmez. Bu, kan davasının yazılı olmayan kuralıdır. Nerden nereye geldik?
Kurtlar Vadisi’ni hiç izlemedim. Ancak izleyen bir kiÅŸinin sorusunu hatırlıyorum. Acaba diyordu, dizi baÅŸladığı andan beri kaç kiÅŸi öldürüldü?
Åžiddeti büyüten bu kurumların aklı başına ÅŸiddet kendilerine, ailelerine geldiÄŸi zaman mı gelecek bilmiyorum.
Sözü kadın cinayetlerine getirmek istiyorum.
EÅŸlerini, kız kardeÅŸlerini, evlatlarını ve hatta annelerini öldürmenin altında bazı sebepler bulunuyor. Kıskançlık, namus davası, boÅŸanmış olsa bile baÅŸkası ile evlenme durumu, aldatma, miras vs.
Bu konularda binlerce haber yapıldı, diziler çekildi, filmler çevrildi. Ne yazık ki azalacağına çoÄŸaldı. ÇoÄŸalıyor.
Suçlu olarak cehalet, gelenek, ailede terbiye eksikliÄŸi, yasaların yetersizliÄŸi vs. ilan ediliyor.
Hepsi bir yere kadar doÄŸru, haklı olabilir bu sebepler. Ancak benim anladığım kadarıyla esas sebep, medya düzeni, tanınmak, toplum tarafından konuÅŸuluyor olmak, ben merkezli bir anlayış. Psikolojide buna çeÅŸitli isimler veriliyor, ne kadar doÄŸrudur bilmem.
Gündemi ÅŸiddet haberleri meÅŸgul ediyor
Bir ülkede devletin yayın organı TRT dâhil olmak üzere televizyonların, internet medyasının, sosyal medyanın haber bültenlerinin içeriÄŸini öncelikle bu “üçüncü sayfa haberleri” meÅŸgul ediyorsa; o haberleri okuyanlardan bazıları lanet okuyabilir, okuyordur ve fakat bir kısım zayıf karakterli, ÅŸöhret ol da nasıl olursan ol, sen de yapabilirsin, senin neyin eksik psikolojisinde olan kiÅŸiler için de bu tür haberler teÅŸvik vasıtasıdır. Zannediliyor ki tecavüz haberleri yaparsak, bu tür olaylar azalır, toplumda bir hassasiyet oluÅŸur. Ancak haberin veriliÅŸ tarzına bakarsanız onun içinde teÅŸvik, güzelleme olduÄŸunu da görürsünüz.
Çünkü bazı psikopatlar için tecavüz bir “fantezi”dir. O yaptı sıra sende, ne bekliyorsun üslubu ile verilen bu haberlerle ilgili olarak ülkemizin gazetelerine ait internet sayfaları tam da bu iÅŸi üstlenmiÅŸ görünüyor. Evet, tecavüz haberlerini büyük bir iÅŸtahla veren, 14 yaşını esas alarak, günlerce tecavüz etti diye metin yazan kiÅŸilerin (haberi yazan, yapan, yayımlayan) içinde tecavüzü bir fantezi olarak görmek gibi bir duygunun yattığını iddia ediyorum.
Okullar açılıyor.
Okulların açıldığı haftadan itibaren hemen her gün internet sayfalarında, sosyal medya ortamlarında Avrupa’daki, Balkanlardaki, Afrika’daki, haritada yerini bile bilmediÄŸimiz bir ÅŸehirdeki “öÄŸretmen öÄŸrencisine ÅŸöyle yaptı” haberleri yapılıyorsa; bu, öncelikle o haberi yapan kiÅŸinin psikolojisini gösteriyor demektir.
Bu psikoloji, kendisi yapamadığı için baÅŸkasının yaptığının ardına gizlenerek, fantezi üreten kiÅŸidir, adı ister gazeteci olsun ister sosyal medyacı.
Ä°ÅŸte bu anlayışın baÅŸka bir dışavurumu, en yakınını öldürerek kahraman olmak isteyen kiÅŸinin psikolojisidir. Biz bunu Batı’da kitle katliamı olarak da biliyoruz.
Bir adaya, bir okula, kalabalık bir gruba otomatik silahlarla açılan yaylım ateÅŸi sonucu yüzlerce insanı öldürenlerle ilgili haberleri hatırlayınız. Bizde de bazı özentiler oldu bu konuda.
Bir kiÅŸi, ne kadar çok öldürürüm diye düÅŸünüyorsa; o kiÅŸi nasıl bir kiÅŸidir? Bu hale, bu psikolojiye nasıl gelmiÅŸ/getirilmiÅŸtir?
Bunun bir adım ötesi, sadece baÅŸkasını öldürmeyi deÄŸil; kendini de öldürmeyi kutsamaktır. Canlı yayında intihar, bir cesaret örneÄŸi olarak takdim ediliyor.
Sırf öldürmek için öldürenlerin çoÄŸaldığı bir dünyada yaşıyoruz.
Birey ölçütünde bu hale “cinnet” deyip geçiyoruz. Pekiyi, bu cinnet halini devletler, örgütler, silah tüccarları yapıyorsa adını ne koyacağız?
Kimyasal silah olduÄŸu zaman yasak, konvansiyonel silah olursa serbest hale gelen bu cinayetlerin failleri devlet denilen organizasyonlardır bugün. Afganistan, Suriye, Irak, Yemen, düne kadar Çeçenistan, Libya, Arakan hep devlet düzeyinde iÅŸlenen cinayetlere konu oldular. Pekiyi bu eylem onları “Terörist Devlet” yapmıyor mu?
