Sosyal Medya

Yasin Aktay: AK Parti’ye yönelik eleştirilere kulak vermek dikkate değer boyutlarda

18. kuruluş yıldönümünde Türkiye’yi tek başına yönetmiş bir AK Parti’nin her türlü değerlendirmeye, çözümlemeye, eleştiriye açık bir dolu tecrübesi var bugün. Bunun içinde yaptıklarından eleştiriyi hak eden bir dolu yanlışı, yapabileceği halde yapamadığı yine bir dolu eksiği olması kadar normal bir şey olamaz. Bunun değerlendirmeleri de, eleştirileri de elbette yapılacaktır. Bu eleştiri ve değerlendirmelerin toplamından AK Parti’nin özdüşünümselliği için, yani kendine ayna tutan, kendi üzerinde düşünen muhasebesi için çok önemli imkanlar da doğacaktır.



Ancak bu deÄŸerlendirmelerin bugün, yerel seçimler gündeminin hemen akabinde yapılmasına kaçınılmaz olarak hakim olan, olup bitenleri baÅŸka türlü gören ayrı bir göz var. Bu gözün çok da saÄŸlıklı, dikkatli ve insaflı bakmadığını burada not etmek gerekiyor.
 
AK Parti içinden çıkıp ayrı bir oluÅŸuma dümeni kırmaya çalışanların özellikle yerel seçimlerde AK Parti aleyhine bir hezimet beklemekte oldukları artık bir sır deÄŸil. Bir çıkış noktası olarak 31 Mart’taki sonuçları bile kendilerine yeterli ve saÄŸlam bir zemin olarak görmeyenlerin 23 Haziran’dan daha güçlü bir ivme hissetmiÅŸ oldukları anlaşılıyor.
 
Bundan seçim öncesinden itibaren AK Parti’nin hezimetine yatırım yapmış oldukları anlaşılıyor ki, bu da yapacakları hiçbir siyasi çıkışın halka dokunan hiçbir tasasının ve misyonunun olmadığını ÅŸimdiden yeterince ortaya koyuyor. Oysa siyasetten gaye halka ve hakka hizmet ise AK Parti içinde bu siyasetin yolları tıkanmış imkanları tükenmiÅŸ deÄŸildir. Elbette siyaset kolay deÄŸildir, bazen kendi dava arkadaÅŸlarınızla doÄŸru bildiklerinizin mücadelesi için çok ter dökmeniz, çok çile çekmeniz gerekebilir. Ama dava arkadaÅŸlarınızın yerine geçebilmek için onların tökezlemesini beklemek hiçbir siyasi tabanda hürmet ve takdirle karşılanacak ve ödüllendirilecek bir yaklaşım deÄŸildir; dava arkadaÅŸlarınız ne kadar da yanlış yapıyor olurlarsa olsunlar.
 
Bu yaklaşımla bugün AK Parti’ye yönelik eleÅŸtirilere kulak verme ve bunu bir özeleÅŸtiri adına üstlenme furyası dikkate deÄŸer boyutlara ulaÅŸmış durumda. DoÄŸrusu AK Parti’nin her zaman kendini çok eleÅŸtirmesi gerektiÄŸini söyleyenlerdenim. AK Parti’nin eksikleri çok, yanlışları daha da çok, yapabildiÄŸi halde yapmadıkları, yapmayı ihmale ettiÄŸi veya hiç aklına getirmediÄŸi için vizyon eksikliÄŸini hissettirdiÄŸi alanlar da çok. Bunların hepsinin farkında olup bir araÅŸtırma-geliÅŸtirme kapsamında sürekli olarak deÄŸerlendirmesi AK Parti’yi ÅŸimdiye kadar hep olduÄŸu gibi canlı ve güncel tutar. Ancak bu eleÅŸtirilere gereÄŸinden fazla prim verildiÄŸinde, insaf ölçüleri aşıldığında AK Parti’nin Türkiye siyasetine, ekonomik ve sosyal kalkınmasına yaptığı katkılar da görmezden gelinmiÅŸ oluyor.
 
