Murat Bardakçı: Cübbeye papyon takan Diyanet İşleri Başkanı aslında Yahudi miydi?
Follow @dusuncemektebi2
Murat Bardakçı - Haber Türk
Serseri!
Resimdeki sarıklı ve fraklı kiÅŸi güya 1924’ten 1941’e kadar, yani Atatürk döneminin tamamında ve Ä°smet PaÅŸa’nın da ilk üç senesinde Diyanet Ä°ÅŸleri ReisliÄŸi yapan Rıfat Börekçi imiÅŸ ve Rıfat Börekçi meÄŸerse hem Yahudi, hem haham, hem de masonmuÅŸ! Murat Bardakçı yazdı...
Mehmed Âkif, “Berlin Hatıraları”nda itikada ters düÅŸen sözler edenler için “…Serseri: Hiçbirinin mesleÄŸi yok, meÅŸrebi yok; / Feylosof hepsi, fakat pek çoÄŸunun mektebi yok!” der…
Âkif’in sözünü ettiÄŸi serseriler son zamanlarda öyle bir arttı ki! Din, iman, itikad, gelenek, vesaire zaptiyeliÄŸine soyunuyorlar ama adamlarda kültür, mâlûmat hak getire! Dünyadan haberleri yok, okuyup öÄŸrenmeyi hem zül, hem zahmet görüyorlar ve yaptıkları tek iÅŸ var: Hayatta olan-olmayan herkese hakaretler, küfürler yaÄŸdırmak…
Terbiyesizliklerini duyurma vasıtaları da sosyal medya!
Cehaletin vücut bulmuÅŸ hâli olan bu güruh klâvyenin başında öyle bir arslan kesiliyor ki, sormayın! Kendilerinden olmadığına inandıkları kim varsa “alçak”, “hain”, “kâfir”, “Allahsız”, vesaire; sadece kendileri düzgün, onlardan baÅŸka temiz hiç kimse yok! Etraf kire, çamura ve günaha batmış olanlarla dolu…
BaÅŸta gelen meÅŸgaleleri tarihle didiÅŸip geçmiÅŸle hesaplaÅŸma çabası olan zamâne serserilerinin edepsizlikleri son senelerde daha da utanmaz hâle büründü ve rezil bir moda aldı başını yürüdü!
Birine hakaret mi edecekler? Ä°nsanlıktan zerre kadar nasip almadıkları için bu topraklarda yaÅŸayıp da baÅŸka etnik ve dinî gruplara mensup bulunmayı, yani Rum, Yahudi ve Ermeni olmayı “ayıp” görüyor, aÅŸağılayacakları kiÅŸiyi hemen bu kalıplardan birine yerleÅŸtiriveriyorlar. Atacakları çamur, artık belli: “Yahudi, Ermeni bilmemnesi”, “Mason”, “Dönme”, vesaire…
Aklıbaşında olanlar bu serserileri adam yerine koymuyorlar, “DediÄŸin kiÅŸi Yahudi falan deÄŸil ya, ama farzedelim ki öyle! Peki ne olacak?” diye soran pek kimse çıkmıyor, çıkmayınca da herifler gemi azıya alıyor, saldırdıkça saldırıyor, tozuttukça tozutuyorlar…
Zamâne serserilerinden bahsetmemin sebebi artık ipin ucunu tamamen kaçırmaları ve Cumhuriyet’in ilk Diyanet Ä°ÅŸleri Reisi olan Rıfat Börekçi’ye bile “Yahudi, haham, mason” demeye cür’et etmeleri…
Bu edepsizliğe nasıl kalkıştıklarını anlatayım:
National Geographic Dergisi 2012’de, yani bundan yedi sene önce Türkiye’de yayına baÅŸlamasının onuncu yıldönümü münasebeti ile arÅŸivinde bulunan ve bir kısmı yayınlanmamış fotoÄŸraflardan meydana gelen “GörmediÄŸimiz Türkiye” isimli bir sergi açmıştı. FotoÄŸraflardan birinde Ankara’da Atatürk’ün verdiÄŸi davete giden bir din adamı görünüyordu… Başında sarık vardı, yakaları satenle kaplı ve etekleri topuklara kadar inen “lâta”sının altına frak giymiÅŸ, boynuna da papyon kravat baÄŸlamıştı…
Dün bir arkadaşım haber verdi: Serseriler fotoÄŸrafı yayınlanmasından yedi sene sonra farkedip bu yakınlarda sosyal medyada esip gürlemeye baÅŸlamışlar. Resimdeki sarıklı ve fraklı kiÅŸi güya 1924’ten 1941’e kadar, yani Atatürk döneminin tamamında ve Ä°smet PaÅŸa’nın da ilk üç senesinde Diyanet Ä°ÅŸleri ReisliÄŸi yapan Rıfat Börekçi imiÅŸ ve Rıfat Börekçi meÄŸerse hem Yahudi, hem haham, hem de masonmuÅŸ!
