Siyasî kamplaşmanın serüveni –1

Follow @dusuncemektebi2
(Tek Partinin Yok Edemediği Farklılık) Muhammet Esiroğlu / Milli Gazete
Dünyaya farklı bakış açılarının olduğu yerde farklı siyasi tercihlerin olması kaçınılmazdır. Bu farklılığın ana ekseni tüm demokratik ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de sağ sol kavramlarıyla izah edilir. Türkiye’de sağ sol ayrımına ve konumlandığı yere dikkat ederken olayın merkez üssü olan Batı’daki gelişim süreciyle ülkemizdeki siyasal farklılaşmanın sürecine ayrı ayrı bakmak gerekir.
Öncelikle bildiğimiz gibi Fransa özelinde kralın sağında oturanlarla solunda oturanların savunduğu değerler bakımından ilk ayrışmanın olduğunu görüyoruz. Burada sağ mevcudu muhafazayı savunurken sol değişimi savunmuştur. Daha ayrıntılı ifade edecek olursak; solu hiyerarşiye, sosyal eşitsizliğe karşı duran, değişimi ve sosyal adaleti savunun bir kavram olarak sağı ise kurulu düzenin muhafazasını savunan, köklü değişim ve yeniliklere kapalı bir siyasal tutum olarak tanımlayabiliriz.
Bu kavramlar hem zamanla kendi merkez üssünde hem de farklı coğrafya ve kültürlerde farklılaşmalar yaşamıştır. Örneğin Batı’da sol değerleri savunan burjuvazi zamanla sağda konumlanmaya başlamıştır. Aynı şekilde İslam ülkelerinde solun işlevi ile sağın işlevi Batı’dan çok farklıdır. Bu anlamda ülkemizde de sağın ve solun oluşum sürecine bakarken ulus devletin inşa sürecindeki kurucu değerleri de anlamamız gerekir.
Osmanlı’nın kurtulması için savunulan Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük gibi fikirler amacına ulaşamamıştır. Türkçülük fikri yeni bir ulus devlet inşa etme sürecinde dominant bir rol üstlenmiştir. Ulus devletin yönünü tayin eden fikir de Batıcılık olmuştur. Ülke tek parti döneminde bu iki değerin inşası için gayret göstermiştir.

Daha önceki başarısız denemelerden sonra siyasi yelpazenin kurumsal olarak yaşanan ilk ayrışması Demokrat Parti’yle olmuştur. Özellikle toprak reformuyla başlayan ayrışma süreci katlanarak devam etmiştir. Bu ayrışmanın sebebini ideolojik farklılaşmayla ifade edemeyiz. Farklı konularda farklı ideolojik tercihlerde bulunabilmişlerdir. Toprak reformunda toprağı olmayan köylüye toprak dağıtımına karşı çıkan Menderes, dörtlü takrirle başlayan süreçte demokratikleşme, özgürlük ve haklar konusunda yine tek parti CHP’sine muhalif olmuştur.
Buradan başlayarak farklı fikirlerin kurumsallaşması siyasi yelpazenin de genişlemesini sağlamıştır. Baktığımızda 1950’li yıllarda tek parti döneminde inşa edilen sistemin muhafazasına dönük bir politika izleyen CHP ile demokratikleşmeyi ve değişimi savunan bir DP ikilemi ortaya çıkmıştır. Aslında siyasi ayrımın temeli CHP ve muhalifleri şeklindedir. Muhaliflerden en iddialısı DP olduğu için CHP-DP karşıtlığı üzerine bir alan oluşmuştur.
Sağ ve solun kimin üzerine oturacağı aslında bu dönemde net değildir. Günümüzde her ne kadar sağ sol kavramları o dönemi açıklamak için kullanılmış olsa da, o günkü siyasi fikirlerinde CHP de, DP de sağ sol ayrımının birer örneği olmamıştır. Bu yüzden ne tek parti dönemini sol olarak değerlendirebiliriz ne de DP iktidarını sağın temsilcisi olarak kabul edebiliriz. Sağ partilerin iktidarından bahsederken bunu DP ile başlatmak çok doğru bir yaklaşım olmayacaktır.


Henüz yorum yapılmamış.