Sosyal Medya

Güncel

Suriye: Demografi, toponomi ve değişen sınırlar

Savaşlar ve özellikle de iç savaşların temel özelliği, demografi ardından toponomi ve nihayetinde sınırların değişmesidir.



21. yüzyıl baÅŸlarında, içinde yaÅŸadığımız Orta DoÄŸu’da hepimizin gözleri önünde nüfus (demografi), yer isimleri (toponomi) ve bununla baÄŸlantılı olarak sınırlar hızla deÄŸiÅŸmekte. 20. yüzyılın baÅŸlarında bölgemizdeki sınır deÄŸiÅŸimlerinin bir benzerine ÅŸahitlik etmekteyiz.

Libya, Yemen ve Sudan’da deÄŸiÅŸen yapının yanı sıra, özellikle komÅŸularımız Irak ve Suriye’deki demografik deÄŸiÅŸimler bir imparatorluk bakiyesi ve merkezi olan Anadolu'yu ciddi boyutlarda etkiliyor. Bugünlerde ülkemizde tartıştığımız konuların başında komÅŸularımızdaki bu demografik deÄŸiÅŸimin bize olan sosyal ve iktisadi etkileri geliyor. Yeri gelmiÅŸken, bu tür demografik hamlelerin karışıklık çıkarmak suretiyle ülkemizde de yapılmaya çalışıldığını, velakin ÅŸu ana kadar baÅŸarılı olunamadığını not edelim. Ancak bu baÅŸarısızlık, çabaların sona erdiÄŸi anlamına gelmiyor. Irak ve Suriye’de yaÅŸananlar bölgenin en güçlü ülkelerinden biri olan Türkiye için de önemli dersler içeriyor.
 
SavaÅŸlar ve özellikle de iç savaÅŸların temel özelliÄŸi, demografi ardından toponomi ve nihayetinde sınırların deÄŸiÅŸmesidir. Bunun en önemli örneklerini Balkanlarda (özellikle Bosna-Hersek’te), Irak’ta ve Sudan’da yaÅŸadık. Åžimdi de bir benzerini maalesef Suriye’de çok daha dramatik bir süreç içinde yaÅŸamaktayız ve bu durum ülkemize de olumsuz olarak yansımakta.
 
Bundan yaklaşık bin yıl önce, Türk fetihleri döneminde, Anadolu, Irak ve Suriye coÄŸrafyasında yoÄŸun Türk göçü baskısı önce bölgede nüfusu, ardından Bizans ile Arap bölgelerindeki toponomiyi deÄŸiÅŸtirmiÅŸ ve nihayetinde bölgenin Türkler açısından da vatan olma süreci baÅŸlamıştı. Bölgeye yerleÅŸen Türkler, Selçuklular ve Osmanlılar gibi dünya tarihini etkileyen iki önemli devlet kurmuÅŸlardı. Türkiye’de cumhuriyet döneminde yapılan bazı isim deÄŸiÅŸikliklerine raÄŸmen günümüzde Bolu, Kastamonu, Çankırı vs. gibi yerleÅŸim merkezleri ve köyler, bu Türk yerleÅŸiminin izlerini taşımakta, köy isimleri büyük ölçüde OÄŸuz boylarına dayanmaktadır. Aynı sürecin bir benzeri de Suriye ve Irak’ta yaÅŸanmıştır. Irak ve Suriye’nin özellikle kuzey bölgeleri Türkmen iskânına sahne olmuÅŸ ve yer isimleri tıpkı Anadolu’daki gibi TürkleÅŸmiÅŸtir. Bu süreç 20. yüzyılın baÅŸlarına kadar devam etmiÅŸ ve Osmanlı Devleti’nin yıkılmasının ardından hem Arap coÄŸrafyasında hem de Anadolu’da bu yer isimlerinde deÄŸiÅŸiklikler meydana gelmiÅŸtir. Özellikle 1950’lerden sonra Irak ve Suriye’deki Baas diktatörleri bu yerleÅŸim isimlerini demografinin aksine deÄŸiÅŸtirmiÅŸlerdir. Irak ve Suriye’deki iç savaÅŸlar da hem demografi hem de toponomide yeni deÄŸiÅŸikliklere yol açmakta.
 
Yer isimleri ile birlikte demografi de deÄŸiÅŸiyor
Bunun en güzel örneÄŸi Osmanlılar döneminde Türkçe olan “Arap Pınarı” (Arab Punarı) isminin önce Arapça aynı manaya gelen Aynülarab’a, ardından da PYD/kantoncuların kullandığı ÅŸekliyle, 1911’de BaÄŸdat demiryolunu inÅŸa eden Alman ÅŸirketinin adına izafeten (Kompanie veya Bahn’dan) Kobani’ye dönüÅŸmesidir.
 
Yer isimlerindeki her deÄŸiÅŸiklik ardından demografik deÄŸiÅŸikliÄŸe dönüÅŸmekte, demografi de yönetim de bu sıraya uygun olarak önce Türklere, sonra Araplara ardından PYD’ye geçmektedir. Nitekim Wikipedia’da ÅŸehrin resmi adı olarak “Aynülarab” yerine Kobani’nin kullanılması bile bu deÄŸiÅŸimin nasıl desteklendiÄŸinin önemli bir göstergesi.
 
