Abdullah Yıldız: İdeolojik ve Siyasi Yapıların Ömrü
Follow @dusuncemektebi2
Son zamanlarda ideolojik ve siyasi hareketlerin; devletlerin, partilerin, örgütlerinömürlerine dair çeşitli görüşler ileri sürüldüğünü, meselenin çeşitli boyutlarıyla sıkça gündeme getirildiğini görüyoruz.
Müslüman tarihçi Ä°bn Haldun, ünlü Mukaddime’sinde; devletlerin de tıpkı insanlar gibi, doÄŸup büyüme, geliÅŸme, duraÄŸanlaÅŸma ve ihtiyarlama devrelerinden geçtiklerini, her dönemin kendine has özellikler taşıdığını detaylıca açıklarken ilginç tespitlerde bulunur. Özetlemeye çalışalım:
1-”Zafer ve maksatlara eriÅŸme çağı” olan birinci devrede asabiyet (dayanışma ruhu) çok canlı olup devletin başında bulunanlar halkın fikir ve oylarını almadan tek başına hareket etmezler.
2-Ancak ikinci devrede yöneticiler, devlet idaresini, daha önce birlikte mücadele ettikleri insanlarla paylaÅŸmaktan kaçınır; giderek kendilerine köleler, yardımcılar edinirler.
3-”Devletin servet ve meyvelerinden faydalanma ve rahatlık çağı»nda sultanlar, büyük binalar, köÅŸkler, ÅŸehirler, heykeller yaptırmaya, etrafa bağışlarda bulunmaya, maiyetindekilerin sayısını artırmaya, süslü giyimleriyle askerlerini teftiÅŸ edip törenler düzenlemeye baÅŸlarlar.
4-”Kanaat ve barışla yaÅŸama çağı”: Buna “taklit devri” de denilebilir; bu dönemde yöneticiler önceki hükümdarları örnek alarak onların izlerini karış karış izlerler; seleflerinin yolunun takip edilecek en doÄŸru ve hayırlı yol olduÄŸuna, onların izinden ayrılmanın düzeni bozacağına inanırlar.
5-BeÅŸinci devre “ihtiyarlama çağı»dır; yöneticilerin bolluk ve nimet içinde yüzdükleri, arzu ve ÅŸehvetlerini tatmin etmek için har vurup harman savurdukları, masrafların çoÄŸaldığı, gelirlerin harcamaları karşılayamaz hale geldiÄŸi, bu nedenle halkın sırtına ağır vergilerin yüklendiÄŸi, yoksullar mahvolurken zenginlerin zevke ve nimete daldığı, asabiyetin zayıflayıp ahlâkın bozulduÄŸu, kalp ve nefislerde her türlü kötülük ve zaafın baÅŸgösterdiÄŸi “israf ve saçıp dağıtma devri”… Hükümdarlar bu dönemde, devletin büyük yardımcılarını da önemli iÅŸ ve görevlerden uzaklaÅŸtırırlar; yakınlarını ve kötü dostlarını üstesinden gelemeyecekleri, idare edemeyecekleri önemli görevlere tayin ederler. Halktan tamamen kopan yönetici sınıfla halk arasına sayısız perdeler girer. Böylece devlette ihtiyarlama hali husûle gelir, çökme belirtileri görülmeye baÅŸlar ve tedavisi kabil olmayan hastalığa tutulur; Allah’ın irade ettiÄŸi yıkılışanına kadar bu hastalıktan kurtulamaz (Ä°bn Haldun, Mukaddime, çev: Z.Kadiri Ugan, I/426-447).
Devletlerin izzet ve inhitat (yükseliÅŸ ve çöküÅŸ) yasalarını isabetle teÅŸhis eden Tarih sosyolojisinin kurucusu Ä°bn Haldun’un “son evre”ye iliÅŸkin tesbitleri Ä°gnazio Silone’nin ÅŸu gözlemleri ile pekiÅŸiyor:
‘Ä°nhitat halindeki bir siyasi yönetim, sadece geliÅŸen olaylar ve uyarılar karşısında sağırlaşıp duyarsızlaÅŸmakla kalmaz, aynı zamanda ihtiyarlığın bütün arazlarını da üzerinde taşır. Yarım yamalak ve günübirlik tedbirlerle yaÅŸar ve asıl meselelerin tetkikini hep ertesi güne bırakır… DevekuÅŸu siyaseti güderek zaman kazandığını sanır… Ä°dareciler yalnızca elindeki imkânlardan istifade etmeye yararlı kuvvet, kabiliyet, irade ve cesaretten deÄŸil, aynı zamanda devamlı olarak deÄŸiÅŸen duruma hâkim olmak ve olup bitenleri anlamaktan da mahrumdur (Abdullah Yıldız, DireniÅŸten DiriliÅŸe, s. 44-46).
Ä°nhitat halindeki bir siyasal yönetimin/örgütün/partinin, çöküÅŸe yol açan bazı arazları görse de, sorunların üstesinden gelecek zihniyet deÄŸiÅŸimini bir türlü gerçekleÅŸtiremediÄŸini, geleneksel kalıplara sımsıkı sarılarak iÅŸleri büsbütün çığırından çıkardığını, yine Ä°bn Haldun ve Silone’den öÄŸreniyoruz.
Meselenin yanlış anlaşılmaması için, burada herhangi bir devlet, parti veya örgütü bahis mevzuu etmediÄŸimizi, genelde insanlık, özeldeyse Müslümanlar olarak yaÅŸamakta olduÄŸumuz tıkanıklıkları aÅŸabilmek için çıkış noktaları aradığımızı belirtiyor, son olarak Aliya Ä°zzetbegoviç’in (Ä°slâm Deklarasyonu, s. 73) bazı tespitlerini özetliyoruz: Ä°slâm toplumlarının maddi geliÅŸme dönemlerinde ‘birilerinin çabası, fedakârlığı ve adanmışlığının birilerinin kodamanlığına ve ahlâkî tökezlemelere dönüÅŸmemesi gerektiÄŸini’ hatırlatan Aliya, ‘rüÅŸvet, ailenin tahribi, hızlı ve haksız zenginleÅŸme, yetenekli ve deÄŸer tanımayan bireylerin ön plâna çıkması, gelenekleri hızla yok eden ÅŸehirleÅŸme, toplumsal iliÅŸkilerin bayağılaÅŸması gibi riskleri beraberinde getiren kültürsüzlük seline, yani maddi ve teknik ilerlemenin barbarlığa dönüÅŸmesine ancak din ile; Allah’a olan temiz ve sarsılmaz bir imanla ve dinî vecibelerin yerine getirilmesi ileengel olunabileceÄŸini’ söyler. Ä°ÅŸte çözüm budur!
Aliya’nın “Ä°slâmî yeniden doÄŸuÅŸ” dediÄŸi süreç; Allah’ın inayetiyle, iman ve salih amel sahibi adanmışların öncülüÄŸünde Ä°slâmî hayat tarzına sımsıkı sarılarak zafere ulaÅŸacaktır.
Yeni Akit
Henüz yorum yapılmamış.