Kemal Sayar: Dini yalnızca aralarındaki dünyevî iletişime ait bir metafor olarak kullanan dinciler, bu topraklara riyakârlığı yayarak kötülük etmektedirler
Follow @dusuncemektebi2
DİNCİLİK oldum olası tuhaf, kekre bir söz olarak tınlamıştır kulağımda; hassas yürekler için aziz ve mukaddes olan dinin ardına eklenen -cılık eki onu pazarlayan, satan kişileri ya da onu yalnızca dünyevî bir ideoloji kılanları çağrıştırıyor bana. Ama bu yazıda tam da bu tür insanlardan bahsedeceğim için, kullanışlı bir terim dincilik.
Dinî duyarlılığını dünyevî ikbâli için vasıta kılmayan, ancak dinî ihtizaz ve ihtiyar ile dünyasını anlamlandıran kiÅŸilere ise asla dinci demek istemem; onlar bu topraklarda yüzyıllardan beri akıp giden, bu toprakları mayalayan dindarlardır. Elbette dünyayı anlamlandırma pratikleri arasında farklar vardır; ancak bu insanları buluÅŸturan ÅŸey, dinin ahlakî sorumluluk isteyen bir âmil olarak bu kiÅŸilerin hayatlarına sokulmuÅŸ olmasıdır. Din yalnızca bir dünya tasavvuru olarak deÄŸil, kiÅŸinin kendisine ve iç dünyasına çekidüzen veren bir âmil olarak oradadır. Son birkaç yılda dinciliÄŸin yaÅŸadığı bozgun giderek bir ricat psikolojisine dönüÅŸüyor. DinciliÄŸin sonbaharında, dinciler özür dilemeyi öÄŸreniyorlar. Çünkü sahnenin dışında olmak istemiyorlar; üzerine projektörlerin çevrilmediÄŸi hayatlar, içinde yaÅŸadığımız gösteri çağında onlar için de kayıp olarak algılansa gerek. Özür dileyerek varolmayı seçiyorlar; özür dileriz çünkü sizden farklıydık; özür dileriz çünkü yıllarca bazı temel deÄŸerlerin önemini fark edemedik; özür dileriz ama sizin gibi olmaya da can atıyoruz. Sanki ÅŸöyle diyorlar: “DeÄŸiÅŸmeye, Harlem’de kıvırcık saçlarını düzelten siyahlar gibi zenciliÄŸimizin belirtilerini gidermeye hazırız.” Çizgilerini korumakta gösterdikleri hodbinlik, onlara ilk elde inanmamızı güçleÅŸtiriyor. EÄŸer onları özür dilemeye iten ÅŸey sahne ışıkları altında olmak arzusu ise, bir sonraki dönemeçte, ışıklar baÅŸka bir yönden vurduÄŸunda yine özür dilemeyeceklerinden nasıl emin olabiliriz?
Åžahsen dincilik kelimesine olumsuz bir anlam yükleyerek yeni bir tasnif yapabileceÄŸimiz kanaatini taşıyorum. Belki bu tasnif yaÅŸadığımız günleri anlamakta bize bir ipucu saÄŸlayabilir. Kanımca dincilik bu topraklarda bir boyun eÄŸme pratiÄŸi olarak geliÅŸti; lidere kayıtsız-ÅŸartsız baÄŸlılık ve bir topluluÄŸa bireysel sorumlulukları ortadan kaldıran bir uçarılıkla baÄŸlanma, bu eÄŸilimin temel kilometre taÅŸları oldu. Dinci eÄŸilim bir köylü hareketi olarak filizlenmiÅŸ ve temel ÅŸehir deÄŸerlerini içselleÅŸtirememiÅŸtir. Sözgelimi edebiyatla bir alıp vereceÄŸi yoktur; bir ÅŸiir ya da romanın saÄŸlayacağı ruh inceliÄŸine uzak durur. Gönlün ÅŸiirini deÄŸil, aklın sloganlarını dillendirir dinci; o yüzden de kendisine bir dayanak aradığında Yunus’a, Mevlana’ya, Hafız’a gitmez de, komÅŸu memleketlerde yaÅŸamış ideologları rehber edinir. Dinci, gündelik hayattaki faydanın peÅŸinde koÅŸan, istediklerini burada ve ÅŸimdi isteyen bir kiÅŸiliktir. O yüzden kurnazdır; güç ve beÄŸenilmeye bu yüzden açtır. Muktedirler gözünde meÅŸru sayılmak için adeta çırpınır. Bu çırpınışın karşılığını almakta gecikmeyecektir; sahne ışıkları altında olma imkanı ona bahÅŸedilir. O da kurtlar sofrasında kendisine düÅŸen rolü oynayarak payını alır.
