Son Roma İmparatoru II. Abdülhamid (İlber Ortaylı)
II. Abdülhamid kozmopolit, klasik bir imparatorluğun dünya yüzeyindeki son numunesi ve son hükümdarıdır. Her din ve dile mensup tebası tarafından sevilirdi.
10 Åžubat 1918 günü
1.Dünya Savaşı'nın en sıkıntılı zamanında Sultan II. Abdülhamid, Selanik'in kaybından sonra gelip yerleÅŸtiÄŸi Beylerbeyi Sarayı'nda vefat etti. Cenazesi, Divanyolu'nda dedesi II. Mahmud Han'ın türbesine defnedilmek üzere resmi törenle kaldırıldı. Mahalle aralarında halk, hükümdarlarını uÄŸurlamak için yığılmıştı.
Uzun ve sıkıntılı savaÅŸ yılları, Ä°ttihat ve Terakki iktidarının halkın bezginliÄŸi dolayısıyla cenaze alayı, ölçülü bir protesto hareketine dönüÅŸtü. Pencerelerden bazı kadınlar, ''Bizi bolluk içinde yaÅŸatan, ekmeÄŸi-eti 5 KuruÅŸa yediren padiÅŸahım, bizleri yetim bırakıp nereye gidiyorsun?'' diye feryat ediyordu. Hükümet ileri gelenleri hükümdara saygılıydı, cenazeye gelmiÅŸlerdi. Son zamanlarda düÅŸmanlar yakınlaÅŸmıştı. Hatta öyle ki Ä°ttihat ve Terakki önderleri, sabık hakanı ziyarete gelip dış politika konusunda danışıyorlardı. Ä°lginçtir ki Sultan, Talat PaÅŸa'yı ise hiç bir zaman kabul etmemiÅŸti. Buna raÄŸmen ''devlet'' kavramının ve tabusunun Türk yönetici sınıfında ve halk arasında ne kadar mukaddes ve sihirli olduÄŸunu, dokunulmaz ve herkesin kollamak zorunda olduÄŸu bir kurum olduÄŸunu bu olay gösterir.
Denge Politikacısı
II. Abdülhamid son Roma imparatorudur. Kozmopolit, klasik bir imparatorluÄŸun dünya yüzündeki son numunesi ve son hükümdarıdır. Her din ve dile mensup tebası tarafından sevilirdi. Hiç ÅŸüphesiz bu zümreler arasından çıkan milliyetçilerin de hiç dayanamadığı kimse oydu. Tarih bugün o devrin milliyetçilerinin kopardığı toz toprağın ardından da açık olarak gösteriyor ki; OrtadoÄŸu ve Balkanlar, Hamidiye dönemindeki dinginliÄŸe bir daha ulaÅŸamamışlardır. Bugün bile OrtadoÄŸu dünyasında hem Araplar hem Yahudi tarihçiler onu objektif bir hayırhah biçimde analarlar.
Zamanındaki karalamaların çoÄŸunu yeni dönem tarihçileri reddediyor fakat ÅŸurası bir gerçek ki milliyetçiliÄŸin doludizgin gittiÄŸi bir dünyada, II. Abdülhamid üstelik dış büyük devletlerin himaye ettiÄŸi bu akımlar karşısında çoÄŸu zaman çaresizce kalmış, o yüzden bazı zekice tedbirler almıştı. Ä°zlediÄŸi politikaların en başında kendi dini cemaatlerimizle barışık olma hedefi vardı, bütün dinlerin ruhani liderleri ile etkin ve yakın bir dostluÄŸu vardı. Musevi Hahambaşı kaymakamı MoÅŸe Levi, Ermenilerin kudretli patriÄŸi Ormanyan bu politikaya en canlı örneklerdir. Büyük devletler arasındaki denge politikasını baÅŸarıyla idare etti.
