Bekir Karlıağa: Müslümanlara yeni bir medeniyet bilinci lazım
Follow @dusuncemektebi2
Prof. Bekir Karlığa İslam ve Batı tarihlerindeki bilim ve medeniyet hareketleri üzerine yirmi yıl süreyle Batı kütüphanelerinde araştırmalar yaptı. İlahiyatçı Karlığa, Arapça eserleri orijinallerinden inceledi. Düne ve bugüne ilişkin sorularımızı cevapladı.
Hazırlayan: Taha Akyol - Karar
Hocam kitaplarınızda, Müslümanların eski Pers, Ä°nan, Yunan, Hind medeniyetlerinin varisi olduklarını, Ä°slam’ın hikmet anlayışıyla bunları özümseyip geliÅŸtirerek büyük bir medeniyet kurduklarını anlatıyorsunuz. Sonra geri kaldılar, kendi medeniyetlerini bile unuttular. Bugün dünyanın en sorunlu toplumları. Sebep taassupsa taassubun sebebi ne?
Her medeniyetin başına gelenler Ä°slam medeniyetinin de başına geldi. Daha çok kendi iç sorunlarına odaklanarak, dışa bakamadılar. Bir süre sonra bu durum içe kapanmaya, bu da toplu bir tıkanmaya yol açtı, medeniyet krizine dönüÅŸtü. Bugünkü içler acısı durumu hazırlayan sebepler oluÅŸtu. Bu durum bir bilinç kaybı halidir. Bu badireden ancak yeni bir medeniyet bilinci geliÅŸtirerek kurtulabiliriz.
Medeniyet bilincini yitirmeye varan sebepler, 13. Yüzyılda baÅŸlayıp 18. Yüzyılda zirveye tırmanan uzun tarihi sürecin eseridir. Sorun taassubun ortaya çıkmasında deÄŸil, binlerce yıldır medeniyet üreten bu topraklarda taassubun bu kadar zaman devam edip gelmesini saÄŸlayan etkenlerin neden bir türlü ortadan kaldırılamamış olmasındadır.
BATI AYDINLANMASI VE Ä°SLAM
Sizin Ä°slam DüÅŸüncesinin Batı DüÅŸüncesine Etkileri kitabınızda, Gazali’ye karşı Ä°bn RüÅŸd’ün felsefeyi savunan Tehafüt’üt-Tehafüt adlı eserinin 17. Yüzyıl Avrupa’sında 12 defa matbaada basılıp yayıldığını, Osmanlı kütüphanelerinde ise sadece 4 tane el yazması bulunduÄŸunu yazıyorsunuz. Bu tabloyu nasıl okuyalım?
Bu tespit, Ä°slam dünyasındaki zihin tıkanıklığının nasıl baÅŸladığını ve zamanla hangi noktaya geldiÄŸini çok açık ve net olarak ortaya koymaktadır. Batı dünyası, 13. Yüzyıldan itibaren Ä°slam düÅŸüncesinin temel kaynakları Batı dillerine çevrildikten ve baÅŸta Kindi, Farabi, Ä°bn Sina, Ä°bn RüÅŸd ve Ä°mam Gazzali gibi Ä°slam düÅŸünürleri Batı içine düÅŸtüÄŸü dogmatik ve skolastik uykusundan dünyasında tanındıktan sonra uyanmış ve Rönesans’a doÄŸru hızla yol almaya baÅŸlamıştır.
Ä°slam DüÅŸüncesinin Batı DüÅŸüncesine Etkileri ve Batı’yı Aydınlatan Ä°slam DüÅŸünürü Ä°bn RüÅŸd isimli araÅŸtırmalarımda ben özellikle bu konu üzerinde yoÄŸunlaÅŸmaya çalıştım. 20 yılı aÅŸkın bir süre muhtelif Batı kütüphanelerinde yaptığım araÅŸtırmalarda ana kaynaklara inerek Ä°slam medeniyetinin hemen hemen her alanda zirvede olduÄŸu dönemde neredeyse tamamen yerlerde sürünen Batı dünyasının içine düÅŸtüÄŸü bu durumdan nasıl çıktığını tespit etmek istedim.
