Tarih kitaplarını ve kaynakları karıştırdığımızda Eski Ä°stanbul sokaklarının kediler ve köpekler ile meÅŸhur olduÄŸu kadar neredeyse her sokağında kendine has delisinin, meczubunun olduÄŸunu bilmekteyiz. Delilik; ermiÅŸliÄŸin ve bilgeliÄŸin bir türevi, bir hali sayıldığı için bu insanlar asla yargılanmaz ve toplum tarafından da dışlanmazlardı. Eski Ä°stanbul halkı delilerine olaÄŸan davranır ve hiçbir ÅŸekilde zarar görmelerine müsaade etmezlerdi. Hatta baÅŸlarına kötü bir olay geldiÄŸi zaman da “Acaba filanca meczubu mu kızdırdık?” diye kendi aralarında düÅŸünür, bu olay Saray’a kadar intikal ederdi. BaÅŸlarındaki kötü bir olayı da ortadan kaldırmak için gidip bu meczupların gönüllerini almaya çalışırlardı.
Bu hayran olunası insanların başında, Ä°stanbul’un sempatik adamı, esnafın bereket kapısı meÅŸhur Hasan Bey nâm-ı diÄŸer Pazarola Hasan Bey, kesin doÄŸum tarihi belli olmamakla birlikte 1880’lerde dünyaya gözünü açıp, yine kesin olmayan bilgilere göre 40 yaÅŸları civarında terk-i diyar etti yeryüzü âlemini.
DOÄžDUÄžU YER UNKAPANI
Unkapanı’nda Atlamataşı Caddesi üzerinde bulunan eski, cumbalı bir ahÅŸap evde doÄŸan Hasan, hayatının sonuna kadar bu evde yaÅŸadı. Normalden çok büyük olan kafası için doktorlar böyle durumlarda “megalosefal” ve “idrosefal” gibi teÅŸhisler koyuyorlardı o dönem. Akraba evliliÄŸinden doÄŸduÄŸu sanılan Hasan’ın annesi doÄŸumdan 2 ay sonra ölmüÅŸtü ki bu da doÄŸum sonrası aşırı tahribatın sebebi olsa gerek. Babası Hasan’a 10 yıl kadar tek başına baktıktan sonra, Hasan’ın veremden ölen dayısının dul kalan eÅŸiyle evlendi. Esasında eski yengesi olan bu kadın, Hasan’ın anne olarak bildiÄŸi kiÅŸi oldu.
PAZAROLA ….BAÅžI!
Ünlü yazar Ahmed Rasim, Pazarola Hasan Bey’i EÅŸkal-i Zaman isimli yazı dizisinde tanıtırken ÅŸöyle tarif ediyor:
Hasan Bey’i kim tanımaz: Zamanın tek güler simâsı. Tabîatın sahte bir gösteriÅŸle iki arşınlık gövdesine takdığı kocaman bir kafanın üzerine âbânî sarıklı, mevsimine göre katmerleri arasına fulya, zerrin, sünbül, gül, hatta fesleÄŸen dalı takılı, hattâ yanpiri duran bir fes kondurun. Rengi esmer, geniÅŸ bir alın altına kara iki sivri uçlu kaÅŸ, hâlinden ve kalinden (söz ve duruÅŸundan) her vakit memnun olduÄŸunu gösterir parlak, uzun kirpikli iki siyah göz, mütenâsib (uyumlu) bir burun, üst bölüÄŸü birbirine denk gaytan (ip) bıyıklarla donatılmış az büyücek bir ağız, yassı bir çene, fakat ince bir boyun çizin. Hattâ giydirip kuÅŸatarak biraz da çekidüzen verin. GörmeÄŸe, fotoÄŸrafa hacet kalmaz. Ne zaman rastlasam, yüzündeki gülümsemelerini ter ü taze (taptaze) bulurum. Mezcupluk hâline vergi bir temiz bakışla çevresine bakınarak her dükkâna, her satıcıya, iÅŸine, malına göre: “Pazarola bakkâlbaşı”, “Pazarola balıkçıbaşı”, “Pazarola aÅŸçı baba” diyerek yürür gider.
Ahmed Rasim’e göre Pazarola Hasan Bey’in bu kadar meÅŸhur olmasının sebebi, onun Pazarola sözünde keramet arayanlardan kaynaklanmakta. Bu aslında doÄŸrudur da. Hasan, çarşı pazar sürekli gezer ve her nevi esnafa, ÅŸaire, yazara pazarola derdi. Bunu da herkese deÄŸil keyfinin istediÄŸine derdi. Esnaf bu ritüeli öyle kutsal hale getirmiÅŸti ki Hasan pazarola demedi mi günü kesat geçeceÄŸine inanan esnaf telaÅŸa düÅŸer, Hasan’ı yolda gördüklerinde dükkanlarında bir çay içmesi için buyur ederlerdi. Hasan’ın dokunduÄŸu mala veya dükkana bereket geleceÄŸine inanırlardı.
Malik Aksel’in bir eskizi.
