Nureddin Yıldız: Günümüz İçin Mekke-Medine Tarihi
Follow @dusuncemektebi2
Allah’a davet için gelmiş bir peygamberin ne zaman doğduğu, davet etmekle mükellef olduğu insanlar açısından ne önem arz eder?
Pazartesi günü doÄŸmasıyla Salı günü doÄŸması arasında da önemli bir fark yoktur. Åžüphesiz, ona ait ne varsa bizim açımızdan el üstünde tutulur niteliÄŸe haizdir. Ancak ona ait olanları iki sınıfta ele almamız daha doÄŸru olacaktır:
Bizi ona iman bağıyla baÄŸlayan konular ve onun kendine ait, bizce de el üstünde tutulması gereken konular.
Onun boyunun uzunluÄŸu, annesinin adı, evlenme yaşı gibi konular elbette hoÅŸ bilgilerden oluÅŸur. Asıl bizi ilgilendiren ise onun bize vermek için ortaya koyduÄŸu ÅŸeyler olmalıdır. Aksi takdirde biz, bize ait olanı ihmal ederek kazanacaklarımızı kaybetmiÅŸ oluruz. Onun sünnetine ittiba etmeye denk sayabileceÄŸimiz hiçbir tarihi bilgi yoktur.
Bu nedenle siret bilgisinin, doÄŸum günü veya hicretin abartılması, asıl mesele olan onun sünnetini yaÅŸamaya yatırım yapmanın yerini oyduÄŸu sürece öncelikli iÅŸlerimiz arasında olmaması gereken bir listede kalmalıdır. Allah Teâlâ peygamberini insanları imana davet etmesi ve ona uymalarını saÄŸlamak için göndermiÅŸtir. Onun varlığının temel gayesi peÅŸinden gidilmesidir. Bir dönemin insanları onun peÅŸinden gitmeyi, reklamının yapılması olarak algılamışlarsa da asıl alınması gerekeni ihmal etmiÅŸ olmaktadırlar. Hedef; ittiba etmek, onun ÅŸeriatını üstün kılmaktır.
Mekke ve Medine’nin tarihini, iki ÅŸehrin tarihi olarak gördüÄŸümüzde de aynı yanılgıya düÅŸmüÅŸ oluruz. Mekke ve Medine, iki ÅŸehir olmaktan öte, ilk iki uygulama alanı olarak görüldüÄŸünde din penceresinden bakmış oluruz. Mekke ve Medine’nin tarihini, bugün bir benzerini yaÅŸadığımız ve gelecek nesillerin de muhakkak benzerlerini yaÅŸayacakları olayların önümüze konmuÅŸ krokisi olarak görmeliyiz.
Mekke ve Medine’yi tarihi mekânlar olarak görenler, Uhud’da Hamza radıyallahu anhın kabrini ziyaret edip Hamza’ya aÄŸlayarak boÅŸalıp gelirler. Hamza (radiyallahu anh)’ya aÄŸlamak diye bir ibadet yoktur aslında. Hamza (radiyallahu anh)’nın Allah yolundaki fedakârlığından ibret almak ise kazandıran bir ziyaret olur. Medine’yi bize ait yapının, kimliÄŸimizin, idealimizin ilk ve ebedi örneÄŸi olarak gören göz, hakikati gören bir gözdür.
Mekke tarihimizin özeti Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin nübüvvetini ilan ettiÄŸi Mekke’deki görüntü ana hatlarıyla ÅŸöyleydi:
a- Hak ve batıl cepheleri bütün güçleriyle hareket halindeydi. Hakkın adamı olanlar ellerindeki her imkânı hakkın hizmetinde kullanıyor, batılın adamları da batılı güçlü kılmak için ellerindekini esirgemiyordu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve mü’minler, ÅŸartları ileri sürerek kendi içlerine kapanıp kalmıyor, fırsatları iyi deÄŸerlendirerek davet hamlesi yapıyorlardı. En olumsuz ÅŸartları bile davetin lehine kullanmaya çalışıyorlardı.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ashabına sürekli olarak, önlerine bakma yerine ileriyi, yarınları görmelerini tavsiye ediyordu.