ÖzeleÅŸtiriyi bir erdem olarak kabul etmek yerine sürekli bir suçluluk itirafı gibi kabul edenlerin tetikte beklediÄŸi bir ortamda özeleÅŸtiri yapmak da makul deÄŸildir. AK Parti adına en küçük bir özeleÅŸtiriyi bile AK Parti’nin tükeniÅŸinin bir iÅŸareti gibi ve tabi bir sevinçle karşılayanlara karşı ÅŸunu açıkça ifade etmeye devam etmek lazım:
 
AK Parti hala Türkiye’nin birinci partisidir ve halk desteÄŸiyle, reformlarıyla, iktidarda kalma süresiyle, ekonomik ve sosyal kalkınma, deÄŸiÅŸim iradesi ve performansıyla ÅŸimdiye kadarki bütün rekorları tek başına kırmış bir partidir.
 
Önceki yazıda söyledik, askeri, kurumsal ve derin vesayet odaklarını yanısıra sadece FETÖ’ye karşı bir mücadeleyi baÅŸlatıp baÅŸarmış olmak dolayısıyla Türkiye’nin milli varlığına ve bağımsızlığına kurucu bir katkıda bulunmuÅŸtur. Bugün bu mücadelenin tek ayaklı olmadığını ve çok boyutlu, çok cepheli bir mücadele olduÄŸunu her geçen gün daha da çok görüyor daha da fazla hissediyoruz. Bu mücadelede AK Parti’nin dışındaki aktörlerin yeterince sorumlu davranmadığı, kendilerini aynı bedenin bir organı gibi görmediÄŸi de görülüyor. O yüzden bu misyon ne yazık ki, AK Parti’nin üstüne parçalanmayan ve devredilemeyen bir ÅŸekilde kalmaktadır.
 
Ancak devredilemezliÄŸi ve parçalanamazlığının ideal bir durum olduÄŸunu söylemiyoruz. KeÅŸke bu misyon diÄŸer siyasi aktörler tarafından da paylaşılabilse.
 
Türkiye’nin gerek FETÖ ile mücadelesi, gerekse uluslararası iliÅŸkiler düzeyinde bugün yüklendiÄŸi misyon onu dünya siyasi sahnesinde sözü geçen, etkili, ama tabii ki itiraz eden, çoÄŸu kez muhalefet eden gerçek bir aktör haline getiriyor. Türkiye bu siyasi tarzıyla dünyadaki egemen aktörlerin dümen suyuna gitmeyen, kendi doÄŸrularını savunan bir aktör ve bu haliyle kendini kabul ettiriyor. Bu tarz-ı siyasetin ülkenin bütün aktörleri arasında daha geniÅŸ bir kabul ve destek görmesi gerekiyor.
 
Mesela en büyük muhalefet partisinin liderinin Türkiye’nin bugün dünyada yaptıklarından bu kadar habersiz olmamasını istemek fazla lüks kaçmamalıydı. Mesela DoÄŸu Akdeniz’de herkes varken Türkiye’nin de bulunmasını istemek gibi bir gafa imza atmamalıydı. Azıcık Türkiye’yi takip etmeli, bugünün Türkiye’sine layık bir muhalefet partisi lideri olmalıydı.
 
O muhalefet partilerinin liderleri, mesela mazlumlara yeterince sahip çıkıp çıkmama konusunda AK Parti’yi daha fazla baskı altında tutmalıydı, onun yerine ülkeye sığınmış birkaç mazluma karşı halkı kışkırtma yarışına girmemeliydiler.
 
Kim ne derse desin, AK Parti’nin “iyilik siyaseti” adına ortaya koyduÄŸu modele bir rakip yok. Ne mevcut partiler içinde ne de yeni fırsatlar arayan oluÅŸumlarda.
 
Kısaca 18. kuruluÅŸ yılında AK Parti adına özeleÅŸtiri tamam da, bu, baÅŸtan beri zaten varlığına itiraz eden bir muhalefetin konumunu benimseyip kendi müstesna katkılarını ve tecrübesini inkar noktasına da gelmesin.
 
YENÄ° ÅžAFAK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.