Cehaletleri ve ÅŸuursuzlukları bu seviyede olanlara ne söyleyebilir, ne anlatabilirsiniz? “Yahudi”, “haham” ve “mason” dedikleri Rıfat Börekçi’nin, yani Ä°stiklâl Harbi senelerinin Ankara Müftüsü Rıfat Efendi’nin bir ulemâ ailesinin mensubu olduÄŸunu, Ä°stanbul Hükümeti’nin ÅŸeyhülislâmı Dürrîzâde Abdullah Efendi’nin Kuvâ-yı Milliye aleyhindeki meÅŸhur fetvasına karşı fetva verip dört tarafı iÅŸgal altındaki Anadolu’da halkın Millî Mücadele’ye katılmasında önemli rolünün bulunduÄŸunu, bu yüzden Ä°stanbul’daki divan-ı harp tarafından idama mahkûm edildiÄŸini izaha kalkacak olsanız aval aval bakacaklar, anlamayacaklar ve anlasalar bile ÅŸartlanmış oldukları için inanmayacaklar!
BOÅžUNA TARTIÅžMAYALIM: GÄ°YMEYE MECBURDU!
Serserilerin cehli bu kadarla kalsa âmennâ, ama garabet bitmiyor! FotoÄŸraftaki fraklı ÅŸahıs Atatürk’ün Diyanet Ä°ÅŸleri Reisi Rıfat Börekçi deÄŸil, Diyanet’in ilk MüÅŸavere Heyeti üyelerinden olan, 1939’da Börekçi’nin muavinliÄŸine, 1947’de de Diyanet Ä°ÅŸleri ReisliÄŸi’ne getirilen, çok sayıda dinî eserin, özellikle de Türkiye’de en fazla okunan kitapların başında gelen “Ä°slâm Dini”ni yazan bir baÅŸka din âlimi, Ahmet Hamdi Akseki!
Vaziyet iÅŸte budur: Rıfat Börekçi’yi de, Ahmet Hamdi Akseki’yi de bilmeyen, tanımayan, ayırdetmekten âciz adamlar klâvyenin başına geçip Millî Mücadele’nin önde gelen manevî mimarlarına kendilerince hakaretler yaÄŸdırıyorlar…
“Cahil cesareti” iÅŸte budur ve böylelerinin “Ä°ÅŸgalciler ile mücadele edecek silâhınız olmadığı takdirde düÅŸmana yerden üç taÅŸ alıp atarak fiilî mukabelede bulunmak farz-ı ayındır” fetvasını veren Denizli Müftüsü Ahmet Hulûsi Efendi’ye bile “Yahudi, Ermeni, Rum, Dönme, Siyonist, Mason…” vesaire demeleri her an muhtemeldir!
Åžimdi, “Peki ama, Ahmet Hamdi Akseki başındaki sarığın altına nasıl olur da frak giyer?” diye sorabilirsiniz…
Cevap basittir: O günlerin ÅŸartlarında giymeye mecburdu da ondan!
Sadece bizde deÄŸil, daha birçok memlekette inkılâpların ilk dönemleri üzerlerinden uzun seneler geçtikten sonra bakıldığında tuhaf karşılanabilecek hadiselerle doludur ve bu hadiseleri inkılâp günlerinin ÅŸartlarını gözönüne almadan yorumlamaya kalktığınız takdirde birbirinden hatâlı neticelere varırsınız.
Birçok memlekette, meselâ ihtilâl Fransa’sında, Çarlık sonrasının Rusya’sında, Mao’nun Çin’inde ve daha baÅŸka yerlerde ÅŸimdi ilk bakışta hayli garip gelebilecek uygulamalar vardır ama o günleri “geçmiÅŸlerindeki kapanmış bir defter” diye görürler, tarihleri ile ideolojik hesaplaÅŸmaya ve kavgaya giriÅŸmek hatırlarına bile gelmez…
Biz ise bunun tam tersini yapıyoruz, hesaplaÅŸmayı sermaye edinmiÅŸ birileri çıkıp gözüne kestirdiÄŸi cahili dolduruyor, neticede cehalet katmerli hal alıyor ve toplumdaki gerginlik arttıkça artıyor…
Mehmed Âkif’in Berlin Hatıraları’nda geçen “mesleksiz, meÅŸrepsiz ve mektepsiz serseri” sözü böyleleri için medhiye sayılır, lûtuf gibidir, bunlar hakkında çok daha baÅŸka sıfatlar kullanmak lâzım gelir, dilimin ucuna kadar geliyor ama
!
Henüz yorum yapılmamış.