Hicret, bir savunma ve sabır sistemi olarak denenmişti. En son merkez olarak kullanılacak bir zemin araştırması da yapılıyordu. Sonunda bu araştırma Yesrib olarak noktalanmıştı.
b- Hakkın adamları insanî ve ahlâkî ilkeler doÄŸrultusunda çalışıyor, ilkesizliÄŸe kapı açmıyordu. Batılın adamları ise gözleri dönmüÅŸ olarak meydanda duruyor, hakkı ezebilmek için ilkeli veya ilkesiz her hareketi benimseyebiliyorlardı. Kendi koydukları ilkeleri bile çiÄŸnedikleri oluyordu.
Batılın taviz karşılığı anlaÅŸma tekliflerinin hiç biri kabul edilmemiÅŸ, akideden tavize yanaşılmamıştı.
c- Hakkın adamı olanlar kitle sayılamayacak kadar azınlıktılar. Batılın adamları ise kalabalıkları oluÅŸturuyordu. Bunun yanında hakkın adamı olan mü’minler umumiyetle zavallıları temsil ediyordu. Åžehir gücünü elinde tutanlar ve toplumun güçlü gördükleri ise öbür tarafta idiler. Bunun sonucu olarak da mü’minlerin kıt imkânlarla yola devam etmeleri, müÅŸriklerin de dilediklerini yapabilecekleri imkânlarla yol almaları durumu ortaya çıkıyordu.
d- Muhtelif ayetlerden anladığımız önemli bir hakikat Mekke’deki durumu bize izah etmektedir. Mekke’de o dönem için, ahlâkî ölçüler dâhilinde bir kültür mücadelesi yapılmamıştı. MüÅŸrikler, eÄŸlenme, alay etme, delilikle itham etme, ÅŸahsiyet yıpratma, ekonomik abluka, sosyal baskının her türü ile mücadele ediyorlardı. Mü’minler de en güzel sabır örneklerini, fedakârlığın her türlüsünü yaparak karşılık veriyorlardı. Bu duruma ait çeÅŸitli olayların örnekleri yaygın bir ÅŸekilde bilinen siret bilgilerimiz arasında vardır.
Buna karşılık olarak mü’minler, cemaat mantığı ile hareket ediyor. Tek vücut oluyorlardı. Cihadın adı kullanılıyor ama tatbik edilen cihad Kur’an’ın tebliÄŸi cihadı idi.
Mekke’deki bu tablodan, mü’minlerin müdafaa hattında kalmaları, müÅŸriklerin ise sürekli saldıran konumunda olmaları gerekiyordu. Vakıa ise öyle olmadı. Åžirk kendini savunma durumunda görüyor, hakları olan putlara tapınmanın kendilerinden gasp edildiÄŸini iddia ediyorlardı. Allah’ın yardımına hak kazanan mü’minler, sabrın akıbetini görmüÅŸ ve ÅŸirki kendi kalesinde yok olmaya mahkûm etmiÅŸlerdi.
Medine tarihimizin özeti
Yesrib’in Medine haline gelme sürecini ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin oradaki on yılını ana hatlarıyla ÅŸöyle izleyebiliriz:
a- Darulerkam’da gizlice Kur’an okunmaya çalışılan Mekke döneminden sonra, Ä°slam’ı devlet yapma, Allah’ın ahkâmını kanunlaÅŸtırma dönemi oldu, Medine dönemi. Ä°slam, lütfedenlerin emirlerini yerine getirdiÄŸi bir din olmaktan yükselip ayet ayet, hadis hadis hayata nüfuz eden bir din haline geldi. Ä°slam devletinin temel ilkeleri yerleÅŸtirildi. Kıyamete kadar yaÅŸayacak bütün insanların rehberi olacak sistem oluÅŸturuldu. Medine’de yaÅŸayan farklı kesimleri ihtiva eden önemli bir anlaÅŸma yapılarak, kurallı ve ilkeli bir yapılaÅŸma tesis edildi. Kadın ve kölelik gibi insanlığın kangrenleÅŸmiÅŸ sorunlarına en mükemmel çareler getirildi. Kadınlar erkeklerin oturduÄŸu yere oturtuldu.
b- Mü’minler, aynı anneden doÄŸdukları kardeÅŸleriyle hissettikleri yakınlığı bile aÅŸacak düzeyde bir kardeÅŸlik bağını tesis ettiler.
