Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Edebiyatımızın Tavlacıları

BeÅŸir AyvazoÄŸlu / Karar



Asıl mesleÄŸi mali müÅŸavirlik olmakla beraber hayatını Mehmed Âkif’e adamış bir dostum var: Mehmet Rüyan Soydan… Yıllardır merhumun fotoÄŸraflarını, mektuplarını, özel eÅŸyalarını, onun hakkında yazılmış kitapları, makaleleri vb. toplar. Koleksiyonunda yok, yok! Daha da önemlisi, aziz dostumun çok zaman büyük paralar ödeyerek bir araya getirdiÄŸi bu malzemeyi, Âkif hakkında çalışma yapan ve yapmak isteyen herkese cömertçe kullandırtmasıdır. Ä°ki ay kadar önce, yöneticilerinden olduÄŸu Mehmed Âkif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı’nca yayımlanan Âkif Salnamesi I’i tanıtmak amacıyla yapılacak toplantısının davetiyesindeki fotoÄŸrafı görünce, “Aaa,” dedim, “Rüyan Bey yeni bir Âkif fotoÄŸrafı satın almış!” Hemen telefona sarıldım; beÅŸ on dakika sonra bu ÅŸaşırtıcı fotoÄŸrafın dijital kopyası inbox’ıma düÅŸtü.
 
Sol taraftan fazla ışık aldığı için fotoÄŸraftaki kiÅŸilerden biri hayal meyal seçiliyor; ama bu kiÅŸinin ud virtüözü ve bestekâr Åžerif Muhyiddin Targan olduÄŸunu biliyoruz. Karşısındaki kiÅŸi ise Sinop’ta mutasarrıflık yapmış Hüseyin Nahid adında bir zat ve önlerinde sedaf kakmalı bir tavla...FotoÄŸrafın çekildiÄŸi anda oyuna kısa bir ara verilmiÅŸ; Hüseyin Nahid Bey “Mahalle Kahvesi” ÅŸairine belki de tavlada ne kadar usta olduÄŸunu anlatıyor. Âkif’in yüzünde tatlı bir tebessüm... Bu, galiba onun tek mütebessim fotoÄŸrafı... DiÄŸer fotoÄŸraflarının hepsinde hüzünlü bir ifade vardır.
 
Bu fotoÄŸrafa bakıp da Âkif’in “Mahalle Kahvesi” manzumesini hatırlamamak mümkün mü? Pislik ve tembellik yuvası olan salaÅŸ mahalle kahvelerinin ÅŸedid bir muhalifi olan Âkif’in bu bir zamanlar bu kahvelerde bir hayli vakit geçirdiÄŸini ustaca tasvirlerinden anlıyoruz. Kahvehaneleri mekân tutmuÅŸ tavlacı, domineci ve iskambilcilerin özel argolarını dahi bilen ve manzumesinde kullanan Âkif’in iyi bir tavla oyuncusu olduÄŸundan da eminim. Esasen Âkif’in nezih, insanların sosyalleÅŸmesini saÄŸlayan, temiz ve aydınlık kahvehanelere muhalif olmadığı Berlin’de götürüldüÄŸü kahvehaneleri büyük bir hayret ve heyecanla tasvir etmesinden anlaşılıyor. Ä°stanbul’da da özellikle Åžehzadebaşı’nda devam ettiÄŸi kahvehaneler vardı.
 
***
 
Pers hükümdarı NerdÅŸîr tarafından icad edildiÄŸi için Ä°ranlıların “nerdÅŸir”, kısaca “nerd” dedikleri tavla Ä°slam dünyasında büyük bir hızla yayılmıştı. NerdÅŸir’in icat ettiÄŸi ve eskilerin “KüÅŸad” dedikleri, günümüzde de yaygın olarak oynanan tavla, düz tavladır. Araplar tarafından “Kamer” ve “Mübtecel”, Türkler tarafından da “Osmanlı”, “Tokat” ve “Esir” isimleri verilen tavla oyunları icat edilmiÅŸti. Ä°ran’da bir ara “Gülistan” ve “Gülbahar” adları verilen yeni tavla oyunları yaygınlaÅŸmıştı. “Gülbahar” bizde de meraklılar tarafından oynanmıştı ve hâlâ oynanmaktadır. Belgeler, tavla ve satrancın Osmanlı kahvehanelerinde yüzyıllardır oynandığını gösteriyor. Okuryazar takımının devam ettiÄŸi kahvelerde satranç, mahalle kahvelerinde ise daha ziyade tavla oynandığı söylenebilir.
 