Geçen yüz yılın baÅŸlarından beri Batı’da Ä°slam bilim tarihi konusunda oldukça zengin bir literatür oluÅŸmuÅŸsa da Ä°slam düÅŸüncesi alanındaki çalışmalar hem geç baÅŸlamış hem de çok cılız kalmıştır.
Ä°BN RÜÅžD’Ü UNUTMAK
Ä°bn RüÅŸd’ü bizde medrese dışlıyor, Orta ÇaÄŸ Avrupa’nda kilise yasaklıyor? Bu benzerlik nedir, Ä°bn RüÅŸd neyin simgesi?
Ä°ran’da Ä°bn RüÅŸd’ün özel olarak dışlandığını söyleyebiliriz. DoÄŸu ve Batı Ä°slam dünyası, yani Sünni dünyası ise Ä°bn RüÅŸd’ü dışlamıyor ama Fatih devrindeki kısa bir tartışma süreci hariç, onunla hemen hemen hiç ilgilenmiyor. Hatta 19. yüz yılın sonunda Batılılar tarafından yeniden ele alınmaya baÅŸlanıncaya kadar neredeyse tamamen unutuveriyor.
Bunun önemli bir nedeni var: DoÄŸu Ä°slam dünyasını toptan istila eden MoÄŸollar, Ä°slam medeniyetini temelden yıkmakla kalmadılar, bir süre sonra Müslüman oldular ve Ä°slam düÅŸünce ve bilimini yeniden yapılandırarak Ä°slam medeniyetine de yeni bir rota çizmeye çalıştılar. Ä°lhanlılar döneminde yaygınlaÅŸan bu yeni bilim ve düÅŸünce modeli, mantık, fizik ve metafizikten oluÅŸan Aristo bilim ve felsefesinin yeniden ÅŸekillendirilerek Ä°slam ilahiyatı ile uzlaÅŸtırılan Ä°bn Sina, Gazzali, Fahreddin Razi felsefe ve Kelamı ile Sühreverdi ve Muhyiddin Ä°bnü’l-Arabi teosofisinden oluÅŸuyordu.
Kısa zamanda bu model, Ä°ran ve Azerbaycan medreselerinden Anadolu Selçuklu, Memlüklü, Osmanlı, Timurlu ve Safevi medreselerine geçerek bütün DoÄŸu Ä°slam dünyasına hakim oldu. Yirminci yüzyılın baÅŸlarına kadar da bu model devam edip geldi. Bu modelde Ä°bn RüÅŸd’e hemen hemen hiç yer yoktu. Muhtemelen bundan dolayı Ä°bn RüÅŸd bizim dünyamızda unutuldu.
Ä°slam dünyasının Batı kesimine ve Kuzey Afrika’ya gelince, Endülüs’ün Ä°spanyollar tarafından zaptı (Reconquista) ve Haçlı seferlerinin ağır baskısı nedeniyle ölüm-kalım derdine düÅŸtü ve Ä°bn RüÅŸd’ü hatırlamaya vakit bulamadı. Ä°ki asır sonra kendine gelmeye baÅŸladığında ise artık DoÄŸu Ä°slam dünyasına hakim olan modele alternatif oluÅŸturacak gücü yoktu. Hakim modeli eleÅŸtiren Ä°bn Haldun bile Ä°bn RüÅŸd ile ilgilenmedi. Ünlü Mukaddime’sinde, sihir, büyü ve falcılık konusunda eser yazan Afrikalı bilim adamlarına sayfalar ayıran Ä°bn Haldun, Ä°bn RüÅŸd felsefesine bigane kaldı, hatta karşı gibi durdu.