Ä°nternet oyunlarında çocukluÄŸundan itibaren binlerce, on binlerce insan öldürerek “kazanan”, ÅŸampiyon olan modern bireyin, öldürmenin “zevki”ni, “keyfi”ni tadabilmesi için ne yapılıyorsa o terörist devletler de aynı ÅŸeyi yapıyor.
Televizyon, internet medyasından önce bu durum nasıldı merak ettim, hiç de farklı olmadığını gördüm.
Modern zamanların ben merkezli, görülmek, kamuoyu oluÅŸturmak, tanınmak, gündem oluÅŸturmak amaçlı ölüm isteminin tarihinin hayli eski olduÄŸu anlaşılıyor.
Bir intiharın hikâyesi
Yakup Kadri KaraosmanoÄŸlu, bunu erken fark etmiÅŸ bir yazar olarak hikâyeye dökmüÅŸtür. Ä°kdam gazetesi 8570.sayı ve 20 Kânunısani (Ocak) 1921’de yayımlanan hikâye “Beyhude Bir Ä°ntihar” adını taşıyor.
Hikâyenin kahramanı Âdil PaÅŸazade Ekrem Bey adında biridir ve intihar etmiÅŸtir. Kimseler bu intihara bir anlam veremez; çünkü Âdil PaÅŸazade Ekrem Bey intihar edecek biri deÄŸildir. Kendini beÄŸenmiÅŸ bir gençtir, iyi giyinir, kendinden iyi söz söyleyen, kendinden iyi yazan, dans eden, ata binen, kendinden iyi Fransızca söyleyen bir ikinci adamın daha mevcut olabileceÄŸine ihtimal veremez.
Evin bir çocuÄŸu olarak şımartılmıştır, akranları içinde, zekâ, güzellik, kuvvet ve servet itibariyle biricik olduÄŸu duygusu ile yetiÅŸtirilmiÅŸtir.
Böyle birini intihara sürükleyecek büyük bir dert bilinmeyince tahminler baÅŸlar. Bazıları aÅŸktan, bazıları para sıkıntısından, kara sevdadan, melalden yahut sadece can sıkıntısından öldüÄŸünü iddia eder. Doktor “nevrasteni” denilen sinir hastalığını sebep gösterir.
Bütün bu dedikoduların doÄŸru tarafı vardır ve fakat kahramanımızı intihara sürükleyen sebep deÄŸildir bunlar. Sebebini, anlatıcı-yazar bilmektedir ve hikâyeyi bu sebep üzerine kurar.
Buna göre Âdil PaÅŸazade Ekrem Bey ismi gazetelere geçsin diye intihar etmiÅŸtir.
Çünkü ikide bir anlatıcı-yazara gelmekte “Åžöhret sahibi olmanın sırrı nedir? Senelerden beri bunu keÅŸfetmeye uÄŸraşıyorum. Dünyada hiçbir ÅŸey ÅŸöhret kadar lezzetli olmasa gerek. ÇocukluÄŸumda cihangir bir serdar olmak yegâne emelimdi, sonra ÅŸair ve muharrir olmak istedim; ÅŸimdi yegâne emelim ne türlü olursa olsun, herkese kendimden bahsettirmek, gazetelerde ismimin geçtiÄŸini görmek, bilmediÄŸim, tanımadığım birçok kiÅŸinin hatırasında uzaktan uzaÄŸa yaÅŸadığımı hissetmek, hissettirmektir. Beni tanıyanların adedini düÅŸündükçe kendimden nefret ediyorum, varlığımdan yalnız kırk elli kiÅŸinin haberi var; bu ne elim bir ÅŸey!” diye yakınmaktadır.
Onun hayalinde günlük gazetelerde hususî vesikalarla, mektuplarla, fotoÄŸraflarla hayatları neÅŸredilen haber kahramanı gibi olmak vardır. Hırsız, terörist de olsa bir gün önce bir hiç iken; kimse varlığından haberdar deÄŸilken; iki, üç milyon kiÅŸi, belki daha çok kiÅŸi tarafından isimlerinin biliniyor olması onun için büyük bir ÅŸeydir.
Bir gün yazara, “Ben ölürsem, gazetelerde benim için bir ÅŸey yazarsın deÄŸil mi? Ama uzun bir ÅŸey, birkaç sütunluk bir makale?” der.
Ä°ntiharın hangi tarzını tercih edersin? Hangisi daha zarif, daha merak çekici, daha hoÅŸtur? Mektup yazarak, sebebini söyleyerek ölmek mi iyidir, yoksa kimseye hiçbir ÅŸey demeden esrarengiz bir sükût içinde ölmek mi?” gibi sorular sormuÅŸtur.
Yazar bu soruları geçiÅŸtirir. Ancak ertesi sabah o acı gerçekle karşılaşır. Ekrem Bey ÅŸakağına kurÅŸun sıkarak intihar etmiÅŸtir. Ama beklediÄŸi gibi günlerce kamuoyunu meÅŸgul eden bir hadise olmak ÅŸöyle dursun, tek bir haber çıkmamıştır, çünkü ailesi bu vaka gazetelerin diline düÅŸmesin diye elinden gelen gayreti sarf etmiÅŸ ve gazetelerin hiçbirinde Ekrem’in ismi görünememiÅŸtir.
(Yakup Kadri, Hikâyeler, s. 126, Ä°st.1997)
Bu kadar sözden sonra, bilmem; TRT baÅŸta olmak üzere, özel televizyonlara, internet medyasına, sosyal medyaya, ÅŸu katillerin, ÅŸu namussuzların, ÅŸu psikopatların haberlerini yapmayın, bırakın sadece ailesi, savcı, hakim bilsin, nisyana terk edilsin ÅŸerefsiz, demenin lüzumu var mı?
Müellif: Lamil YeÅŸil (Dünya bizim web sitesi)
Henüz yorum yapılmamış.