Öte yandan bir dünya tasavvuru olarak dinin saÄŸladığı imkanlara sıkı sıkıya yapışan, edebiyatla, irfanla ya da bu topraklara kıvam veren medeniyetle hemhâl olmuÅŸ dindar kiÅŸiler vardır. Bu kiÅŸiler dincilerden, dünya karşısındaki müstaÄŸni duruÅŸlarıyla ayrılmaktadırlar. Ahlakî bir tutarsızlık sergilememekte, göre göre hata yapmamakta ve dolayısıyla da özür dileme ihtiyacı duymamaktadırlar. Onları sahne ışıkları altında olmadıkları için yeterince tanımıyoruz ama genel bir tarif vermek gerekirse, bu toprakların ÅŸiir yazan ve hatta bu toprakların ÅŸiirini yazan, bir parti ya da oluÅŸum karşısında boyun eÄŸmeyen, bağımsız ruhlardır bu insanlar. Bu insanlar inançları sayesinde bir ikbâl görmemiÅŸ kiÅŸilerdir; o inanç dairesine mensubiyeti hiçbir ÅŸekilde dünyevî istekleri için kolaylaÅŸtırıcı bir unsur olarak kullanmamış, dünyaperest olmamışlardır. Bu insanların bir çilesi ve içtenlikle inandıkları bir davaları hep oldu; ama ülkemizin yaÅŸadığı siyasî hercü merc yüzünden, söz konusu nâzenin insanlar da kolayca dinci hanesine yazılıverdiler. Sapla saman birbirine karıştı. Azgın bir inançsızlık siyaseti yürüten, ülke kaynaklarını ideolojik söylemlerle utanmazca tüketen ‘iktidar seçkinleri’, dindarları dincilerle aynı paydaya yazarak onların oluÅŸturduÄŸu direnç hattını kırmak istediler. ‘Kodamanlar’ın temel derdi ülkenin çürümeye devam etmesi ve bu çürüyen gövdeden leÅŸ kargalarına düÅŸen payı almaktı. Bu yüzden ahlakın direnç noktaları olarak gördükleri her siyasî duruÅŸu, her tavır alışı dinamitlemeye yeltendiler. Bu ülkenin tevarüs ettiÄŸi geleneÄŸi devam ettiren ve ÅŸehirli deÄŸerleri içselleÅŸtirmiÅŸ, ince ruhlu insanlar birden kendilerini kaba ve çıkarcı bir güruhla aynı safta buldular. MüstaÄŸni ve medenî duruÅŸlarını sürdürdükleri için de sahneye ötekiler, yani dinciler çıktı.
Menfaat ÅŸebekesi olarak iÅŸlev gösteren ve dini yalnızca aralarındaki dünyevî iletiÅŸime ait bir metafor olarak kullanan dinciler, bu topraklara riyakârlığı yayarak kötülük etmektedirler. Åžimdi ricat psikolojisi içinde geçmiÅŸin ağırlıklarından kurtulmaya çalışıyorlar. Dincileri birleÅŸtiren ÅŸeylerden birisi de dinin ahlakî doÄŸruları konusundaki vurdumduymazlıklarını biçimsellik alanındaki aşırı vurgularıyla örtmeleridir. Ä°nsan iliÅŸkilerinde faÅŸizan tutumları benimsemekten imtina etmeyenler, iÅŸçilerine hak ettiÄŸi ücreti vermemek için çırpınanlar, cinsel arayışlarını dinî bir kılıfla örtmeye çalışanlar gayri ahlakî olanı nedense hep baÅŸkasının üzerinde teÅŸhis ederler. Oysa onların kör noktaları, kendi hayatlarının eÄŸri büÄŸrülüÄŸü ve Tanrı karşısındaki samimiyetsizlikleridir.
Dinciler özür diliyor. Bütün ağırlıklarından, kurnaz tilkiliklerinden sıyrılmaya and içiyorlar. Öte yanda kurnazlık için hiçbir zaman vesile bulamamış olan bu toprağın yerlileri var. Onlar özür dilemiyor ve ‘bronzlaÅŸmıyor’. Sahne ışıklarını ellerinin tersiyle iterek, bu topraklar için söyleyecek sözü olan herkese deÄŸer veriyor ve usulca konuÅŸuyorlar. Onları bir gettonun sakinleri olarak görmüyoruz; daha çok edebiyat , fikir ya da irfan meclislerinde kümelenseler de, dağınık ve bağımsız bir duruÅŸları var. Onlar Tanrı’dan baÅŸkasına boyun eÄŸmemenin erdemini yaÅŸayan soylular. Onlar ricat etmiyor ve mevsim onlar için sonbahar deÄŸil. Çünkü kursaklarında haram lokma taşımıyorlar.
ANLAYIÅž
Henüz yorum yapılmamış.