Sosyal Medya

Jules Verne ile Esaslı Bir Karadeniz Turu



Jules Verne’in Osmanlıya Dair Tek Romanı
Jules Verne’in romanlarının önemli bir bölümü “Les Voyages Exraordınaıres / OlaÄŸanüstü Yolculuklar” genel baÅŸlığı altında yayımlanmıştır.
 
Dizinin ilk kitabı olan “Balonla BeÅŸ Hafta”, 1863’te okuyucuyla buluÅŸmuÅŸtu. Verne, bu romanın umduÄŸunun üstünde bir ilgi ve beÄŸeniyle karşılanması üzerine, fantastik fakat dikkat ve özenle tasarlanmış ve bilimsel düÅŸ gücüne yaslanmış baÅŸka romantik maceralar da kaleme aldı. Ä°natçı Keraban romanı yayımlandığında, kendisine ün ve para getiren ilk romanının üzerinden yirmi yıl geçmiÅŸti.
 
Ä°natçı Keraban, sadece çocuklara ve gençlere hitap eden ya da bilim kurgu nitelikleri öne çıkan bir roman deÄŸil. Jules Verne’i, çocuklar için serüvenler anlatan bir romancı yahut salt bir bilim kurgu yazarı olarak gösteren yaklaşımların yanlış ve çarpık olduÄŸu da ortadadır zaten. Fakat kitabın bizi ilgilendiren, bizim için önemini artıran bir tarafı daha var: Konusu Osmanlı coÄŸrafyasında geçen, kahramanlarının büyük bir kısmı Osmanlı halkından seçilen bir roman bu. “Ä°mparatorluÄŸun en uzun yüzyılı”nda, 1800’lerin son çeyreÄŸinde yaÅŸanıyor romanda anlatılanlar. Ä°stanbul’da baÅŸlayan olaylar, geniÅŸ ve ilgi çekici bir Karadeniz turu yapıldıktan sonra, yine Ä°stanbul’da sona eriyor.
 
1882 yılının (ramazan ayına denk gelen) 16 AÄŸustos’unda, Pera’daki otellerinden ayrılan Hollandalı tüccar Van Mitten ve uÅŸağı Bruno, Ä°stanbul’un Tophane Meydanı’nda gezinmekte; sessizlik ve hareketsizliÄŸin nedenini anlamaya çalışmaktadır. Bir süre sonra, karşılarına birden Keraban AÄŸa çıkar. Bu adam, Van Mitten’in arkadaşı olup yirmi yıldan beri alışveriÅŸ yaptığı bir Osmanlı tüccarıdır. Bu köklü ticaret ve dostluk sayesinde, Hollandalı tüccar ve uÅŸağı, hiç yadırganmayacak düzeyde, Osmanlı Türkçesi ile konuÅŸabilmektedir.
Dostlarıyla Ä°stanbul’da karşılaÅŸmaktan büyük bir ÅŸaÅŸkınlık ve memnuniyet duyan Keraban AÄŸa, iftar yemeÄŸi için Üsküdar’daki -tepenin ortasında, serviler altında, BoÄŸaz’a ve bütün Ä°stanbul manzarasına hâkim- evine davet eder bu çok uzaklardan gelen misafirlerini. Fakat bu “eski kafalı” ve “inatçı” adam, her akÅŸam bindiÄŸi kayığa adımını atacakken borazanlar öter, trampetler çalınır, üniformalı bir memur elinde tuttuÄŸu kâğıdı okumaya baÅŸlar: “Zaptiye Reisi MüÅŸir’in emriyle, bugünden itibaren, Ä°stanbul’dan Üsküdar’a ya da Üsküdar’dan Ä°stanbul’a gitmek için BoÄŸaz’ı geçmek isteyen her ÅŸahıs ve her türlü yelkenli ve buharlı teknelerle kayıklar için on paralık bir vergi tesis olunmuÅŸtur. Vergiyi ödemeyi reddedenler, hapis ya da para cezasına çarptırılacaktır.”
Tam da misafirlerinin geldiÄŸi güne denk düÅŸecek bir ÅŸekilde tanzim edilen bu BoÄŸaz’ı geçme vergisine çok kızan, görevlilerle çok uzun ve sert bir ÅŸekilde tartışan, tütüne düÅŸkünlüÄŸü kadar inatçılığıyla da meÅŸhur olan Keraban AÄŸa, nihayet emre uymamak için bulduÄŸu çözümü öfke ile haykırarak dile getirir: “Türkiye’den çıkıp Kırım’ı geçeceÄŸim, Kafkasya’yı aÅŸacağım, Anadolu’ya ayak basacağım ve Üsküdar’a ulaÅŸacağım, hem de sizin haksız verginiz için tek bir para bile vermeden!”
 
