Sosyal Medya

Önemli Şahsiyetler

Alimin ölümü alemin ölümüdür: Şehadete yürüyen alim Seyyid Kutub

9 Ekim 1906’da Mısır’ın Asyût vilâyetine bağlı Mûşâ köyünde doğdu. Hindistan kökenli olan babası el-Hâc Kutub b. İbrâhim, Mısır’ın İngiliz işgalinden kurtulması için çalışan el-Hizbü’l-Vatanî’nin aktif bir üyesiydi.



Seyyid Kutub ilk öğrenimini köyünde tamamladı. 1921 başlarında Kahire’ye giderek eğitimine devam etti. 1926’da Öğretmen Okulu’ndan mezun olunca Külliyyetü Dâri’l-ulûm’un hazırlık sınıfına girdi, iki yıl sonra da Dârü’l-ulûm’a kaydoldu. Öğrencilik yılları sırasında Abbas Mahmûd el-Akkād ile tanıştı ve görüşlerinden etkilendi. Üniversitedeki öğrenci hareketlerine katıldı. Ayrıca edebiyatla ilgilendi. 1933’te üniversiteden mezun oldu ve ardından altı yıl kadar ilkokul öğretmenliği yaptı. Eğitim sisteminin düzelmesi için çeşitli reform taslakları hazırladı. Seyyid Kutub’un Akkād’a olan yakınlığı edebiyat dünyasında hızla yükselmesinde büyük rol oynadı, Akkād ve çevresiyle birlikte edebî tartışmalara katıldı (geniş bilgi için bk. Adnan Ayyub Musallam, The Formative Stages, s. 87-93; Salâh Abdülfettâh el-Hâlidî, Seyyid Ḳuṭub, s. 135-189). Öğrencilik yıllarında girdiği Vefd Partisi’nden 1942’de ayrılarak Sa‘diyyîn Partisi’ne üye oldu. Ancak 1945’te siyasî partilerle ilişkisini kesti. 
 
Seyyid Kutub’un II. Dünya Savaşı sonrasında edebî konulara ilgisi devam etse de yazılarında siyasî ve içtimaî meseleler ağırlık kazanmaya başladı. Nisan 1947’den itibaren finansmanını hıristiyan Yûsuf Şehâte’nin sağladığı aylık el-ʿÂlemü’l-ʿArabî dergisini çıkardı. 4. sayısından sonra bu dergiyi bırakarak Dârü’l-kütübi’l-Arabî’nin sahibi ve İhvân-ı Müslimîn mensubu Muhammed Hilmî el-Minyâvî’nin finanse ettiği haftalık el-Fikrü’l-cedîd dergisini yayımlamaya başladı. Ancak derginin siyasî üslûbu hükümet çevrelerini rahatsız etti ve Mart 1948’de kapatıldı. Seyyid Kutub da eğitim araştırmaları yapmakla görevlendirilen heyet içinde Amerika Birleşik Devletleri’ne gönderildi. Kasım 1948’de New York’a giden Kutub burada Batı hayat tarzını yakından tanıma imkânı buldu. New York ve Colorado’da eğitimle ilgili araştırmalarda bulundu, bazı yüksek öğretim kurumlarında derslere katıldı, Amerika’nın değişik eyaletlerini gezdi. Mısır’a dönüşü sırasında İngiltere, İsviçre ve İtalya’ya uğradı. Düşüncelerinin değişeceği beklentisiyle gönderildiği Amerika’dan Ağustos 1950’de Batı sisteminin en keskin karşıtlarından biri olarak döndü. Bir süre Maarif Bakanlığı’nda murakıp yardımcılığı yaptı. Bundan sonra görev yeri sık sık değiştirildi. 18 Ekim 1952’de bakanlıktaki görevinden istifa etti. 
 
