Mehmet Doğan: Atatürkçüler Atatürk’e saygı göstermeliler, Atatürk hutbede adının geçmesini istemezdi!
Follow @dusuncemektebi2
Türkiye Yazarlar Birliği Onursal Başkanı Mehmet Doğan, Karar’daki köşesinde 30 Ağustos hutbesinde Atatürk’ün adının geçmemesi üzerine başlayan tartışmaları değerlendirdi.
Ortaokuldan, liseden bir arkadaşım, uzun bir aradan sonra çıkageldi. Elinde malûm gazete vardı. Ders kitabı dışında okumaz, ezberci ve “inek” olarak nitelenen takımdandı bizimki. Biz “47’liler” demokrasiye doÄŸmuÅŸ, 1950’lerden sonraki her türlü dönüÅŸümü yaÅŸamış bir nesiliz. Hepimiz yaÅŸadıklarından ibret almış, kendini yenileyebilmiÅŸ midir? Tabiî bu mümkün deÄŸil. Bu arkadaşımızın böyle bir yenileme için ÅŸartları uygun deÄŸil. AraÅŸtırmaz, okumaz, düÅŸünmez. Hani ÅŸu Atatürk kitabını fahiÅŸ fiyata saf kemalistlere kakalayarak köÅŸe olan zatın yazısını neredeyse aÄŸzıma sokacak.
Haykırdı: “Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı Rifat Börekçi gibi olmalı!”
Benden sert bir tepki beklediÄŸi anlaşılıyordu. Ä°tiraz etmedim, sükunetle karşıladım: “Besbelli, dedim, sen uz görüÅŸlü bir adamsın. Tam üstüne bastın! Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı Rifat Börekçi gibi olmaya karar verdi. Bugün yarın açıklanır.”
ÅžaÅŸkınlıkla “nasıl yani!” dedi.
“Uzun süredir CumhurbaÅŸkanı Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı’na AK Parti’nin Ankara il baÅŸkanlığını teklif ediyor. O da bir türlü karar veremiyordu. Kabul etmiÅŸ!”
Bizim arkadaÅŸta ÅŸafak attı. Bas bas bağırmaya baÅŸladı. “Bu dinî siyasete âlet etmektir. Böyle rezillik kabul edilemez.” (Daha ağır sözler sarf etti, benim onları yazmam asla mümkün deÄŸil.)
SakinleÅŸtirmeye çalıştım. “Neden kızıyorsun, köpürüyorsun?” dedim. Elbette kızacaktı, köpürecekti ve hatta küfür edecekti. Çünkü kabul edilir bir ÅŸey söylemiyordum.
Ona dedim ki, “Bunda kızacak bir ÅŸey yok. 1930 yılında Rifat Börekçi Atatürk tarafından CHP Ankara il baÅŸkanı yapıldı.”
Bizim arkadaÅŸ daha ÅŸiddetli haykırmaya baÅŸladı, öyle bağırıyordu ki etrafta bulunanların dikkati bize yöneldi. Yalan söylüyormuÅŸum. Kendisini kızdırmak için palavra sıkıyormuÅŸum!
Bir sade kahve söyledim, sakinleÅŸtirmeye çalıştım. (Aslında ÅŸekerli kahve içer. Atatürk de öyle yaparmış!)
“Bunu uydurduÄŸumu nereden çıkarıyorsun?” dedim. “Benim okuduÄŸum kitaplarda böyle bir ÅŸey yok!” dedi.
“Son olarak bu konu ile ilgili hangi kitabı okudun?”
O Atatürkçü keriz söÄŸüÅŸçüsü milyonerinin palavralarını okumuÅŸ.
Tane tane anlattım: BaÅŸbakanlık ArÅŸivi’ne intikal eden Cumhuriyet Halk Partisi belgelerinde konuyla ilgili çok malzeme var. Bizzat Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı (aynı zamanda CHP Ankara il baÅŸkanı) Rifat Efendi’nin “bizim partimize” rey verin makamında yazıları mevcut…
Ona MaÄŸlubiyet Ä°deolojisinin Sonu kitabımı hediye etmek zorunda kaldım. (Okur mu, bilmem. Okursa bir kriz daha geçireceÄŸi kesin). Orada yayınladığım metni gösterdim. Ä°kna olmadı, fakat yıkıldı! (Birkaç gün içinde yolcu olursa korkarım benden bilinir!)
Bir daha yanıma gelmez sanıyorum! Esasında benim yanıma gelmesine gerek yok. O Atatürk pazarlamacılarının karşısına çıkıp: “Bizi neden kandırıyorsunuz alçak herifler?” Demesi daha makul, ama bu da mümkün deÄŸil.
Türkiye’de en fazla yalan, yanlış kaldıran kesim Atatürkçüler. Atatürk’ü öven her palavrayı gerçek sanıyorlar. Onun adına uydurulmuÅŸ vecizeleri hakikaten o söylemiÅŸ zannediyorlar.
Eski arkadaşım ikinci aÅŸamaya geçemedi, tahminimce. Ä°kinci aÅŸamada 30 AÄŸustos hutbesinde Atatürk’ün adının zikredilmemesi bahsini açacaktı. Sosyal medyada bu hususta o kadar uydur kaydır lâflar dolanıyor ve o kadar ciddi adam bu furyaya kapılıyor ki, ÅŸaÅŸarsınız.
Önce ÅŸunu bilmemiz lâzım: Atatürk’ün saÄŸlığında adı herhangi bir hutbede zikredilmiÅŸ midir?
Hayır!
Edilse ne olurdu? EÄŸer bu hutbe Diyanet’in resmî hutbesi ise, Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı’nın vay haline! Açık söyleyelim: Atatürk adının hutbelerde zikredilmesini asla istemezdi!
Geçenlerde Murat Bardakçı bir vesika yayınladı. Atatürk dini bayram tebriklerini cevaplamayacağını özel kalemine dikte ediyor ve bu genelge haline getiriliyor.
Neden peki?
Çünkü dinî bayramlara mevki vermek istemiyor! Metinde aynen böyle yazıyor. Yani bu bayramları ne kutlamak istiyor ve ne de bu bayramlarda kutlanmak istiyor, önemsizleÅŸtirmek istiyor.
Onun düÅŸüncesine saygı göstermek önce Atatürkçülerin iÅŸi olmalı. Hatta kazara hutbede adı geçse, itiraz etmeliler. Fakat nedense hiç uÄŸrak vermedikleri camilerde bile onun isminin anılmasını istiyorlar.
Hutbedeki asıl mesele ÅŸu: Böyle merkezi hutbe olmaz! Her camiin hatibi kendi hutbesini hazırlasın, bu arada dersini çalışsın. ÖÄŸrensin ki cemaate de bu bilgi ile hitabe etsin. Yoksa Atatürkçüler gibi bilip bilmeden ahkâm kesmek durumuna düÅŸerler.
Henüz yorum yapılmamış.