KOCA KAFALILIK
Hasan’ın yaÄŸlıboya tablolarını da yapan folklorik ressam Malik Aksel ise Ä°stanbul’un Ortası isimli anı kitabında Pazarola Hasan Bey için ÅŸunları söylüyor:
Pazarda Hasan Bey’e göre, hergün düÄŸün bayramdır: Bir iÅŸ yapmaz, fakat iÅŸ yapanları dâima gayret verirdi. Onun yüzünde istek dilek diye bir ÅŸey yoktur, tasa nedir bilmez. Rüzgâra tutulmuÅŸ bir yaprak gibi aklının estiÄŸi tarafa döner giderdi. Onun her geçtiÄŸi yerde düÄŸün bayram var sanılır, hiçbir yerde yalnız kalmaz, görünmediÄŸi zaman aranır, kapısı durmadan çalınırdı. Bu adam, her ÅŸeyin anahtarı olan akla sahip mi, deÄŸil mi idi? Eski kitaplara göre, Tanrı ilk olarak aklı yaratmış. Ona başımızın üstünde yer vermiÅŸ. Böylece insanı imtiyazlı kılmış. Pazarola Hasan Bey’in başı ise görülenlerin büyüÄŸü. Büyük baÅŸta büyük akıl olacağına inananlara göre, Hasan Bey’in çevresinden çok daha akıllı olması gerekmektedir. ‘BaÅŸ’ kelimesini de aÄŸzından düÅŸürmüyor, herkese bir ÅŸeyin başı olarak hitab ediyor, her ÅŸeyi ‘baÅŸ’a baÄŸlıyor, bu ‘baÅŸ’ ile kastettiÄŸi acaba kendi başı mıdır? Bütün bunlar muammâ. Bilinen bir ÅŸey varsa, onun kimseden bir ÅŸey istememesi, herkese ümit vermesidir.
KOCA KAFALILAR AMERÄ°KA’YA GÄ°REMEZ MÄ° Ä°MÄ°Åž?
Hasan’ın başının büyüklüÄŸü Ä°stanbul’da öyle biliniyor ki o dönem koca kafalılıkla ilgili ne geçse konunun bir yerinde Pazarola Hasan Bey’in de kulağı çınlatılıyor. Hasan’ın ölümüne denk geldiÄŸi dönemde, 1927’de yayınlanan “Koca Kafalılar Amerika’ya giremez mi imiÅŸ?” baÅŸlıklı bir gazete haberi bunun en güzel örneÄŸi. Daha sonra Vahdettin Engin’in, Hürriyet Tarih dergisinde “Koca kafalıların Amerika’ya girmesi yasaktı” baÅŸlığıyla arÅŸivden çıkardığı haber trajikomik.
Kocasının peÅŸinden 2 çocuÄŸuyla birlikte Amerika’ya gitmek isteyen Madam Topara, Amerikan KonsolosluÄŸu’na baÅŸvurmanın yollarını arıyordu. BaÅŸvuru listesinin başına geçmek için arabuluculara rüÅŸvetler de veren Topara iki oÄŸluyla birlikte konsolosluÄŸa vize görüÅŸmesine gittiÄŸinde ummadık bir cevap alıyor. Yetkililer Topara’ya kendisi ve küçük oÄŸlunun Amerika’ya gidebileceÄŸini ama büyük oÄŸlunun ülkeye giremeyeceÄŸi yanıtını verip, sebep olarak da oÄŸlunun Amerika standartlarına uymayan koca kafasını gösteriyorlar. Büyük oÄŸlu olmadan Amerika’ya gitmeyi reddeden Madam Topara Türkiye’de verdiÄŸi rüÅŸvetlerin peÅŸine düÅŸüyor. Bu vesileyle de haber oluyor.
Haberi yapan gazete ise Madam Topara’nın büyük oÄŸlunun resmini koymak yerine Pazarola Hasan Bey’in resmini kullanıyor. Altına da not düÅŸüyor: “Koca kafalılar mevzu-i bahis olunca, yattığı yer nûr olsun, bizim rahmetli Pazarola Hasan Bey’i hâtıra getirmemek kâbil midir?”
SON RÖPORTAJ
Pazarola Hasan Bey’le yapılmış bir de röportaj var. Osman Cemal Kaygılı’nın 1925’te Hasan’ın evine gidip yaptığı röportaj o dönem Resimli Ay Mecmuası’nda yayımlanıyor. Hasan, Hasan’ın babası ve Kaygılı arasında geçen sohbetin bir kısmı ÅŸöyle:
-Efendim, Hasan’ımın başından geçen o bir sene evvelki araba kazâsı dolaysısıyla biraz kendisine durgunluk geldi, onun için ÅŸimdi sık sık sokaÄŸa çıkamıyor. Mamâfih ziyâretçileri eksik deÄŸil. Alah râzı olsun, Türk’den, Yahudi’den, Rum’dan, Ermeni’den her gün birçok ziyaretçiler gelip ellerini Hasan’ımın ellerine sürüyor ve o günkü kârlarının açık olması için onun duâsını alıp gidiyorlar.
O zamân ben de hemen elimi Hasan Bey’in eline sürerek:
-Öyleyse, dedim, Hasan Bey, bana da duâ et de, bugün kârım açık olsun!
Gülerek dua etdi:
-Peki sana da pazarola yazıcıbaşı! Sizin dükkânınız nerede?
-Bâbıâli Caddesi’nde!
-Ustanız kim?
-En baÅŸ ustamız Abdülhak Hâmid Beyefendi. Ondan sonra sırasıyla Süleymân Nazîf, Ahmed Râsim, Hüseyin Rahmi beyler gelir.
-Belediye sizden de vergi, cezâ filân alır mı?
-Amân sus Hasan Bey, akıllarına getirme, belki almaya kalkarlar.
-Ustalarınıza benden çok selâm söyle!
-BaÅŸüstüne!
-Ahmed Râsim Bey amcamın ellerinden, Halid Fahri Bey kardaşımın gözlerinden, Florinalı Nâzım Bey aÄŸabeyimin çenesinden öperim.
................
Yazının omurgasını oluÅŸturan içerik, Yavuz Selim Karakışla’nın Toplumsal Tarih Dergisi’nde Åžubat 2006 sayısına özel ek olarak verilen Eski Ä°stanbul’un Delileri: Pazarola Hasan Bey isimli kitabı olmuÅŸtur.
Henüz yorum yapılmamış.