Temmuz 1952’deki askerî darbe öncesinde ve sonraki aylarda Seyyid Kutub ile darbeyi yapan Hür Subaylar arasında yakın ilişki mevcuttu. Darbe öncesinde Cemal Abdünnâsır ve arkadaşları Seyyid Kutub’un evinde toplantılar düzenliyordu. İhtilâlin ardından devrim konseyinin isteği üzerine Ağustos 1952’de verdiği İslâm’da ruhî ve fikrî hürriyet konulu konferans Hür Subaylar’ın takdirini kazandı. Bu sırada sempati duyduğu İhvân-ı Müslimîn teşkilâtıyla Hür Subaylar arasında yakınlık kurmaya çalıştı. Ocak 1953’te oluşturulan Hey’etü’t-tahrîr’in genel sekreterliğini yürüten Cemal Abdünnâsır’a bir ay kadar yardımcılık yaptı. Cemal Abdünnâsır’ın, İhvân-ı Müslimîn’in ileri gelenlerinden teşkilâtı kapatıp Hey’etü’t-tahrîr’e katılmalarını istemesi yüzünden iki taraf arasında anlaşmazlık çıktı. Seyyid Kutub arabuluculuk yapmaya çalıştıysa da başarılı olamadı ve İhvân-ı Müslimîn yanında yer alarak Şubat 1953’te teşkilâta üye oldu. 15 Ocak 1954’te İhvân-ı Müslimîn teşkilâtının kapatılması üzerine örgütün önde gelenleriyle birlikte Seyyid Kutub da tutuklandı; ancak ülke çapındaki gösterilerin ardından diğer tutuklular gibi o da serbest bırakıldı. Daha önce kapatılmış bulunan el-İḫvânü’l-müslimûn adlı haftalık gazete Seyyid Kutub yönetiminde Mayıs 1954’ten itibaren tekrar yayımlanmaya başlandı. Fakat Seyyid Kutub, iktidar tarafından sansüre uğradığı gerekçesiyle 5 Ağustos 1954’te gazetenin neşrine son verdi. 26 Ekim 1954’te Cemal Abdünnâsır’a karşı girişilen başarısız suikasttan sorumlu tutulan İhvân-ı Müslimîn örgütü yöneticileriyle birlikte Seyyid Kutub da tutuklandı ve on beş yıl hapse mahkûm edildi. Kahire’de hapiste bulunduğu süre içerisinde Fî Ẓılâli’l-Ḳurʾân adlı tefsiri üzerinde çalışmaya devam etti. Hapishane şartlarında sağlığı iyice bozulan Seyyid Kutub cezasının on yıllık kısmını çektikten sonra Irak Devlet Başkanı Abdüsselâm Ârif’in girişimiyle Mayıs 1964’te tahliye edildi. Hapisten çıkınca çok tartışılan kitabı Meʿâlim fi’ṭ-ṭarîḳ’ı yazdı. Bu eserinde savunduğu görüşleri ve bir grup İhvân-ı Müslimîn mensubuyla birlikte teşkilâtı yeniden canlandırma faaliyetlerine katılması yüzünden 9 Ağustos 1965’te tekrar tutuklandı. Uzun süren yargılama sonunda idam cezasına çarptırıldı ve 29 Ağustos 1966’da cezası infaz edildi; cesedi bilinmeyen bir yere gömüldü. İdamı bütün İslâm dünyasında tepkiyle karşılandı. 
 
Görüşleri. Hakkında yapılan araştırmalarda Seyyid Kutub çoğunlukla İslâmî hareketler bağlamında, özellikle de İhvân-ı Müslimîn teşkilâtının ideologu olarak ele alınırsa da hayatı bir bütün olarak incelendiğinde onun çok yönlü bir kişiliğe sahip olduğu görülür. Dinî düşüncenin yanı sıra edebiyat, edebiyat eleştirisi, eğitim, siyaset, gazetecilik ve yayıncılık alanlarında pek çok çalışması bulunmaktadır. 1940’lı yılların ikinci yarısına kadar süren fikir ve yazı hayatının ilk dönemindeki eserlerini çoğunlukla şiir, hikâye, roman, makale ve edebiyat eleştirileri teşkil eder. Daha sonra Seyyid Kutub’un fikrî hayatında yeni bir süreç başlamış, bu dönemde başta hocası Abbas Mahmûd el-Akkād olmak üzere Tâhâ Hüseyin, Muhammed Hüseyin Heykel, Tevfîk el-Hakîm ve Ahmed Emîn gibi Mısırlı aydınlarla birlikte Seyyid Kutub’un da dinî konulara ilgisi artmıştır. 1939’da makale olarak hazırladığı, 1945’te kitap haline getirdiği et-Taṣvîrü’l-fennî fi’l-Ḳurʾân’ın önsözünde (s. 7 vd.) Seyyid Kutub “Kur’an’ı keşfettiğini” ifade eder. 1950’li yılların ortalarına kadar süren bu dönemde onun yazılarında adalet, eşitlik, hürriyet, emperyalizm gibi kavramlarla ekonomik, sosyal ve siyasal konular geniş yer tutar. Eserlerinde çağdaş dünyanın ekonomik ve sosyal problemlerine kapitalizm ve komünizm gibi sistemlerin çare üretemediğini, aksine bunların problem kaynağı olduğunu, kesin çözümün sadece İslâm’da bulunduğunu savunmuştur. Batı sistemlerini eleştirirken sık sık Muhammed Esed (Leopold Weiss) ve Alexis Carrel’den alıntılar yapması dikkati çeker. 
 
