Özel / Analiz Haber
Nükleer silah, İncirlik’i nasıl etkiler?
Follow @dusuncemektebi2
Nükleer güçle ilgili herhangi bir söylemin yankı bulmaması mümkün değil. Hele muhatapları belliyse.. Hele şimdiye kadar uluslararası nükleer taahhütlere sonuna kadar bağlı kalmış Türkiye’nin ağzından çıkıyorsa.. Hele hele S-400’lerdeki gibi dediğini yapıyorsa...
Kaldı ki, nükleer silah demenize de gerek yok, nükleer enerji dediÄŸinizde de bütün kulaklar dikilir. Akkuyu için dikildi de. Hayli tartışılan Çernobil belgeselinin afiÅŸini Akkuyu olarak bastılar...
Åžimdi S-400’lere yapılan itirazların benzerleri baÅŸladı. O uluslararası anlaÅŸmalar hatırlatılarak, ‘Ä°ran’ın başına gelenler, bizim başımıza da gelir’, ‘bizim’ yazar-çizerler tarafından gösteriliyor...
Aynı ÅŸerhleri ABD’nin INF anlaÅŸmasından çekilmesinin ardından düÅŸmeyenler sadece çifte standart sahibi deÄŸiller.. Dünyada siz herhangi bir anlaÅŸmadan çekildiÄŸinizde kimsenin diyecek lafının kalmadığı, yani ‘güvenlik paradigmalarının’ deÄŸiÅŸtiÄŸi dönemi görmüyorlar.
Görmemek baston aramaktır. Ama baston artık yok...
Mamafih, Ankara’nın derdi nükleer silah yapmak deÄŸil. Nükleer silah istiyor ama açıklamanın zamanı-zemini baÅŸka zaman-zeminlere kancalı...
Mesela, Ä°srail ile ilgilidir. Ki, ErdoÄŸan’ın nükleer konuÅŸmasında ismiyle zikrettiÄŸi tek ülkedir. Haliyle Ä°ran’la ilgilidir. Yani Astana’yla. Rusya ve Suriye ile. Nihayet ‘güvenli bölge’ ile. Mesela F-35’lerle ilgilidir. ‘Saldırı silahını vermezseniz, saldırı silahını büyütürüz’. CumhurbaÅŸkanı ile BaÅŸkan Trump arasındaki son telefon görüÅŸmesinde yine gündeme geldiÄŸini biliyoruz.
Aynı yolu uzaktan da yürüyebiliriz; nükleer iki ülke Pakistan-Hindistan geriliminden rotayı DoÄŸu Akdeniz’e baÄŸlayabiliriz.
Bu anlamıyla Ankara’nın zikrettiÄŸi nükleer silah bütünlüklü bir meydan okumaya dönüÅŸür; Avrupa BirliÄŸi’ne yönelik “kapıları açmak zorunda kalırız” ikazı da onlar için nükleer tehdit gücündedir. ‘Kapılar açılır’ lafına AB ve BM yetkililerinden bu kadar hızlı ‘dayanışma’ yanıtı geldiÄŸi görülmemiÅŸtir; ‘Türk ortaklarımızla çalışmayı iyi niyetle sürdürebileceÄŸimize güveniyoruz’...
Korku, ABD’ye Fırat’ın DoÄŸusu’ndaki tutumu için Brüksel’in baskı yapmasını getirecektir. Ä°dlib’i Amerika’nın bombalamasını Avrupa herhalde alkışlamayacaktır. ‘Zincirleme reaksiyon’ böyle olur...
‘Zorlayıcı diplomasinin’ yeni sürümünü yaşıyoruz Türkiye örneÄŸinde. Bu çıkışlar sadece basamak basamak yükseltilmiyor, yönleri de çeÅŸitli...