Batı dünyasına gelince, On üçüncü yüzyılın ortalarında Katolik Kilisesi ile büyük bir mücadeleye giriÅŸen Ä°mparator Ä°kinci Frederick, önce Ä°bn RüÅŸd’ün eserlerini Latinceye tercüme ettirdi, sonra bu eserlerin Bolonya, Padoa, Sorbonne ve Oxford Üniversitelerine aktarılıp okunmasını saÄŸladı.
Böylece Batı üniversitelerine giren Ä°bn RüÅŸd, kısa zamanda liberal ve laik aydınlar tarafından benimsenerek yaygın bir düÅŸünce akımı haline dönüÅŸtü. Ä°bn RüÅŸtçüler (Averroist) olarak bilinen bu akımın mensupları Katolik Kilisesi’nin doÄŸmalarına karşı büyük bir mücadele vererek Engizisyon mahkemeleri tarafından meydanlarda ateÅŸlere atılarak yakıldılar. Ä°bn RüÅŸd’ün temel tezleri Rönesans’ın, Modern düÅŸüncenin ve Aydınlanma felsefesinin ortaya çıkmasında da etkili oldu.
FELSEFE GEREKLÄ° MÄ°?
Ä°slam’da felsefe kurumlaÅŸmadı diye yazıyorsunuz. Bu ne demek? Felsefe lazım mı?
Varlığı bir bütün halinde algılayıp yorumlamanın en önemli araçlarından birisi olan felsefe, elbette ki önemli ve lüzumludur. Çünkü felsefe bize doÄŸru, saÄŸlıklı, tutarlı ve yeterli düÅŸünmenin yolunu ve yöntemini gösterir. Muhataplarını doÄŸru bilgiler ve tutarlı fikirler ile besleyip tatmin edemeyen düÅŸünce ve inanç sistemleri kalıcı ve uzun ömürlü çözümler üretemezler.
Ä°slam evrensel bir din, amacı da bütün insanları dünya ve ahirette mutlu etmek olduÄŸundan, felsefenin yol ve yöntemlerini kullanması kadar tabii bir ÅŸey olmazdı. Bu nedenle daha ilk yüz yıldan itibaren Müslümanlar felsefe ile yakından ilgilenmiÅŸler ve antik düÅŸünceye dair bütün eserleri Arapçaya tercüme ederek Ä°slam düÅŸüncesi adını verdiÄŸimiz yeryüzünün en canlı düÅŸünce sistemlerinden birisini kurmuÅŸlar ve buna baÄŸlı olarak Ä°slam medeniyeti oluÅŸup geliÅŸmiÅŸtir.
Yukarda kısaca temas ettiÄŸimiz etkenler sonucu zamanla Ä°slam düÅŸüncesi canlılığını yitirmiÅŸ ve böylece Ä°slam medeniyeti bir tıkanma ve durgunluk dönemine girmiÅŸtir.
ABDÜLHAMÄ°T’LE NEDEN ANLAÅžAMADI?
Kitabınızda Tunus Hayreddin PaÅŸa’nın 19. Yüzyılda en büyük Ä°slam düÅŸünürü olduÄŸunu yazıyorsunuz. Abdülhamid çağırdı, kendisini Sadrazam yaptı, Tunuslu reform layihaları verdi ama anlaÅŸamadılar. Ä°kisi de Ä°slamcı, nelerde anlaÅŸamadılar?
19. Yüzyılda genel olarak Ä°slam dünyasında, özel olarak da Osmanlı’da devlet mekanizmasında üst görevlerde bulunan aynı zamanda entelektüel düzeyleri zamanlarına göre çok ileri düzeyde olan üç paÅŸadan birisi Tunuslu Hayrettin PaÅŸa’dır. DiÄŸer ikisi ise Ahmet Cevdet PaÅŸa ve Sait Halim PaÅŸa’dır.