Seyyid Kutub’un düşünce ve yazı hayatının üçüncü safhası 1950’li yılların ortalarından başlayıp hayatının sonuna kadar devam eder. Bu dönemde Mısır’da başlatılan sekülerleşme faaliyetleri Kutub’un tepkisini çekmiş, başlangıçta desteklediği Hür Subaylar’ı sert bir dille eleştirmesine yol açmıştır. Kutub’un eleştirilerinde çok sert bir üslûp kullanmasında kendisinin ve diğer İhvân-ı Müslimîn üyelerinin hapishanelerde işkence görmesinin etkisi olmuştur. Onun Ebü’l-A‘lâ el-Mevdûdî ve Ebü’l-Hasan en-Nedvî’nin eserleriyle tanışması da bu döneme rastlar. Özellikle “hâkimiyet” ve “câhiliyet” kavramlarıyla ifade ettiği İslâm hakkındaki modern Selefî yorumlar önce bu yazarların eserlerinde ortaya çıkmıştır (Shepard, IJMES, XXXV [2003], s. 524 vd.; Fathi Osman, XCIII [2003], s. 478 vd.). Hâkimiyet ve câhiliyet hakkındaki fikirlerini yoğun biçimde, idam edilmesinin sebeplerinden biri olarak gösterilen Meʿâlim fi’ṭ-ṭarîḳ adlı kitabında ve Fî Ẓılâli’l-Ḳurʾân’da ortaya koyar. Mevdûdî gibi o da ulûhiyyet anlayışına bağlı bir hâkimiyet fikri geliştirmiştir. Buna göre hâkimiyet kavramı her alanda Allah’ın mutlak hükümranlığını ifade eder. İlâhî hâkimiyetin alanı insan menşeli hiçbir güce yer bırakmayacak derecede geniştir. Meşruiyetini Allah’tan almayan bütün yönetimler zorbadır (tâgūt). İnsanlar sadece Allah’ın emirlerini yerine getirmekle yükümlü olup Allah’ın kulları olmaları bakımından tamamen eşittir, hiç kimse diğer insanlar üzerinde tahakküm hakkına sahip değildir. Seyyid Kutub’un hâkimiyet fikriyle bağlantılı bir toplum anlayışı vardır. Buna göre toplumlar müslüman ve câhilî olmak üzere ikiye ayrılır. Müslüman toplum sadece Allah’a kul olup hayatını O’nun hükümlerine göre düzenleyen insanların oluşturduğu toplum, câhiliye toplumu ise İslâm inancı, düşüncesi ve değer hükümlerinin, İslâm hukuk, ahlâk ve davranış kurallarının hâkim olmadığı toplumdur (Meʿâlim fi’ṭ-ṭarîḳ, s. 21, 24 vd.; ayrıca bk. s. 97 vd., 101 vd., 116 vd., 162 vd.; Fî Ẓılâli’l-Ḳurʾân, X, 1435). Onun düşüncesindeki diğer önemli bir kavram da câhiliyeye karşı verilen mücadelenin adı olan cihaddır. Aslında İslâm’da barış fikri İslâm’ın tabiatı ve onun âlem, insan ve hayat görüşüyle bağlantılı temel düşüncelerinden biridir. Fakat tebliğ engellenirse cihad kaçınılmaz hale gelir. İlân ve hareket, yani tebliğ ve cihad birbirinden ayrılamaz; yeryüzünde insanı özgürleştirme eylemine girişirken bunların her ikisi de gereklidir. Seyyid Kutub, cihadı sadece müslümanların kendilerini savunma mücadelesi olarak görenleri sert bir dille eleştirir. Zulmün müslümanlara ya da müslümanlarla aralarında anlaşma bulunmayan halklara karşı olması bu yükümlülüğü değiştirmez; yeryüzündeki bütün insanları kurtarmayı hedefleyen bir çağrının cihada dayanması şarttır (Meʿâlim fi’ṭ-ṭarîḳ, s. 66 vd.; Fî Ẓılâli’l-Ḳurʾân, X, 1435; es-Selâm, s. 148 vd.). 
 
