Sezai Karakoç: Her gün, senin için, nice varlık kurban olmaktadır ama sen de bunun dışında değilsin
Follow @dusuncemektebi2
Kurban Bayramı’na ulaşmış olmanın sevinci içindeyiz. Bu sevincin ‘diriltici bir ölüm’ hadisesiyle şekillenen bir şükür ibadeti şeklinde neş’et ettiğini biliyoruz.
Tam da bu bilinç noktasında, aklımıza “Kurban” merkezli hakikatli yazılara göz atmak geliyor. Zira son yıllarda gavur üslubunda yazılan metinlerin kirleticiliÄŸini bir ÅŸekilde bertaraf etmek istiyoruz. Ä°ÅŸte, karşımıza üstadımız Sezai Karakoç’un “Kurban” baÅŸlıklı diriltici yazısı çıkıyor. AÅŸağıdaki “Kurban” yazısı, üstadın “DiriliÅŸin Çevresinde” (DiriliÅŸ Yay., 4. Bas., Ä°st., 1988, s. 11-13) kitabından ç-alıntılanmıştır.
Yün yumuÅŸaklığı, yürek yumuÅŸaklığı
Her gün salhanelerde hayvanlar kesilir, ölü hale gelirler. Biz biliriz. Ama bilmiyor gibiyizdir. Daha doÄŸrusu, sanki kasaptan alınan bir kilo et, bir canlıdan, onu ölü haline getirmek bahasına alınmış bir parça deÄŸil de, bir kilo ÅŸeker, bir kilo sabun gibi bir cansız eÅŸyadır. Bütün yıl böyle gider de, yılda dört gün, kurban bayramı günleri durum deÄŸiÅŸir birden. Åžehir baÅŸtanbaÅŸa, her köÅŸeden alev gibi çıkan koyunlarla donanır. Kınalı yünleriyle yollar bir yumuÅŸaklıkla döÅŸenir. Yalnız yün yumuÅŸaklığıyla deÄŸil, yürek yumuÅŸaklığıyla da. Sanki yollar yünle kabartılmıştır, yürek de kabarmıştır. Artık et ayrı ÅŸey, canlı hayvan ayrı ÅŸey deÄŸildir. Ä°kisi birleÅŸmiÅŸtir.
Åžehrin çeliÄŸine kanınızla su vermeÄŸe geldiniz
Ey, daÄŸların nefis ve saf havasında yüze yüze geliÅŸen mübarek yaratıklar, hoÅŸ geldiniz. Ä°nsan ihtiraslarının ve ÅŸeytan soluklarının köÅŸe taÅŸlarını kararttığı ÅŸehre hangi haberi getiriyorsunuz? Meta olarak canlarınızı koyduÄŸunuz ulvî pazar kutlu olsun. Ayrıldığınız kuzulara, bıraktığınız daÄŸlara, arkanızda kalan ovalara ve yollara, gökten ışık insin. Din uÄŸruna canı feda etmenin canlı sembolleri, ÅŸehrin çeliÄŸine kanınızla su vermeÄŸe geldiniz.
Ä°ÅŸte ÅŸehrin her alanında, Kurban Bayramında gördüÄŸümüz kurbanlık hayvanlara içimizden aÅŸağı yukarı böyle söylemeyi geçiririz. Ve iÅŸte Kurban Bayramındadır ki, Allahın bir yaratığının günübirlik bir akıntı halinde öbürü yaÅŸasın diye hayatını verdiÄŸini ve buna sessizce katlanacak ÅŸekilde ayarlanmış olduÄŸunu görüyor ve anlıyoruz.
