Medaim Yanık: Devlet psikiyatriste müşteri olur mu?
Follow @dusuncemektebi2
KAOTİK ve disfonksiyonel ailelerden kaynaklanan sorunlar psikiyatri polikliniklerine sıkça yansır. Bu tür ailelerde fertler arasındaki ilişkide bir düzen yoktur. Baba ile anne uyumsuzdur ve kavgalıdır. Çocuklar ihmal edilmiştir ve çoğunlukla travmatik yaşantılara maruz kalmışlardır. Çocuk ya sinmiş ve yetersiz bir birey olmaya doğru gidiyordur ya da isyankârdır, şiddete bulaşmıştır, madde kullanıyordur. Aile ya dağılır ya da psikiyatri sistemine kalıcı müşteri olur.
Fonksiyonel ailelerde ise durum tam tersidir. Aile fertleri arasında karşılıklı uyum vardır. Baba, anne ve çocuklar kendi rollerine uygun davranırlar. Aile üyeleri birbirine güven iliÅŸkisi ile baÄŸlıdır. EÄŸer ağır genetik ve biyolojik yönü çok baskın bir ruhsal hastalık ortaya çıkmazsa psikiyatri hizmetlerine kolay kolay müÅŸteri olmazlar. Böyle bir durumda da koruyucu aile yapısı hastalığın hafif geçmesini saÄŸlar.
Aile en küçük grup yapısıdır. Dernek, vakıf, parti, ÅŸirket gibi yapılar biraz daha büyük gruplardır. Disfonksiyonel ve kaotik yapı bu orta büyüklükteki organizasyonlarda da oluÅŸabilir. Üyeler arasında uyumsuzluk, ortak hedef edinememe, liderlik ve yönetim sorunları, hukuksuzluk vb. sorunlar bu yapıları kaotik hale getirebilir. Ailenin dağılması gibi bu yapılar da iç çatışmalara düÅŸer, verimsiz olup geliÅŸemezler.
Bu orta ölçekli grup yapılarının bir kısmı ise bazı aileler gibi fonksiyoneldir. Organizasyonun iyi tanımlanmış bir amacı vardır. Üyeler veya mensuplar arasında uyum ve iÅŸbirliÄŸi mevcuttur. Karşılıklı güven iliÅŸkisi vardır. KiÅŸiler bu organizasyona aidiyet duygusu ile baÄŸlıdırlar. Yapının yönetim kademesi, mensupları tarafından meÅŸru görülür. Ä°ÅŸlerin adaletle yürüdüÄŸü duygusu hâkimdir. Organizasyonun hem mensupları hem de yöneticileri özgüvene sahiptir.
En büyük grup yapılarından “millet”in örgütlenme biçimi olan devlet yapısı disfonksiyonel veya fonksiyonel olabilir mi? Evet, olabilir. Devletler de en küçük grup olan aile veya orta büyüklükteki organizasyonlarla aynı sosyal kanunlara tabidir. Aile fertleri arasındaki iliÅŸki düzensiz, kaotik, yıpratıcı olabildiÄŸi gibi millet ile devlet arasındaki iliÅŸki de kaotik olabilir. Bu durumda aile dağılırken devletlere ne olur? Bu soruya dış politika baÄŸlamında cevap arayalım.
Uluslararası iliÅŸkiler teorilerinden realizm, güce vurgu yapar. Bir devletin dış politikaya yansıyan gücünü oluÅŸturan birçok bileÅŸen vardır. Milletin ve devletin tarihi, vatan coÄŸrafyasının özellikleri, nüfusun büyüklüÄŸü ve niteliÄŸi, ülkenin ekonomik-askerî-teknolojik kapasitesi gibi. Bunlara eklenmesi gereken en önemli faktörlerden biri de millet-devlet iliÅŸkisidir.
Peki ideal millet-devlet iliÅŸkisi nasıldır? AÅŸağıda açılımlarını da vereceÄŸimiz aidiyet, meÅŸruiyet, adalet, özgüven ve bilgelik kavramları üzerinden bir millet-devlet iliÅŸkisi tanımlamaya çalışalım.
Aidiyet: Milletin devletine gönülden aidiyet hissettiÄŸi bir iliÅŸkiyi tanımlar. Devletin, milletin ete kemiÄŸe bürünmüÅŸ hali olduÄŸu kabulüyle, millete ait olduÄŸunun düÅŸünüldüÄŸü ve hissedildiÄŸi hal.
MeÅŸruiyet: Milletin devleti, devletin de milleti tüm unsurları ile meÅŸru gördüÄŸü bir iliÅŸki. Devletin milletin sadece bir kısmını meÅŸru gördüÄŸü, milletin de sadece bir kısmının devleti meÅŸru kabul ettiÄŸi bir halin olmaması.