İslâm Toplumu. Seyyid Kutub’un, muhtemelen Batılılar’ın sömürgeleştirdikleri ilkel toplumları medenîleştirdiklerini ileri sürerken kullandıkları terminolojiye tepki olarak geliştirdiği bir medeniyet tarifi vardır. Buna göre insanî değerler ve insanî ahlâk bir toplumun varlığını ayakta tutan üstün değerler olunca o toplum medenî hale gelir ki bu da ancak İslâm toplumunda mümkündür. İslâm medeniyetinin temel ilkeleri sadece Allah’a kulluk edilmesi, toplumdaki bağın inanca dayanması, insanlığın maddeden üstün tutulması, insanın hayvanî yönünü değil insanlığını besleyen değerlerin yüceltilmesi, ailenin dokunulmazlığı, yeryüzünü Allah’a verilen söze ve onun şartlarına göre yönetme (hilâfet) şeklinde özetlenebilir. Kutub’a göre bugün İslâm’ın çöküşü gibi görünen durumun sorumlusu İslâm değil müslümanlardır. Bu sebeple İslâm’ın reforma ihtiyacı yoktur, müslümanların din karşısındaki tutumlarını düzeltmelerine ihtiyaç vardır (Ḫaṣâʾiṣ, s. 103 vd.). 
 
Devlet. Seyyid Kutub’un eserlerinde ayrıntılı bir devlet anlayışı üzerinde durulmamakla birlikte Kur’an’daki şûra ilkesi sık sık vurgulanır. Ona göre İslâm bu konuda tam bir belirleme yapmamış, şûranın uygulama şeklini zamanın ve şartların icabına bırakmıştır. Bu hususta asıl olan, yönetenlerle yönetilenler arasındaki ilişkilerin barış, adalet, eşitlik gibi esaslar üzerine kurulmasıdır. 
 
İslâm Düşüncesi. Yeni Selefîlik çizgisindeki diğer fikir adamları gibi Seyyid Kutub’a göre de müslümanların zaman içerisinde yozlaşmasının sebeplerinden biri İslâm düşüncesinin Yunan felsefesinin etkisi altına girmesidir. Aslında İslâm âlemini saran felsefe hareketi Yunan ve hıristiyan metafiziğine dayalı felsefe artıklarından ibarettir. Şu halde günümüz müslümanlarının kendi özgün düşüncelerini yeniden kurmaları, bunu yaparken de yabancı düşüncelerden tamamen uzaklaşmaları gerekmektedir (a.g.e., s. 5 vd.). 
 
Tesiri. Seyyid Kutub hayatı, eserleri ve idamıyla, XX. yüzyılın ikinci yarısında gelişen İslâmî düşünce ve hareketler üzerinde büyük bir tesir bırakmış fikir adamlarındandır. Eserleri pek çok dile çevrildiği için etkisi de müslümanların yaşadığı bütün coğrafyaya yayılmıştır. Özellikle İslâm coğrafyasının işgal ve sömürüden yeni kurtulması, ayrıca bazı İslâm ülkelerinde Batılı ülkelerin ekonomik, kültürel ve siyasal yönden hâlâ nüfuzlarının devam etmesi hürriyet fikrini çok keskin bir dille ifade eden Kutub’un tesirini daha da arttırmıştır. İhvân-ı Müslimîn teşkilâtının teorisyenlerinden biri olarak gösterilen Seyyid Kutub’un özellikle Meʿâlim fi’ṭ-ṭarîḳ adlı kitabının bazı dinî grupların radikalleşmesinde önemli rol oynadığı ileri sürülmüştür. 1971’den sonra Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat’ın sosyalist muhalefetle mücadele etmek için çok sayıda İhvân-ı Müslimîn mensubunu hapisten çıkarmasının ardından Seyyid Kutub’un eserlerinin bunlardan bir kısmı üzerinde derin etkisi olmuştur. Özellikle Cemal Abdünnâsır zamanında hapishanede işkenceye mâruz kalanlar rejime karşı oluşturdukları görüşlerini temellendirmek amacıyla Kutub’un eserlerinden istifade ediyorlardı. Bunların başında 1970’li yıllarda çeşitli eylemlere katılan et-Tekfîr ve’l-hicre ile Cihâd gibi örgütler gelmekteydi. Ayrıca Suudi Arabistan’daki İslâmcı muhalefet, Cezayir’deki İslâm Kurtuluş Cephesi, Filistin’deki Hamas örgütü; Mısır, Ürdün, Suriye, Irak ve Lübnan’daki İhvân-ı Müslimîn örgütü Kutub’un görüşlerinden etkilenen gruplar arasında sayılmaktadır (Euben, LIX/1 [1997], s. 34). Haddâd, İran devriminin teorisyenlerinden Ali Şerîatî’nin de Kutub’dan etkilendiğini ileri sürer (Voices of Resurgent Islam, s. 68). 
 