Yine Orta DoÄŸu’da eski çaÄŸlardan beri çok yaygın ve aynı zamanda arkeolojik bir terim olan Arapça “tell” (tepe) ile baÅŸlayan yer isimlerinden kadim Telebyad (Aktepe) Kürtçe Gire Spî’ye dönüÅŸmüÅŸtür. Halbuki çoÄŸunluÄŸunu Sünni Arapların oluÅŸturduÄŸu, Türkmen ve Ermenilerin de yaÅŸadığı ÅŸehirde Kürtler nüfusun sadece yüzde 10’unu oluÅŸturmaktadır. Bu toponomideki deÄŸiÅŸim bile bir yerleÅŸim merkezinin demografisinin nasıl dönüÅŸtürüldüÄŸünü göstermeye yeter. Ä°ÅŸte sınır deÄŸiÅŸiklikleri de bu süreçlerin sonunda gerçekleÅŸmektedir.
 
DiÄŸer bir örnek de (günümüzde sehven “Resülayn” olarak yazılıp söylenen) tarihi “Re’sülayn”. Akkadça Res Ä°na’dan (Pınarbaşı) gelen ve tarihi M.Ö. 9. yüzyıla uzanan bu yerleÅŸim biriminin ismi Arapçaya da pınarbaşı manasına gelen Re’sülayn olarak geçmiÅŸ binlerce yıllık yer ismi, bugünlerde Kürtçe yine aynı anlamda “Sere Kaniye” (Serekani) olarak deÄŸiÅŸtirilmiÅŸtir. Afrin, Cezire, Rakka, Tabka, Menbiç ve Deyrizor’u içine alan bölge de siyasi bir isim olarak Batı Kürdistan manasına gelen “Rojavaye Kürdistane” veya kısaca Rojava (Batı) olarak anılıyor. Ä°ÅŸin ilginci, Rakka, Tabka, Menbiç ve Deyrizor gibi Arap nüfusun ağırlıkta olduÄŸu ÅŸehirler de bu bölgenin dahilinde kabul ediliyor ve fiili bir bölünme gerçekleÅŸtiriliyor. Kürtlerin yaÅŸadıkları bölgeler ve Kürt nüfusu 1970’li yıllarda Suriye’nin ancak yüzde 10’unu oluÅŸtururken PYD, bugün Suriye topraklarının yüzde 30’undan fazlasını kontrol altında tutuyor.
 
Demografik mühendislik
Suriye genelindeki demografik deÄŸiÅŸimler son yıllarda hep bu ÅŸekilde gerçekleÅŸti. SavaÅŸtan evvel 22 milyon olan Suriye nüfusunun 5,5 milyonu yurtdışına iltica ederken, 6 milyonu ise, özellikle Ä°dlib ile Kuzey Suriye arasında, ülke içerisinde yer deÄŸiÅŸtirmiÅŸ durumda. Bunun tek sebebi savaÅŸ deÄŸil tabii ki. Rejimin bilinçli tercihi. Åžam banliyöleri ve kırsalı, Humus kırsalı, Halep vs. gibi Sünni muhalif kesimin yaÅŸadığı önemli yerleÅŸim birimleri varil bombaları ile oluÅŸturulan tedhiÅŸ ve Orta ÇaÄŸ metotları ile kuÅŸatılıp sakinleri açlığa mahkum edilerek, meÅŸhur Çin malı yeÅŸil otobüslerle kuzeye, Ä°dlib’e gönderilmiÅŸti.
 
Åžimdi de Astana Çatışmasızlık AnlaÅŸmasına raÄŸmen muhalif sığınmacılarla birlikte nüfusu üç milyonu aÅŸmış bulunan Ä°dlib’e yapılan yoÄŸun saldırılar sonucu kuzeye, Türkiye’ye sığınmaya zorlanıyorlar. Böylece Esed rejimi Fırat’ın batısında muhaliflerden arındırılmış, homojen bir nüfus oluÅŸturmayı hedefliyor. Rejim 2 Nisan 2018’de çıkardığı 10 numaralı kanunla da 30 gün içerisinde gerekli belgelerle hakkında müracaat yapılmayan boÅŸ emlakın mülkiyetine devlet tarafından el konulmasına imkan saÄŸlayarak, geri dönüÅŸleri de kanunen engellemiÅŸ durumda. Rejimin Fırat’ın batısında yaptığı demografik mühendisliÄŸin bir benzerini önce DEAÅž, ardından da PYD Suriye’nin doÄŸusunda tatbik etti. Fırat’ın doÄŸusunda nüfusun önemli bir kısmını oluÅŸturan Sünni Araplar ile Süryani, Keldani ve Ermeni gibi Hristiyanlar önce DEAÅž sonra da PYD yönetiminin uygulamaları sonucunda yerlerini ve yurtlarını terk ettiler ve mülklerine el konuldu.
 
Yukarıda ortaya konulan felaket tablosu bizlere de bütün farklılıklarımıza raÄŸmen, aramızdaki sorunlar ne olursa olsun, ortak vatan mefhumunda birlik olmamız gerektiÄŸini sarih bir biçimde göstermektedir. Yazımızı her zaman olduÄŸu gibi bir son sözle bitirelim:
 
“Önce demografi, sonra toponomi, ardından da sınırlar deÄŸiÅŸir.”
 
â–ºToponimi, yer isimlerinin (toponimlerin), onların orijinlerinin, anlamlarının, kullanımlarının ve tiplendirmesinin bilimsel araÅŸtırmasıdır. Toponimi sözcüÄŸü Yunanca tópos (τÏŒπος) ('yer') ve ónoma (ὄνομα) ('ad') sözcüklerinden kaynaklanır. 
 
 
[Prof. Dr. Cengiz Tomar Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Rektör Vekili]

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.