Birbirlerine mal ve can feda etmeye hazır hale geldiler. Böylece, Ä°slam’ın devlet haline gelmesinin en önemli gereklerinden biri olan kenetlenmiÅŸ halk kitlesi oluÅŸtu. O halk, canıyla, malıyla dini ve dinini yaÅŸadığı toprağı için hazır ordu haline geldi. KonuÅŸmak gerektiÄŸinde konuÅŸan, iÅŸ gerektiÄŸinde iÅŸ yapan mübarek bir halk tabakası ortaya çıktı. Medine, Kur’an’ın dediklerinin Mushaflarda yazılı iyi sözler olarak kalmasını önleyip, bütün Kur’an’ı tek harfine kadar yaÅŸanmış, gönül rızasıyla tatbik edilmiÅŸ bir kitap haline getirmiÅŸtir.
c- Medine, Ä°slam’ın geleceÄŸi açısından fitne oluÅŸturabilecek Yahudilerden temizlendi. Çünkü Yahudiler, daha önce din görmüÅŸ ve o dini tahrif etmiÅŸlerdi. Müslümanların dinlerini sulandırmaları açısından ciddi bir tehlike, askeri açıdan da riskli bir konumda bulunuyorlardı. Kısa bir zamanda, imzaladıkları anlaÅŸmalara hıyanet ederek Medine dışına sürülmelerinin yasal zeminini kendileri oluÅŸturdular.
d- Medine’nin dışında kalan devletler ve kabileler davet halkasına alındı. Bizzat Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onlara elçilerini gönderdi; imana davet edildiler. Açılım merkezden bütün dünyaya doÄŸru gerçekleÅŸti. Medine’ye gelen temsilcilerle görüÅŸüldü. On yıl gibi kısa bir zamanda uluslararası hale gelindi.
e- Ashabı kiram, Mekke döneminde gösterdiÄŸi sabrın bir benzerini Medine’de gösterdi. Medine, Mekke’deki olaylardan aÅŸağı kalmayacak sıkıntılarla yoÄŸruldu. Ä°ç ve dış sorunlar, ashabın sabır göÄŸsüne çarptı ve zararsız hale geldi. Medine, Mekke’ye göre daha rahat bir dönem deÄŸildi. Bilakis daha yoÄŸun ve daha ağır sorunlar yaÅŸandı.
f- Medine döneminde küfrün fikir babalarına karşı yapılan hamleler önemli sonuçlar kazandırdı. Dünya kâfirleri olarak azalmadılarsa da Medine’yi çevreleyen bölgede üretken kâfirler temizlenmiÅŸ oldu.
g- Ekonomik yapı güçlendirildi. Sadaka alan konumundan sadaka dağıtan konuma geçildi. Cihadın en önemli türlerinden biri olarak malla cihad geliÅŸtirildi.
h- Mescit hayatın merkezi haline getirildi. Ezan simge oldu. Dinin kemale erdiÄŸi Kur’an’la perçinlendi.
i- En önemli toplumsal sorunlardan biri olarak münafıklığa karşı tedbirler alındı. Küfür ve nifak meydandan tamamen çekilmedi; fırsatları gözlediÄŸi bir sürece girmiÅŸ oldu. Müslümanlar da buna karşılık cihad hamlesiyle teyakkuzda oldular.
Özlerde deÄŸiÅŸme yoktur
Ä°slam’a iman eden insanların özü, ilk mü’minlerle aynıdır. Birinci asır mü’minleriyle günümüz mü’minlerinin özde bir farkı yoktur.
Cephenin diÄŸer bölümlerini oluÅŸturan kâfirlerde ve münafıklarda da bir deÄŸiÅŸiklik yoktur. Araçlar ve renkler deÄŸiÅŸik görünse de amaçlar ve gayeler aynıdır. Herkes yolundadır ve yolun gereklerini yapmaktadır. Adların deÄŸiÅŸmesine, renklerin cazibesine aldanacak deÄŸiliz. Ä°slam güçlendikçe nifak yayılacak, mü’minler zayıfladıkça da küfür diÅŸlerini gösterecektir. Ä°slam’ın karşısına dikilenin adı Ebu Cehil olsa ne olur, Ebu Leheb olsa ne olur?
O günkü sıddık Ebu Bekir (radiyallahu anh) idi. Aynı sadakati gösterebildikten sonra bugünkü sıddık Ahmed veya Mehmed olsa ne olur? Ä°man aynı iman, küfür aynı küfür, cephe aynı cephedir.
Henüz yorum yapılmamış.