Seyyid Kutub’a Eleştiriler. Seyyid Kutub’un görüşleri pek çok taraftar bulduğu gibi bunları eleştirenler de olmuştur. Meʿâlim fi’ṭ-ṭarîḳ’ı neşrettiği yıl Mısır’ın tek partisi konumundaki Arap Sosyalist Birliği, esere reddiye olarak Meʿâlim fî ṭarîḳi’l-ḫiyâne ve’r-ricʿiyye başlıklı bir kitapçık yayımlamış (Kahire 1964), bunu 1965’te Ezher’den verilen bir fetva takip etmiştir. Mecelletü’s̱-S̱eḳāfeti’l-İslâmiyye dergisinde yayımlanan (23/8 [Şâban 1385 / November 1965]) bu fetvada Meʿâlim’deki bazı pasajlar tek tek ele alınarak Seyyid Kutub fitne çıkarmak ve tarihteki Hâricîler’in üslûbunu kullanmakla suçlanıyordu. Ayrıca Rebî‘ b. Hâdî Umeyr el-Medhalî, Eḍvâʾ İslâmiyye ʿalâ ʿaḳīdeti Seyyid Ḳuṭub ve fikrih başlıklı eserinde (Medine 1993) genel olarak Seyyid Kutub’un görüşlerini ve Maṭâʿinü Seyyid Ḳuṭub fî aṣḥâbi Resûlillâh başlıklı eserinde (Medine 1993) onun sahâbe hakkındaki düşüncelerini, Abdullah b. Muhammed b. Ahmed ed-Düveyş de el-Mevridü’z-zülâl fi’t-tenbîhi ʿalâ aḫṭâʾi’ẓ-Ẓılâl’de (Büreyde [Suudi Arabistan] 1990) Kutub’un tefsirindeki görüşlerini sert bir dille eleştirmiştir. 
 
Seyyid Kutub’un bazı fikirleri kendi dava arkadaşları tarafından da eleştirilmiştir. İhvân-ı Müslimîn’in lideri Hasan İsmâil el-Hudeybî, 1969’da hapisteyken Duʿât lâ ḳuḍât: Ebḥâs̱ fi’l-ʿaḳīdeti’l-İslâmiyye ve menheci’d-daʿve ilallāh adıyla yazdığı kitapta (Kahire, ts., 1977) Seyyid Kutub’un ismini zikretmeksizin Meʿâlim fi’ṭ-ṭarîḳ’taki görüşleri eleştirmiştir. Hudaybî burada hâkimiyet, câhiliyet, tekfir, ridde ve yönetim konularına açıklık getirmektedir. Ona göre şehâdet kelimesini hâkimiyetle ilişkilendirmek ve amelsiz imanın olmayacağını ileri sürmek yanlış olduğu gibi günümüzde müslümanları câhiliyetle suçlamak da doğru değildir, onların ancak bilgisiz oldukları söylenebilir. Hudeybî eserinde Seyyid Kutub’u adını söylemeden eleştirirken Mevdûdî’yi ismen zikreder. 1982’de İhvân-ı Müslimîn’in üçüncü lideri Ömer et-Tilimsânî, Kutub’un görüşlerinin sadece kendisini bağlayacağını belirterek onun yazdıklarıyla örgütün resmî görüşleri arasına mesafe koymuştur (Kepel, s. 63). Seyyid Kutub ve Mevdûdî’nin arkadaşı olan Ebü’l-Hasan en-Nedvî de et-Tefsîrü’s-siyâsî li’l-İslâm fî mirʾâti kitâbâti’l-üstâẕ Ebi’l-Aʿlâ el-Mevdûdî ve’ş-şehîd Seyyid Ḳuṭub başlıklı eserinde (Kahire 1980, s. 68 vd.) hem Mevdûdî’yi hem siyasî hâkimiyetle ulûhiyyet arasında irtibat kurduğu için Seyyid Kutub’u eleştirmiştir. Muhammed Tevfîk Berekât, Seyyid Ḳuṭub: Ḫulâṣatü ḥayâtihî, menhecühû fi’l-ḥarekâti, en-naḳdü’l-müvecceh ileyh adlı kitabının (Beyrut, ts.) büyük bir kısmını Seyyid Kutub’a yöneltilen eleştirilere ayırmış ve bunlara açıklık getirmiştir. Kutub hakkında kitap veya makale tarzında çok sayıda çalışma mevcuttur (bir kısmı için bk. bibl.). Ayrıca XX. yüzyılın ikinci yarısındaki İslâmî hareketler hakkında yapılan çalışmaların hemen hepsinde Kutub’a ve onun düşüncelerine yer verilmiştir. 
 
