Nusrete Gelince Ziyafet, Kurbana Gelince VahÅŸet FetiÅŸizmi
Follow @dusuncemektebi2
Her yıl olduğu gibi, bu yıl da kurban bayramının gelmesiyle birlikte 'kurban vahşettir' mottosunu şiar edinenleri, ne yılbaşındaki hindilerin kesiminde, ne de süslenen çam ağaçlarında bu yaygarayı kopardıklarını görmüyoruz. Magazinde Nusretin et fetişizmi showuyla sayfaları bolca işgal edenler, sıra bayrama gelince adeta tek ses, tek nefes vahşeti durdurun yüzsüzlüğünde yarışıyorlar.
Yeryüzünde tarihte birçok dinde bulunan kurban kesme, ilah için, “bir ÅŸeyleri feda etmek” mesajına dayanır. KiÅŸi bu feda ediÅŸle, yaratıcısına olan baÄŸlılığını gösterir.
Fakat Ä°slam dininde “feda etme”, sadece kurban kesmekle olmaz. Müslüman birey hayatında sürekli olarak bir ÅŸeyleri yaratıcısı için feda eder. Ä°badeti için vaktini, erdemli olmak için öfke duygularını, insanlara iyilik yapmak için hayatının belirli noktalarını adar. Ä°deal bir Müslümanın hayatı, bu güzel “feda listeleri” ile doludur.
– Zekat ibadeti bunlardan biridir. GörünüÅŸte “Malın bir kısmını Allah’a adama” olan bu ibadet sonucunda, yine fayda gören insanların kendisidir. Bugün dünyanın en zengin insanının servetinin, açlık ve yoksulluk çeken birçok geri kalmış ülkenin servetinden daha fazla olduÄŸu gerçeÄŸine bakılırsa, zekat fiilinde toplumda fayda içeren “ekonomi döngüsünü” görebiliriz.
– Yalan söylememek, hırsızlık yapmamak, insanlara zarar vermemek gibi Allah’a itaatin parçası olan birçok fiilin de sonucunda, fayda gören toplumdur. KiÅŸi ibadet ve erdemlerini yerine getirerek sadece kulluÄŸunu güzelleÅŸtirmekle kalmaz, aynı zamanda toplumda “saÄŸlıklı bir toplumsal iliÅŸki döngüsü” oluÅŸturur.
Kurban ibadeti de bunlardan biridir. GörünüÅŸte yaratıcı için adanan kurban, ibadet ritüelinin sonucunda toplumsal bir etki oluÅŸturur. Öyle ki yılın bu döneminde, et almanın lüks olduÄŸu ailelerin evlerine protein ulaşır. Bu ritüelin sonucunda hem “Allah’a itaat”, hem de toplumda “et paylaÅŸma döngüsü” oluÅŸur.
– Nitekim bu ayet de kurban kesmede, klasik ÅŸirk dinlerinde olduÄŸu gibi “tanrılar kan istiyor” mantığının olmadığını görebiliriz:
“Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Fakat O’na sadece sizin takvanız ulaşır.” (Hac suresi, 37)
Åžimdi gelelim, “besin zinciri” meselesine.
DoÄŸa döngüsüne göre, doÄŸada bulunan canlılar hayatlarının büyük kısmında birbirini tüketmeye ihtiyaç duyarlar. Aslan kekliÄŸi, keklik yılanı, yılan kurbaÄŸayı yer. Klasik bir bilgi olarak, besin zincirinden biri yerde oluÅŸan kırılma bile doÄŸa döngüsünün bozulma sürecini baÅŸlaması anlamına gelir.
Bir aslan, doÄŸada insanla karşılaÅŸtığı zaman “ÅŸimdilik canını bağışlasam olur” gibi bir düÅŸünceye sahip olmaz. Ä°nsan da doÄŸanın bir parçası olarak, canlı aleminden kendi ihtiyaç duyduÄŸunu tüketme durumunda kalır.
– Ä°slam dininde ise, insanın hayvanlardan istifadesi, “ihtiyaçla” kısıtlanmıştır. Yiyecek bir ihtiyaçtır, -özellikle eski zamanlarda- binek bir ihtiyaçtır, tarla sürümünde hayvanlardan faydalanmak insanın ihtiyacıdır. Önemli olan hayvanlara eziyet etmemek, faydalanmada “ileri gitmemek”tir. ÖrneÄŸin, “hayvanları doÄŸal hayatlarından alıp zorla hayvanat bahçeleri demirleri içine hapsetmek” bir ihtiyaç deÄŸildir.