Aydınlar Zarar Gördü
Åžurası açıktır ki Ä°ngiltere'yi sevmediÄŸi halde ürkütücü bir politika izlememiÅŸ, III. Aleksandr Rusya'sı ile adeta örtülü ve danışıklı barışçıl bir politika yürütmüÅŸtür. II. Abdülhamid için Alman dostu bir politikadan söz edilir. Bu dışarıya karşı bir gösteriÅŸti, Alman dostlupunda ipin ucunu kaçıranlar esas Ä°ttihatçılardır.
II. Abdülhamid daha temkinli ve kontrollü bir iÅŸbirliÄŸi götürmüÅŸtü. III. Aleksandr Rusya'sı ile izlenen sulhperver politika ise her iki imparatorlukta eÄŸitim, demiryolu inÅŸası ve özellikle Türkiye'de tarım alanında baÅŸarılı birkalkınma baÅŸlattı. Bununla birlikte Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu bu dönemde sıkı bir sansür uygulamıştır.
Bu sansürden Araplar dahil bütün kavimlerin milliyetçileri açık kapı bularak sığınabildikleri halde; TÜrk aydınları çok zarar görmüÅŸtür. 1908 Ä°nkılabı'nı yönetenlerin cehaletinde en büyük pay gençliÄŸin yetiÅŸmesini dumura uÄŸratan sansürdür. II.Abdülhamid'in devrik hükümdar kardeÅŸi V. Murad'a karşı adil ve müÅŸfik davrandığını söylemek de mümkün deÄŸildir.
II. Abdülhamid Han hassas dengeler ve itidal adamıydı, onun dünyasında sadece Türklerin deÄŸil herkesin fütuhat devri bitmiÅŸti; Afrika'nın çacersiz halkları üzerinde yürütülen kolonyalist politika imparatorluk demek deÄŸildir. Gerçek imparatorluklar hızla sona doÄŸru gidiyordu Rusya'nın ve daha geliÅŸmiÅŸ düzeyde olan Avusturya ve Macaristan'ın da batış vakti yaklaÅŸmaktaydı. Bunu anlayan hakan barış ve diplomasi sayesinde Ä°slam dünyasında etkin bir propaganda izlemiÅŸtir. Çünkü beÅŸte üçü yabancı bayrak altında yaÅŸayan müslümanların Ä°stanbul'dan ilgi ve yakınlık bekledikleri açıktı.
İyi Bir Diplomattı
II. Abdülhamid bu politikayı abartılmış bir gölge-ışık oyunu gibi baÅŸarılı bir biçimde yürüttü. Tutarlıydı, kolonilerdeki ve Rusya'daki müslümanarı etkileyenler ister Libya'daki Seyh Sunisi, isterse Rusya'dak laik pozitivist aydın Gaspıralı Ä°smail Bey olsun, hükümdarla aynı yakınlık içerisindeydiler. Anadolu halkı ise açılan okullar, döÅŸenen demiryolları ile onu anar.
Bürokrasinin muhalif aydın kesiminin gerekli olduÄŸunu bilirdi. Bu zümreye Rusya'daki kadar zulüm uygulamamıştır ancak uzak kalmak gibi bir hatası oldu. Çevresinden uzak tuttuÄŸu aydınlara Cevdet PaÅŸa bile dahildir. Cevdet PaÅŸa, tanzimat dönemi boyunca devlet hayatında çok daha fazla etkindi, iÅŸlere dahil edilirdi ve bundan da imparatorluk kazançlı çıkmıştır.
Esasen bugün Türkiye'de hemen herkes, Sultan II. Abdülhamid'i kendi döneminin ÅŸartları içinde takdir ediyor. Türk tarihinde Cumhuriyet'in faziletleri ve onu kuran komutanların rolü, Sultanın temelini attığı modern eÄŸitim ve devlet kurumlarının da katkısıyla birlikte zikrediliyor. Hakan iyi bir diplomattı, çünkü günümüzdeki bazı önderlerin çılgın çıkışları gibi hüsranla neticelenecek yollara sapmamıştır. Galiba biz de artık, yakın tarihi kendi ÅŸartları içinde yorumlamaya baÅŸlıyoruz.
Henüz yorum yapılmamış.