Eserleri. Seyyid Kutub çok genç yaşta yazı hayatına başlamıştır. el-Belâġ, el-Belâġu’l-üsbûʿî, el-Cihâd, el-Ḥayâtü’l-cedîde, el-Ehrâm, el-Muḳteṭaf, el-Vâdî, Kevkebü’ş-şarḳ, el-Üsbûʿ, er-Risâle, es̱-S̱eḳāfe, el-Kitâb, eş-Şuʾûnü’l-ictimâʿiyye, el-Edîb, el-Livâʾü’l-cedîd, el-İştirâḳıyye, ed-Daʿve, el-Fikrü’l-cedîd, el-ʿÂlemü’l-ʿArabî ve el-İḫvânü’l-müslimîn gibi gazete ve dergilerde çok sayıda yazısı yayımlanmış, bunlardan son üçünde yöneticilik de yapmıştır. Şiir, edebî makale, kitap eleştirisi, sanat eleştirisi, polemik, siyasal ve sosyal konular bu yazıların içeriğini oluşturmaktadır. Kutub’un dinî alanda yazdığı eserler sağlığında birkaç defa basılmış, özellikle idamından sonra çeşitli ülkelerde yayımlanmış ve pek çok dile tercüme edilmiştir. 
 
A) Dinî ve Fikrî Eserler. 1. Fî Zılâli’l-Ḳurʾân.* Seyyid Kutub başlangıçta, el-Müslimûn dergisinde “Fî Ẓılâli’l-Ḳurʾân” başlığıyla günlük olayları Kur’an ışığı altında ele aldığı seri makaleler yayımlamaya başlamış (Şubat 1952 - Temmuz 1952), bu makalelerin ilgi görmesi üzerine bir tefsir yazmaya karar vermiş, eseri 1959’da tamamlamıştır. 2. et-Taṣvîrü’l-fennî fi’l-Ḳurʾâni’l-Kerîm (Kahire 1945, 1966). Müellifin 1939’da el-Muḳteṭaf’ta aynı adla yayımladığı makalelerin genişletilmiş şekli olup Kur’an’da Edebi Tasvir başlığıyla Süleyman Ateş (Ankara, ts.) ve Kâmil M. Çetiner (İstanbul 1997) tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir. 3. Meşâhidü’l-ḳıyâme fi’l-Ḳurʾân (Kahire 1947; Beyrut, ts.). Kur’ân-ı Kerîm’deki kıyametle ilgili âyetlerin nüzûl sıralarına göre ele alındığı eseri Süleyman Ateş (Kur’an’da Kıyamet Sahneleri: Cennet-Cehennem, Ankara, ts.) ve A. Faruk Haznedaroğlu (Kur’an’da Kıyamet Sahneleri, İstanbul 1997) Türkçe’ye tercüme etmiştir. 4. el-ʿAdâletü’l-ictimâʿiyye fi’l-İslâm (Kahire 1949, 1952). Seyyid Kutub’un sosyal ve siyasal konulara yöneldiği ilk eseridir. Türkçe’ye İslâm’da Sosyal Adalet başlığıyla Yaşar Tunagür ve M. Adnan Mansur (2. bs., İstanbul 1962), M. Beşir Eryarsoy (İstanbul 1982), Harun Ünal (3. bs., İstanbul 1992) tarafından çevrilmiştir. 5. Maʿreketü’l-İslâm ve’r-reʾsmâliyye (Kahire 1952). Kitapta Mısır toplumunda 1952 ihtilâli öncesinde gelir dağılımındaki eşitsizlik ele alınmaktadır. Seyyid Kutub burada sömürgeciliğe ve Haçlı seferlerine dikkat çekmekte, Mısır içinden pek çok kesimi sert bir dille eleştirmektedir. Eseri Mustafa Uysal (İslâm ve Kapitalizm Çatışması, Konya 1967) ve Abdurrahman Niyazoğlu (İslâm-Kapitalizm Uyuşmazlığı, İstanbul 1972 [?]) Türkçe’ye tercüme etmişlerdir. 6. es-Selâmü’l-ʿâlemî ve’l-İslâm (Kahire 1951). Eserde barış ve sosyal huzur konusu fert, aile, toplum, devlet ve dünya bağlamında ele alınmış olup Bekir Sadak tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir (Cihan Sulhu ve İslâm, İstanbul, ts.; Dünya Barışı ve İslâm, İstanbul 1987). 7. Dirâsât İslâmiyye (Kahire 1953). Seyyid Kutub’un çeşitli dergilerde yayımlanan makalelerinin bir araya getirilmiş şekli olup eserde sömürgecilerin müslümanlara verdikleri zararlardan bahsedilmektedir. Kitabı Ramazan Nazlı (İslâm ve Emperyalizm, İstanbul 1978) ve Hasan Fehmi Ulus (İslâmî Etüdler, İstanbul 1990) Türkçe’ye tercüme etmiştir. 8. Hâẕe’d-dîn (Kahire, ts., 1954’ten sonra). Bu eserde müellif bir hayat tarzı olarak İslâmiyet hakkındaki görüşlerini ortaya koymaktadır. Türkçe’ye Mehmet Hasan Beşer (Din Dediğin Budur, Ankara 1964), Şamil Ceylani (İşte İslâm, İstanbul 1975), Hasan Fehmi Ulus (Din Budur, İstanbul 1992) ve Furkan Hocaoğlu (Din Bu, İstanbul 1995) tarafından çevrilmiştir. 9. el-Müstaḳbel li-hâẕe’d-dîn (Kahire, ts., 1954’ten sonra). Önceki kitabın devamı niteliğinde olan eserde Batılı sistemler tartışılmakta, insanlığın içine düştüğü sıkıntılardan kurtulmasında İslâmiyet’in rolü ortaya konmaktadır. İstikbâl İslâmındır başlığıyla Abdülkadir Şener (Ankara 1967) ve Mustafa Özel (İstanbul 1996) tarafından tercüme edilmiştir. 10. Ḫaṣâʾiṣü’t-taṣavvuri’l-İslâmî ve muḳavvemâtüh. Kitabın ilk bölümü Ḫaṣâʾiṣü’t-taṣavvuri’l-İslâmî başlığıyla yayımlanmış (Kahire 1962, 1966), ikinci bölümün müsveddeleri müellifin idamından sonra kardeşi Muhammed Kutub tarafından Muḳavvemâtü taṣavvuri’l-İslâmî adıyla basılmıştır (Beyrut-Kahire 1986). Eserin birinci bölümünü Âkif Nuri (İslâm Düşüncesi: Esasları Hususiyetleri, İstanbul 1973) ve Hamit Şükrü (İslâm Düşüncesi, İstanbul 1986), ikinci bölümünü M. Beşir Eryarsoy (İslâm Düşüncesi: Esasları, İstanbul 1988) Türkçe’ye çevirmiştir. 11. el-İslâm ve müşkilâtü’l-ḥaḍâre (Kahire 1962). Eserde insanlığın temel problemleri ele alınmış, müellif, Batı’nın problemlerini ortaya koyarken büyük ölçüde Alexis Carrel’in Man, the Unknown başlıklı eserinden (New York-London 1935) faydalanmıştır. Eseri İslâm ve Medeniyetin Problemi başlığıyla Mustafa Varlı Türkçe’ye çevirmiştir (Ankara 1967). 12. Meʿâlim fi’ṭ-ṭarîḳ (Kahire 1964). Seyyid Kutub’un hayatında yayımlanan son kitabı olup bazı kısımları Fî Ẓılâli’l-Ḳurʾân’dan alınmıştır. Eserin, ilki Yoldaki İşaretler başlığıyla Abdülkadir Şener’e ait olmak üzere (Ankara 1966) çok sayıda Türkçe tercümesi vardır. 
 