Vergi ve DüÄŸün Ä°ÅŸin Bahanesi,
Maksat Koşar Adım Karadeniz Seyahati
“On para”lık vergiyi ödememekte kararlı olan Keraban AÄŸa’nın bu inadı, kendisine yüzlerce altına mal olacak zorlu ve ilginç bir Karadeniz yolculuÄŸunun gerekçesi olarak sunulur. Keraban AÄŸa ve kendisine eÅŸlik etmek zorunda bıraktığı dostları, hem atlı araba ile gerçekleÅŸtirilen bu yolculuÄŸun zorluklarıyla mücadele ederek ilerlerler hem de birbirinden ÅŸaşırtıcı olay ve tehlikelerle karşı karşıya kalırlar. “Ä°natçı Keraban”, vergiyi ödememenin yanında, dönemin demir yolu gibi ulaşım araçlarını ve -kendisini deniz tuttuÄŸu için- çaresiz kalmadıkça deniz yolunu kullanmayı da reddetmektedir.
 
Bu arada yeÄŸeni Ahmet de Keraban AÄŸa ile çalışan ve Odessa’da oturan Banker Selim’in kızı Amasya ile evlilik hazırlığı yapmaktadır. Keraban AÄŸa’yı, düÄŸün için Odessa’da beklemektedirler. Yazar, okuyucunun merakını artırmak için, olaya düÄŸünün zamanlamasıyla ilgili bir ÅŸart ekler: Kızın halasından kalan yüklü mirası alabilmesi için on yedi yaşına basmadan evlenmesi gerekmektedir ki süre azalmıştır. Ancak Amasya’yı daha önce Odessa’da gören, neye mal olursa olsun ona sahip olmayı kafasına koyan zengin ve zorba bir adam vardır. Romanın kötü kahramanı olarak kurgulanan Trabzonlu Saffar AÄŸa da bu güzel ve soylu kızla evlenmek istediÄŸi için, bir çete tutarak kızı kaçırma planları yapmaktadır. Bu çirkin iÅŸ, kâhyası Saffar AÄŸa ile köle ticareti yapan Maltalı kaptan Yarhud tarafından yürütülmektedir.
 
Yolculuk, atlı arabayla yapılacaktır. Kafiledekiler (Keraban, Van Mitten, Bruno, Nizib ve arabacılar) güzergâh üzerindeki posta merkezlerinde sürekli at deÄŸiÅŸtirerek ilerlemeye çalışırlar. Karşılarına çıkan aksiliklerin sayısı hiç de az deÄŸildir. Araba,Tuna civarında çamura saplanır. Gece, kafileye yırtıcı hayvanlar saldırır. Dinlenecek yer bulmakta zaman zaman sıkıntılar yaÅŸanır. Banker Selim’in, kızı ile birlikte bulunduÄŸu Odessa’da, hiç zaman kaybetmeden yola devam etmek isteyen kafileye Rusça bilen Ahmet de katılır. Bu sırada heyecan ve merak eÅŸiÄŸi yükseltilir; niÅŸanlısının korumasından mahrum kalan Amasya ile yardımcısı Necibe, kaptan Yarhud tarafından, tam da kafilenin yola çıktığı sırada Saffar AÄŸa’ya götürülmek üzere gemiye zorla bindirilerek kaçırılır. At bulamadıkları zaman, Keraban AÄŸa, arabayı develerle yürütmeye çalışır. Tehlikelerle dolu yolculuk esnasında kafile, zaman zaman çamur sıkıntılı yollardan, yeraltı patlamalarının yaÅŸandığı bölgelerden, tekinsiz yerleÅŸimlerden geçmek zorunda kalır. Arabalarına tren çarpar. Kazaklar tarafından tutuklanan yolcular sınır dışı edilir. Ahmet, fırsat buldukça Odessa’ya, müstakbel kayınpederi Selim’e telgraf çekerek yolculuk hakkında bilgi vermektedir. Fakat Selim de kızını kaçıranlara engel olmak isterken kıyıda omzundan vurulmuÅŸtur. DoÄŸu Karadeniz’de bugün Pazar adıyla andığımız Atina’da müthiÅŸ bir fırtına ve yaÄŸmura tutulan kafile, canlarını zor bela kurtararak bir fenerin dibindeki barakaya sığınır. Birkaç saat sonra, tam da bulundukları yerde bir geminin batmakta olduÄŸunu fark ederler. Denize koÅŸarlar. Büyük bir tesadüf eseri olarak bu gemi, Yarhud’un gemisidir. Ahmet’in boÄŸulmaktan kurtardığı genç kız da elbette niÅŸanlısı Amasya’dır. Onun nedimesi Necibe de kurtulmuÅŸtur. O kargaÅŸada, birçok adamın öldüÄŸü o can pazarında kayıplara karışan kaptan, Amasya’nın peÅŸini bırakmaz. Saffa’ın kâhyası Scarpante ile buluÅŸarak yeni bir plan yapar.
 