Bir yandan ‘Yeniden Asya’ açılımından bahsederken ve oyundaki rakiplerimiz, ‘bu blöf olabilir’ diye düÅŸünürken, kardeÅŸ ülkemiz Pakistan’la nükleer savaşın eÅŸiÄŸinde, Amerika ile iliÅŸkileri ‘NATO dışı ana müttefik’ konumunda bulunan, BM Güvenlik Konseyi’ne üye olmaya çalışan ama aynı zamanda Ä°ran’ın arkasında duran Hindistan’dan inanılmaz mesajlar geliyor; ‘Her ülkenin sorunları olabilir ama biz Türkiye ile iliÅŸkileri geliÅŸtirmekte kararlıyız. Yükselen Hindistan, yükselen Türkiyle ile iÅŸbirliÄŸini kaçınılmaz görüyor”...
Rusya lideri Putin’in, Hindistan BaÅŸbakanı Modi ile buluÅŸtuktan sonra, “Çin ve Hindistan’ın yanı sıra, Türkiye’nin de uluslararası rolü çerçevesinde G7 tipi bir formatta bulunması uygun olur” sözlerinin nasıl beslendiÄŸi anlaşılıyor...
Benzer durum, DoÄŸu Akdeniz’deki varlığımız, Suriye sınırında sayıları 90 bine ulaÅŸmış yığınağımız, ABD BaÅŸkanı ile görüÅŸme evvelinde, “size Eylül sonuna kadar mühlet” mealindeki Suriye ultimatomumuz, ülke içinde ve Irak’ta yürütülen terörle mücadele sürecimiz ve hatta Diyarbakır’da HDP’ye kepenk kapattıran annelerimiz için de geçerli...
Türk medya sistematiÄŸinin haber okumada ‘focus’ sorunu olduÄŸundan muhakkak gözden kaçacaktır; Amerika’nın Rusya ile özellikle ‘silahsızlanma’ anlaÅŸmalarını bozmasının bir amacının üçüncü ülke olarak Çin’i yeni anlaÅŸma masalarına oturtmak/baÄŸlamak olduÄŸu biliniyor. Ama süreç, iÅŸte içinde bulunduÄŸumuz devran odur, boÅŸ alan yaratıyor. BoÅŸ alanlar manevra üretmek için biçilmiÅŸ kaftandır. Bu yüzden balistik füzeler ve nükleer pozisyonlar için kozları ve imkânları olan ülkelere avantaj sunabilirler. Aynı zamanda, nükleer silah sahibi olma ayrıcalığına sahip ülkelere de ‘paylaşımı’ dayatabilir...
Ä°ki, NATO’nun ve/veya ABD’nin Türkiye’deki nükleer varlığı küresel koÅŸullardaki deÄŸiÅŸikliklerden etkilenir. Zamanında etkilendi de. (1989) Türkiye’nin nükleer güce kavuÅŸması da bu tür etki yaratacak, Ä°ncirlik ve barındırdığı nükleer silahlar üzerinde baÅŸka bir tartışma açılacaktır...
Nihayetinde Türkiye’nin önündeki en acil sorun olarak duran, önümüzdeki 20 gün içinde bir noktaya öyle veya böyle ulaÅŸacağı anlaşılan ‘güvenli bölge’ konusu, müÅŸterek devriye veya harekât merkezinin “müÅŸterek” olmasıyla tatlıya baÄŸlanmayacak...
CumhurbaÅŸkanı’nın, “Tüm geliÅŸmeler bizim istediÄŸimiz güvenli bölge ve muhataplarımızın istediÄŸi güvenli bölge arasında çok ciddi farklar olduÄŸunu gösteriyor” sözleri bunu gösteriyor.
Eylül’ün son haftası, Ankara’nın ‘istediÄŸi gibi’ bir güvenli bölgeyi ortaklaÅŸa kurmak için Amerika’nın son ÅŸansıdır. Gelgelelim, kendi Ticaret bakanları buradayken bile “Türkiye’ye seyahat uyarısı”, tehdittir, müttefikin pisleÅŸeceÄŸini gösteriyor...
Nedret Ersaner / YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.