B) Eleştiri, Roman, Şiir ve Biyografi. 1. Mühimmetü’ş-şâʿir fi’l-ḥayâti ve şiʿrü’l-cîli’l-ḥâḍır (baskı yeri ve tarihi yok [Kahire 1933]; Beyrut 1386/1966). Seyyid Kutub’un 1932’de Dârülulûm’da verdiği seminere ait metnin basılmış şeklidir. 2. eş-Şâṭıʾü’l-mechûl (Kahire 1935). Öğrencilik yıllarında çeşitli dergilerde yayımlanan şiirlerinden oluşmaktadır. 3. Naḳdü kitâbi Müstaḳbeli’s̱-s̱eḳāfe fî Mıṣr (Kahire 1939). Tâhâ Hüseyin’in 1938’de neşrinden sonra çok tartışılan Müstaḳbelü’s̱-s̱eḳāfe fî Mıṣr adlı eseri hakkında bir eleştiridir. 4. el-Eṭyâfü’l-erbaʿa (Kahire 1945). Kardeşleri Hamîde, Emîne ve Muhammed Kutub’la birlikte hazırladığı hâtıralarını içeren bir eser olup her biri bir bölümü yazmıştır. 5. Ṭıfl mine’l-ḳarye (Kahire 1946). Müellifin çocukluk yıllarını ve köy hayatını anlattığı eseridir. 6. el-Medînetü’l-mesḥûre (Kahire 1946). Seyyid Kutub’un, Mısır’da edebiyat çevrelerinde binbir gece masallarının etkisiyle yeni bir tarz haline gelen masal yazma akımına ayak uydurarak kaleme aldığı kitabıdır. 7. Kütüb ve şaḫṣiyyât (Kahire 1946). Yazarın çeşitli dergilerde yayımladığı edebî eleştirilerden oluşan kitap Abbas Mahmûd el-Akkād, Tâhâ Hüseyin, Tevfîk el-Hakîm, Abdülkādir el-Mâzinî ve Abdülkādir Hamza gibi yazarların eserleriyle ilgilidir. 8. Eşvâk (Kahire 1947). Otobiyografik bir roman olup Türkçe’ye Âkif Nuri tarafından tercüme edilmiştir (Dikenler, İstanbul 1984). 9. en-Naḳdü’l-edebî: Uṣûlühû ve menâhicüh (Kahire 1948). Seyyid Kutub’un ayrıca Maarif Bakanlığı’nda iken çocuklar için yaptığı ortak çalışmalar da vardır. el-Cedîd fi’l-luġati’l-ʿArabiyye, el Cedîd fi’l-maḥfûẓât ve Ravżatü’l-eṭfâl Maarif Bakanlığı tarafından bastırılmıştır. Ayrıca Abdülhamîd Cûde es-Sehhâr ile birlikte Ḳıṣaṣü’l-enbiyâʾ başlığıyla (Feccâle, ts. [1947]) Kur’an’da geçen peygamber kıssalarını anlatan kitapçıklardan oluşan bir eseri mevcuttur. Bu kitap Mustafa Runyun tarafından Kur’ân-ı Kerîm’den Dinî Hikâyeler adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir (İstanbul 1963-1966, 1967; Konya 1979). 
 