Adalet: Devletin milleti oluÅŸturan tüm unsurlarına adaletle davrandığı hali tanımlar. Milletin devlet aygıtının adaletli iÅŸlediÄŸine dair bir kanaati vardır.
Özgüven: Bireysel psikolojinin kullandığı bu kavram, büyük gruplar ve organizasyonlar için de kullanılabilir. Milletin, “Ben devletimle beraber devletler arasında birinci ligdeyim, üstün bir medeniyete mensubum, kendim ve insanlık için iyi deÄŸerler üretebilirim” diyebilmesi hali. Devletin de “Ben derin milletle bütünüm, güçlüyüm, bağımsızım” diyebildiÄŸi güven hali.
Bilgelik: Milletinin bir kısmının yaptığı yaramazlığı onları geliÅŸtirecek ÅŸekilde ele alan devlet. Milletine öncü olarak davranan ve tüm unsurlarını stratejik bir zihniyetle geliÅŸtiren devlet. Terapist devlet.
Bu beÅŸ unsurun iyi iÅŸlediÄŸi bir millet-devlet iliÅŸkisinde içeride düzen, istikrar ve barış olacak, dışarıya karşı da devletin gücü artacaktır.
Peki, Türk devletinin milletiyle iliÅŸkisi nasıl yürümektedir? Yukarıda tanımlanan ilkelerle uyumlu mudur yoksa bambaÅŸka bir hal mi vardır? Sorularımızın cevabını bulmak için biraz tasvir yapalım:
1. Devlet, Misak-ı Milli sınırları içinde yaÅŸayan vatandaÅŸlarının bir kısmını “bizimkiler”, diÄŸer kısmını ise “düÅŸmanlar” ÅŸeklinde kategorileÅŸtirmiÅŸtir. ÖrneÄŸin farklı sosyal ve siyasal taleplerde bulunan dindarlar, Kürtler ve Aleviler neredeyse “düÅŸman” kategorisine sokulmuÅŸtur. Halbuki devletin meÅŸru görmediÄŸi bu kesimler, bu toprakların asli unsurlarıdır. Bahsi geçen kesimler ise bu sınıflamanın farkındadır ve aynı sertlikte karşı tavır geliÅŸtirmiÅŸlerdir. Kendilerini bu topraklara ait görürken, devlete ise tam bir aidiyet hissetmemekte, var olan haliyle devlet yapısının meÅŸruiyetini sorgulamaktadırlar. Devlet aygıtının adaletsizce davrandığını düÅŸünmektedirler.
2. Devlet enerjisinin büyük kısmını düÅŸman kategorisinde gördüÄŸü kesimleri kontrol altında tutmak için harcamaktadır. Yöntem olarak da zaman zaman bir toplumsal kesime sırtını dayayıp, diÄŸerlerini onlar üzerinden dövmeye çalışmaktadır. Millet içindeki yaramazlık yapan unsurlar için ise bilgece bir dönüÅŸüme rehberlik edilememekte, terapist rolündeki bir devlet yerine güç kullanan zorba devlet görünümü oluÅŸmaktadır.
3. Devletin milleti ile uyumsuzluÄŸu hem millette hem de devlette sükunet halinin oluÅŸmamasına sebep olmakta, özgüven içinde güçlü bir ekonomi, istikrarlı bir sosyal yapı ve etkin bir dış politika geliÅŸmemektedir.
Peki, devlet aygıtı yukarıda ifade edilen düÅŸünme biçiminden haberdar deÄŸil midir? Haberdar olduÄŸu daha muhtemel. Fakat oluÅŸan devlet yönetme geleneÄŸi kısır döngü içinde deÄŸiÅŸim geçirememekte, kendini çaresizce tekrarlamaktadır. Devlet kendini koruma ve varlığını devam ettirme güdüsünü aÅŸamamakta ve kendi bekasına zarar verecek bir süreçten çıkamamaktadır. DiÄŸer bir ihtimal ise bu türden yaklaşımları entel idealist ekol sözleri olarak görüp, askerî bir tarzda yorumlanmış realist çizgiyi sürdürmektedir.
Realist çizgideki babaların çocukları psikiyatri kliniklerine düÅŸüp bize müÅŸteri olmakta. Bireysel patolojiler psikiyatri kliniklerinde tedavi ÅŸansı yakıyor; ancak devlet kime baÅŸvuracak da tedavi olma ÅŸansı yakalayacak? Siyaset psikolojisi ile uÄŸraÅŸan Vamık Volkan: “Muayenehanemde bireyleri görmekten vazgeçtim, ÅŸimdi devletleri muayene ediyorum” iddiasında. Bizim devlet bu iddiayı dikkate almaz. Zira o daha çok Machiavelli’yi dinliyor gibi.
Henüz yorum yapılmamış.