Sosyal Medya

Dücane Cündioğlu: Akif tekke müslümanı mıdır, cami müslümanı mı?

Her şair gibi Mehmed Akif de biraz kalabalıkların şairidir. Fazlası da var, o bir de resmî şairdir. Kısacası Mehmed Akif hem devletin şairidir, hem milletin...



Birkaç yıldır bu fakîr, baÅŸka bir Akif''in varlığına daha dikkat çekmeye çalışıyor; yalınız, tek, çaresiz, mahzun, maÄŸdur, derviÅŸ bir Akif''e...
 
Ruhundaki –o her büyük adamda rastlanılan– yıkıcı fırtınaları, yakıcı kasırgaları devlet, millet meselelerinin arkasına atmaya çalışan, asıl trajedisini, insanlığından kaynaklanan gerçek derdini her defasında ertelemek, bastırmak, yok etmek için, BENini BÄ°Zde eriten Akif''e...
 
Unutulan deÄŸil, hatırlanmayan hiç deÄŸil, bilâkis bilinmeyen, görülmeyen, dahası bilinmek de görülmek de istemeyen, nâdanın nazarından kendisini saklamayı baÅŸaran bir Akif''e...
 
Resmiyet düÅŸkünlerinin de, kalabalıkların da yaklaÅŸmasına tahammül edemeyeceÄŸi için, kendi iç dünyasında kavrulmayı seçen bir Akif''e...
 
"Ne yanlışmış hesabım: Hiç kapımdan geçmez oldun bak!" diyecek kadar Hakk''a nazlanan bir Akif''e...
 
"Hicran" ÅŸiirini ÅŸu mısrâlarla sonlandıran bir Akif''e...
 
GüneÅŸler geçti, aylar geçti, artık gel ki, mihmânım,
 
Åžuhûdundan cüdâ imanla yoktur kalmak imkânım.
 
Hemen ardından "Secde" ÅŸiirine ise ÅŸu mısrâlarla baÅŸlayan bir Akif''e...
 
Åžuhûdundan cüdâdır, çok zamanlar var ki, imanım;
 
Bu vahdet-zâra –gûyâ!– geldim amma bin peÅŸimânım:
 
Hepsinden evvel "Gece" ÅŸiirinde gözyaÅŸlarıyla feryâd u figan eyleyen, yalınız başına mabedine gelmesi için Mabuduna dil döken bir Akif''e...
 
Ömürler geçti, sen yoksun, gel ey bir tanecik Mabud,
 
Gel ey bir tanecik gâib, gel ey bir tanecik mevcud!
 
Bir tanecik mevcud! "Sürdüler Türk''e tasavvuf diye olgun şırayı" diyen Akif''in mabudu, nasıl oluyor da "bir tanecik mevcud" hâline geliyor acaba?
 
Resmî konuÅŸmalarda deÄŸinilmesi yasak olan bir Akif''tir bu! Evet, kalabalıkların içinde kendisiyle karşılaÅŸma imkânı bulamayacağımız bir Akif. Kimsenin kuÅŸkusu olmasın ki topluca deÄŸil, bu, ancak tek başına yüzleÅŸebilecek bir Akif. Hak''tan baÅŸka mevcuda inanmayan bir Akif.
 
* * *
Akif hakkında "Tekke müslümanı deÄŸildir o, cami müslümanıdır" der Midhat Cemal Kuntay.
 
Bir yönüyle doÄŸru. Akif, söylediklerine (zahire) bakılırsa tekkeden çok, camiye yakışır. Lâkin iyice düÅŸünmeli: ittihad ve terakki için çırpınan bir aydın hiç tekkeye, yani içine, yani kendisine vakit ayırabilir mi? Ayırmayı ister mi? Ä°stese, "Önce vatan!" demiÅŸ bir adam, kendisine ayırabilecek vakti bulabilir mi?
 
Akif''i, hakikaten, tanımak istiyorsak, onu yalınız, tek başına, Hak''la baÅŸbaÅŸa, kendince cilveleÅŸirken seyretmeliyiz:. Genç Akif''i deÄŸil, olgun Akif''i...
 
Nasıl dursun, benim bîçare gölgem, senden ayrılmış?
 
GüneÅŸlerden deÄŸil, yâ Rab, senin sînenden ayrılmış!
 
Henüz yâdımdadır bezminde medhuÅŸ olduÄŸum demler;
 
O demlerdir ki yâdından kopar beynimde bin mahÅŸer!
 
Bu mısraları aynen aktarmakla maksadı ifade etmiş olmadığımın, olmayacağımın farkındayım. Şerhi de gerekir.
 
Åžair, niçin, gölgesinin O''ndan, yani Rabbinin sînesinden ayrıldığını söylüyor acaba? Keza, "bezminde medhûÅŸ olduÄŸu demler" ifadesiyle ne kastediyor? Ne vardı, ne oldu o demlerde ki yâd eder etmez hâlâ beyninde binlerce mahÅŸer kopuveriyor?
 
Evet, acaba ÅŸair niçin ikide bir "rabbinin ÅŸuhudundan cüdâ" olduÄŸunu, yani onu bir türlü göremediÄŸini, imanında ÅŸehadetin (!) eksik bulunduÄŸundan ÅŸikayet edip duruyor?
 
Hâsılı, sormalı, bolca sorular sormalı, sonra susmalı.
 
Susmalı. Çünkü devletin ve milletin ÅŸairini kalabalıklar içinde ÅŸerh edemeyiz; sadece sırrına (batınına) iÅŸaret etmekle, sadece bu kadarcığına dikkat çekmekle yetinebiliriz.
 
"Gece" ÅŸiirinin başını tutarak "KoÅŸ hanım koÅŸ, burada kıyametler kopuyor!" diyen bir dosta, Vahdet-i Vücud üzerine bir risale de kaleme almış olan üstad-ı hakîm(i) Ferid Kam''a ithaf edildiÄŸine dikkat edeniniz var mı?
 
Varsa var, yoksa yok. Ä°ÅŸte hepsi bu kadar!
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.