Batı’yı çok yakından tanıyan Hayrettin PaÅŸa, Avrupa emperyalizminin hedeflerini çok önceden fark etmiÅŸ ve Müslüman aydınları, devlet adamlarını, özellikle de medrese ulemasını uyarmış ve acil tedbirler alınması gerektiÄŸini yazdığı eserleri ve yaptığı uygulamaları ile ortaya koymuÅŸtur.
Tunuslu Åžeyh Zafir aracılığı ile bundan haberdar olan Sultan Abdülhamid, onu Ä°stanbul’a getirterek Ä°stanbul’u ve Osmanlı imparatorluÄŸunu çok yakından tanımamasına raÄŸmen Sadr-ı A’zamlık makamına getirmiÅŸtir. Fakat uygulama ve çözümler konusunda PadiÅŸahın otokratik yaklaşımıyla uyum saÄŸlayamayarak kısa zamanda ayrılmak zorunda kalmıştır.
Sultan Abdülhamid ÅŸüphesiz ki son yüz yılların en önemli padiÅŸahlarından birisidir. Onun en baÅŸta gelen amacı imparatorluÄŸun devamını saÄŸlamak olduÄŸundan ister istemez otoriter davranmak gereÄŸini duymuÅŸ ve bu nedenle de PaÅŸa’nın çok önemli ve köklü çözüm önerilerine sıcak bakmamıştır.
Pek çok konuda ileri adımlar atmış olan Sultan Hamit kuÅŸkularından kurtulsaydı da PaÅŸa’nın önerilerini dikkate alsaydı belki de imparatorluÄŸun akibeti biraz daha farklı olabilirdi. Ben, PaÅŸa’nın daha çok Batı’yı yakından ve içinden tanıyan, Pratikten gelen ve baÅŸarılı uygulamalara imza atan, Ä°slam dünyasının geleceÄŸi ile ilgili çözümler üretebilen, ıslahatçı devlet adamı yönüyle ilgilendim.
‘DAHA ÇOK ÖZGÜRLÜK’
Bugün Müslümanların zihni bir aydınlanma için en çok nelere ihtiyacı var?
Bugün Ä°slam dünyası her zamankinden daha fazla köklü bir zihniyet deÄŸiÅŸimine ve kapsamlı bir aydınlanmaya muhtaç. Uzun lafa gerek yok, bugün her konuda daha çok çalışmak, daha çok bilgi elde etmek, daha çok ÅŸeffaflık, daha çok özgürlük, daha çok istiÅŸare ve daha çok demokrasi. Belki içine düÅŸtüÄŸümüz durumun farkına varmamıza sebep olur ve yeni bir medeniyet bilinci oluÅŸturarak yeniden diriliÅŸin kapılarını aralamamızı saÄŸlar.
PROF. BEKÄ°R KARLIÄžA KÄ°MDÄ°R?
İslam aydınlanmasını araştıran bilim adamı
Arapça, Fransızca ve Ä°ngilizce bilen ilahiyatçı, bilim tarihçisi Bekir Karlığa Batı’ya DoÄŸru Akan Nehir Medeniyet belgeselinin müelleifidir. Prof. Karlığa Ä°slam DüÅŸüncesinin Batı DüÅŸüncesine Etkileri adlı eserinde Avrupa’da Rönesans ve rasyonel düÅŸüncenin doÄŸmasına büyük katkıda bulunan Ä°slam filozof ve bilim adamlarını inceledi.
Prof. Karlığa Bir Medeniyet DüÅŸünürü Farabi adlı eserinde Farabi’nin medeniyet görüÅŸünü ve Batı’ya etkilerini anlattı.
Karlığa’nın Islahatçı Bir Ä°slam DüÅŸünürü Tunus’lu Hayrettin adlı eseri eseri modernleÅŸme sorunlarımız bakımından bilhassa önemlidir.
Henüz yorum yapılmamış.