Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Ümmetin İhtilafı

Gazeteci/Yazar Taha Akyol, Karar Gazetesi



Kendi dilinde yazılmış bir metni okuyup anlayamamak, yahut bir konuÅŸmayı dinleyip anlayamamak…
 
Bu yaygın bir sorunumuzdur. Sağımız solumuz fark etmiyor, önyargılarımızın hayranlarıyız.
 
Yüksek uzmanlık düzeyindeki bir metni anlamakta zorlanmak tabiidir. Benim kastettiÄŸim bu deÄŸil. Sınavlarda ortaya çıkan tablodan bahsediyorum.
 
Millî EÄŸitim Bakanlığı’nın yaptığı ABÄ°DE (Akademik Becerilerin Ä°zlenmesi ve DeÄŸerlendirilmesi) araÅŸtırmasında ortaya çıkan sonuç ÅŸu:
 
“Türkçe’de öÄŸrencilerin yüzde 66,1’i orta düzeyde ve bunun da altında. Bu öÄŸrenciler deyimleri, atasözlerini, hiciv ve nüktelerdeki mesajları anlayamıyor.” (AA, 3.7.2019)
 
Dış güçler falan deÄŸil, kendi Bakanlığımızın araÅŸtırması.  PISA sonuçlarıyla da örtüÅŸüyor.
 
 
 
BÄ°ZDEN, SÄ°ZDEN!
 
Fen bilimleri ve matematikte durum daha kötü. Türkçe metinde geçen olaylar ve anlamlar arasındaki baÄŸlantıları anlamakta zorlanıyorsak, soyut sayısal veriler arasındaki baÄŸlantıları anlamakta büsbütün zorlanırız tabii.
 
Önyargılarımızın çok güçlü olduÄŸu, üstelik daha karmaşık siyasi ve ideolojik konuları nasıl anlarız?!
 
Anlamak” yerine önyargılarımızı devreye sokarız. “Bizim taraf”ın söylediklerini kayıtsız ÅŸartsız doÄŸru zannederiz. “Karşı taraf”ın eleÅŸtirilerinde doÄŸru taraflar olabileceÄŸini akıl edemeyiz, toptan suçlarız.
 
Bizde fikir ve siyaset tartışmalarının baÅŸladığı zamanlardan beri, diyelim yüz elli yıldır, niye hep keskin kutuplaÅŸmalara sürükleniyoruz; belli deÄŸil mi?
 
Politikacılar da taraftarlarını pekiÅŸtirmek için bunu körüklüyor.
 
En kolayı, icraat ve fikirleri tartışmak yerine, karşıtlarımızın kiÅŸiliklerine hakaret etmektir. Yüz elli yıllık tarihimize bakın, genelde böyle.
 
DüÅŸünce tarihimizin en büyük ve öncü isimlerinden Namık Kemal de bundan yakınıyordu.
 
NAMIK KEMAL YAZMIÅžTI
 
Türkiye’de basın özgürlüÄŸü olmadığı için Londra’da çıkardığı Hürriyet gazetesinin 14 Haziran 1869 günlü nüshasında bu sorunu yazmıştı. Yazısının baÅŸlığı “Ä°htilafu ümmetî rahmetün” hadisidir; yani ümmette, millette farklı fikirler olması rahmettir…
 
O zaman “ümmet” kelimesi millet, Osmanlı toplumu gibi anlamlarda kullanılıyordu.
 
Büyük düÅŸünür fikrî çoÄŸulculuÄŸun ve özgürlüÄŸün Batı’yı nasıl geliÅŸtirdiÄŸini hatırlatarak bunun Ä°slam’ın da gereÄŸi olduÄŸunu belirtiyordu. Fikirleri olgunluk içinde tartışmayı bırakıp farklı fikir sahibi kiÅŸilere hakaret edilmesinden, onların susturulmasından yakınıyordu, bugünkü Türkçeyle:
 
“Farzedelim ki, karşı görüÅŸte bulunanlar görüÅŸlerinde isabet etmemiÅŸ olsunlar, isabetli zannettikleri görüÅŸleri, tam tersine zararlı ve sakınmamız gereken görüÅŸler olsun. Niçin ikna edici delillerle bunu meydana koyup anlatacak yerde yalnız ÅŸahıslarına düÅŸmanlık ediliyor ve meselenin kendisi bırakılıp kiÅŸilikleri kötüleniyor?!”
 
Tabii burada “ümmetin ihtilafı” Cemel ve Sıffin’de siyaset uÄŸruna birbirini öldürmek deÄŸil, içtihatlar devrinde olduÄŸu gibi farklı görüÅŸlerle hukuk, felsefe, kelam ve çeÅŸitli bilim dallarındaki geliÅŸmelerdir.
 
Fikirleri ve kavramları “anlamak” yerine, kafayı kiÅŸiliklere takan, deÄŸiÅŸik fikirleri, eleÅŸtirileri ihanet sayan, özgürlüÄŸü içine sindiremeyen bir yapıda zihinler açılabilir mi?
 
Bilim, felsefe, sanat, teknoloji yeterince geliÅŸebilir mi?
 
Önyargılarımızın, ateÅŸli kavgalarımızın nasıl ayak baÄŸlarımız olduÄŸunun farkında mıyız?
 
‘BÄ°LÄ°M ZÄ°HNÄ°YETÄ°’
 
Bugün güç muhafazakarların elinde, muhaliflerini ve eleÅŸtirenleri ağır ifadelerle suçluyorlar; eleÅŸtirilerde haklılık olabileceÄŸini hiç düÅŸünmüyorlar...
 
Tek Parti devrinde de inkılapçılar böyleydi, muhaliflerini ve eleÅŸtirenleri ağır ifadelerle suçlarlar, eleÅŸtirilerde haklılık olabileceÄŸini hiç düÅŸünmezlerdi.
 
Ä°ktidarlar geldi gitti… EÄŸitimde ve toplumsal hayatta rasyonelleÅŸme umduÄŸumuz düzeyde geliÅŸmedi. Elbette mesafe aldık ama temel sorun hâlâ PISA’larda, ABÄ°DE’lerde, Üniversite sınavlarında karşımıza çıkıyor.
 
Merhum sosyolog Prof. Mümtaz Turhan hocamız “Kültür DeÄŸiÅŸmeleri” adlı eserinde modernleÅŸme serüvenimizi yazmıştır.  Üç faktörden bahseder: Åžekil, yarar ve anlam.
 
Åžekil ve yarar en kolay tarafı…Batı’dan ÅŸeklî benzerlikler ve ÅŸeklen kurumlar almak kolaydı. Medeniyetin konforundan yararlanmayı istemek çok daha kolaydı…
 
Ama Batı’yı geliÅŸtiren “ilim zihniyetini”nin nasıl bir düÅŸünme tarzı olduÄŸunu “anlamak” hem en önemli hem en zor tarafıydı; hâlâ da zorlanıyoruz.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.