C) Vefatından Sonra Onun Adına Yayımlanan Eserler. Seyyid Kutub’un idam edilmesinin ardından onun adını taşıyan pek çok kitap basılmış, bunların bir kısmı çeşitli dergilerde yayımladığı makalelerinin bir araya getirilmesinden, bir kısmı da Fî Ẓılâli’l-Ḳurʾân’dan çeşitli bölümlerin ayrı basımıyla oluşturulmuştur. Bu kitaplardan bazıları şunlardır: 1. Efrâḥu’r-rûḥ. Amerika’da bulunduğu sırada yazdığı, çeşitli dergilerde yayımlanmış mektuplarından oluşur. 2. Naḥve müctemaʿ İslâmî (Amman 1969). el-Müslimûn dergisinde çıkan yazı serisinin bir araya getirilmiş şekli olup Kemal Sandıkçı ve Mehmet Süslü tarafından İslâm Cemiyetine Doğru (İstanbul 1977), Ahmed Pakalın tarafından İslâm Toplumuna Doğru (İstanbul 1989) adıyla tercüme edilmiştir. 3. Fi’t-Târîḫ fikretün ve minhâc (6. bs., Kahire-Beyrut 1983). Yine el-Müslimûn’daki bazı makalelerinden oluşmaktadır. Eseri Tarihte Düşünce ve Metod başlığıyla Kâmil M. Çetiner Türkçe’ye çevirmiştir (İstanbul 1997). 4. Maʿreketunâ maʿa’l-Yehûd (Beyrut 1978). ed-Daʿve dergisinde çıkan bazı makalelerinin bir araya getirilmesinden oluşan eseri Abdülhamit Dağdeviren Türkçe’ye tercüme etmiştir (Yahudi ile Savaşımız, 2. bs., İstanbul 1991). 5. Tefsîru Sûreti’ş-Şûrâ (Kahire-Beyrut 1983). Şûrâ sûresinin Fî Ẓılâli’l-Ḳurʾân’daki tefsirinin ayrı basımıdır. 6. Tefsîru âyâti’r-ribâ (Kahire-Beyrut 1995). Faizle ilgili âyetlerin Fî Ẓılâli’l-Ḳurʾân’daki tefsirlerinin ayrı basımı olup eseri Cafer Tayyar Faiz başlığıyla Türkçe’ye çevirmiştir (3. bs., İstanbul 1991). Seyyid Kutub’un eserleri hakkında bilgi veren çok sayıda çalışma yapılmıştır (eserlerinin listesi için bk. Salâh Abdülfettâh el-Hâlidî, Seyyid Ḳuṭub, s. 517-580; Abdülbâkī M. Hüseyin, s. 401-444; M. Hâfız Diyâb, s. 270-347; son iki eserde ayrıca çeşitli yerlerde yazdığı makale ve şiirlerin bir listesi mevcuttur). 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.