Kur’an’da “hayvan hassasiyeti” konusunu karınca örneÄŸinde görürüz. Allah, Neml suresinde karıncaların birbirleri ile iletiÅŸim kurduklarından söz eder:
Karınca vadisine ulaÅŸtıklarında, bir karınca ”Ey karıncalar evlerinize girin ki, Süleyman ve ordusu bilmeden sizi ezmesin” diye seslendi.” (Neml suresi, 18)
Yani o heybetli Süleyman ve ordusu sizi “bile bile” ezmez. Yeryüzündeki hiçbir canlının canını, “ihtiyaç ve gereklilik” dışında almaz. Nitekim Ä°slam dini, hayvanları –bugün birçok hayvan hakları hareketlerinin ortaya koyduÄŸu üzere- salt bir “mal” ÅŸeklinde görüp “istediÄŸi ÅŸekilde” kullanabileceÄŸi, belirli merkezlere doldurup acı ve açlık içinde bırakacak iÅŸlemleri uygulayabileceÄŸi bir konuma oturtmaz.
Şimdi yazımızın esas noktasına gelebiliriz. Kurban bayramını eleştirenler ikiye ayrılıyor:
1) Et yediği halde kurban bayramını eleştirenler
2) Et yemediÄŸi için kurban bayramını eleÅŸtirenler
Et yediÄŸi halde kurban bayramını eleÅŸtirenlerin eleÅŸtirisi, “belirli bir öldürme gününün dinde belirlenmesi” argümanına dayanıyor. Oysa maalesef çeliÅŸkili bir konumda bulunuyorlar.
Hayvan öldürmek mutlak kötüyse, hem et yemek mutlak kötüdür; hem de sinek, böcek gibi hayvanların her ne sebeple olursa olsun katledilmesi bir zulümdür. Bu kitle, yılda bir kere olan kurban bayramına karşı çıkmadan önce belediyenin yaptığı sinek ilaçlamalarına tepki vermekle baÅŸlayabilir. Zira sineklerin boyu küçük olunca, öldürmek etik ve acısız bir hale gelmemektedir!
Yok eÄŸer hayvan öldürmek “mutlak kötü bir ÅŸey deÄŸil, bazen gerekli bir ÅŸey” ise kurban bayramına dil uzatmadan önce dünyada kiÅŸi başına düÅŸen tüketilen et oranlarına göz atabilir ve “aydın” ülkelere tepki vermekle baÅŸlayabilirler
Dünya Et Tüketim Ä°statistiÄŸi
Yıl boyu Avusturalyalı, Amerikalı ve Ä°srailli halkın “bol bol” tükettiÄŸi bu et, neden fakir sofrasına düÅŸeceÄŸi zaman “katliam” haline geliyor?
– Dünyada hiç hayvan kesilmiyor da, kurban bayramının ritüel olduÄŸu Ä°slam dinine inanan ülkeler bu oranı zirvelere mi çıkarıyor?
Dünya Yıllık Sığır Kesim Tablosu
Nitekim kurban bayramı vesilesiyle, müslümanlar sadece yakınlarındaki yoksullara yardım etmekle kalmayıp; aynı zamanda, temel besin maddelerini bile karşılamakta zorlanan bazı Afrika ve Asya ülkelerine de kurban kampanyaları aracılığı ile yardım döngüsünü iletmiÅŸ oluyorlar.
Sadece buradan, hem et yiyip hem de kurban bayramını eleÅŸtirmeye kalkan kitlenin tutarsızlığını kolayca görebiliyorsunuzdur.
2) Et yemediÄŸi için kurban bayramına karşı olanlar
Toplumlarda et yemeyen kitle azınlıktadır. Batı ülkelerinde bu oran %2-10 arasında deÄŸiÅŸiklik göstermektedir; Ortalama %4-5 diyebiliriz. Türkiye’de de oranın daha az olduÄŸu tahmin ediliyor. Kısacası, belki de bir vegan/vejeteryan bu yazıyla karşılaÅŸmayabilir bile. Yine de eleÅŸtirileri kısaca ele alalım.
