Ve aralarında birisi vardı ki, en düÅŸünceli ve en çok dua okuyanlardandı... Bazen duruyor, “Allah! Allah!” deyip kendine gelmek istiyor, bazen de, “Ya Rabbi Senin emrin olduÄŸu için başımı örttüÄŸüm ÅŸu bez parçasının, benim(!) devletime ne zararı vardır ki, asırların mirası olan bu devlet, bu bez parçası ile mücadele etmeyi, devletin ilkesi olarak kabul etmiÅŸ, devletin onca sorunu varken; anarÅŸi, devletin kaynaklarını talan etme; devletin, beceriksizlikten ve de hainlikten dolayı adeta vatandaÅŸlarına hizmet etme yerine, ona zulmetmeyi ilke kabul etmesinin sonucu olarak, insanların, bu zulmün neticesinde neredeyse devletlerine düÅŸman olacakları, insanların insanlıktan uzaklaÅŸmaya baÅŸladığı bir ortamda, baÅŸörtüsüyle uÄŸraşıyorlar; baÅŸörtülü üniversite öÄŸrencilerine hayat hakkı tanımıyorlar!”
Gece iyice ilerlemiÅŸ, büyük insan seliMüzdelife’ye varmıştı. Hacı adaylarının tamamı, orada geçirecekleri birkaç saat içinde kalacakları uygun bir yer arıyorlardı… Herkes tatlı bir telaÅŸ içerisindeydi. Kimi abdest tazeleme derdinde, kimi sabahleyin insanlığın baÅŸ düÅŸmanı, Allah’a ilk isyan eden, daima kâfirlerin safında yer alan, kötülük sembolü olan Åžeytan denen mel’È—nu sembolik olarak taÅŸlamak için taÅŸ topluyor, kimisi de çıkınından çıkardığı ekmeÄŸi yemeÄŸe çalışıyordu. Kıbleye yönelmiÅŸ, Allah için namaz kılanların çoÄŸu, ibadetlerinin bu kutsal makamında aÄŸlıyor; akıllarından geçen günahlarının affedileceÄŸini umuyor, rükû ediyor, secde ediyorlardı.
Bu satırların sahibi Tarihçi de, en çok müminlerin düÅŸmanı olan Åžeytan’ı recmetmek için taÅŸlarını toplamış, beraber getirdiÄŸi eÅŸine Haccın faziletini, zengin-fakir bu insan selinin, sırf Allah’ın rızasını kazanmak için bu çöllere düÅŸtüklerini, her ÅŸeye kadir olan Allah’ın, kullarını boÅŸ çevirmeyeceÄŸini, Müslümanlara, ülkelerinde yapılan zulümlere, mutlaka son vereceÄŸini; ama bunun için Allah’a gerektiÄŸi gibi ve hurafelerden uzak bir ÅŸekilde, samimi olarak kulluk yapılmasının gerektiÄŸini anlatıyordu.
Tarihçi, kendisiyle birlikte Hacca gelmiÅŸ olan eÅŸine bunları anlatırken, onlarla beraber Hacca gelmiÅŸ ve hanım hacı adayları içerisinde en çok aÄŸlayanlardan olan birisi de Tarihçinin hanımı gibi bir taşın üzerine oturmuÅŸ, anlatılanları dinliyordu…
Artık vakit iyice ilerlemiş, hacı adayları yorgunluktan başlarını koyup yatacakları bir yer arıyorlardı.
Tarihçinin eÅŸiyle oturmakta olan hanım hacı adayı,
- Hocam! Biz de herkes gibi başımızı bir taÅŸa koyup biraz kestirebilir miyiz? Bu ÅŸekilde uyumak caiz mi? Çünkü çok yoruldum. dedi.
Tarihçi,
- Tabi ki! Hatta, Allah rızası için buraya gelenlerin uykuları da ibadettir! Benim hanım gibi, ÅŸu taşın üzerine başınızı koyup, biraz uyuyun! dedi.
- BeÅŸ dakika geçmemiÅŸti ki, herkes gibi o da uyandı ve yola devam etmek üzere, tarihçinin hanımıyla abdest tazelemeye gitti…
Ä°ÅŸte bu hanımefendi, Ä°slâm düÅŸmanlarına karşı davası için büyük mücadele vermiÅŸ ve geçtiÄŸimiz günlerde Rahmet-i Rahman’a kavuÅŸmuÅŸ olan Åžule Yüksel Åženler Hanımefendiydi.
Allah nur içinde yatırsın. Amin
Henüz yorum yapılmamış.