Åžehri ve bizi zapt eder, feth eder
O gün, kurbanın günüdür. Kanıyla, sallanan gövdesiyle, tuzlu etinin ÅŸekersi tadıyla, derisiyle, tüyüyle… Sesiyle… O gün, çubuÄŸuyla, bir kurban adayı hayvana sertçe buran bir sürücü, alelâde günlere göre, bizde çok daha büyük bir tepki doÄŸurur. Ä°çimiz: “Başımıza vursa daha iyi” der. Acıma duygumuz, keskin bir koku gibi yayılır ortalığa. Kurban, kimseden bir ÅŸey istemeden ve her ÅŸeyini vererek, ÅŸehri ve bizi zapt eder, feth eder.
Her Müslüman denemiÅŸtir: Kurbanın eti farklıdır. Adeta, her günkü ete benzemez. “Bu sizin inancınızdır ki, size öyle gösteriyor” diyecekler bize. DoÄŸru. Biz de zaten onu söylüyoruz. Her gün kesildiÄŸi halde kılımız bile kıpırdamayan, hatta hiç kesilmiyorlarmışçasına kesilmelerinden habersiz davrandığımız, etleri onlardan deÄŸil de bir maden ocağından geliyormuÅŸçasına kayıtsız davrandığımız bu kutlu yaratıkların, yalnız bayram günüdür ki, çektikleri çileyi gösterir bize. Bunun üzerine düÅŸünürsek, bu gündeki bu deÄŸiÅŸikliÄŸi açıklayacak unsurlar arasında belli baÅŸlı iki unsurun ağır bastığını görürüz:
1- Kurban kesmenin dinî bir tören olması.
2- Kesilmenin, göz önünde, ÅŸehrin içinde, herkesin görebileceÄŸi bir biçimde yapılması.
Bu ölüm dirime götürüyor
Yani öbür günlerdeki ölüm de ölümdür ama dışımızda, hatta idraklerimizin dışında bir ölümüdür hayvanın. Alanımıza girdiÄŸi zaman, hayvan, artık canlı varlık deÄŸil, sadece ettir. Hâlbuki kurban olayında, ölüm artık yalnız kurban edilenin deÄŸil, kurban edenin de bir yaÅŸantısıdır. Yani insan da kendi ölümünü bir parça yaÅŸar o anda. Yani, sanki o anda kendisi ölecekken, o hayvancağız, kendisinin yerine ölmekle ödevlendirilmiÅŸtir. Hz. Ä°smail’in yerine koç’un kurban edilmesi gibi. Bu alanda kurban, bir nevi, hayvanın ÅŸehidi gibidir.
Kurban kesilirken, bir an için insanın yaÅŸadığına hamdetmemesi elde deÄŸildir. Hamd ve ÅŸükür, yaÅŸamak gibi zaruret oluyor. O gün havada, elle tutulur bir kurban yeli eser. Artık bu ölüm, öbür günlerdeki hayvan ölümlerine benzemez. Farklı bir ölümdür bu. Ölümün metafizik havası, canlı bir ÅŸekilde, her yanımızı ve ölüm olduÄŸu halde, bu ölüm diri bir ölümdür. Hayvanların ölünce toprak haline geleceÄŸi ve öteki dünyaya geçmeyeceÄŸi, buna karşılık, kurban edilen hayvanların yarın Cennette otlayacağı haberinin hikmetinden biri de bu deÄŸil mi? Bir ölüm ölüme götürüyor, bir ölüm dirime götürüyor. Böylece bir bakıma, bir kurban kesilirken, kurban edilen hayvanın hüviyetinde, bütün bir yıl kesilen hayvanlar dirilmiÅŸ oluyor.
Ölümden yapılmış canlı bir konuÅŸma
“Bunu gör, buna tahammül et. Ve gerçeÄŸi anla. Kurban bir sembüldür. Aslında her gün, senin için, nice varlık kurban olmaktadır. Ama sen de bunun dışında deÄŸilsin. Öyleyse neye adandığını araÅŸtır ve bil.” Demektir Kurban. Kurban, ölümden yapılmış, böylesine canlı bir konuÅŸmadır.
Henüz yorum yapılmamış.