– Her ne kadar “insanın et tüketmeye ihtiyacı yoktur” gibi bir takım iddialar olsa da, insan hem et hem de bitkisel tüketime ihtiyaç duyan bir canlıdır. Vegan ve vejeteryan tarzında beslenen insanların uzun vadede b12, d ve k vitamini gibi temel eksikliklerle karşılaÅŸtığı, sürekli yapay takviyelere ihtiyaç duyduÄŸu bilinen bir gerçektir. Hakemli dergi pubmed’de yer alan araÅŸtırma b12 konusunda bunu gösterir niteliktedir: (https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/23356638)
Sadece ABD’de, vejeteryanlığa dönen her 5 kiÅŸiden 4’ünün bu kararından vazgeçmesi de “insan zalimdir” gibi bir sloganla açıklanamaz olsa gerek. (https://faunalytics.org/how-many-former-vegetarians-and-vegans-are-there/)
Sciencealert tarafından yayımlanan araÅŸtırma dizisinde de, iddia edildiÄŸi gibi “vejeteryan beslenmek, çevreye daha da faydalı olacaktır” iddiasının genel geçer olamayacağı ortaya konuldu. Söz konusu çalışmalar, bir kilo etten alınan kalori ve enerji gibi faktörlerin katlarca daha fazla sebzeyle alınabileceÄŸini, bu da insanlığın çok büyük miktarda sebze tüketme ihtiyacı olacağı ve bu üretimin de her zaman faydalı olmayabileceÄŸi gibi faktörleri masaya yatırıyor:(https://www.sciencealert.com/vegetarian-and-healthy-diets-may-actually-be-worse-for-the-environment-study-finds)
Bir insan, bireysel bir hayat tarzı olarak et tüketmek istemeyebilir veya miktarını azaltabilir. Yine kendi öz fikri olarak, “bitkisel ağırlıklı beslenmenin, et ağırlıklı beslenmeden daha saÄŸlıklı olduÄŸunu” da düÅŸünebilir. Ama et tüketmenin insan için hiç gerekli olmadığı gibi bir iddia ortaya koyması, insanın binlerce yıllık biyolojik geliÅŸimine aykırıdır.
Ä°nsanın hayvansal yaÄŸlara da ihtiyaç duyduÄŸu sayısız araÅŸtırmayla ortaya konulmuÅŸtur. Batıda “iÅŸlenmiÅŸ etler” ve saÄŸlıklı ÅŸekilde kesilmeyen hayvan etleri üzerine yapılan deney ve incelemeleri ele alıp “iÅŸte bütün etler tamamen insana zararlıdır” gibi bir iddia koymanın da bilimsel geçerliliÄŸinin olmadığını kolayca söyleyebiliriz.
Hayvanların acı çekmesi meselesine geri dönersek…
– Ülkemizde geçen aylarda Prof. Dr. Gürbüz Aksoy ve Prof. Dr. Faruk Süzergöz önderliÄŸinde yürütülen bir çalışma söz konusu. Buna göre kurbanın, kesimle birlikte “beta endorfin” adlı hormon salgıladığı ve bu hormonun morfinden 30 kat daha etkili olduÄŸu, hayvanı sakinleÅŸtirdiÄŸi ve aÄŸrısız bir ÅŸekilde kesildiÄŸini ortaya koyuldu. AraÅŸtırma hakem heyetinden geçmekle birlikte gelecek ay uluslararası bir sempozyumda sunulacak.
Söz konusu çalışmada, batıda uygulanan “tabanca ve ÅŸok” yönteminin hayvanın acı çekmesine sebep olduÄŸu ifade edilmekle birlikte, “helal kesim” yönteminin bu hormonun salgılanmasına sebep olduÄŸunun altı çiziliyor.. Özetle, bir halk hikayesi olarak bilinen “saÄŸlıklı kurban kesim esnasında hayvanların canı acımaz” iddiasının hakemli bir çalışma olarak uluslararası sempozyumda sunulacağına ÅŸahitlik etmek üzereyiz.
Sonuç olarak, kurban bayramının bir vahÅŸet olduÄŸu iddiasının sabit argümanlara dayanmadığını kolaylıkla söyleyebiliriz. Bu iddiayı koyanlar hangi konum ve açıda bulunursa bulunsun, iddia ettikleri tezlerin tutarlılığı bulunmamaktadır.
Kan dökmeyeceğim, tüm eski geleneklerin değil bağışlamanın yanındayım, yararlı olmak, insanlığa katkı sağlamak için pic.twitter.com/50Im7xxJmD
— Metin Uca (@MetinUca) August 10, 2019
Henüz yorum yapılmamış.