Tavla aslında çok sevilen bir oyun olmasına raÄŸmen satrançla mukayese edilerek küçümsenmiÅŸtir. Osmanlı padiÅŸahlarının çoÄŸu satranç oynarlardı. Belki tavla oynamayı seven padiÅŸahlar da vardı, ancak bu konuda herhangi bir kayda rastlamadık. Tavlanın -okuryazar takımınca küçümsense de- genellikle bilindiÄŸi ve sevilerek oynandığı, divan ÅŸairlerinin zaman zaman tavla terimlerini kullanmalarından anlaşılıyor. Åžeyh Galib’in de tavla bildiÄŸi ve oynadığı divanındaki atıflardan anlaşılmaktadır.
Şerif Muhyiddin Targan ve Nahid Bey tavla oynuyorlar, Âkif ise yüzünde tatlı bir tebessümle onları seyrediyor.
Åžerif Muhyiddin Targan ve Nahid Bey tavla oynuyorlar, Âkif ise yüzünde tatlı bir tebessümle onları seyrediyor.
 
Edebiyat tarihimizin en yaman tavlacısı Namık Kemal’dir; Magosa sürgünlüÄŸü sırasında merak sardığı bu oyuna bir oturdu mu yedi sekiz parti oynamadan kalkmazmış. Rodos’ta sürgünde bulunan Ebüzziya Tevfik Bey ve arkadaÅŸları ise KüÅŸad’a göre çok zor ve karmaşık bir oyun olan Osmanlı’da usta imiÅŸler. Ahmet Midhat Efendi, damadı Muallim Naci ile sık sık bozasına ve bıldırcınına tavla oynarmış. Sami PaÅŸazade Sezai Bey’in mahir bir tavlacı olduÄŸu, çok oynadığı, bu merakı eleÅŸtirildiÄŸi zaman “Ne yapayım, ilham geliyor! Ä°lhamı öldürmek için tavla oynuyorum!” dediÄŸi söylenir. Ahmet HaÅŸim de Kadıköy sahilindeki Acem’in Kahvesi’nde kim olduÄŸunu bilmeyen sıradan kahvehane arkadaÅŸlarıyla tavla oynayıp dedikodu ederken nargilesini fokurdatırdı.
 
Mehmed Âkif’in Âsım isimli eserini ithaf ettiÄŸi aziz dostu Fuad Åžemsi Ä°nan’ın tavlacılığı da çok meÅŸhurdu ve Ä°stinye’deki yalısında misafirlerine “ders vermek”ten büyük zevk alırdı. Yahya Kemal’le tavla oynarken çekilmiÅŸ bir de fotoÄŸrafı vardır. Bu fotoÄŸrafta, Faruk Nafiz ve kim olduklarını bilmediÄŸim üç kiÅŸi bu iddialı partiyi seyrediyorlar. Mahir Ä°z, bir gün Abbas Halim PaÅŸa’nın kızı Prenses Emine Hanım tarafından Fuad Åžemsi, Yahya Kemal, Fâzıl Ahmed ve Faruk Nâfiz’le beraber Büyükada’ya davet edildiÄŸini, Anadolu Kulübü’ne uÄŸrayıp Midhat Cemal’i de aldıktan sonra köÅŸke geçtiklerini anlatır. Tavla meraklıları hemen oyuna dalarlar, Fuad Åžemsi Bey, bilmediÄŸimiz bir sebeple Midhat Cemal’i oyun sırasında istihfaf ve istiskale baÅŸlamıştır.
Yahya Kemal, Fuad Åžemsi Ä°nan’la heyecanlı bir tavla partisinde. Seyircileri arasında Faruk Nafiz Çamlıbel de var.
 
Tavla meraklısı olan Midhat Cemal’in hayatın gerçeklerini tavla terimleriyle anlattığı “Tavla” adlı uzun bir ÅŸiiri vardır. Nâzım Hikmet de Orhan Selim müstearıyla yazdığı yazılardan birinde tavlayla satrancı karşılaÅŸtırır. Tavlayı satrancın yanında çocuk oyuncağı gibi gören Nâzım’ın yazısından bir zamanlar bir tavla adabının da bulunduÄŸunu anlıyoruz. Bu kısa ve özlü yazının ilk paragrafları, bu yazıyla birlikte takdim ettiÄŸim fotoÄŸraflardaki oyunların nasıl oyunlar oluÄŸunu hakkında fikir veriyor: 
 
“Benim çocukluÄŸumda tavla ihtiyarların oyunuydu. Karşılıklı tavlanın başına geçerler, her gelen zar için kafiyeli bir nükte savurarak, Acem halılarındaki servi nakışlarına benzeyen sedefli hanelerin üstünde pulları bir ÅŸarkı gibi dolaÅŸtırıp keyfederlerdi. Åžimdi tavla gençlerin oyunu olmuÅŸ. Haneler sedef oymalarını kaybetmiÅŸler, pullar kübikleÅŸmiÅŸ ve tavlanın ortasında bir ÅŸarkı deÄŸil, bir uçak filosu bombardımanı gibi dolaşıyorlar.”
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.