Sosyal Medya

Abdullah Yıldız: Aileyi Yaşat ki Millet Yaşasın!

Gün geçmiyor ki, aile içi cinayete kurban giden bir kadın, erkek veya çocuk haberi almayalım…



Ä°stanbul SözleÅŸmesi, 6284 sayılı yasa ve zinayı suç saymayan yasa baÅŸta olmak üzere Batıl(ı) yaÅŸam biçimini dayatan yasalar, bu cinayetlerin müsebbibi ve tetikleyicisi olup âcilen kaldırılmalıdır.
 
Ancak, bu yasalar yürürlükten kalksa da, Batıl(ı) yaÅŸam biçimi bütün küresel ve yerel araçlar kullanılarak özendirildiÄŸi sürece, Ä°slâm’ın “huzur vesilesi” olarak gördüÄŸü Ailekurumunun günbegün sarsıldığı, aşındığı ve çökmekte olduÄŸu gün gibi âÅŸikârdır.
 
Öyleyse yapılması gereken, bu yasaların iptaliyle yetinmeyip, insan fıtratının gereÄŸi olan Ä°slâm Ailesi’niinÅŸâ, ihyâ ve tahkim ederekmilleti yaÅŸatacak her türlü tedbiri âcilen almaktır. 
 
Bilelim ki, Allah’ın meÅŸrû kıldığı sınırlar içinde iki cinsin nikâh akdi ile bir araya gelmesiyle oluÅŸan fıtrî aile, kuÅŸatıcı bir maddi-bedeni ve manevi-ruhi huzur ve sükûn iklimine; “sekînet”e zemin hazırlar. 
 
Ä°nsan türünün iki parçasının âile kurumu oluÅŸturması ile iki büyük fayda ortaya çıkar:
 
1- Aynı insan bütününün her iki yarısına huzûr, güven, örtü ve korunmuÅŸluk saÄŸlamak.
 
2- Ä°nsan neslinin sürekliliÄŸini teminat altına almak.
 
 “Kendileri ile sekinete (huzura) ermeniz için, size kendi nefislerinizden eÅŸler yaratması ve aranızda bir meveddet (sevgi) ve rahmet (merhamet) kılması da, O’nun ayetlerindendir.” (Rûm 30/21)
 
“…EÅŸleriniz sizin elbiseleriniz/örtüleriniz, siz de eÅŸlerinizin elbiseleri/örtülerisiniz…” (Bakara 2/187)
 
Bu âyetler, evliliÄŸin huzur, sükûn, emniyet ve örtü boyutunu vurgularken, Bakara suresinin 223. âyeti de, “tarla” metaforu üzerinden kadınların ‘insan neslinin devamını saÄŸlayan’ annelik vasfını öne çıkararak, insan türünün geleceÄŸini aile ve evlilik kurumu ile garanti altına alır.
 
Rûm/20. âyette sözü edilen ‘insan türünün çoÄŸalıp arza yayılması’ da aile/evlilik ile gerçekleÅŸir. 
 
Ailenin toplumun ve dolayısıyla bireylerin de gerçek huzurunu (sekînet) saÄŸlayacak ilahi yasayı muhteÅŸem bir ÅŸekilde formüle eden Rûm/21. âyeti çok iyi anlamalı ve yaÅŸamalıyız. Yüce Yaratan’ın aynı nefisten var edip, ilahi bir lütuf olarak aralarına sevgi ve merhamet duygusu koyduÄŸu erkek ve diÅŸi cinsinin bir araya gelmesi ile insan tekinin kendi bütünlüÄŸünü tamamladığı ve böylece “sekinet” denilen kuÅŸatıcı mutluluk ve huzur ikliminin yaÅŸanır hale geldiÄŸi bildirilir, bu ayette.
 
‘Güven ve huzur duygusu, yatışma, sükûn, kalbin mutmain olması, rahmet, sebat, kararlılık, vakar’ gibi anlamlara gelen “sekînet” kelimesi; ‘mümin kiÅŸinin kalbini teskin edip ona emniyet, güvenlik hissi veren bir melektir’, ‘sahibini ÅŸehvetlere meyletmekten ve korkudan uzaklaÅŸtırıp teskin eden akıldır’, ‘korkunun ortadan kalkması anlamına gelir’ gibi farklı ÅŸekillerde açıklanmıştır.
 
Kur’ân’da sekînet, ‘kalplerin korkudan yatışıp iç huzura kavuÅŸması’ (Fetih 48/4,8; Tevbe, 9/40) ve ‘Rasûlüllah’ın (s.a) müminlere duasının onlara huzur vereceÄŸi’ ÅŸeklinde geçer (Tevbe, 9/103).
 
Rum/21’de evliliÄŸin gerekçesi olarak zikredilen sekînetikliminin oluÅŸması iki ÅŸarta baÄŸlanır: “meveddet(sevgi)” ve “rahmet(merhamet)”. Bu iki ÅŸart ikâme edilmez ise, ailede huzur saÄŸlanamaz.
 
Meveddet; ‘salt sevgi, katışıksız ve karşılıksız sevgi’ anlamına gelir. Bir nesneyi sevmek, istemek anlamındaki “vudd”an gelir. Kur’ân’da kalplerin birbirine ısınıp kaynaÅŸmasını ifade eden “ülfet” kelimesiyle aynı anlamda kullanılır. Meveddet; karı-koca dâhil, tüm insanlar arasında kaynaÅŸma ve birlik meydana getiren bir “sevgi bağı” demektir. “El-veddü”; aynı zamanda kazık demektir. Dolayısıyla meveddet; kazığın yerde sabit kalması gibi çok sıkı bir sevgi bağıdır.
 
Kalbinde meveddet olan insan sevdiÄŸine merhamet eder; ona acır, onu esirger ve bağışlar. Bu hal özellikle karı-koca arasında zirveye çıkar.  Allah’ın Vedûd isminin, Kur’ân’da Rahîm ve Äžafûr ismi ile birlikte geçmesi anlamlı olup, sevgi ile merhamet arasında doÄŸrudan bir iliÅŸki vardır.
 
Merhamet; ‘acımak, esirgemek, korumak, affetmek, bağışlamak, nimet vermek…’ manalarına gelen “r-h-m” kökünden türemiÅŸtir. Ä°sim olarak; ‘hayır, iyilik, ihsan, nimet ve kalp inceliÄŸi’ demektir. Kur’ân’da 114 ayette rahmet, bir âyette (Beled, 90/17) merhamet kelimesi geçer. Dilimize asli anlamıyla yerleÅŸmiÅŸ olan rahmet/merhamet; aile iliÅŸkilerinin saÄŸlıklı biçimde sürdürülmesi, yani sürdürülebilir bir aile mutluluÄŸu baÄŸlamında daha bir anlam ve derinlik kazanır. 
 
Kısaca; aile ve millet, ancak meveddet ve merhametten beslenen sekînet (huzur) ile ayakta kalır.
 
Yeni Akit

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.