Bu sırada Trabzon’da, iki Kürt kahraman konuya dâhil edilir: Yanar AÄŸa ile onun kız kardeÅŸi Sarabul da Keraban AÄŸa’nın kafilesine katılır. Zira handaki bir yanlış anlamanın ve akabindeki tuhaf bir yargılamanın sonucunda Van Mitten, sert ve pervasız bir adam olan Yanar AÄŸa’nın gözdağı ve arkadaÅŸlarının ısrarı sonucu Sarabul ile niÅŸanlanmak zorunda kalmıştır. Trabzon’dan bir rehber eÅŸliÄŸinde tekrar yola düÅŸen kafile; Scarpante, Saffar ve adamlarının saldırısına uÄŸrar. Büyük bir çatışma olur. Birçok insan ölür. Onları içine düÅŸtükleri zor durumdan, iyileÅŸtikten sonra adamlarıyla hemen yola çıkan Amasya’nın babası Selim kurtarır.
 
Keraban AÄŸa, tehlikelerle, kazalarla, çeÅŸitli maceralarla dolu esaslı bir yolculuktan sonra Üsküdar’daki evine ulaÅŸmayı baÅŸarır. Kahramanlar, Karadeniz çevresini dolaşıp Üsküdar’a ulaÅŸtıklarında, bir sorun daha çıkar. Ahmet ve Amasya’nın evleneceÄŸi nikâh dairesi -Keraban AÄŸa’nın iÅŸ yerinin de bulunduÄŸu-  karşı kıyıdadır ve konan vergi hâlâ yürürlüktedir. Keraban’ın vergiyi ödemeye hâlâ niyeti yoktur. Fakat bir daha, haftalar süren bir yolculukla Karadeniz çevresini dolaÅŸarak karşı kıyıya ulaÅŸmayı da göze alamaz.
 
BoÄŸaz’da Yabancı ve Yaman Bir Cambaz
Bu defa Keraban’ın yardımına bir gösteri için Ä°stanbul’da bulunan bir cambaz yetiÅŸir. Kıyıdan Kız Kulesi’ne bir halat baÄŸlanır, oradan da karşı kıyıya bir halat atılır. Storchi adlı ünlü cambaz, büyük bir kalabalığın merak dolu bakışları eÅŸliÄŸinde gösteri yapacaktır. Gösteriden haberdar olan fakat bir an önce nikâhın kıyılması için bir yol arayan kahramanlarımız, Tophane Meydanı’nda beklerken gözlerine inanamazlar: BoÄŸaz’a gerili bir ip üstünde bir cambaz yürümekte ve sürdüÄŸü el arabasının içinde de Keraban AÄŸa oturmaktadır. Kahramanımız, Üsküdar’dan Kız Kulesi’ne, oradan da Galata rıhtımına çekilen bir ip üzerinde yürümek isteyen cambaza para vermiÅŸ ve çok sevdiÄŸi yeÄŸeni ile niÅŸanlısının düÄŸününe yetiÅŸmiÅŸtir.
 
Böylece sorunlar aşılır ve nikâh zamanında kıyılmış olur. Bu sırada, karısının Ä°stanbul’a geleceÄŸini telgrafla öÄŸrenen, epeyce bir süre korku ve eziyet çeken Van Mitten de Sarabul ve aÄŸabeyi Yanar AÄŸa’dan kurtulur. Hikâyenin sonunda herkes tarafından takdir edilen Keraban AÄŸa, BoÄŸaz’dan geçiÅŸ için alınan vergilerin tahsil hakkını, neredeyse bir servet ödeyerek satın alır. Jules Verne, roman boyunca epeyce hırpaladığı Keraban’ı artık ÅŸefkatle sarmalar hatta son paragrafta onu Ä°stanbul’un görülmesi gereken bir parçası olarak selamlar: “Ama böylece çok daha popüler oldu ve artık Ä°stanbul’a gelen yabancılar, Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun payitahtının en ÅŸaşırtıcı acayipliklerinden biri olan Ä°natçı Keraban’ı da ziyaret etmeyi asla ihmal etmiyorlar.”
 
Kitabın konusu böyle. Vergiyi hatta zamanında yapılması gereken düÄŸünü bahane ederek, OlaÄŸanüstü Yolculuklar dizisinin genel baÅŸlığına uygun bir seyahate, hızlandırılmış bir Karadeniz turuna çıkarıyor bizi aslında Jules Verne.
 
Dünyanın bütün önemli bölgelerini, önemli halklarını anlatma istek ve çabasına, Osmanlıyı ve Karadeniz’i de eklemiÅŸ oluyor bu sayede.
 
MÜCERRET
 
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.